Düşünebiliyor musunuz, Çanakkale'de, Gelibolu'daki şehitliklerin dışında olan ve şehrin tam merkezinde bulunan böyle bir mezarlık daha var. British Cemetery ülkemizde bulunan yalnızca 3 İngiliz mezarlığından biri. Çanakkale halkı içinde varlığını bilen kişi yok denecek kadar az. Konsolosluk Mezarlığı diye de geçen bu mezarlıkta savaş gemilerinde çalışırken ölenler, 1915 öncesinde yaşamını yitirenler, 1918-1923 yılları işgal döneminde ölen askerler, bir de Tekirdağ Katolik Mezarlığı’ndan getirilenler yatıyor.
Mezarlıkla ilgilenme nedenimi merak ettiniz tabii. Calvertların Çanakkale'de edindikleri uçsuz bucaksız arazinin bir parçası oluşu. Şöyle ki; şurada anlattığım Halk Bahçesi'nin (Calvert Bahçesi) birkaç kilometre ötedeki uç kısmı burası. Ağaçların türü ve yaşlı oluşları da bunun kanıtı. Aradaki araziler zaman içerisinde kamulaştırıldığından görünürde yalnızca Halk Bahçesi ve şehrin Setboyu Caddesi'ndeki diğer parçası olan İngiliz Mezarlığı kalmış. "Çanakkale'de yaşayan levanten ailelerden Calvertlar şehirdeki arazilerin neredeyse tamamına sahipmiş," diye düşünmeden edemiyor insan. Üstelik şehrin en gözde arazilerine.
Aile reisi ticari ataşe (konsolos)olduğu için oturdukları köşk onlar için aynı zamanda iş yeriymiş. Sahile boğazdan yanaşan yabancı uyruklu gemilerle görüşmelerde bulunan aile üyeleri arka kapısı bugünkü Halk Bahçesi'ne açılan o devasa bahçede at binip misafirleriyle dolaşmaya çıkıyorlarmış.
Trafiğin durduğu bir anda, yol boşken çektim. İlginç olan ana caddeye bakan bu upuzun duvarlarda orada ne olduğu hakkında bilgi verecek en ufak bir işaret yok. Neyse ki sağ taraftan girilen ara sokakta bir tabelaya rastladım.
Burayı iki kez ziyaret ettim. İnternetteki konumunu bulduğumda ''Şu an açık'' bilgisini görüp de gitmeme rağmen ikisinde de kapı kilitliydi.
Bir önceki yazıda ''Çanakkale kent tarihinin kalbi özelliği taşıyan ve 19. yüzyıl bitimi - 20. yüzyıla geçiş aşamasında yaşanan tarihin adeta üzerlerinden okunabildiği Calvert Ailesi ve Calvert Bahçesi ile ilgili önemli bir konuda merakımı giderdiğim bir gün'' deyip ''İlgilenenlerin bilgisine'' diye de ek yapmıştım.
Peki ben size neden bu bilgileri veriyorum? Çok önemli bir bilgiyi teyit etmek istiyordum ve sürpriz dediğim şey burada gerçekleşti çünkü. Duvarlarının diğer kenarları evlerin ortasında kalmış mezarlığın iç kısmının buraya kadar sıraladığım fotoğraflarını kapının demir parmaklıkları arasından çektim. Fakat amacıma ulaşamamıştım. Başka bir gün açık olduğu bir saatte tekrar gelmeliydim.
Ne yazık ki ikinci gelişimde de kilitliydi kapı. Bu fotoğraflar tam karşıdaki, yani anayola bakan duvarın önünden ve ne çektiğimi görmeden. O nasıl mı oluyor? Ekranı hazırlayıp elimi olabildiğince havaya kaldırarak iç kısma doğru hafif eğimliyken deklanşöre basarak:) Fakat bu şekilde zumlayabilmek ve mezar taşlarındaki isimleri okuyabilmek mümkün olamadı.
Calvert ailesinin oturduğu ihtişamlı konak ve bahçeye açılan arka kısmı
Konak, şu an Brad Pitt'in Troia filminde kullanılan atın sergilendiği ve Moorabbin Parkı diye bilinen en merkezi yerde ve denize sıfır imiş. miş'li geçmiş zaman kullandım. Çünkü konak yıkılıp yok edilmiş, arazilerin de büyük bir kısmı kamulaştırılmış.
