2022/05/14

Morun Şaşırtıcı Hikâyesi

Bir rengin soyluluk statüsü göstermesi, hatta halktan kişilere yasaklanması ne türden bir kibir halidir? Bu konu erguvanların açma vaktinde hep aklıma geliyor. 

Genel olarak Orta Çağ'da, kraliyet cüppeleri ve resmi tören kıyafetlerinde sürekli mor renk kullanılsa da Bizans döneminde mor renk giysiler yalnızca hanedana aitmiş hani. İmparatorlar mor odalarda doğar, kendilerinden ''erguvan kanlı'' diye bahsederlermiş. Hatta sırf rengi mora çaldığı için porfir adlı mermer saraydan, imparator lahitlerinden, Ayasofya gibi önemli mabetlerden başka yerde kullanılmayıp imparator tasvirleri yalnızca tyrian moru kıyafetlerle yapılmış.

Misal, Bizans İmparatoru 1. Justinianus'un Ravenna’da, San Vitale Bazilikası’ndaki ünlü mozaiği. Justiniaus'a ait ünlü bir de söz var: ''Tyrian Purple ile boyanmış bir kaftan giydim.'' Mor renk Roma Döneminden itibaren din adamlarını da kapsamış. Kilisenin resmi giysisi mor cübbe imiş. Bu durum Papa II. Paul'un 1464’te cübbelerin rengini kırmızı ile değiştirmesiyle son bulmuş. 

Kraliçe I. Elizabeth durur mu? 1533 - 1603 yılları arasında İngiliz Kraliyet Ailesi dışındakilerin mor renk giysiler giymelerini yasaklamış. O dönem 1 kilo mor boya 3 kilo altının ederi kadarmış. Günümüz altın fiyatlarıyla kaç dolara geldiğini varın siz hesaplayın. Dikkat ederseniz hiçbir ülkenin bayrağında mor renk yoktur. Sebebi elbette ki morun aşırı derecede pahalıya mal olması.

Mora verilen önem, soyluluk ve otorite simgesi oluşu nedeniyle Arapçadaki ''eflatun'' sözcüğü Yunan filozof Platon'a atfedilip bir diğer adı Eflatun olmuş ve dilimize de girmiş. Mor renk aralığının en açık tonunun adıdır eflatun. Leylak rengi buna örnektir. Mor aralığının en açık ucu şap taşı rengi, en koyusu ise siklamen rengi.  

Kaçınılmaz olarak erguvan ya da Fenike moruna verilen bu büyük önem mitolojik öykülerde de yerini bulmuş.



Oysa elde edilmesi çok zor olan mor renk ilkbaharda doğaya nasıl da cömert davranır, öyle değil mi? Adeta hakimiyet kurar. 


Sadece birkaç saniye düşünün. Özellikle mayıs ayında morsalkımdan ebegümecine, erguvandan mor menekşeye, leylak, sümbül, zambak, lavanta ve hatta deve dikeni bitkisine, yemyeşil otların arasında belirmiş minicik çiçeklere kadar mor renk ve tonlarında çiçek açmış ne çok bitki var.



Peki, Eflatun'un Fransızca karşılığı  mauve sözcüğünün William Henry Perkin tarafından kullanılmasına, 1856'da sıtma tedavisi uğruna kazara sentezlediği boyanın ilk anilin boyası olması ve ''mauvein'' olarak adlandırılmasındaki bağlantıya ne demeli?

Perkin  laboratuvarında tesadüfen keşfederek "malveina" adını verdiği sentetik renklendirici üzerinde çalışırken 
(Getty Images)

Bundan 184 yıl önce Londra'da doğan ve çok küçük yaşlarından itibaren kimyaya ilgi duyan William Henry Perkin adlı gencin sıtma tedavisine çare bulmak gibi iddialı bir hedefi vardı. Perkin, 1856'da kinin'den daha ucuz ve daha güvenilir bir kaynak yaratmak amacıyla evindeki laboratuvarda çalışırken bir yanlışlık oldu ve tesadüfen mor bir boya elde etti. O zamanlar Avrupalı ​​kaşifler için büyük bir sorun olan sıtma hastalığı yalnızca Güney Amerika'daki bitkilerden elde edilebilen bir bileşik olan kinin bazlı ilaçlarla tedavi ediliyordu. 18 yaşındaki Londralı genç kimyagerin elde ettiği ise, kalıntısı dokunduğu her şeyi mora çeviren koyu bir sıvıydı. Bu yüzden her meraklı aklın yapacağı şeyi yaptı: "hatasının" özelliklerini araştırmak. 

