Masadaki tanrıça Hera, Athena ve Afrodit finale kalır. Baş tanrı Zeus'a gidilir. Zeus tanrı Hermes'e tanrıçaları İda Dağı'na (Kazdağı) götürmesini, orada çoban Paris'in elmayı en güzel tanrıçaya vereceğini söyler.
Aslında bir Troia prensi olan Paris, annesinin gördüğü kötü bir rüya üzerine dağa bırakılmış ve orada çobanlar tarafından büyütülmüştür. Üç güzel tanrıçayı karşısında gören Paris şaşkındır. Bu arada tanrıçalar ona bazı vaatlerde bulunurlar. Athena savaşlarda yenilmezlik gücünü, Hera Asya'nın hakimiyetini, Afrodit ise dünyanın en güzel kadınının aşkını önerir. Paris Afrodit'i seçer. Dünyanın en güzel kadını o zamanlar Yunanistan'da kral Menelaos'un karısı güzel Helena'dır.
Bir ticaret gemisiyle Yunanistan'a giden Paris, Helena'yla karşılaşır ve âşık olarak onu Troia'ya getirir. Böylece 10 yıl sürecek bir savaşın da nedeni olur. Homeros'un ''İlyada''sında, son 50 gününü anlattığı savaş tam 10 yıl sürer. Destan savaştan çok Troialı Hektor ile Akalı Akhilleus'un mücadelesi gibidir.
Önce Akhilleus krala öfkelenerek savaştan çekilir. Sonra Hektor Akhilleus'un silahlarını kuşanarak savaşan yeğeni Patroklos'u öldürür. Bunun üzerine öfkeye kapılan Akhilleus, Hektor'la karşı karşıya gelerek onu öldürür. Hektor'un cenaze töreniyle ''İlyada'' sona erer.
Çanakkale Kent Müzesi'nin ikinci katında asılı olan büyük afişte anlatılan efsanedeki Troia atını ilk kez görüyordum.
Savaşın sonrası da bir tahta at efsanesiyle anlatılır. Taraflar savaşmaktan çok yorulmuştur. Akalar bir hileyle savaşa son vermek isterler. Bir tahta at yapıp Troia'nın kapısına bırakırlar. Gün ağardığında atı gören Troialılar şaşkındır. Atı içeri almakta tereddüt ederler. Sonunda atı şehrin içine alıp ''Savaş bitti!'' diyerek eğlence düzenlerler. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar eğlenen Troialılar bir kenarlarda sızdığında, tahta atın içinden çıkan askerler önce şehrin kapılarını açarlar. Bu arada Bozcaada arkasına saklanan gemiler geri gelmiştir. Askerler şehre girer ve Troia'yı yakıp yıkarak destanlara konu olan bir yıkım yaşatırlar. Bu yıkım sırasında Akhilleus da Paris tarafından topuğundan vurularak öldürülür. Oğlunun rüyasına giren Akhilleus, kral Priamos'un kızı Polyksene'yi kendisine kurban etmesini ister.
Biraz zorlansam da o atın kaynağını Mykonos'u ziyaret eden bir İspanyol turistin blogunda buldum. Troia Savaşı sırasındaki Troia atını ve Yunan savaşçılarını tasvir eden en eski tarihli nesne (M.Ö. 675) olan bu amforayı fotoğraflamıştı.
(didaskalos-juanjocastro.blogspot.com)
Evet bu at, pencereden bakan askerler ve sırtından karın kısmına uzanan kırık dahil, aynı at idi. Yalnızca askerler görünmüyordu. Bildiğimiz efsanenin tam 13 asır önce bir amforaya betimlenmiş haliydi. Şahaneydi...💫
Mykonos'da 1961 yılında ortaya çıkarılan ve Yunan savaşçılarıyla dolu bir Troia atı ile çeşitli sahneleri gösteren MÖ 7. yüzyıla ait amfora (pithos) Mykonos Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor. Tinos'taki bir atölyede yapılmış bu büyük amfora Truva'nın fethiyle ilgili kabartmalarla süslenmiş. Amforanın boyun kısmında Troia atının tasvir edildiği sahne oldukça dikkat çekici. Tahta atın gövdesindeki küçük pencerelerden içeride saklanan iri gözlü Yunan askerlerinin başlarının görünmesi özellikle.
Elini uzatmış bir asker güzel tüylü bir miğfer tutuyor, diğeri bir kılıç. Üçüncüsünün elinde ise bir kalkan. Atın çevresinde ya da sırtında Yunan mı yoksa Troia atı mı olduğu bilinmeyen başka karakterler de beliriyor. Figürlerin çok uzak bir zamandan bakıyormuş gibi görünen abartılı gözleri var. Ayrıca Yunan sanatının büyük merkezleri dışındaki bir atölyeden, arkaik çağdan kalma bir parçayla ilintili boyutlardaki belirgin orantısızlıklar dikkat çekiyor.
* * *
Amforanın daha net ve büyük ebattaki fotoğrafı da buradaymış:
👇
www.wikidata.org(Troia-Truva-Troya-Troy)