27/11/2021

Darüşşifa'daki Ağaçla Sarmaşık

Edirne'de, Selimiye Camii'nden sonra en çok ziyaret alan Trakya Üniversitesi bünyesindeki Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi'ndeyiz. Sultan II. Bayezid tarafından 1488'de yaptırılan külliyenin içinde çok kapsamlı bir Darüşşifa ve bitişiğinde tarihimizin oldukça önemli bir sağlık ve eğitim kurumu olan Tıp Medresesi var. 

Medresenin önünde de böyle bir bahçe ve gövdesini sarmaşık kaplamış yaşlı bir ağaç.  

Gövdesi sarmaşıkla kaplanmış ağaçlara fazlasıyla göz aşinalığım olduğundan ve bir arıza olarak gördüğümden pek dikkatimi çekmemiş, vaktimiz kısıtlı olduğundan sadece önündeki tabelayı ''okumadan'' fotoğraflamıştım o gün. Tıpkı Darüşşifa'nın içinde sonradan okumak üzere çektiğim bilgi ve görsel içerikli diğer fotoğraflar gibi. Yandaki fotoğraf medresenin sosyal medya hesabından, en alttakileri ben çektim. Bu arada, 2020 Ocak ayındayız. İki ay sonra pandeminin başlayacağından bihaber.


Şimdi gelelim Evliya Çelebi'nin kelimeleriyle Dârüşşifadaki akıl hastalarına (1653) 
 ''Dârüşşifanın odaları çeşitli hastalıklara tutulmuş zenginler, fakirler, yaşlılar ve gençlerle doludur. Hastalar kışın ateşler yakılarak ısıtılmış odalarda yumuşak döşek ve yorganlarla ipek yuvarlak yastıklara dayanıp inlerler. 

Bazı odalarda delilik mevsimi olan ilkbaharda Edirne'nin aşk deryasına düşmüş sevdalı âşıklar çoğalır. Bunlar hekimin emriyle bu tımarhaneye getirilirler, aslan gibi kükreyerek yatarlar. Kimisi havuz ve şadırvanlara bakıp Kalender hülyası sözler ederler. Bir kısmı da büyük kubbenin etrafında olan çiçek bahçesindeki kuşları dinleyip delilere mahsus ölçüsüz ve perdesiz yüksek seslerle feryad ederler. Özellikle bahar mevsiminde Edirne'nin dilberleri bimarhaneye gelip divaneleri seyrederler. O dilberleri seyreden bu hakir Evliya'nın deli olası geldi. O derece güzel kızları vardır. Eski hekimlere göre güzel yüz, güzel ses, saz sesi ve güzel söz insanın içini açıp gamını dağıtır.'' 

Osmanlı'daki tedavi yöntemlerinin günümüze aktarıldığı Sağlık Müzesi'nin kokuyla tedavi bölümünde çiçek ve bitki kokularıyla ruhsal direncin desteklenmesi, konsantrasyon artırılması ve dalgınlığın önlenmesi anlatılıyor.

Güzel kokunun ruha ferahlık verdiği düşünüldüğünden darüşşifa kadrosunda bulunan buhuri (buhurcu-tütsücü), sabah akşam hastaların ruhları rahat etsin diye buhur yakıp darüşşifayı kokulandırırdı. Bahar mevsiminde darüşşifanın bahçesinden toplanan yasemin, gül, şebboy, karanfil, erguvan, sümbül gibi kokulu çiçekler hastaların ellerine verilirdi. Kimi hastalar bu çiçekleri koklar, kimileri yer, kimileri de ayaklarının altında çiğnerdi, ezerdi. 

Bazı Psikolojik Durumlar ve Kokular 
Konstrasyon bozukluğu için: Limon, fesleğen, limon otu, okaliptüs, kişniş, laden 
Mutluluk için: Portakal, gül, yasemin 
Kızgınlığa karşı: Lavanta., bergamut 
Unutkanlığa karşı: Zencefil, biberiye, fesleğen, limon, greyfurt, kişniş 
Uykusuzluğa karşı: Lavanta, mandalina, kediotu, sandal ağacı, limon, ıhlamur 
Zihin dağınıklığına karşı: Zencefil, karabiber, biberiye 


Evliya Çelebi'nin II. Beyazıd Darüşşifası'ndaki müzikle tedavi konusunda yazdıklarında sıra: ''Hastalara deva, dertlere şifa, divanelerin ruhlarına gıda ve def-i sevda olmak üzere on adet hanende ve sazende gulâm tayin edilmiş ki, üçü hanende, biri neyzen, biri kemancı, biri musikarcı, biri santurcu, biri çengi, biri çentsantocu, biri udcu olup, haftada üç kez gelerek hastalar ve delilere musiki faslı ederler. 

Allah'ın emriyle, nicesi saz sesinden hoşlanır ve rahat ederler. Doğrusu musiki ilminde neva, rast, dügâh, segah, çargah, suzinak makamları onlara mahsustur. Ama zengule makamı ile buselik makamında rast karar kılsa insana hayat verir. Bütün saz ve makamlarda ruha gıda vardır.''

Akıl hastalarının Darüşşifa'daki tedavi yöntemlerinden sonra esas konumuza gelelim artık. Ben buradaki şiiri ancak eve döndüğümde okuduğumdan bahçedeki sarmaşığın tamamı ne durumdaydı bilmiyorum. Çektiğim fotoğrafta çok küçük bir kesiti görünüyor maalesef.


Ağaçla Sarmaşık

Burada, bu eski Darüşşifa’da 
Birbirine âşık iki genç varmış. 
Kızın bulunduğu yer loş bir oda, 
Oğlanın kaldığı yer daha darmış. 

Her sabah avluda buluşurlarmış, 
Doluncaya kadar bir kum saati, 
Kızın etrafını periler sarmış, 
Oğlanın altında bir sihir atı. 

Nihayet bir zaman gelmiş, sıhhati 
Düzelmiş bu iki sevdalı gencin 
Bir anda kaybolmuş hayatın tadı, 
Meğer saadetmiş bu onlar için. 

Son defa yan yana gelmiş ikisi, 
And içmiş bir daha ayrılmamaya; 
Kandırıp bu iki âşık herkesi, 
Yeniden girmişler Darüşşifa’ya 

En sonda acımış onlara Hızır, 
Yaptığı bir iksir varmış kendinin, 
Uyuduğu zaman Başhekim, Nazır 
İlacına katmış her ikisinin. 

İçince iksirden bu iki âşık, 
Dünyası değişmiş her iki canın, 
Kız bir ağaç olmuş, oğlan sarmaşık, 
Issız bahçesinde Darüşşifa’nın. 

Ahmet Kutsi Tecer 1957



Kalın sağlıcakla...