Ne zaman birileri ya da bir şeyler yaşama sevincime ket vursa, dünyanın ne kadar haksızlıklarla dolu ve çekilmez bir yer olduğunu, içinde ne kadar kendini bilmez, akıl almaz insanlar bulunduğunu düşünsem, aklıma ilk gelendir.
İlahi öğretilerinde kelimelerin arasına sakladığı o derin manalarla birlikte inanılmaz bir huzura, yani ''Mevlâna ile Tasavvuf''a yolculuğum başlar. Onun verdiği telkinlerle güneşte, ayda, denizde, ağaçta, çiçekte, toprakta, küçücük bir böcekte bile ''hakikat''i görmem demektir bu.
Yüzyıllar öncesinden gelen bu telkinler terapi gibidir.
''Her şeye rağmen'' vazgeçmemeyi, ilahi ahlakla nasıl donanacağınızın yollarını bulursunuz onların içinde. Yaradan'ın varlığını, birliğini ve gücünü hiç aklınızdan çıkarmadan...
Mevlana'ya göre; Dünya, insan, yerde ve gökteki her şey, kendi mahsulü olan bir ressamın eseridir (Eflaki II:125).
Tıpkı Platon'un Tanrı'nın bir ressam gibi dünyadaki cisimleri onların idelerine bakarak çizdiğini ve şekillendirdiğini söylemesi gibi. ''Hakikat'' adı verilen değişmezliğe ulaşmayı amaçlayan bu felsefede aslolan kafanda ne varsa atmak, elinde ne varsa dağıtmak, önüne kim ya da ne çıkarsa çıksın ona yüz çevirmemektir. Beynimizi olumsuz düşüncelerden tamamen arındırmak, cömert olup başkalarına ikramda bulunmak, karşımıza hangi türden insan çıkarsa çıksın (iyi-kötü, güzel-çirkin, yaşlı-genç, kadın-erkek, dinli-dinsiz) hiç kimse hakkında kötü düşünmemektir.
Tasavvufta ilk şart ''herkesi kendinden üstün görmek''tir. Çünkü içindeki kini, gururu, kibiri yok etmezsen olgun insan olma yolunda mesafe katedemez, kendini düzeltme yönünde tek bir adım atamaz, ruhsal anlamda en ufak bir gelişme gösteremezsin.Herkesle dost olmaya, kimseye yük olmamaya, gül bahçesinde bir gül olup, diken olmamaya çalışarak insan olgunlaştıran bir yoldur bu.
Bağlantı : GÖNÜL BAĞI
BİŞREV!
- Sevgide GÜNEŞ gibi ol. Dostluk ve kardeşlikte AKARSU gibi ol. Hataları örtmede GECE gibi ol. Tevazuda TOPRAK gibi ol. Öfkede ÖLÜ gibi ol. Her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol !
- Yüzbinlerce karıncanın, yılanın, rızık yiyen yüzbinlerce canlının her biri payını aramadadır. Her biri feryat edip durmadadır!
- Nasıl olur da deniz köpeğin ağzından pislenir? Nasıl olur da güneş üflemekle söner?
- Nice insanlar gördüm, üzerinde elbise yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok!
- Bülbüllerin güzel sesleri beğenilir de bu yüzden kafes çeker onları. Ama kuzgunla baykuşu kim kor kafese?
- Küfürle iman, yumurtanın akı ile sarısına benzer. Aralarında bir berzah vardır, birbirlerine karışmazlar.
İlahi öğretilerinde kelimelerin arasına sakladığı o derin manalarla birlikte inanılmaz bir huzura, yani ''Mevlâna ile Tasavvuf''a yolculuğum başlar. Onun verdiği telkinlerle güneşte, ayda, denizde, ağaçta, çiçekte, toprakta, küçücük bir böcekte bile ''hakikat''i görmem demektir bu.
Yüzyıllar öncesinden gelen bu telkinler terapi gibidir.
''Her şeye rağmen'' vazgeçmemeyi, ilahi ahlakla nasıl donanacağınızın yollarını bulursunuz onların içinde. Yaradan'ın varlığını, birliğini ve gücünü hiç aklınızdan çıkarmadan...
Mevlana'ya göre; Dünya, insan, yerde ve gökteki her şey, kendi mahsulü olan bir ressamın eseridir (Eflaki II:125).
Tıpkı Platon'un Tanrı'nın bir ressam gibi dünyadaki cisimleri onların idelerine bakarak çizdiğini ve şekillendirdiğini söylemesi gibi. ''Hakikat'' adı verilen değişmezliğe ulaşmayı amaçlayan bu felsefede aslolan kafanda ne varsa atmak, elinde ne varsa dağıtmak, önüne kim ya da ne çıkarsa çıksın ona yüz çevirmemektir. Beynimizi olumsuz düşüncelerden tamamen arındırmak, cömert olup başkalarına ikramda bulunmak, karşımıza hangi türden insan çıkarsa çıksın (iyi-kötü, güzel-çirkin, yaşlı-genç, kadın-erkek, dinli-dinsiz) hiç kimse hakkında kötü düşünmemektir.
Tasavvufta ilk şart ''herkesi kendinden üstün görmek''tir. Çünkü içindeki kini, gururu, kibiri yok etmezsen olgun insan olma yolunda mesafe katedemez, kendini düzeltme yönünde tek bir adım atamaz, ruhsal anlamda en ufak bir gelişme gösteremezsin.Herkesle dost olmaya, kimseye yük olmamaya, gül bahçesinde bir gül olup, diken olmamaya çalışarak insan olgunlaştıran bir yoldur bu.
Bağlantı : GÖNÜL BAĞI
BİŞREV!
- Sevgide GÜNEŞ gibi ol. Dostluk ve kardeşlikte AKARSU gibi ol. Hataları örtmede GECE gibi ol. Tevazuda TOPRAK gibi ol. Öfkede ÖLÜ gibi ol. Her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol !
- Yüzbinlerce karıncanın, yılanın, rızık yiyen yüzbinlerce canlının her biri payını aramadadır. Her biri feryat edip durmadadır!
- Nasıl olur da deniz köpeğin ağzından pislenir? Nasıl olur da güneş üflemekle söner?
- Nice insanlar gördüm, üzerinde elbise yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok!
