Evde eksik malzemeler vardı ve en az iki üç misli daha zamlanmasını beklemeye gerek yoktu.
Markete girişte her iki kasada da kimse yoktu. Reyonlar arasında etiket tomarıyla gezinen kasiyer bayanla peynir-süt ürünlerinin önünde yan yana geldik. Göz ucuyla baktım. 30 TL ile başlayan bir ürünü 33 yapmakla meşguldü. Hadi buna makul diyelim de, o etiket kim bilir kaçıncıya değişmişti ve değişmeye devam edecekti. Belli ki birinci görevleri etiketlerdi artık.
Peki ya marketten çıkışta şahit olduğum şey? Gazetelerde ya da haber bültenlerinde sıklıkla gördüğümüz, iç burkan bir sahne yanı başımdaydı bu kez. Omikron varyantının yoğun bulaşıcılığından bahsedilen günlerde zavallı bir kadın konteyneri sopayla karıştırdıktan sonra içine sarkıyor, pazar arabasını dolduruyordu.
O an şok olup ne yapacağımı şaşırdım. Kadına bir şekilde yardım etmeyi düşünsem de incitirim korkusu ağır bastı. Neyse ki aynı şeyi bir kez daha gördüğüm an ne yapacağımı biliyorum artık. Fotoğrafı ise orta sınıf insanların sadece metropollerde değil, küçük kentlerde de açlık sınırını aştığını göstermek adına çektim ve paylaşmak gerektiğine inandım:(
Bu gidişat nereye kadar diye düşünmeden edemiyor insan. Yola çıktığımda Ahbap'ın sadece insanlar için değil sokak hayvanları için de yardım elini uzattığını görmek içimi nasıl da sıcacık yapmıştı oysa...
Marketten gelirken parsellenmeyi bekleyen yemyeşil otlarla bürünmüş arazilerin ortasından geçen yolu kullandım bu kez. Olur ya, bu mevsimde çıkan bitkilerle tanışma imkânım doğabilirdi. Tanışmak şöyle dursun, çocukluğumdan bildiğim ama kim bilir kaç senedir görmediğim iki bitkisel silah çıkmaz mı karşıma?
Tesadüfe bakın ki, şu bitkilerin her ikisi de oğlan çocuklarının toplayıp üzerimize atmak için arkamızdan koşturduğu yabani ot meyveleriydi. Soldaki pıtrak, sağdakinin ismini ise daha geçen yıl öğrenmiştim. Akdeniz ülkelerinde yetişen, cırlatan ya da eşek hıyarı isimleriyle bilinen kabakgillere ait bir tıbbi bitki: Ecballium elaterium
Bu bitki olgunlaşan tüylü tohumlarını yaymak için çok şaşırtıcı ve özel bir mekanizma kullanıyor. Dokunduğun an aktifleşen ve tohumlarını 6 metre ileriye fırlatabilen bir mekanizma bu. Bir nevi silah-tetik etkileşimi:)
Haylaz oğlanlar giysilerinin ön kısmını göbeklerinin üzerine katlayıp torba haline getirerek içine bunlardan doldururlardı. Ondan sonrası çok eğlenceliydi onlar için. Kahkahalar eşliğinde kızları çığlık çığlığa koşturmak. Cephaneleri bitene dek içi sıvı dolu o tanecikleri tek tek fışkırtmak! Bu şakalardan ben de nasibimi alırdım tabii. Hiç hoşuma gitmezdi. Adı üzerinde; sulu şakaydı.
Soldakine geçelim şimdi. İsmi pıtrak olana. Öyle masum göründüğüne bakmayın sakın. Onlar da tek tek arkadaş üzerine atılmak üzere vardı. Pamuklu ya da yünlü giysileri çok sever, atıldığı yerde yapışıp kalır, zorlukla sökülebilirdi pıtrak. Öyle zalim veletler vardı ki aynı kişiye üst üste sayısız pıtrak atar, adeta yağdırırlardı. Giysilerimizden ellerimize dikenleri bata bata söküp alabilirdik de, çıkarması zor olan saçlarımıza atılanlardı. Onları asla sökemezdik. Asıldıkça daha da çetrefilli hale girer, genellikle sinirden avaz avaz ağlatırdı kızları...