Calvert ailesi üyeleri
Ailenin en son İngiltere'ye göç etmiş olduğu yaygın bilgiler arasında. Hizmetçileri dahil, mezarlarının Çanakkale'de olduğu ile ilgili bilgiler de mevcut. Ancak nerede olduğu bilgisi net olarak hiçbir yerde yok.
(Bu görseller Çanakkale Kent Müzesi arşivinden)
Şimdi gelelim en heyecanlı kısma
Yaklaşık olarak 170 yıl öncesinin Calvert Ailesi bu mezarlıkta yatıyor efendim. Son çare olarak mezarlığın kapısına geri dönüp parmaklıkların arasından zumladığım görüntüler bunun kanıtı. Sağdaki karede görünen Calvert'ların tek kız kardeşleri Louisa Florence Calvert. Diğer isimleri Calvert soyadları dışında çok net okuyamadım.
Huzurla uyusunlar, diyelim. Toprakları bol olsun... 🙏
* * *
Çanakkalelilerin İngiliz Mezarlığı olarak bildiği, Batılılara ait eski seyahat kitaplarında ise Çanakkale Konsolosluk Mezarlığı olarak adlandırılan Setboyu Caddesi'ndeki bu mezarlık 10 Temmuz 1976 tarih ve 9291 sayılı kararla Çanakkale Konsolosluk Mezarlığı olarak tescil edilmiş.
Buraya kadar geldiyseniz, ilginiz ve sabrınız için teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
1. Fotoğraf Kaynak: @nzembassyturkey
New Zealand Embassy, Turkey - Yeni Zelanda Türkiye Büyükelçiliği
Oraya kadar geldim ve ben teşekkür ederim. Emek denen şeyle ve de beni benle -blog yazarlığı konusunda- yüzleştiren bir yazı daha olduğu için.
YanıtlaSilÇünkü aynen şöyleydi durmumum:
Oraya kadar gelirken sürekli aklımdan geçen şey blog yazmakla, blog yazarlığı üzerine çeşitlemeler oldu Sevgili Zeugma. Mesela dedim ben. Kimseyi karıştırmak istemedim ve kellemi ortaya koydum:) Bu kadar peşinde koşmaz, araştırmazdım. Ha pişmiş armut ağzıma düşerse yazardım. Buna hemen bir örnek: Benim Göğceli Camii yazım ve Kars Şehir Sineması ikisini de tüm detaylarıyla kucağımda buldum. Sonra dedim şu fotoğraflar, alt alta dizmek varken ne gerek vardı uğraşa, hadi çekilenler bir yana da diğerlerini... diğerlerini arayıp bulmak. "Ne kadar gereksiz!" Benim için kilit cümle şu: Merak etmek, emek vererek o merakın peşinden gitmek ve okurda bu vesileyle ufuklar açmanın yanıra kendini sorgulamasına da sebep olmak.
Ben kendi payıma düşenleri toparlayarak çekiliyorum:)
Çok teşekkürler:)
Oysa ben ''bu kadar peşinde koştuğumu'' hiç düşünmedim inanın. Tam tersine, merak ve heyecan içinde yaptım ne yaptıysam:) Aklıma takılan bir konuyu çözüme ulaştırmak hayatın her alanında ilkem. Şartlar uygunsa eğer, asla ''Boş ver!'' demem. Aksi takdirde o konu her daim kafamda takılı durur:) Ne zaman el attım ve sonuca ulaştım, işte o zaman kafam rahat ve huzur içindeyimdir. Asla ama asla ne gerek vardı demem.
SilBakın ben de bir örnek vereyim. Londra'daki Thames köprülerini çektiğim fotoğraflar ve araştırdığım bilgiler eşliğinde alt alta dizdim. Çekilenler tamam tabii de ya öğrendiklerimi unutursam? Dahası onca emek boşu boşuna uçup gitsin mi? Başka birileri gördüğünde benim harcadığım vaktin onda birini harcayarak bir çırpıda öğrensin, içinden de bir ''Allah razı olsun'' desin, fena mı?:)) Nitekim o yazımı Google da pek beğendi.