- Bülbüllerin güzel sesleri beğenilir de bu yüzden kafes çeker onları. Ama kuzgunla baykuşu kim kor kafese?
- Küfürle iman, yumurtanın akı ile sarısına benzer. Aralarında bir berzah vardır, birbirlerine karışmazlar.
MEVLÂNA
Ne güzel yazmışsınız.
YanıtlaSilEn güzel, en insan adımlara...
Ahh ! zeugmacım benim ya içime güneş gibi doğuverdin. ben Tasavvuf hayranıyım. Dinimin tüm güzelliklerini ben tasavvuf ta seviyor ve ondan güç alıyorum. Ben hayatım boyunca hep bu düşünece ile sıkıntılarımı aştım. Ve aşmaya da devam ediyorum. Her zaman beterin beteri var sözüne inanırım. her zaman daha kötüsünü düşünürüm. Ve böylece feraha çıkarım asla isyan etmem hoş görü, herşeyin başında gelir. her şeyin bir manası ve sebei olduğuna inananlardanım. kimseyi küçük görmem. ama kimseyide Allahtan öte büyük görmem. sözün özü harika yazmışsın. işte insanlığın çıkış yolu budur. bu yazıda gizlidir. herkez okumalı ve paylaşmalı sevgiler birtanem seni inan çokkk seviyorum.. cansın sen
YanıtlaSilBaşlığa uygun güzel bir yazı. Teşekkürler.
YanıtlaSilHataları örtmekte gece gibi olmak, en zoru mu acaba??? of Zeugmam... aslında söyleyecek ne çok şey var ama bazen kelimeler bir araya gelmiyor işte... Neyseki beni anladığını biliyorum...
YanıtlaSilHerkes bir şekilde okuyor, öğreniyor, bal gibi biliyor da nedense uygulamaya gelince acayip cimri ve kıskanç oluyor. Mümkün olabilir gözüyle bakmıyorum artık ben bu öğretilere... Yazık, çok yazık ama bu öğretileri uygulayacak ve kaldıracak bir çağda değiliz biz. :(
YanıtlaSilİnsanların gözünü hırs, öfke, kıskançlık, haset bürümüş. Arada çıkıyor, çıkıyor tabii ama onlarla da biz karşılaşmıyoruz be Zeugma.
Mesela sen, benim karşı komşum olabilirdin. :o)
Bir gün şu çiçekli dal, dolar meyvayla;
YanıtlaSilBir gün döner istek adlı şahin, avla...
Aşk imgesi, şimdi, bir gelip gitse bile,
Bir gün gelir... artık hiç gitmez-asla!
Mevlana celaleddin rumi
Güzel paylaşımınız için sonsuz şükran ve sevgilerimle.
"sen göremiyorsun diye, bu alem yok değil!" en sevdiğim sözüdür. ne güzel oldu hatırlamak, eline sağlık zeugma'cım :)
YanıtlaSilAltın ne oluyor, can ne oluyor, inci, mercan da
YanıtlaSilnedir bir sevgiye harcanmadıktan,
bir sevgiliye feda edilmedikten sonra.
bir tanede ben yazayım istedim.
Onuncu Köyün Adamı;
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Düşünürsek o kadar zor değil aslında.
Siyah Kelebek;
Belki inanmayacaksın ama bu anlattıklarını, aynen böyle düşündüğünü ve uygulama içinde olduğunu biliyorum. Yazı ve şiirlerinde o kadar belli oluyor ki kelebeğim.
Benden de sana kucak dolusu sevgiler. Ben de seni çok seviyorum inan.
Övgü dolu sözlerin için çok çok teşekkür ederim. Sen de CAN' sın :)
alizafersapci;
Beğenmenize sevindim. Çok teşekkürler.
Tibet'in annesi;
Canım benim, aslında hepsi kolay. Bizi zorlayan karşımıza çıkan engeller ve sabretmeyi her zaman başaramamak.
Elbette ki anladım seni :)
Sen şarkısın,
YanıtlaSildileği tutulmuş bir şarkı.
Kulağın içinden merkeze git
gökyüzünün,rüzgarın,
sessiz bilmenin olduğu.
Tohum ek ve onları ört.
İşini yaptığın yerde
filizler çıkacaktır.
*********
Yürümeye devam et,
ulaşılacak bir yer olmasa da.
Mesafelerin arasından
görmeye çalışma.
Bu insanların işi değildir.
İçinden hareket et;
ama korkunun seni hareket
ettirdiği yoldan değil.
Mevlana
(Derleyen:Coleman Barks)
''Seni seviyorum''diyenden korkma,
İçinden söyleyeni farket!!
Derviş Ayşegül:))
Chaotic;
YanıtlaSilHerkes okusa da öğrendiğini sanmıyorum. Yaptıkları sadece güzel olan her şeyi karşı taraftan beklemek. Bir bencilliktir gidiyor. Hadi onu geçtim, birtakım yollarla zarar vermeye başlıyorlar sana ve ipler o zaman kopuyor.
Arada çıkanlar var tabii ama onlar da dünyaya eşit aralıklarla dağıtılmış senin dediğin gibi :)
deep;
Hoşgeldin canım.Umarım o bahsedilen ''bir gün'' gelir.
Bu güzel paylaşım için asıl ben teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
nil;
Görmek lazım bu alemi. En ince detaylarına kadar anlayıp Yaradan'ı hissetmek. Ve bunu sık sık yaparsak öyle iyi geliyor ki...
Ben teşekkür ederim nilciğim :)
funda;
Ne kadar doğru değil mi? Hem de kaç yüzyıl öncesinden bir öğreti. Sevgiden önemli ne var?
Teşekkürler sevgili Funda..
Ayşegülüm;
YanıtlaSilHemen baktım. Coleman Barks Amerikalı bir şair. ''Sudaki Kitap'' ve ''Aşkın Kitabı'' adlı iki kitap yazmış Mevlana hakkında.
''Coleman Barks Chattanooga, Tennessee’de doğdu ve büyüdü. Kuzey Carolina ve Berkeley üniversitelerinde eğitim aldı. Otuz yıl boyunca Georgia Üniversitesi’nde nesir ve şiir dersleri verdi. Son otuz yılını Sufizm ve Mevlânâ eğitimine adadı. Coleman Barks’ın çok sayıda Mevlânâ tercümesi yayımlandı ve sadece Amerika’da on milyonun üzerinde sattı. İnceleme ve şiir kitapları sekiz defa ulusal ve uluslararası ödüllere layık görüldü. Coleman Barks, halen Athens’da (Georgia) yaşamakta, Mevlânâ çalışmalarına devam etmektedir...''
