Eski Mısır'da MÖ. 1500'de kullanıldığı bilinen, Rönesans dönemi dahil 19. yüzyıla kadar yaygın olan güneş saatleri, güneşin gölgelerini takip eden insanların zamanı söylemek için kullandıkları başlıca enstrümandı. Bu saatler doğru biçimde yerleştirilmiş ise zamanı dakikasına kadar doğru gösterebiliyordu.
Güneşin gölgelerini izleme yoluyla zamanı ölçmeyi öğrenen Antik çağ insanı sonraki dönemlerde güneş saatini geliştirse de esas gelişim matematik, geometri ve astronomi ile devam ettiğinden 1 gün 12 eşit parçaya bölünmüş. 2007'de Smintheion kazı çalışmalarında bir parçası ortaya çıkan ve Antik dönem güneş saatlerinin yarım daire formundaki tiplerinden olan Smintheion güneş saatinin yön olarak güneye yerleştirilmesi dahil, güneşin doğuşu ve batışı arasındaki süreyi gösterdiği kanıtlanmış.
Sonrasında HOROLOJİ'nin (saat ve zaman ölçüm bilimi) artan başarısı nedeniyle yavaş yavaş modası geçse de insanlar 1980'lerden sonra yine yeniden güneş saatleriyle ilgilenmeye başladılar ve konuyu günümüzde de oldukça popüler hale getirdiler.
Güneş saati, temelde Güneş'in gölgesini nereye düşürdüğüne bağlı olarak size saatin kaç olduğunu söyleyebilen bir cihaz. Bir güneş saati düz bir dairesel plaka ve gnomon adlı çubuk olmak üzere iki parçadan oluşuyor. Zamanı gnomonun plakaya düşürdüğü gölge gösteriyor. Saatler icat edilmeden önce zamanı söylemenin tek yolu elbette ki güneş saatleriydi...
Dünyanın ilk ve tek takvimli güneş saati
ÇOMÜ Astrofizik Araştırma Merkezi ve Gözlemevi tarafından kordondaki Truva Atı'nın hemen önünde bulunan ve "kökeni eski Çinliler'e dayanan, güneşin hareketiyle zamanı ölçmeye yarayan'' bu saatin sistemi oldukça eski.
Güneşin zemin üzerinde oluşturduğu gölgelerin boyundan ve çizgilerden saat ve zaman okunabiliyor.
Okumayı güneşin hareketlerinden zemin üzerindeki gölge boyuna ve çizgilere bakarak yapabiliyorsunuz. İçinde bulunduğumuz ayın kaçıncı günü olduğu da görülüyor, doğum tarihinizin güneş saati üzerinde hangi burca denk geldiği de.
Bu kente gelip de kordondaki Truva Atı'nın önünde fotoğraf çektirmeden giden yok.
Turistlerden birinin ata doğru yaklaşırken ''Schöne Helena!'' diye bağırması unutulmazlarım arasına girdi :)