Bu arada önemli bir bilgi ekleyeyim. Cırt cırt denen bantlar pıtrak bitkisinden ilham alınarak geliştirilmiş. Bunun ne demek olduğunu işte ancak çocukluğu benim gibi geçenler tam anlamıyla idrak eder:)
Hava ayaz ama bitkiler yemyeşil. Kışın çiçek açan bir peyzaj bitkisi ve hemen altındaki ebegümecine bakın. Sağ taraftaki ise bilmeyenler için yaprakları zamanla kapanacak ve beyaz renge dönüşecek olan lahana bitkisi.
Dönüşte çocuğuyla pazara gidip çantasını dolduran kadın heykelini görmek, ister istemez gündeme dair olumsuzluklar getirdi aklıma. Fotoğraf makinemi ise epey soran olmuştu. İşte bu kadarcık bir makine kendisi. Avuçlarımın içinde kaybolacak kadar küçük. Şarj makinesinden başka ek parçası yok. Fakat Ay'ın ya da çok uzaktan geçen şileplerin fotoğraflarını gayet net çekebiliyor.
Son gündemle birlikte terapi niyetine bir boyunluk (baktüs şal) daha bitirdim. Üçüncü ve sonuncu.
Başka da boyunluk falan düşünmüyorum artık, yeterli. Bundan sonrası için ağırlıklı olarak kitap okuyacağım boşluklarımda.
Kış geceleri ayaz artık. Her şeye rağmen gelenek ve göreneklerimizi yaşatmaya çalışan bozacılar geçiyor yine sokaklardan. Sesleri öyle iyi geliyor ki, anlatılmaz...
Huzur dolu bir hafta sonu olsun.
Sevgiyle...
Öyle bir zaman ki zengin çok zenginleşiyor fakir daha da çok fakirleşiyor.Orta sınıf eriyip gidecek ya da gitti bilmiyorum.Lüks ev satışlarına yığılma haberleri bir yandan , şu resmini çektiğiniz gerçek diğer yandan.Allah(c.c.) sonumuzu hayretsin.
YanıtlaSilAyaklarıma, elbiseme dolanan pıtrak olabilir mi acaba diye düşünüyorum şu an:) hoş bunlar biraz uzun ve oval gibi, bana musallat olanlar boncuk gibi yuvarlak ve top top birkaç tane bir arada.Yaptığı şey aynı ama :) oturup temizlemesi baya zaman alıyor.
Şal çok güzel görünüyor, iyi günlerde kullanın :)
Zenginleri daha zengin yapan bu ivme en az 10-15 yıl önce başladı, çünkü gözle görülebiliyordu. Öyle ki vasat bir hayat süren birtakım esnaflar birdenbire şehrin bazı kesitlerinde ultra lüks villalar oluşturmaya, pahalı otomobillere geçiş yapmaya başladılar. artık nirvanada oturuyorlar. Orta sınıf kendi yağıyla kavruluyordu her zamanki gibi, ama artık fakirliğe doğru hızla geçişteler, eriyip gitmekteler dediğiniz gibi. Fakirler için söz bitti ne yazık ki:(
SilYok, ayaklara dolanmaz pıtrak:) O dediğinizi anladım. Yazın incir ağacından incir yerken bahçedeki otların arasından benim de paçalarıma ve ayakkabı bağcıklarıma kadar yapışmışlardı. Tek tek temizlenecek. Silkelemeyle çıkmayan illet bir şey:)
Örgüyle terapi yeter bu kadar. Çok teşekkür ederim:)
Merhabalar.
YanıtlaSilYazınızı okudum. Kalemimize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Ülkemizi bu hale getirenler utansın. Şu yaşadığımız hale bakın. İçim öyle dolu ki, kendimi zor tutuyorum. Bu konuda daha fazla yazamaayacağım.