Ayrıca sayısız yabancı bu felsefenin hayranı ve Konya'da eğitim alıp ''sema''kurslarına katılıyor.
Barks'ın dizelerinden aldığın örnekler çok güzelmiş gerçekten :)
Sufi Ayşegülüm'ün söyledikleri daha da güzel ama..
Teşekkürler, sevgiler canım...
" herkesle dost olmaya,kimseye yük olmaya, gül bahçesinde bir gül olup, diken olmamaya çalışmak " tamamen katılıyorum ama "herkesi kendinden üstün görmek" düşüncesine katılmıyorum.Kişi kendi değerinide bilmeli çünkü cahillerin her zaman affedilmek gibi bir lüksü olmuştur ve bu onları daha cüretkar yapmaktadır.
YanıtlaSilsevgiyle...
Aynı şekilde düşünmüştüm.Takıldığım tek yerdi.
YanıtlaSil''Herkesi kendinden üstün görmek..'' Bunu başarmak çok zor. Nedenlerini de açıklamışsın, katılıyorum..
Cahil cesareti ve cüreti hiç bitmiyor sonra.
Ayrıca ''Aşağılık Kompleksi'' sahibi zannedilmemiz riski de var sanki..
Sevgiyle...
Bir insan bedenindeki hangi organ önemsiz gereksiz ve ehemmiyetsiz?Han gi uzuv bir diğerinden daha değerli ya da değersiz?Hakkın varlığında bir zerreyiz biz ve iyi ya da kötü hepimiz önemliyiz.BAŞ diyebilir mi ki ayaklara "sen ne işe yararsın diye," AYAKLARdır başı götüren istediği yere.Sevgilerimle.
YanıtlaSilAynen öyle sevgili sufim..
YanıtlaSilSadece insan bedeni mi? Doğada hatta evrende yer almış her şeyin birbiriyle ilgisi,bağlantısı var.
Yaratılmış hiçbir şey boşuna değil, bir sebebi var..
Blogunu tüm bunları hissederek, dersler alarak okuyor ve her seferinde müthiş bir huzur duygusuyla doluyorum.
Verdiğin telkinlerle ne kadar inanılmaz bir görev başardığını biliyor musun?
Sonsuz teşekkürlerimi kabul et lütfen.
Sevgilerimle...
Sevgili Zeugma,
YanıtlaSilSeverek ve ilgiyle takip ettiğim blogundan ''her şeye rağmen'' çok kısa bir sürede kendini toparladığın ve içindeki insan sevgisini hiç kaybetmediğin o kadar belli ki.
Hep böyle kalman dileğiyle...
Canımın içi Zeugmam;
YanıtlaSilMevlana'dan bahsederken, o'nun en sevdiklerinin başında gelen Şems-i Tebrizi'yi anmadan geçmek, basetmemek olmaz sanırım.
Zira, Mevlana'nın Mevlana olmasında, asırlar ötesinden bizlere ve tüm insanlığa yol gösterici olmasında Şems-i Tebrizi'nin payı yadsınamaz.
Mevlana yanmayı bekleyen bir mum ise, Şems de onu tutuşturan çakmaktır.
Ancak, bir yerde ikilem yaşamışsın gibi geldi bana.. "Dalgaları Aşmak" ın sözleri seni yanıltmış olabilir.. Onun söylediği, biz normal insanların hayatlarınada yapılan bir davranış olabilir. Fakat senin yazında da belirttiğin gibi, "Herkesi kendinden üstün görmek" kavramı tasavvufda geçerli ve gerekli olan bir davranış biçimidir. Aksi halde, senin de belirttiğin gibi, insanlara has kibir ve gurur gibi kötü huy ve daranışlar, olgun insan olmayı engelleyecektir.
Burada "D.A"nın da bu savı savunurken farklı yönde düşünerek savunduğunu tahmin ediyorum. Çünkü, bu kavramın yorumlanmasında "cahillik" kavramı ile ilişkilendirimesi yanlış değerlendirmelere yol açabilir.
Neyse o Mevlana'nın bu fikrine katılmayabilir.. Ona bakarsan peygamberlerin, hatta Tanrı'nın dediklerine de katılmayanlar oluyor..
Ben de bir çok değerli filozofun bazı fikirlerine katılmıyorum. Ben o fikirlere katılmıyorum diye, o filozoflar değerinden bir şey yitiriyorlar mı?.. Asla yitirmiyorlar..
Mevlana dedik, ben de o'nun sözlerinden bir kaçını aşağıya yazayım.. Fazla söz akla ziyan değildir.. (Böyle bir söz söyleyen yoksa, kendime maledebilirim)
"Aşk, davaya benzer. Cefa çekmek de şahide. Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki."
"Hırsızlara, kötülere, alçaklara acımak, zayıfları kırıp geçirmektir."
"Yeryüzü ile dağda aşk olsaydı, gönüllerinde bir ot bile bitmezdi."
"Kadınlar, aklı olanlara, gönül sahiplerine pek üstün olurlar. Cahillere gelince, onlar, kadına üstündür. Çünkü tabiatlarında hayvanlık vardır. Sevgi ve acımak, insanlık vasıflarıdır. Hiddet ve şehvet ise hayvanlık vasıfları."
"Madem ki hırsızsın, bari o güzelim inciyi çal, madem ki gebe kalıyorsun, bari yüce bir çocuğa gebe kal."
"İçen akıllıysa, aklının parlaklığı daha da artar, fakat kötü huyluysa daha beter olur. Ama halkın çoğu kötü olduğundan, beğenilmez huylara sahip bulunduğundan, içki herkese haram edilmiştir."
"Sen de sağ eline bir sopa aldın ama senin elin nerede, Musa'nın eli nerede"
"Kuru duayı bırak, ağaç isteyen tohum eker."
" Birisi güzel bir söz söylüyorsa bu, dinleyenin dinlemesinden, anlamasından ileri gelir."
Çok çok öpüyorum sevgiyle..
