Ondan öncesi de bir miktar otacılık barındıran genlerim devreye girmiş, ağustos sonunda başlayıp tam elli gün sonra bitimlenecek bir kantaron yağı İŞLEMİNE imza atmıştım.
O kadar beklediğime değdi mi peki?
Bence fazlasıyla değdi. Kantaron çiçeklerinin güneşin etkisiyle bıraktığı rengin güzelliği ve ışıltısı söylüyor bunu. Kokusu, o şahane sarı çiçeklerinin kokusundan biraz daha farklı. Oldukça hoş ve hafif baharatımsı. Tadı birazcık acı; ama öyle olması gerekiyor. Pencerenin önünde onca zaman güneşle hemhal olan kavanozu her gün görmeme rağmen günü gelip süzgeçten geçirince gördüm asıl güzelliği. Rengi, kokusu, her haliyle kaliteli bir yağ çıktı ortaya.
Beklemek uzun ve sancılı bir süreçtir çoğu zaman. Sonucu görene kadar bu böyle devam eder. İyi ki başlatmışım bu süreci. İyi ki antibakteriyel özelliği ile evdeki pek çok sağlık sorununda işe yarayacak dört dörtlük, göz kamaştırıcı bir sonuç elde etmişim.
Sözün özü; tam olarak 50 gün boyunca cam bir kavanozda güneş gören çiçeklerin özü olduğu gibi yağa geçmiş ve kırmızıya yakın renge dönüşüm gerçekleşmiş.
Artık kullanıma hazır. Cam kaseye süzmüş olduğum bu mis gibi doğal ve şifalı yağı irili ufaklı koyu renk cam şişelere paylaştırma zamanı. Ağızları sıkıca kapatılıp karanlık bir dolapta tutulmak üzere.
Kırmızı kantaron yağı evde kolay bir şekilde elde edilir. Ancak, sarı kantaron yağı bitkinin kurutulmuş sarı çiçeklerinden buharla damıtma yoluyla elde edilmektedir. Etki olarak özellikleri aynıdır.