Dönüşte karşılaştığınız bitkileri de tanıyorum. Sinüzit rahatsızlığına da iyi geldiği söylenen, kullanırken dikkatli kullanılması gerektiği bilinen bizdeki adıyla "ACI KELEK"tir. Bunun suyunu burundan genize doğru çok dikkatli bir şekilde damlatırlar. Bir öğretmen arkadaşım ölçüsünü ayarlayamamış, fazla kaçırıyor, boğazı küçük dili şişiyor, nefes alamamktan dolayı neredeyse boğulup ölecek hale gelmiş, bir hastanenin acilinde müdahale etmek durumunda kalmışlar. İşte o bizim sinüzitin ilacı olan acı kelektir. Pıtrak, biz de de pıtraktır.
Alış veriş eden kadın heykeli de çok ilginçti. Şu anda ülkemizin içinde bulunduğu acı tablonun bir simgesi izlenimini veriyor.
Fotoğraf makinanız bizim sony dijital makinalarımıza göre oldukça büyük. Keşke bu yoruma dosya da eklenebilseydi de size küçük fotoğraf makinasını gösterebilseydim. Ama durun hemen cetvel ile enini boyunu ölçeyim: 8,5 cmx 5,0 cm. kalınlığı 1,5 cm. dir. Sony Cyber-shot, 14,1 mega pixels.
Şallar da çok güzeller. Elinize, emeğinize sağlıklar olsun. Bozacılara gelince. Orası neresi bilmiyorum ama, ben Ankara-Sican'da ikamet ediyorum. Daha önce de Ankara'nın değişik semtlerinde ikamet ettim ama Ankara sokaklarında hiç bozacıyla karşılaşmadım.
Sürç-ü lisan ettimde affola. Selam ve saygılarımla.
Merhaba Recep Bey,
SilHepimiz olan bitenin farkındayız ve içimiz çok dolu. Komşu ülkeler her gün alışverişe koşuyor, gümrük kapılarında üstlerinde dahi bagaj bulunan araç konvoyları. Ben de daha fazla yazmayacağım. Konuyla ilgili TÜSİAD benzeri bazı kuruluşlar devreve girdiler öğlen saatlerinde. Umarım en kısa zamanda kurtuluruz bu çıkmazdan.
Bitkinin acı kelek ismini sizden öğrendim ama sinuzit için kullanıldığını duymuştum. Zaten tıbbi bitki olarak sınıflandırılıyor. Bilinçsiz kullanımlar her zaman çok tehlikelidir. İyi ki verdiğiniz o örneği. Neyse ki ölmemiş öğretmen arkadaşınız. Pıtrak bu mevsimde çıkıyormuş meğer. Şaşırtıcı.
Fotoğraf makinemin eni fotoğrafta görüldüğü üzere klavyenin 5 tuşunu kaplayacak kadar, boyu da eninin 4te 3ü kadar. Siz nasıl anladınız bilmiyorum ama küçük olduğunu söyleme nedenim; fotoğrafları görenlerin ek olarak hangi aparatları olduğunu sormaları. Hani safariye çıkanlarda teleskop gibi 1 metreye yakın kocaman ekler görürüz. Ya da kit lens denen parçalar takıyorlar. Hiçbiri yok bende. Yalnızca zumlarken şu öndeki kapaklı yerden 20 cm'ye yakın uzantı çıkıyor. Onun da ismi nedir tam bilmiyorum. Belki de kit lenstir:))
Teşekkür ederim. Arada el işleri ile uğraşmak değişiklik oluyor ve iyi geliyor. Pandemide çareler bitmesin aman, iyi gelsin. Boza olayı İç Anadolu'da yok benim bildiğim. Karadeniz'de de yok sanırım. Ankara'da üniversite okudum ama 1 kere bile bozacı geçtiğini görmedim ben de. En çok Trakya'da, daha doğrusu Marmara Bölgesi'nin tüm şehirlerinde.
Rica ederim. Sürç-i lisan etmediniz elbette. Sayenizde ben de yeni bilgiler öğreniyorum.Selam ve saygılar benden.
Ekonomi çok kötü gerçekten. Fotoğraf karesi yüreğimi yaraladı:( Çocukluğumuz her şeye rağmen güzeldi, keşke insanlar çocukluğumuzdaki gibi masum kalsaydı.
