2022/08/27

Acı Kavun Mekanizması Çekim Çalışmaları

Dün akşam saat 17.00'den sonra markete gitmem gerekince her zaman yaptığım gibi, parsellenmeyi bekleyen, ancak ekonomik şartlar yüzünden iyiden iyiye tarla görünümüne bürünmüş arazilerin ortasından geçen yolu kullandım yine.

Bu yolun taşıdığı anlam benim için oldukça farklı. Pandemiye rastlayan iki baharda da başta papatyalar olmak üzere kimi zaman gelinciklerle al al olan, kimi zaman ebegümeci, minicik kır çiçekleri ve deve dikenleriyle morun hakimiyetine kucak açan bu yemyeşil alan sayesinde kırlardaki coşkuyu hissetmek nasıl da iyi geliyordu.

Geçen yıl çocukluğumdan bildiğim; ama senelerdir görmediğim iki bitkisel silah çıkmıştı burada karşıma :) Sokakta oynarken oğlan çocuklarının cephaneleri olan ve üzerimize atmak üzere koşturduğu yabani bitki meyveleriydi bunlar. Biri pıtrak diğeri de fotoğrafta arzı endam eden ecballium elaterium. 

Genelde Akdeniz ülkelerinde yetişen kabakgillerden tıbbi bir bitki bu ve o kadar çok ismi var ki. Cırlatan, acı kavun, yaban hıyarı, şeytan keleği, karga ibiği ve daha bir sürü isim. Cins adı olan Ecballium elaterium, Latincede ''fırlatma'' anlamında. Antik Yunancada ise ''dışarı atan'' anlamına geliyor. Kastedilen elbette bitkinin en önemli özelliği. Olgunlaşan meyvesinin dışarıdan bir temas alması halinde tohumlarını güçlü biçimde uzağa fırlatması. Öte yandan kelimenin ''müshil'' anlamı da var ki bu da boşuna değil. Bağırsakların boşaltılması, yani dışarı atılma üzerine. Dokunulduğu an aktifleşerek tohumlarını 6 metre öteye fırlatabilen çok şaşırtıcı ve özel bir mekanizma gerçekten. Tohumlarını yaymaya odaklı bir silah-tetik etkileşimi sanki:)

 
 Çocukluk arkadaşımız haylaz oğlanlar giysilerinin uçlarını göbeklerinin üzerine katlayıp torba haline getirdikten sonra içlerini bu yabani meyvelerle doldurur, kahkahalar eşliğinde biz kızları çığlık çığlığa koşturarak içi su dolu tohumları üzerimize sıkarlardı. Hem de cephaneleri bitene dek! Sözün kısası; hiç sevmediğim türde sulu bir şakanın malzemesiydi.
Aklımda geçen gün gördüğüm kantaron çiçeklerinden biraz toplamak vardı. Ancak, ondan önce, aktivitesi senelerdir aklıma yerleşmiş şu bitkiyi test etme duygusu ağır bastı. 

Allah Allah! Neden hiçbiri kıpırdamıyor ki. Yoksa genleri bozuldu, özellikleri mi değişti? Videoyu boşu boşuna çekiyorum galiba. Sinirlenmeye de başladım. 


''Nerede yanlış yapıyorum?'' diye gerilmişken işte ışık hızıyla gerçekleşen o sonuç. Oh ya. Rahatladım gerçekten. Şimdi kantaron çiçekleri beni bekler:)

Görüşmek üzere...