16/03/2016

Çanakkale Deniz Savaşı'nda Batırılan İlk Gemi: Bouvet

Tarih boyunca ülkemiz topraklarına göz dikildi. Bu uğurda nice canlar verildi. Ortak paydaları hep aynıydı:

Topraklarımızı ele geçirmek üzere savaş planları yapmak, sinsice ve alçakça saldırılar düzenleyerek kan dökmek...

Bouvet, Çanakkale Savaşı'nda, filoda yer alan en eski zırhlı olması nedeniyle Boğaz'dan ilk giren ve şu an Çanakkale Boğazı'nda enkazı yatmakta olan Fransız Muharebe Gemisi...

18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazı'nın 7 mil içinde filo halinde ilerleyen 4 Fransız gemisinin soldan 3'üncüsü idi Bouvet. Suffren, Goulois, Charlemagne adlı Fransız gemileri ve İngilizlerin Triumph, Prince George adlı gemileriyle birlikte 3.tümende yer alıyordu. Yapılan savaş planına göre önce 3. tümen boğaza girecek, tabyaları ateşe tuttuktan sonra yerini 2. tümene bırakıp boğazdan çıkacaktı.

Birinci hat ilk saldırıyı gerçekleştirdikten sonra komutanın emriyle ikinci hat gemiler ön plana çıkmıştı. Bouvet, bu plan itibariyle görevini bitirmiş, ancak Türk top atışlarına maruz kaldığından hasar almıştı. Boğazdan çıktığı esnada bu kez sağ topunun tam altından Nusrat Mayın Gemisi'nin döktüğü mayınlardan birine çarptı ve manevra kabiliyetini kaybetti.
Yan yatarak ve yanarak kısa bir süre içinde Boğaz'ın sularında kayboldu...

(Bu fotoğraflar Çanakkale Deniz Müzesi'nde çekilmiş olup, alttaki bilgiler müzeden alınmıştır.)

BOUVET'İN BATIŞI
18 Mart 1915 günü üç hat şeklinde ilerleyen İtilaf Donanması'ndan Fransız Muharebe Gemisi Bouvet, 14.50'de Nusrat'ın 8 Mart 1915 gecesi Erenköy Limanı'na sahile paralel olarak döktüğü mayınlardan birine çarptı ve büyük bir patlama meydana geldi. Kıyı tabyalarımızın da yoğun ateş desteğiyle üç dakika içinde sulara gömülen Bouvet zırhlısında bulunan 603 personelden hayatta kalan 30 personeli küçük gemilerle denizden toplandı.
SINKING OF BOUVET
On 18 March 1915, at 14.50, French Battleship Bouvet of the Allied Navy, approaching one of the mines laid by Nusrat Mine Layer parallel to Erenköy Bay on 8 March 1915 and a big explosion occured. With the support of the heavy fire from the shore batteries, Bouvet had sunk in three minutes and 30 survivors out of 603 had been collected by boats.

Bakalım Turgut Özakman DİRİLİŞ adlı kitabında Bouvet'le ilgili (s:685 ) neler yazmış:

''...
Kader Bouvet'in ağır ağır batmasını uygun görmedi. Gemi Karanlık Liman’a kayıyordu. Orada Nusrat’ın hâlâ keşfedilmemiş 18 mayını vardı. O kutlu suyun derinliğinde kuzu kuzu yatmaktaydılar.

Sürüklenen Bouvet'in yaralı gövdesi bunlardan birine değdi. Göğü çatlatacak şiddette bir patlama oldu. Havaya kızıl bir duman yükseldi. 45 denizci denize döküldü. Gemi ancak iki dakika su üzerinde kalabildi. Birdenbire alabora oldu. Kaptan Rageot, 20 subay ve 600 erle birlikte batıp gözden kayboldu.

Saat 14.10'u gösteriyordu.

Bouvet'in battığını gören çakılı, zengin, sahte bataryaların mürettebatı, gözcüler, subaylar, erler açığa çıktılar, sevinçleri yüreklerine sığmıyordu. Binlerce ağızdan gök gürültüsü gibi bir sevinç haykırışı, bir şükran çığlığı yükseldi:

''Allah-ü ekber!''

Yorgun gazilere yeni bir can geldi.
Sağ kalanları kurtarmak için torpidobotlar olay yerine üşüşmüşlerdi.
Türk tabya ve bataryaları, kurtarma çalışmalarını engellememek için bir yerden emir almış gibi hep birden ateşi kestiler.
Başka uzak hedeflere yöneldiler...''




12 yorum:

  1. Merhaba,

    Paylaştığınız bilgiler için teşekkürler. Ne çok öyküsü var bu toprakların...

    Renkli günler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,
      Hem de ne çok...
      Örneğin Akbaş Şehitliği'nin çok hüzünlü bir öyküsü var ki, birkaç yıl önce öğrendim...

      Sil
  2. Zeugma'cığım gözlerim yaşararak okudum...Mehmetçiklerimizin kurtarma çalışmalarını engellememek için ateşi kesmeleri gibi bir asaleti kaç millet gösterir acaba? Onca yıl geçti hala şu Fransızlar, İngilizler elalemin toprağına göz dikmekten bıkmadılar. :( :( dilerim Suriye sonları olur....
    Kalemine sağlık canım...satır satır duygulanarak okudum. Çanakkale zaferimizin yıldönümü gelirken çok güzel oldu bu yazı...şehitlerimizin mekanı cennet olsun...
    sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen dediğin gibi Müjdecim. Göz yaşartıcı bir tablo var orada.
      Adamlar nerelerden gelip benzeri görülmemiş bir donanmayla abluka altına alıyorlar bizi. Topraklarımızı elimizden almak üzere saldırıyorlar ve belalarını mayınlara da çarpıp kendileri buluyorlar. Özellikle de Fransızlar çok aşağılık gerçekten. Başka bir millet olsa kalanları da yerle bir ederdi sorma...