YanıtlaSilÇok kötüden de kötü artık. Fiyatların birdenbire 2'ye 3'e katlanmasını tarih yazmamıştı. Artık kimse her istediğini alamıyor. Fotoğraf karesi de durumun kanıtı zaten. Çocukluk bir masal gibi gerilerde kaldı. Keşke'li cümlenizi anlatan ''Biz büyüdük ve kirlendi dünya'' parçası geldi aklıma:(
SilKur bugun de cosunca babam hadi dedi markete gidelim bozulmayacak ürün ne varaa alalım pazartesi her sey 2 katina cikar dedi, sanırım herkes boyle dusunuyordu ki market asiri kalabalikti.
YanıtlaSilAy bu benim begendigim model boyunluk yine bir kiskandim mi ne :)
Biz de bazen aynı gün 2 kez olmak üzere epey sanal market siparişi verdik bu ara. Ödemeyi yapıp sipariş tamamlandığında bir bakıyorsun ''Bu ürün stokta yoktur '' yazanlar var. Düşün o an devreye girenler öyle çoğalmış ki ürün bitmiş bile. Aynı ürünü bir kez daha sipariş ettiğinde fiyatı %100'e yakın artanlar o kadar çoktu ki.
SilE, valide sultan örecekti hani sana? Bence terapi hemen başlasın. Çok keyifli bir model:)
Çok hızlı değişen durumlar fakirlikte eşitleneceğiz bu durumda. Bugün yarından daha zengin. Yarın bugünden daha fakir olacağız. Emekli hemde memur emeklisini asgari ücrete eşitleme. Zor günler gelecek. Üretim duracak. İlaç bulamıyacağız. Sevgiler.
YanıtlaSilŞaka gibi ama aynen dediğiniz gibi oldu. Biraz zor ama aynı hızda geriye, hiç değilse 1 yıl öncesine dönebiliriz umarım. Nas suresi, Bakara filan bizi kurtaramaz. Tüsiad'ın bugün yayımladığı basın bülteninde bahsettiği gibi; kabul görmemiş ekonomi programları görülmemiş ekonomik sorunlar yarattı. Daha da vahimlerinin yolda olduğunu tahmin etmek zor değil. Sevgiler.
SilSabahın çok erken bir saatinde okuyorum ama nasıl bir keyifle, üzücü kısmın altını çizmeden geçemeyeceğim tabii ki ama onu yaratanları şimdilik rabbime havale ediyorum. Biz de o dikenlileri aynen tarif edildiği üzere toplardık, kızlara atardık ama can yakmak için değil, alt mesajı gönlüm sende'ydi, üst mesajı da utangaçlığı perdeleyen muziplik güya. Bundan gayrı da her Türk asker doğar çerçevesinde savaş silahı olarak (el bombası) kullandırdık, çünkü gidip yapıştığı için plastik tabancalı (su tabancaları hariç) savaşların vuruldun, yok vurulmadım tartışmalarını ortadan kaldıran bir şeydi o pıtraklar:) Makineyi bir kez daha çok takdir ettim, benim o ay fotoğrafını çekebilmem için yeni bir lens almam lazım ki makinemden pahallı:) Bozacıya bayıldım, enfes bir zaman yolculuğu oldu, ne güzellikdi geçmişe özlem çerçevesinde Sevgili Zeugma, güne gülümsetti:)
YanıtlaSilHayatın o minvaldeki üzücü yanı hep içimizdeydi zaten. Pandemi şartlarıyla da birleşmişti ve birtakım yöntemlerle kendimizi ruhsal/bedensel onarım sürecine almıştık. Bazen bu tarz (aşırı üzücü) ataklar geliyor, bahsetmeden geçemedim. Dediğiniz gibi sebep olanları rabbimize havale ediyor ve ''Mazlumun ahı, indirir şahı'' atasözümüze sığınıyoruz.