Perkin, birkaç testten sonra bu özü petrol ve etanol ile karıştırdı ve sonucunu kız kardeşinin beyaz ipek çamaşırında test etti. O zamana kadar bir deniz salyangozu türünün mukozası kullanılarak doğal yoldan elde edilebilenden çok daha yoğun bir mor renge boyanmıştı. Genç adam, bugün genellikle "leylak rengi" ya da "Perkin moru" olarak tanımlanan bir renk olan boyasına Eflatun'un Fransızca karşılığı olan Mauve kelimesinden kaynaklı ''malveina'' adını verdi. Keşfinden sonra bu mor boyanın patentini almaya, üretmeye ve ticarileştirmeye odaklandı. 

Perkin'in icadı bir renkten çok daha fazlasıydı aslında. Bu ilk sentetik boya, tekstil endüstrisinde devrim yaratan ve o zamandan beri dünya çapında milyarlarca dolarlık bir endüstriye dönüşen canlı sentetik boyaların üretimini başlattı. Bu aynı zamanda giysinin seri üretimi ile sınıf engellerinin yıkılması anlamına geliyordu. Ancak, modadaki değişiklikler çok daha büyük bir dönüşümün başlangıcı olacaktı. 
Perkin'le birlikte organik kimyanın düşüşü hızlanmış; plastik, parfüm ve ilaçlar dahil, yepyeni bir sentetik ürünler çağı başlamıştı.

Peter Paul Rubens (1636) - Herkül'ün köpeği Tyrian morunu keşfediyor 

 Rubens'in bu hikâyeyi anlatan resmi, sahildeki Herkül ve ağzı boyanmış köpeğini tasvir ediyor. Özünde II. yüzyılda yaşamış bir Yunan dilbilimci olan Julius Pollux'un mitinden bir sahne. Pollux'un hikâyesinde Herkül ve köpeği, Tyro adında bir periye kur yapmak için sahilde yürüyorlar. Köpek bir deniz salyangozunu ısırınca salyangozun kanı ağzını Tyrian moruna boyuyor. Köpeğin mor lekeli ağzını gören su perisinin aynı renkte bir elbise istemesi mor boyanın kökeni oluyor. (Bazı eski kaynaklar miti bir Surlu olan Herakles ile özdeşleşmiş tanrı Melqart'a bağlıyor.) Öyküdeki salyangoz, Tyrian morunun elde edildiği salyangoz türü olan dikenli bir murex olsa da, Rubens bunun yerine spiral nautilus'a benzeyen büyük, pürüzsüz bir kabuk tasvir etmiş.

 Murex , Trunculariopsis (Murex), Akdeniz - Ege sisteminin çamurlu-kayalık ve/veya yosun kaplı gelgit-alt gelgit bölgelerinde sıklıkla görülüyor. Solungaçlarının altındaki bez, kullanılan yönteme göre sarı, yeşil, mavi, kırmızı veya eski Akdeniz halklarının ünlü "kraliyet moru" renklerini üretebilen bir mukus sıvısı salgılıyor. 

Diyebiliriz ki; oldukça zor elde edilen bu sıvıyla boyanan kumaşın rengi kullandıkça solmak bir yana, güneş ışığına maruz kaldıkça parlaklığı arttığından bir o kadar da pahalıya mal oluyor ''ağırlığınca altın'' deyimini karşılıyormuş.

Efsanevi kabuk Murex. Bu, bazen Snipe's bill Murex olarak da bilinen Mouse Murex olarak da adlandırılan Haustellum ve Hint-Pasifik bölgesinin bir sakini olan Woodcock Murex'in bir örneği (Fotoğraflar: Prof. Dr. Mehmet Kutsay ATATÜR)

Pollux'a göre, bir su perisi ile yemeğe giden yarı tanrı Herakles (Roma tanrısı Herkül) mor renge, köpeği salyangozu kemirmek için duraksadığında, tesadüfen rastlar. Sahnenin tasviri, salyangozu çiğneyen köpeğin başını okşamak için diz çöken iri yapılı mitolojik kahramanı gösteriyor. 
Böylece insanoğlunun morla tanışma ve hayata geçirme serüveni başlamış. Mor, kalıcı heybet ve gücün sembolü olmuş. Bu dünyanın bayağı kaprislerini aşıyormuş gibi yaparken kendi çamuruna saplanmış bir renk olmuş özünde. 

Morla ilgili son bilgiyi de bırakayım efendim:


1931-1939 yılları arasında hüküm süren İkinci İspanya Cumhuriyeti bayrağı 
(Üzerinde mor renk kullanılmış tek bayrak)


Referanslar:
🔎 krikor-tersakian.blogspot.com/2010/12/murex-imperial-purple-dye-of-tyre.html 
🔎 en.wikipedia.org
🔎 worldhistory.org/Tyrian_Purple/