Sevgili Justice;
YanıtlaSilBlogumu ve yazdıklarımı severek ve dikkatle takip ettiğin için, benimle ilgili bu kadar doğru tespitler yapabildiğin için sana çok teşekkür ediyorum gerçekten..
Senin de hep böyle kalman dileğiyle :)
Canım Arzucuğum :)
YanıtlaSilO ince eleyip sık dokuyan detaylı yorumlarından biriyle daha hoşgeldin :)
İnanılmazsın, biliyor musun? Yazılan her kelimeyi o kadar önemsiyorsun ki aslında vaktimiz daha çok olsa da uzayıp gitse bu yorumlaşmalar.
Öncelikle; Şems-i Tebrizi'nin Mevlana üzerindeki etkisi ve payı elbette ki çok büyük. İkisinin adı birbirinden ayrı zikredilemez bile. Dediğin gibi Şems onu tutuşturan bir çakmaktır, katılıyorum.
İkilem yaşadığımı söylediğin yere açıklık getireyim şimdi.
Yazıda da yer verdiğim ''Tasavvufta ilk şart ''Herkesi kendinden üstün görmek''tir.''
TAKILDIĞIM TEK YERDİ. Bunu başarmak çok zor, diyerek sevgili ''Dalgaları Aşmak''ile aynı şekilde düşündüğümü, ona katıldığımı belirttim.
BİZİM BAHSETTİĞİMİZ GÜNÜMÜZDE VE NORMAL HAYATTA BAŞARMANIN ZOR OLDUĞU. BU YÜZDEN KATILMADIK.Değişen bir şey yok. Ben yine aynı fikirdeyim.D.A' nın da fikir değiştireceğini sanmıyorum.
SANIRIM SEN BUNU SADECE TASAVVUF İÇİN DÜŞÜNDÜN. EĞER ÖYLEYSE TABİİ Kİ DOĞRU. BUNU ANCAK DERVİŞLER BAŞARMIŞ. BUNA SEN, BEN, HEPİMİZ KATILMAK ZORUNDAYIZ.
Arzucuğum,yoksa kafanı ellerinin arasına al ve bir düşün. Bu,normal hayatta nasıl başarılacak ?
Bak ilk aklıma geleni söyleyeyim hemen. 10 kişiyi öldürmüş bir kanli katili yargılamakta olan bir hakimin o katili kendinden üstün görmesi mümkün müdür hiç?Bunun gibi binlerce örnek daha verilebilir.
Kendimle ilgili bir örnek: Bana sürekli yalan söyleyip duran, ne yaptıysam vazgeçmeyen bir meslektaşımı kendimden üstün görebilmem nasıl mümkün olsun? Ona kin gütmem, gurur ve kibir yapmam kesinlikle. Ama acıyabilirim.
Ayrıca sevgili D.A'nın ve benim bahsettiğimiz cahillik mektepte okumamış olanları kastetmiyor. Kastettiğimiz ''cahil'' TDK sözlükte 2. anlamıyla geçen ''Belli bir konuda yeterli bilgisi olmayan kişi'' anlamında.
Şimdi sana ayrı bir yorumla tasavvufta olgunluğa erişilip ilk şart olan ''Herkesi Kendinden Üstün Görme'' olayının nasıl gerçekleştiğini anlatacağım..
Bu öyle kolay bir şey değil. Üstelik kaç yüzyıl önce..
Böylece ''çile çekmek'' deyiminin aslen nereden geldiğini de anlamış olacağız..
YanıtlaSilÇİLE: Farsça, kırk anlamına gelen çihil'den düzenlenmiş bir terim. Bir şeyh nezaretinde derviş, karanlık bir hücrede yalnız başına kırk gün süre ile az uyumak, az yemek, az içmek ve sürekli ibadetle meşgul olur ki bu olaya, çile denir. Bu, nefsi eğitmek için belirli bir süre insanlardan uzak kalıp olgunlaşmayı elde etmek için yapılır. Tasavvuftaki çile, ömür boyu değildir, sadece kırk gündür. Zira tasavvufta esas olan, "el kârda, gönül yârda" yani "el günlük maişet teminiyle meşgul iken, kalb Allah ile beraber olmaktır". Nitekim, Nur Suresinin 37'nci âyetinde bu husus, şöyle desteklenir: "Ticaret ve alışverişin Allah (c.c)'ı zikirden alıkoymadığı erkekler..."
Hemen hemen her tekkede, eskiden bu iş için bir veya birkaç hücre bulunurdu. Çile olayı şöyle cerayan ederdi: Şeyh, dervişi çile odasına güsul abdestli olarak dua ile sokar, Fatiha çeker, kapıyı kapayıp giderdi. Odada bir post, yahut seccade, bir mütteka (çok az yiyerek ve uyuyarak çile çeken dervişlerin
uzanıp yatmamak için sivri ucunu toprağa saplayarak başlarını
hilal şeklindeki kısmına dayadığı bir tür dayanak)ve hücrenin rafında bir Kur'an-ı Kerim bulunurdu. Derviş, bu hücreden, sadece gerekli olduğu zaman çıkardı: Tuvalet, abdest, cuma namazı vb. Çıktığında kimseye bakmaz, kimseyle konuşmazdı. Yiyeceğini, içeceğini, belirli vakitte bir derviş getirip hücreye bırakıp, selamdan başka bir söz konuşmazdı. Geleneklere göre, çileye girene ilk gün kırk zeytin verilir, her gün bir eksilterek (39, 38, 37, 15 ila...) kırkıncı gün sadece bir zeytin verilirdi. Yiyeceğin zeytin olması, Nur suresi'nin 35. ayetinde de ifade edildiği gibi (min şeceretin mübâreketin zeytûnetin), onun mübarekliğinden kaynaklanmaktadır. Derviş çileden çıkınca, kırk gün içindeki tefekkür ve rüyalarını şeyhine anlatırdı. Şayet Şeyh, gerek görürse onu hemen ikinci bir çileye sokardı. Birbiri ardınca üç çile çıkaran olurdu. Derviş çileyi bitirip hücreden çıkınca, şükür kurbanı kesilir, kesilen kurbanın et suyuyla hazırlanan tirid yemeği ona sunulur, diğer ihvanı da onu tebrik ederdi.