SilDikenleri biliyordunuz demek. Can yakmak da değil, eğlenmekti sanırım yapanların amacı. Hallerinden belliydi çünkü:) Ama var ya, ilk kez duydum alt mesajı olduğunu. Nasıl güzel bir anlam yüklemişsiniz. O zaman en fazla bir-iki tane atıyordunuz, o da elbisesinedir, saçlarına falan değildir kesin. Bizim yaşadığımız Çin işkencesi gibi bir şeydi. İç Anadolu veletleri fenaymış. Bütün kızlara atıyorlardı:))Sağdaki bitkiden haberiniz yoktu o zaman. O da su tabancası aratmıyordu. Kurşun misali epeyce uzağa, içindeki suyla birlikte küçük tohumlar fışkırtan bitki. Hatta bir dokunayım dedim atış yaptı hemen:)
Profesyonel bir çekim yapmak için fotoğraf makinesinden daha etkili pek çok etken var aslında. Hava şartları, makinenin dilinden anlamak, kursa falan gitmek gibi. Misal telefonla çektiğim fotoğraflar, makineyle çekilmişten daha güzel çıkıyor bazen. Bu makineyi 6 yıldır kullanıyorum. Fiyatı o zaman epeyce makuldü. Lensi boş verin diyeceğim ama zumlama olayı çok heyecan verici. Vardır bir çaresi:)
Bozacımız tamamen geçmişi yaşatmak üzere satıyormuş bozasını. Küçük bir araçta plastik şişelere doldurup satmak yerine sopanın ucuna takılmış 2 güğümle, yürüyerek dolaşıyor sokakları. Sağ olsun sesi eşliğinde tam bir nostalji yaşatıyor:)
Sizi de gülümsetebilmiş olmasına çok sevindim. Çok teşekkür ediyorum sevgili Buraneros:)
Ondan da haberim var; yıllar yıllar önce burnuma damlatılmışlığı da var, başağrılarımı sinüzüte yorduğumuz için ki burada adı acı kavun. Çok uzun mesafeye zoom sevmem zaten, mevcut lens benim tasarladığım kareler için işimi görüyor, daha çok yaklaştırmak istersem bazı detayları, fotoğrafı keserek hallediyorum... ama ay işte!:)
SilBir iki taneden fazla, ne kadar onunla bir anda kalmak istiyorsak o kadar. A saçlara gelmeli ama yüze zarar vermeyecek ve daha yakın açılardan, çünkü o zaman onları o saçlardan almak gerek değil mi Sevgili Zeugma:)
Sinuzitte gerçekten işe yarıyor demek ki. Adı gibi tadı da acı o zaman. Sizin fotoğraflarınız zaten çok güzel. Boş verin o zaman zoom işini. Ay çok müthiş, çok heyecan verici sahiden sormayın:) O kadar yakın çekim yapılabildiğini ben de Ay sayesinde keşfettim inanır mısınız:)) Bir de şilepleri, içinde gezinenleri görmek keyifli oluyor.
SilDemek epeyce atılacak. Bir-iki tane az gelir:)) Pıtrak bitkisinin görevlerini sizin gibi ehlinden öğrenmek de pek keyifli. Zaten ''Pıtrak gibi'' diye deyim var. Bir yerde çokluk varsa betimleyen.
Aaaa:))) Şimdi uyandım daha. Gözüne gelmeden özellikle saçına atılacak ki gidip özür falan dilenerek o pıtrak saçtan alınmaya çalışılacak. O da en az 1 saat sürecek. Bahane müthiş. Siz bu konudan bir yazı çıkarırsınız bence sevgili Buraneros. Çok da güzel yazarsınız eminim:)
Sitenin çöpünü o kadar çok karıştıran oluyor ki kadını erkeği hatta çocuğu. Belediyenin eski giysi kumbaralarını içine bile çocuk sokup ,işe yarar şey arıyorlar.
YanıtlaSilmarkete gitmek zul oldu artık neredeyse.
Yeşillikli arsalar varsa hala ne mutlu, bizim buralarda hiç kalmadı ne yazık.
Umarım baharda kışın ne güzeldi herşey demeyiz.
İstanbul'da çok fazla gerçekleşiyor cidden. Özellikle pazar yeri artıkları ya da market konteynerlarının başında çok kişi gösteriyorlar. Artık site çöpleri elden geçiyor demek. Yazık bu insanlara. O çöplerde kim bilir çöp poşetine atılmış kaç tane atık maske var. Hem işe yarar ne bulabilecekler ki?
