2022/06/04

Kabak Tadı Vermek

Yaşadığımız herhangi bir durumda mutlaka atasözleri ya da deyimler yetişiyor imdadımıza. Bu durum tebessüm etme nedenim aynı zamanda. Diyorum ki; ''Birebir aynısı olmasa da, benzer bir durumu kim bilir kaç yıl önce, kaç kişi daha yaşamış ki dilden dile süregeliyor. Demek ki yalnız değilim. Sadece benim başıma gelmemiş.'' 
Aynen bu şekilde düşünüp gülümsüyorum gerçekten. 

Özellikle bugün fazlasıyla hissettiğim, dilimde ve zihnimde dönüp duran bir deyim var(dı). Onu buraya da yazmak istedim. Herhangi bir durum bazen ''can sıkan, bıktırıp usandıran, tadını kaçıran'' özelliklerde süregelir hani. Tekrarlanır durur. Bitip tükeneceği yoktur. ''Kabak tadı verdi artık'' der ve kurtulmak isteriz.

Deyimin anlamı için en doğru başvuru kaynağı kabul ettiğim TDK Güncel Türkçe Sözlük sayfasına da girip bir bakayım dedim.
kabak tadı vermek: Aşırı tekrarlanması, sürdürülmesi yüzünden bir şeyden doygunluk, yorgunluk veya bıkkınlık duyarak onu istemez duruma gelmek.

Deyimin kabakla ilgili bir kökeni ya da hikâyesi olmalıydı...
Bu deyim İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Çilem Tercüman tarafından yazılmış olan ve İstanbul'da yaşanmış olayların konu olduğu deyimlerin anlamları ile ortaya çıkış öykülerinin anlatıldığı ''İstanbul'un 100 Deyimi'' adlı kitapta yer almış: 
''Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılan medreseye devam eden talebelere medresenin aşevinde her gün yemek verilmektedir. Bilhassa cuma günleri sofraların iyice zenginleştiği, yemeklerin çeşitlendiği medresede mevsimi geldiği zaman haftalarca her gün kabak yemeği çıkar, sürekli çıkan kabak yemeğinden doğan usanç ile her türlü bıktırıcı hal için 'kabak tadı vermek' deyimi kullanılmaya başlanır.''

Suç kabakta mı şimdi? 
''İlk yapılan yanlışa kaza, 
ikincisine hata, 
üçüncüsüne ise tercih denir. ''
Kabak tadı veren ''kişi'' ise ne yapmalı peki?
Dostoyevski'nin bu sözünden yola çıkıp elbette ki sonsuza kadar ''Güle güle!'' demeli...

*   *   *


4 Haziran 2022 saat 20.12 ve 23.32'de Ay