      Çanakkale gerçekten eşsiz bir destan, ah görmeyenler de görsün, o şehitliklerdeki ruh çok başka. Hepsinin mekanları cennet, ruhları şad olsun.
      Sevgiler...

      Sil
  3. Şehitlerimiz Nurlar için de olsunlar,Müjdemin dileklerine katılıyorum. Kalbi insanlık için kötülükle çalışan kim varsa düşündüğünün bin beterini kendinde bulsun:(
    sevgiler .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ''Mazlumun ahı, indirir şahı,
      Her şeyin bir vakti vardır'' sözünü hatırlamalı Hatice Hanım...
      Duanıza tüm kalbimle ''Amin'' diyorum. Yetti artık!

      Sevgiler

      Sil
  4. Turgut Özakman ve Engin anlatımı .
    Muazzam olmuş. Emeğine sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, engin anlatımı.
      Teşekkür ederim.

      Sil
  5. Çok sevdiğim, kütüphanemin en güzel yerini ayırdığım bir kitap, seriydi. Aynı duygularla okudum bu yayını. Boğazım düğüm düğüm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Milli mücadeleye, devletine, milletine, Atatürk'e tarihi hiç saptırmadan sahip çıkmış çok değerli bir yazar.
      Hissettiklerimiz aynı. Duygu selleri içinde kalmak bu olsa gerek.

      Sil
  6. Hala anlayamadığım şey neden İngilizlerin geçiş için baskıya devam etmediği ve neden bizim savunma bataryalarını susturma işine bu kadar takılıp kaldıkları. Tüm yapmaları gereken ellerindeki gemilerin diyelim ki 4'te birini gözden çıkarmak, ve en azından kalan gemilerle boğazı geçmekti. Mevcut ateş gücünün yarısını Marmara'ya çıkarıp topları İstanbul'a çevirmiş olsalar görevi başaracaklardı. Bütün donanmayı kısa bir geçiş sırasında batıracak ateş gücümüz yoktu. Bu donanmayı kaybetmeyi bile göze alabilirlerdi. 20.YY'ın başında zırhlı gemi teknolojisi o kadar hızlı gelişiyordu ki neredeyse 4 yaşındaki bir gemi gözden çıkarılabilir hale geliyordu. Nitekim Çanakkale'ye gönderilen gemiler muhtemelen savaş sonunda emekliye ayrılacaklardı. İngilizlerin modern gemilerden oluşan donanması Jutland'da Alman donanmasının okyanusa çıkışını engellemek üzere devriye geziyordu. Almanlar blokajı yarmayı bir kez denediler şans eseri tüm donanmalarını yitirmekten zor kurtuldular. O savaşın kesin bir sonucu olsaydı yenilen taraf savaşı da kaybedebilirdi. Bu nedenle İngilizlerin ihtiyatlı manevraları anlaşılmaz değil. Ama Çanakkale'de böyle bir riskleri yoktu. Sadece 3 savaş gemisi kaybetmişlerdi ve 4 gemilik bir takviye gücü de yoldaydı. Inflexible gözden çıkarılmıştı ve en az 2 saldırıya daha katılacak durumdaydı. Onlar açısından Tek belirgin moral bozucu unsur Türklerin 118 kaybına karşılık ittifakın 700'den fazla kayıp vermiş olmasıydı ama bu zaten baştan hesaplanmış olmalıydı. Ben İngilizlerin 18 Mart deniz savaşını moral bozukluğu karamsarlık ve korku yüzünden kaybettiklerini düşünüyorum. 70 kusur savaş gemisiyle geldikleri boğazı yeterince zorladıklarında sonunda geçememeleri için hiçbir taktik neden yok.

    YanıtlaSil
  7. 18 mart günü müttefik donanması 18 gemilik bir güçle boğazı aşmaya çalışıyor. bunların iksi yedek. kalan 16 gemiden ise 3'ü batıyor, 4 'ü ise ağır hasarlı ve bu sadece bir günü bilançosu. Ayrıca gemiler daha boğazın en dar yerine bile ulaşmadan bu kadar kayıp vermişler. Daha ileriye gitmeye kalksalar tüm gemileri feda mı etsinler diyorsunuz acaba? bence anlamsız olurdu. Gemiler boğazı geçmeyi başarsa bile muhtemelen ağır hasar almış ve savaş gücünü büyük ölçüde kaybetmiş şekilde olacaktı bu. İstanbul'u bu tarz bir donanma ile tehdit etmek veya ele geçirmek mümkün olamazdı.

    Ayrıca çanakkale boğazı gibi dar bir su yolunda ağır zırhşı gemilerin çapraz topçu ateşi altında manevra kabiliyeti de sınırlıydı. mayın tehlikesini daha saymadım bile. Gemielrin yapamadığını E sınıfı sınırlı sayıda denizaltı başarmış ve Marmara deniz nakliyesini felce uğratmışlardır. Kuvvetli akıntıya rağmen denizaltıl<rın bu başarısı hep gözardı edilmiştir. AE-2 Adlı denizaltının hikayesi Stoker'ın denizaltısı adlı kitapta anlatılır.

    YanıtlaSil