SilOtla kaplanmış arsalar ayçiçeği tarlasıymış eskiden. Bu kesit şehrin biraz dışında. Şimdiden epeyce site ve alışveriş merkezi var zaten etrafında. Bunlar da parsellenmiş, eli kulağında. Pandemi nedeniyle beklemede zaten tüm inşaatlar.
Umarım yetkililer bir araya gelip gereken ne varsa yerine getirirler de her şey hızla tersine döner...
O kadın için ne yazacağımı bilemiyorum. O kadını buna mecbur bırakanlara neler söyleyebileceğimi bildiğim halde...
YanıtlaSilÜzücü. Hem de çok üzücü.
Ahh canım Zeugma... Emeğine sağlık ne kadar güzel yapmışsın.
Bayıldım doğrusu. :))
Çokça sevgiler.
Her şeyin biraz olsun yoluna girmesi dileğiyle.
Sözün bittiği yer denir ya, işte öyle sevgili Yağmurcuğum. Mecbur bırakanlara söylenecek sözler havada uçuşuyor bence. Görünmeyen, ama okunabilen türden...
SilTeşekkür ederim canım. Beğendiğine sevindim.
Umarım benzer dileklerimiz hızla gerçeğe dönüşür. Ziyaretin ve değerli sözlerin için teşekkürler, benden de çok sevgiler:)
o bitkilerden görmeyeli çok var :/
YanıtlaSilinsanların durumu da çok üzücü...
Ben de yıllardır görmemiştim, sürpriz oldu.
SilHer gecenin bir sabahı, her kışın bir baharı vardır...
Boyunluklar çok güzel gözüküyor, ellerine sağlık.
YanıtlaSilGeçen gün carrefourdaki çalışan etiket değiştiriyordu, saatlerdir bu işi yapıyorum diyor.
Ay pıtraklar gözünüze gelirse kör olursunuz diye ne kadar korkutuyorlardı.
Bozacılardan ne korkardım küçükken :)
Hatırlarsan 2017'de baktüs etkinliği yapmıştı blogger hanımlar. O zaman katılamamıştım. Bu kez de hızımı alamadım. Sağ olasın Handan:)
SilMarket manzaraları hep aynı desene. Saatlerdir bu işi yapıyor, ertesi gün sil baştan. Allah sonumuzu hayretsin..
Sahi mi öyle diyorlardı? Bizi kimse uyarmamıştı o şekilde. Daha doğrusu atanları. Büyük tehlike atlatmışız diye ürperdim şu an :(
Karanlığın etkisi çoktur. Küçükken bozacı sesi hiç duymadım; ama sabah ezanı okunurken çok korkardım ben de:)
Eskiden şimdilik dursun sonra alırız derdik artık beklersen zararlı çıkıyorsun bir gittiğimde gördüğüm fiyat bir sonrakinde üç-beş değil on veya onun üzerinde artmış oluyor, durum gerçekten kötü ve fazlasıyla endişe verici..
YanıtlaSilFotoğraf makinanız çok güzel tam da istediğim gibi, hayal olan bir başka şey, kolay kolay da alamam sanırım bugünden sonra :/ Neyse.. Şal yine efsane olmuş, uç örgü süslemeleri harika duruyor, şimdiden keyifli bol okumalar diliyorum, iyi haftalar sevgilerimle... :)
Her gidişte artmış bir fiyat etiketi görmekten bıktım ben de. O günden beri gitmedim zaten. Uçmuş fiyatların dolar düşünce doğru orantılı olarak düşmesi gerekir ama hiç sanmam. az önce sanal market fiyatlarına göz attım. Artan arttığıyla kalmış. Bir arkadaşım anlatmıştı bir zamanlar. Almanya'da enflasyon çok düşük olduğu için ekmekten, kahve, peynire kadar, aklına ne gelirse fiyatlar 10 yıl önceki fiyatının aynısı demişti. O zaman Alman markı geçerliydi. Şimdi de hiç sanmam sık değiştiğini. O iş bizde. İyice çığırından çıktık artık :(((
SilHiç belli olmaz, belki siz de alırsınız. Bu zaten en pahalı modellerden değil. Taşıması dahil, bizler için ideal bir model gerçekten.