Günümüz Türkiye'sinde bu uygulama hemen hemen kalkmış gibidir. Bunun sebebini sorduğumuz mürşid-i kamiller, "Devrimizde helal rızık kalmamıştır. Çileye giren, hem az, hem de şüpheli yiyecekle bu uygulamaya tâbi tutulursa, görme, işitme, konuşma gibi bazı özelliklerini kaybedebilir. Devrimiz zâten çile devri, değildir, dış âlemde gezip nefsini zaptetmek de yeterlidir" cevabını verdiler.
Mevlevîlerin çilesinin mutfakta 1001 günlük hizmet ile olduğu kaydedilir. 1001 günlük hizmeti bitirmeden çileyi terkeden kişiye ''çile kırgını'' denir. Bu durumda olan kişi, eğer pişman olur da hizmete (yani çileye) dönmek isterse, kaldığı veya bıraktığı yerden değil, baştan başlardı.
Nefsinin kötü arzularından vazgeçen ve iyiliklere yönelen derviş çeşitli aşamalardan geçtikten sonra ermişlik mertebesine ulaşır. Çile dolduran ve tasavvuf eğitimi alan bir derviş artık Allah'ın sevdiği kamil insan olmuş, olgunlaşmıştır. Kamil insan kalp kırmaktan korkar.Kendi için istediğini başkaları için de ister.Tek amacı gönül kazanmaktır.Dervişler halka gerçek aşkı anlatmak için diyar diyar gezerler.
ÇİLE-İ MA'KUSE: Farsça ters çile demektir. Derviş kendini ayaktan tavana bağlayarak tepesi aşağı çile çıkarır ve buna çile-i ma'kûse denirdi. Ebu Said Ebûl-Hayr'm bu şekilde çile çıkardığı kaydedilir.
Nitekim eğer Hacı Bektaş-ı Veli Dergahı'nı ya da Mevlana Türbesi'ni ziyaret ettiysen bu çile odalarını da görmemiş olman mümkün değildir.
Gördün mü Arzucuğum,ne kadar zor şartlar altında bir olgunluğa erme olayıdır bu?
Sevgilerimle...
Sevgili Zeugma,gül bahçemi suladın. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilTüm sevgimle.
Sevgili çoban yıldızı,
YanıtlaSilBilmukabele efendim :)
Sen de bu güzel sözlerinle benim gül bahçemi suladın. Ben teşekkür ederim..
Tüm sevgimle...
BİRLİĞE ULAŞ
YanıtlaSilBeri gel, daha beri, daha beri.
Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?
Bu hır gür, bu savaş nereye dek?
Sen bensin işte, ben senim işte.
Ne diye bu direnme böyle, ne diye?
Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye?
Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek,
ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye?
Zengin yoksulu hor görür, ne diye?
Sağ soluna yan bakar, ne diye?
İkisi de senin elin, ikiside,
peki, kutlu ne, kutsuz ne?
Topumuz bir tek inciyiz, bir tek.
başımız da tek, aklımız da tek.
Ne diye iki görür olup kalmışız
iki büklüm gökkubbenin altında, ne diye?
Sen habire gevele dur bakalım,
habire 'usul boylu birlik çam ağacı' de,
sonu nereye varır bunun, nereye?
Şu beş duyudan, altı yönden
varını yoğunu birliğe çek, birliğe.
Kendine gel, benlikten çık, uzak dur,
insanlara karıl, insanlara,
insanlarla bir ol.
İnsanlarla bir oldun mu bir madensin, bir ulu deniz.
Kendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane.
Erkek arslan dilediğini yapar, dilediğini.
Köpek köpekliğini ede durur, köpekliğini.
Tertemiz can canlığını işler, canlığını.
Beden de bedenliğini yapar, bedenliğini.
Ama sen canı da bir bil, bedeni de,
yalnız sayıda çoktur onlar, alabildiğine,
hani bademler gibi, bademler gibi.
Ama hepsindeki yağ bir.
Dünyada nice diller var, nice diller,
ama hepsin de anlam bir.
Sen kapları, testileri hele bir kır,
sular nasıl bir yol tutar, gider.
Hele birliğe ulaş, hır gürü, savaşı bırak,
can nasıl koşar, bunu canlara iletir.
Mevlana Celaleddin Rumi
Sevgiler canım
Sevgili Zeugma!
YanıtlaSilYüzü zaten sevgiye dönük olanın dünya hali zaten ÇİLE. Ben de buraya gelmek istiyordum. Zaten Kabir olan bu tenden kurtulmak lazımdır. Bu yüzden deriz ki;
Der dünya baş, ez dünya nabaş.
Sevgili Çınar,
YanıtlaSilNe kadar güzelmiş Mevlana'dan bulduğun ''Birliğe Ulaş'' başlıklı dizeler.İnanılmaz güzel..
İnsanoğlunun yüzyıllardan beri aynı olduğunu nasıl da açık ve net haykırmış, hır-gür ve savaş içinde,köpeklik yapmaktan vazgeçmeyen,zenginken yoksulu hor gören,bencillikten çıkıp insan sevgisi ile dolması gereken insanlar bulunduğunu..
Onlara nasıl da yol göstermiş..
Çok teşekkür ediyorum bu güzel paylaşımın için Çınarcığım..
Sevgilerimle...
Sevgili Ali Bey,
YanıtlaSilBence de aynen öyle..
Günümüzde ''çile odası'' na falan gerek yok. Yaşadığımız hayat ve dünya başlı başına bir ''çile evi'' haline gelmiş durumda.
Tahammül edilemeyecek kadar berbat durumlar, olaylar, insanlar çıkıyor karşımıza.
Ne demiş Mevlana bile:''Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok !'' Ben bunu çok yaşıyorum. Gün geçmiyor ki Mevlana'nın deyimiyle ne yaparsan yap ''köpekliğinden'' fire vermeyen bir insanla karşılaşmayayım ve altüst olmayayım :(
Ama yine de yazıda belirttiğim gibi terapi uygulamaya çalışıyorum kendime..''Her şeye rağmen...''
Yunus Emre'nin:
''Yaradılanı sev, Yaradan'dan ötürü'' deyişini aklıma sık sık getirerek..
Yorumunuz çok anlamlıydı.
Sevgiyle kalın..
İlk başta paylaşımın için çok teşekkür ederim zeugmacım.. ne kadar güzel anlatmışsın.
