17/03/2022

Çanakkale Deniz Zaferimiz Kutlu Olsun

Çanakkale Geçilmez
(Çanakkale Is Impassable)
  18 Mart 1915  
Fransız ve İngiliz donanmaları, Çanakkale boğaz tabyalarına 16 büyük zırhlı ile yaptığı taarruzda büyük başarısızlığa uğradı. Boğazın serin sularında üç savaş gemisi (Ocean, Bouvet, Irresistible) Türk topçusunun üstün gayreti ve Nusret'in döşediği mayınlarla batırıldı. 

Nusret Mayın Gemisi'nin döşediği mayınlar düşman pilotları tarafından 7 Mart'ı 8 Mart'a bağlayan gece fark edilememiş, 17 Mart'ı 18 Mart'a bağlayan gecenin kontrollerinde de gözden kaçmıştı. 
 
O gece her şey ters gitmeye başlamıştı. Boğaz'ı kaplayan o görkemli yüzen kaleler birer birer batmaya başladı. Önce Bouvet (Tıklayın lütfen) 639 kişilik mürettebatı ile derinliklere gömüldü. Hemen yakınlardaki Inflexible bir mayına çarptığını rapor etti ve çok tehlikeli bir şekilde yan yatmaya başladı. Üç dakika sonra Irrestible'ın da mayına çarpıp yan yatmakta olduğunu bildiren yeşil flamayı sancak seren cundasında dalgalandırdığı görüldü. Mürettebatı kurtarılan gemi boğazın sularında kayboldu. 

Müttefikler muazzam donanmalarının üç büyük gemisini (Bouvet, Irrestible, Ocean) kaybetmiş, üç tanesi de (Inflexible, Golva, Suffen) ağır yara almış, güçlerinin üçte birini yitirmişlerdi. Efsane Nusret'imiz boğazda kilit görevi üstlenmiş, o günün ve tarihin olası akışını inanılmaz biçimde değiştirmişti.

Videoyu Namazgah Tabyası Müzesi'de çektim



Boğazın Anadolu yakasında bulunan, güçlü surlarla kaplı Çimenlik Kalesi


18 Mart 1915 tarihindeki bombardımandan sonraki durum
 
Queen Elizabeth Gemisi
1. ve 2. Dünya Savaşlarında hizmet vermiş, uzunluğu 196 m. genişliği 28 m. oldukça güçlü ve hızlı bir savaş gemisi. Lâkin gücünü bize gösteremedi... 


Queen Elizabeth'in bombayla hasar verdiği surlar


Hasarların büyüklüğüne bakın...
Bir ibret vesilesi olarak orada öylece sergileniyor açtığı oyuklar...

*  *  *

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

''… Conkbayırı’na vardık. 

Şimdi burada karşılaştığımız sahne en enteresan bir sahnedir. Ve vak’anın en mühim anı bence budur.
… 

Bu sırada Conkbayırı’nın güneyindeki 261 rakımlı tepeden kıyının gözetleme ve emniyetine memur olarak oralarda bulunan bir kol erlerinin Conkbayırı'na doğru koşmakta, kaçmakta olduğunu gördüm. 
 ... 

 Kendim erlerin önüne çıkarak; 
 - "Niçin kaçıyorsunuz?" dedim. 
 - "Efendim düşman!" dediler. 
 - "Nerede?" 
 - "İşte" diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler. Gerçekten düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, rahat rahat ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün. Ben kuvvetlerimi bırakmışım, erler on dakika dinlensinler diye... Düşman da bu tepeye gelmiş... Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman, benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek fena bir duruma düşecekti. O zaman, artık bunu bilmiyorum, bir mantık muhakemesi midir, yoksa içgüdü ile midir, bilmiyorum. 

Kaçan erlere; 
- "Düşmandan kaçılmaz," dedim. 
- "Cephanemiz kalmadı," dediler. 
- "Cephaneniz yoksa süngünüz var," dedim. Ve bağırarak erlere süngü taktırdım, yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı'na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen erlerinin "Marş Marş"la benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayını geriye gönderdim. Bu erler süngü takıp yere yatınca düşman erleri de yere yattı. Kazandığımız an bu andır."  
... 

 "57. Alay'ın Conkbayırı ve Suyatağı hattından "261" doğrultusunda ve dar cephe ile yoğun olarak düşmanın pek nazik ve mühim olan sol kanadına yüklenmesi iki taburdan ibaret olan27. Alay'ın da Merkeztepe genel doğrultusunda geniş cephe ile düşmana saldırması düşmanı çekilmek zorunda bırakmıştır..." 
 ... 

 "Bu öyle sıradan bir taarruz değil; herkesin başarmak veya ölmek azmiyle harekete susamış olduğu bir taarruzdur. Hatta ben kumandanlara verdiğim sözlü emirlere şunu eklemişimdir: 

 - Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar gelebilir."


Eşrefpaşa Hastane Gemisi - Zafer Kurdelaları 
Bu hoş kurdelalar Beşinci ve Yirmi Beşinci Piyade Alayı'nın Çanakkale Muharebatı Muzafferiyatı Hatıraları.
 1333 -1332 (1916-1917)


Sol tarafta görülen mantar şapka gerek 1. Dünya Savaşı'nda gerek Çanakkale Muharebelerinde İngiliz ordusu tarafından kullanılmış. Bu şapkalar şişe mantarından yapılıyor ve üstü pamuklu kumaşla kaplanıyormuş. Sıcak iklimlerde tercih edilen şapka "Wolseley Tipi Kask" olarak adlandırılmış. 

Çanakkale Muharebeleri sırasında ele geçirilen şapkanın üzerine dikkat edin. Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından el yazısı ile Osmanlıca "Elliyedinci Alay'ın Üçüncü Tabur'u tarafından 4-5/3/331 gecesi yapılan keşif sırasında ele geçirilmiştir. 19. Tümen Komutanı M. Kemal" notu düşülmüş ve imzalanmış. Nottaki tarih miladi olarak 17-18 Mayıs 1915'e denk düşüyor. 

Sağ taraftaki fotoğrafta ise Çanakkale Muharebeleri döneminde İtilaf Gücü gemileri olan İngiliz HMS Ocean, HMS Irresistible, HMS Talisman ile Fransız Suffren Saphir denizaltılarına ait metal plakalar görülüyor.


Şapkalarındaki rozetleri de düşürmüşler...

Çanakkale Muharebeleri Gazisi Şeref Ali Özcan
Muharebelerde sağ kolunu kaybeden Şeref Ali'nin bu fotoğrafı ve toplu tabancası müzeye oğlu Celal Özcan tarafından bağışlanmış.

Şeref Ali Özcan, Bigalı Köyü'nde bulunan kendisine ait bu evi Mustafa Kemal ATATÜRK'e karargâh olarak kullanması için vermiş. 
Ruhu şad olsun...


107. Yıl Dönümünde 
Çanakkale Deniz Zaferimiz kutlu olsun...

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü'nde bir kez daha; 
Çanakkale'de şehit düşmüş on binlerce askerimizi, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm komutanlarımızı, onlara büyük bir özveriyle destek veren cephe gerisi insanlarımızı ve gelmiş geçmiş tüm şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Aziz ruhları şad olsun...