Şalları ben de beğendiğim için üçledim, teşekkür ederim:) Kabanlara hatta kazaklara şıklık katıyor. Süslemeler püsküllerden daha kullanışlı. Boncuk fikrim de fena olmadı sanki. Çok teşekkür ederim. Size de iyi haftalar, çok sevgiler:)
Çöp konteynerli fotoğrafı sosyal medyada görürdüm hep.. Gerçek olduğunu bilsem de hiç denk gelmemişti.. Bu bizim ülkemizin gerçeği:(
YanıtlaSilPırtak küçükken benim de kullandığım bir bitki:) Tabi kızlara karşı değil, kendi aramızda:) Ayrıca fotoğraf makineniz güzel, bende Canon'cuyum:)
Aynı durum benim için de geçerliydi. İlk kez rastladım ben de. Üstelik kadının üstü başı o kadar kötü durumda değildi. Birdenbire adeta yoksulluk indi insanların üzerine. Bizler bile eskisi gibi harcamıyoruz. Çok lazım olmayan şeyleri almıyorum ben. Çünkü bildiğim fiyatı 2'ye katlamış, alırsam aptalmışım gibi hissedeceğim, eminim.
SilDemek öyle:) Pıtrak bilen epeyce kişi çıktık. Büyük kentlerde oturanlar henüz tanışmamış olabilir. Hikâyesi ile birlikte öğrendiler:) Teşekkür ederim. Canon'dan ben de çok memnunum:)
Seni okurken, ve özellikle bu gün daha da zor günler kapıdayken üstelik, çaresiz hissediyorum kendimi. Şaşkın gülümsememizi almasalar bari diyordu yazısında. Sanki bir tek o kaldı. Bir de nefesimiz galiba.
YanıtlaSilBu sabah benzin alırken 80 yaşında bir amca ile sohbete koyulduk. Malum, bir gece öncenin halleri üzerinden küfürler salladık hayata.
Keşke tek derdimiz pıtraklar olsa dedim yazının devamında, bizim zeytinlikte çoktular. Tek tek ellerimizle söktük tohumlanma zamanından hemen önce. Gene de baş edemedik. Sanki ülkeyi pıtraklar basmış gibi. Tek tek söksek de tohumlar bir sonraki sene gene batacakmış gibi paçalara.
Oysa gülümseyerek gelmiştim sayfana, hem üstelik İstanbul kaçamağı yazısını, ite kaka bitirmiş olmanın verdiği gururla. Şimdi yazarken, daldım gene karanlığa, umutsuzluğa, insanların çaresizliğine, kendi hayallerimin uzaklaşmasına...
Geçecek elbet. Ne krizler görmüş, geçirmiş, orta yaşlı bir kadın olarak, hep dediğim gibi, güzel günler görebilsin çocuklar. Biz gördük öyle ya da böyle çok şükür.
Bazen nereye baksa umutsuzluk ve çaresizlik görüyor insan. Goethe'nin ''Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir'' sözü hemen yanı başında. Böyle zamanlarda hemen kendine gelmeli insan. Yalnızca ruh ve beden sağlığına odaklanmalı ki, dayanma gücü bulabilsin. Kendini kaybedip dağılmasın asla. Derli toplu dursun ki ne kendini ne de sevenlerini üzsün. Gülümsemelerimiz, ağız dolusu kahkahalarımız devam edecek. Her gecenin bir sabahı var elbet. Küfür ruhun yelpazesidir diye bir söz duydum, gülümsedim mesela geçenlerde:) Başımızda başta pandemi olmak üzere bir-iki büyük dert var. Her ne kadar pıtrak misali yapışıp kalsalar da onlar yok oldu mu tamamdır;) Öyle ya, pandeminin bile pıtrakları var:))
SilYine gülümse lütfen. Ne salgınlar, ne krizler, ne savaşlar, ne diktatörler görmüş dünya. Hepsi gelmiş geçmiş, bitmiş. Başka şansı yok. Bu dertler de geçecek. Yine göreceğiz o güzel günlerden. Yeter ki sağlığımızı kaybetmeyelim.
Awesome your post
YanıtlaSilThank you Azka.
Sil