Bu yazıdaki konu da öyle. Merak edip araştırmış ama sorumun yanıtını hiçbir yerde bulamamışım. Calvert'ların orada olduklarına inandım ve yanılmadığım için mutlu oldum. Artı, güneşli bir günde güzel bir gezinti oldu, başka fotoğraflar çektim, pazara uğrama ihtiyacı vardı, vb. Sonuç; bu kadar peşinde koşmak olarak almıyorum ben:) Keyifti...
Belki de okurken size öyle gelmiştir. Anlatırken sanki fazlaca uğraşmışım gibi bir hissiyat oluşturmuş olabilirim. Hayır, kesinlikle değil. Orası açık olsaydı çok kısa yoldan gerçekleşecekti, o ayrı:) Bir şeyi uzun uzun anlatma özelliğim var. Yorumlarımdan da belli zaten. En iyisi kafanızı daha fazla şişirmeyeyim sevgili Buraneros. Son sözleriniz yeteri kadar moral ve motivasyon sağladı zaten. Sizin için ufak da olsa bir katkı sağlayabilmişsem ne mutlu bana.
Ziyaretiniz, objektif bakış açınız ve içten sözleriniz için asıl teşekkürler benden efendim:)
Sonuna kadar ilgiyle okudum:) Açıkça yazayım, bazen yazım tarzımdan (kendi) o kadar rahatsız oluyorum ki:) Yol tarifleri vs gibi detayları anlatmak yerine Sizler gibi daha akıcı, bilgilendirici ve ilgi çekici yazmaya çok özeniyorum. Ama sanırım bu da bir yetenek, bir tarz:) Keşke o yalılar da günümüze kadar ulaşabilseymiş.. Ellerinize sağlık, saygılar.
YanıtlaSilRahatsız olmak mı? Sakın öyle bir şey düşünmeyin lütfen. Siz gezi/seyahat ağırlıklı yazıyor, dolayısıyla okurlara rehberlik ediyorsunuz. Elbette ki ilgili harita ve yol tariflerine yer vereceksiniz. Vermezseniz eksik kalır. Yazım tarzınız da son derece akıcı ve bilgilendirici. Artı; olumlu/olumsuz tüm detayları aktarıyorsunuz ki okurlar ona göre kararını versin.
SilBen blogunuzu beğenerek ve ilgiyle okuyorum. Sayenizde epeyce yöre hakkında bilgilendim, bilgilenmekteyim:) Rehberliğinizden son derece memnunum. Bu tarz devam etmelisiniz bence.
Siz bana bakmayın. Benim tarzım yaşama dairler ve kişisel ağırlıklı olduğundan yol, yön tarifi pek olmaz bende. Fotoğrafını çekip ilgili bilgiyi eklemek var. Kişisel fikir, merak ve heyecan eşliğinde tabii:)
Teşekkür ediyorum değerli fikirlerinize, selamlar...
Ben teşekkür ederim:)
SilÇanakkale'ye son gidişimde ne planlarım vardı, sağlığım sekteye uğratmıştı umarım önümüzdeki zamanlarda tekrar gidebilir ve burayı da görebilirim :)
YanıtlaSilSanki pandemiden az önceki yaz gitmiştiniz. Sağlığınız neden sekteye uğradı bilemedim. Rüzgârı meşhurdur. Belki de rüzgârlı bir gündü, çarptı. Geçmiş olsun. Bir dahaki sefere geldiğinizde acısı çıkar inşallah. Belki de görüşme fırsatımız olur:)
SilTeşekkür ederim Ausecim. Mekân mezarlık olsa bile konu ilginçti bence. Sıkılmadan ve keyifle okuduğuna sevindim. Yeni öğrendiğim bir şeyi peşi sıra okurların da öğrenmesi enn sevdiğim:) Ben de sizlerden yeni bir şeyler öğrendikçe çok mutlu oluyorum.
YanıtlaSilOkuyan, inceleyen gözlerine sağlık senin de. Sevgilerimle 💖💖