YanıtlaSilHz.Mevlana sözü: Yapılma, yıkılmadadır; topluluk, dağınıklıkta; düzeltme, kırılmada; murat, muratsızlıktadır; varlık yoklukta. Her şey buna benzer.. öbür zıtlar ve eşler de hep bunlar gibidir.
Birisi geldi, yeri bellemeye, sürmeye başladı. Aptalın biri dayanamayıp feryat etti.
Dedi ki: "Bu yeri neden yıkıyorsun... Neden yarıyor, dağıtıyorsun?!"
Adam dedi ki: "A ahmak, yürü git.. benimle uğraşma! Sen yapılmayı yıkılmada bil!"
Bu yer, böyle çirkin ve yıkık bir hale gelmedikçe, nasıl olur da gül bahçesi, buğday tarlası haline gelir?
Düzeni alt üst olmadıkça nasıl olur da bostanlık, ekinlik olur, mahsul ve meyve yetiştirir?
Yarayı neşterle deşmedikçe iyileşir, onulur mu hiç?
Ahlatın, ilaçla yıkanmadıkça hastalığın nasıl geçer, nasıl şifa bulursun?
Terzi kumaşı paramparça eder. Bir kimse çıkıp da o sanatını bilen terziye,
"Bu canım atlası neden bu hale getirdin, neden kestin; ben kesik kumaşı ne yapayım?" der mi?
Her eski yapıyı yaparlar, yenilerlerken eski yapıyı yıkmazlar mı?
Marangoz, demirci ve kasap da bunun gibi, yeni bir şey yapacakları zaman önce o şeyi yıkıp yakıp harap etmez mi?
O helileyi, belileyi dövmek -de öyledir-, onları adeta telef etmek, bedenin yapılmasıdır.
Buğdayı değirmende ezmeseydin ondan ekmek yapılabilir miydi? Bizim soframızı bezeyebilir miydi?
Neslihancım ben de sana çok teşekkür ediyorum.
YanıtlaSilMevlana'nın;
''Yapılma yıkılmadadır.Her şey buna benzer...'' diye başlayıp konuyla ilgili verdiği örnekler ne kadar doğru gerçekten..
Bu duruma yazdığım bu yazıyı bile örnek verebiliriz. Ben bir şeylere üzülüp yıkılmasam, yeniden yapılma (kendime gelebilme) adına bunları uygulamaya ve hatta sizlere yazmaya gerek bile duymayacaktım belki.
Sevgilerimle...
Sevgili Zeugmacığım, nasıl iyi geldi bana da Mevlana'nın bu sözleri! bu hayatın içinde yaşarken, hepimizin farklı farklı ruh hallerine girmesi olası bir durum!insanlık halleri!...gerçekten çok iyi bir terapi oldu!
YanıtlaSilHatırlamama sebep olduğun için çok teşekkür ederim cnm...
benden de sana armağan olsun yine MEVLANA'dan benim çok sevdiğim "Başka Yarınlar" dizeleri...
"Seven insanın ayağı mı yok,
İşte ona ölümsüzlük kanadı.
yukarlarda onunla uçar gider.
Gözlerinin denizinde onu arama.
O inci bir başka denizde.
Bakarsın bu gün sever bu yürek,
yarın sevilir bakarsın.
Yüreğimin özünde başka yarınlar var."
Güzelliklerle dolu olsun yaşamın...
Sevgilerimle cnm...
Canımın içi Zeugma Öğretmenim;
YanıtlaSilSana, ikilem yaşadığını söyleyip üzdüğüm çok özür dilerim..
Asıl ikilemde olan benmişim demek ki..
Ancak, yine de seni bu şekilde suçlayarak, sonucunda böyle uzun bir açıklama ile bizlere ışık tuttuğun için, bu hatamın da bir iyiliğe, bir faydaya dönüşebildiğini görmüş oldum.
Bu uzun ve yararlı açıklaman için sana çok müteşekkirim..
Canım Zeugmacığım, ayrıca bu yazıya yorumlarıyla bizlere ışık veren;
Sevgili Çınar, Sevgili Ali İkizkaya, Sevgili Neslihan ve Sevgili Esmir'e blogun aracılığıyla teşekkürlerimi iletmek isterim.
İyi ki varsınız ve iyi ki sizleri tanımışım..
Hepinize sevgilerimi gönderiyorum..
İnsan kendini telkin etmeye çalışmadıkça, stres aşamasında dönüşümü zordur. Tevazu, başı dik ve burnunun ucuna bakmadan, sağı solunu dinlemeden yürüyenlerden çok daha üstün bir kavramdır. Tasavvuftaki ilk şart olan “herkesi kendinden üstün görmek” böyle bir şeydir. Harika bilgi, bu soğuk havada sıcacık kalplerin çevrende yeşermesi dileğiyle…
YanıtlaSilSevgili Esinciğim,
YanıtlaSilSadece okumak bile iyi geliyor değil mi? Uygulamaya çalışmaksa gerçekten bir terapi gibi..
''Başka Yarınlar'''ı ben hiç duymamışım..Sanırım Farsça'dan Türkçe'ye yeni aktarılmış. Çünkü günümüz Türkçe'siyle yazılmış..
Ben de sana bu güzel paylaşımın için çok teşekkür ediyorum canım..
Sevgilerimle...
Canım Arzucuğum;
YanıtlaSilBak şimdiii :))
Asıl şimdi yanlış anlamışsın..
Sen beni üzmedin falan, neden özür diliyorsun?
Aklına takılmış, emin olamamışsın. ben de büyük bir zevkla sana bir abla olarak açıkladım.
Bazı detayları ben de bilmiyordum. Nette araraken ulaştım bu bilgilere. Kopyalayıp buraya aktarmak hiç zor değildi canım..
Dikkatle okuyup bilgilendiğini söylemen çok hoşuma gitti.Ve hatta sevindim:)
Ben bu ''çile odası'' denen şeyi görmüştüm. Kupkuru topraktan bir oda. Yatak bile yokmuş, sadece bir post vardı. Orada yatıp kalkıyormuş derviş.. Ve sadece zeytin yiyerek su içerek yaşıyor..Sadece ibadet..Sadece olgunlaşma....
Neyse..
Sen de iyi ki varsın benim sevimli, iyi niyetli bi'tanecik Arzucuğum..
İyi geceler..
Ve sevgiler...
Sevgili Hayalbemol;
YanıtlaSilİnsanın stres aşamasında kendini telkin etmesi için ne çok yol var aslında, sen daha iyi biliyorsun. Psikolojide de bir hayli yöntem var.
Ama bu yol manevi yönden öyle rahatlatıcı ki. Uzun yaşamanın sırları arasında inancı yüksek olmak ya da ibadet etmek çok geçer, mutlaka okumuşsundur.
Biz genelde tersini biliyorduk bu harika bilginin değil mi Emre :)
''Kendini herkesten üstün görmek'' olarak uygulayanlar çoğunluktaydı.
Senin de kalbindeki yeşilliklerin hiç solmaması dileğiyle..
tasavvuf benim son yaşadığım acıları sıkıntıları açmamda yol gösteren oldu...
YanıtlaSildarısı tanışmayanların başına olsun...
Ki okuduğum kadarıyla çok büyük sıkıntılardı onlar..
YanıtlaSilBüyük bir sağlık problemi ve üstüne yaşadığın korkunç bir haksızlık...
Toparlanmanın tasavvufla igisi olduğunu duymak ne güzel.. Darısı bize inanıp tanışmaya karar verenlerin başına..
Sevgili Can Kuzular !
YanıtlaSilŞimdi ben sizlere aşağıda bir link vereyim. Hem isterseniz bir çile ve dostluk hikayesi okurken içerinize bir şeyler olur hem de canınıza şifa olur. İsterseniz de izlersiniz Ruhunuza gıda olur.
Bu işlerde önce Mürşit sonra Tarik.
Eyvallah diyelim. Gidelim...
Baharda bir toplantı daha düşünülüyor belki katılabilirsiniz hı.:)
YanıtlaSilAli Bey;
YanıtlaSilCan kuzulara şifa, ruhlarına gıda linki aşağıya yazmayı unutmuşsunuz ama :)
Onuncu Köyün Adamı;
Teşekkür ederim.
Ölmez,sağ olursak bakarız. Yine de kısmet..
*** Bir önceki yorumuma düzeltmedir ***
YanıtlaSilSevgili Can Kuzular !
Şimdi ben sizlere aşağıda bir link vereyim. Hem isterseniz bir çile ve dostluk hikayesi okurken içerinize bir şeyler olur hem de canınıza şifa olur. İsterseniz de izlersiniz Ruhunuza gıda olur.
Bu işlerde önce Mürşit sonra Tarik.
Eyvallah diyelim. Gidelim...
link: http://galatamevlevihanesi.blogspot.com/2007/10/esrar-dede-ve-galip-dede.html
Sevgiyle.
Sevgili zeugma, Mutlu yıllar herşey gönlünüzce olsun sevgiyle kalın...
YanıtlaSilSevgili zeugma, Mutlu yıllar herşey gönlünüzce olsun sevgiyle kalın...
YanıtlaSilSevgili Zeugma;
YanıtlaSil"Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol" İşte ben bu kısmını çok seviyorum. "Ne saf ayağına yatıp iş çevir ne de Cin olmadan adam çarpmaya çalışma" diyor sanırım güzel çok güzel. Hayattan öğreneceklerimiz bitmiyor.
Tüm sevdiklerinle birlikte, mutlu sağlıklı nice yıllar geçirmeni dilerim.
YanıtlaSilSevgiler canım
Yeni yılınız mutlu ve huzur dolu sağlık içinde olsun..
YanıtlaSilSevgili Zeugma,
YanıtlaSilYeni yılda sağlık,huzur,mutluluk ve umudun bol olmasını dilerim size ve tüm sevdiklerinize.Herşey gönlünüz gibi güzel olsun.
sevgilerimle.
Evimin İncileri Belgin; ben de sana mutlu yıllar diliyorum.Sağlık ve neşe içinde..
YanıtlaSilSevgiler...
Sevgili ASLI; bu deyişi ben de çok severim. Ve sen öyle güzel yorumlamışsın ki.. Kendini Cin zannedenler ne kadar çoğaldı. Çarptıklarını zannetmeye devam etsinler bakalım :)
Çınarcığım; ben de sana tüm sıkıntılardan uzak, sağlık, mutluluk ve huzur dolu bir yıl diliyorum.Sevdiklerinle birlikte..
Sevgilerimle...
Onuncu Köyün Adamı; sizin de yeni yılınız kutlu ve mutlu olsun. Güzellikler içinde geçsin..
Sevgili Çoban Yıldızı;
YanıtlaSilAynı saniyede yorum göndermişiz, gönlümüz birmiş :)
Ben de sizin yeni yılınızı kutlar,tüm ailenizle birlikte sağlık, mutluluk ve başarılarla dolu geçmesini dilerim.
2010'da her şey o güzel gönlünüze göre gerçekleşsin.
Sevgilerimle...
bu çağda fazla abartılı ve çok popüler bir tarih anımsaması olmuş mevlanacılığa yazdığın övgüler. keşke birazda breht okusaymışsın.
YanıtlaSilsahi büyük iskenderin ordusunda hiç terzisi yok muydu?
Fikrinize saygım var.Çünkü o sizin fikriniz.
YanıtlaSilÜniversite eğitimini ''Almanca'' dalında yapmış ve yeterince Brecht okumuş ''inançlı'' biri olmanın çağımızla pek ilgisi olmadığı düşüncesindeyim.
Ayrıca uymayan yerleri yazı ve yorumlarda belirtmiştim..
"Aydınlık bir bakış açısına sahip olmana yetecek kadar güneş diliyorum.
YanıtlaSilGüneşi daha çok sevmene yetecek kadar yağmur diliyorum.
Ruhunu canlı tutmaya yetecek kadar mutluluk diliyorum.
Yaşamdaki en küçük zevklerin daha büyükmüş gibi algılanmasına
yetecek kadar acı diliyorum.
İsteklerini tatmin etmeye yetecek kadar kazanç diliyorum.
Sahip olduğun her şeyi takdir etmene yetecek kadar kayıp diliyorum.
Son 'Elveda' yı atlatmana yetecek kadar 'Merhaba' diliyorum."
(alıntı)
Her şey yeterli olsun... :))
Sevgiler...
Ateşinsesi;
YanıtlaSilBrecht okuduğunu vurgularken keşke onun ismini bile doğru yazamadığını farketseydin ki ben de onu özümsediğine inanabilseydim..
Sevgili Hayat;
YanıtlaSilBuraya yazdığın bu güzel dilekler tam bana göreymiş.Her şey kararınca, ''yetecek kadar'' olsun hayatımızda..
Aynısını ben de senin için diliyorum tüm kalbimle..
Sevgilerimle...
*AŞKla..sevgiyle..ışıkla..umutla..
YanıtlaSil******YeNi YıLıNıZı KuTlArIm******
patımmmmmmm mutlu yıllar neşeli haftalar sağlıklı günler gırgır şamata saatler diliyorum sana :)
YanıtlaSilMerhabalar,
YanıtlaSilBu anlamlı paylaşımınız için Teşekkürler.
Yeni Yıl size ve tüm sevdiklerinize mutluluk getirsin.Yeni yılınız kutlu olsun.
Ayşegülüm,
YanıtlaSilBu ne güzel bir kutlama !
Ben de tıpkı senin gibi kutluyorum..
Yeni yılda tüm umutların gerçeğe dönüşsün canım..
Siminim,Neşe Kaynağım,
Ben de sana sevinç, neşe,mutluluktan tavan yapmış bol kahkahalı bir yıl diliyorum :)
NoEngel,
Merhaba, hoşgeldiniz.
Asıl ben teşekkür ederim.
Sizin de yeni yılınız tam istediğiniz gibi geçsin.
Sağlık, mutluluk ve huzur içinde..
Sevgili Zeugma !
YanıtlaSilYazıyı yeniden okudum ve farkettiğim bir sürü şeyden bir taneside benim bir fukara yazıma vermiş olduğun bağlantı. Biz bunu hakedecek ne yaptıkki. Biz dost bağının gülüne meftun seher vakti ötmeye gayret eden şuncaazz bir bülbül, dost, kardeşin ayağına bulaşmış tozdan gayri bir şey değiliz. Utandırdın ben kardeşini.
SEvgili Arzu Breda Hanımefendi !
Biz de sizi bilmekten hoşnut ve razı olduk. Evrende hiç bir şey nedensiz değildir. Ve Aramızdaki bağ bugün burda kurulmadı. Evveliyatı vardır der ritüellerden birinde. Bilinmenin de vardır bir sebebi hikmeti.
Sevgili Zeugma ve Arzu Breda;
Her ikiniz içinde yeni yıl hayırlara vesile olup sağlık ve afiyet içinde günler getirirken An da ve AŞK ta DAİM kalasınız.
Sevgiyle...
Her
canım canım canımmmmmmm zeugmacım 2010 yılını sevgi, mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir yıl geçirmeni diliyorum. Öptüm birtanem.
YanıtlaSilmutlu mutlu yıllar zeugmacımm :)
YanıtlaSilCanımın içi Zeugmam;
YanıtlaSilSenin ve tüm ailenin, sağlıklı, mutlu ve huzurlu nice yılları beraber geçirmenizi dilerim..
Yeni yılın ülkemiz ve dünyamıza barış ve huzurla gelmesini tüm kalbimle dilerim..
Seni sevgiyle kucaklıyor ve yanaklarından öpüyorum canımın içi..
Sevgilerimle..
....
Sevgili Ali İkizkaya;
İnsanın içini ısıtan ve huzur veren sözleriniz için, çok müteşekkirim..
Ben de sizi bilmek ve okumaktan çok memnun olduğumu bildirmek isterim..
Sizin de, yeni gelen yılın güzelliklerinden en iyi şekilde yararlanmanız dileklerimle, sağlıklı, mutlu ve huzurlu günlerde sevdiklerinizle beraberlikler temenni ederim..
Şansınız bol olsun, aş'ta, iş'te ve aşk'ta..
Sevgilerimle..
Ali İkizkaya;
YanıtlaSilSevgili Ali Bey,yapmayın böyle lütfen.''haketmek'' ve ''fukara yazı'' da ne demek? Verdiğiniz o link yerine keşke bu yazının linkini kopyalasaydınız buraya.
''Makbuz-u Nefs'' in diğer blogunuzda da olduğunu sonradan farkedip aldım buraya ve size gücendim hatta.
Siz ve o güzel yazılarınız ancak baş tacımız olabilirsiniz bizim..
Yeni yıl sizin için de hayırlara vesile olsun ve hep böyle sevgiyle kalasınız.
Neslihan;
Çok teşekkür ederim :)
2010 senin için tüm olumsuzluklardan arınmış,mutluluk, aşk ve sevgi dolu bir yıl olsun canım Neslihancım :)
Çobankızı;
Aybükecim,nerelerdesin sen? Özlemişim :)
Sana da mutlu yıllar canım, sevgiler
Arzu Breda;
Canım Arzucuğum, ben de yeni yılın sana, ailene ve ülkemize olabilecek bütün güzellikleri beraberinde getirmesini diliyorum..
Ben de seni kucaklıyor ve çok öpüyorum.
Sevgilerimle...
Zeugmacım, herşey için teşekkür ederim..Herşey gönlünce olsun.Sevgilerimle.
YanıtlaSilTerapi niyetine bir yazı oldu bana da canım benim sevgilerle..
YanıtlaSiliyiydi be:)
YanıtlaSilMehbup;
YanıtlaSilBen de her şey için teşekkür ederim.Yeni yılın kutlu olsun. Sevgiler..
İ.x.İ.r;
Terapi etkisi yapmasına sevindim canım. Sevgiler
Travis;
Hoşgeldin. Beğenmene sevindim :)
tamam biraz uzak kalmış olabilirim , geç kalmış ta olabilirim, sebebi vardır elbet.
YanıtlaSilHenüz okudum, hem aydınlandım hem "hımm böyle olmam lazım" dedim.
Teşekkürler Zeugma hanımcım
Ne güzelll :))
YanıtlaSilBence de böyle ol.. Çok iyi geliyor.
Hem sen tam bir doğa adamısın. Uygulaman daha kolay ;)
Nice insanlar gördüm,üzerinde elbise yok,nice elbiseler gördüm ,içinde insan yok..
YanıtlaSilbu söz gercekten doğru..
kalemıne sağlık zeugmacım..ve mutlu yıllar(:
" KASIMPATI" ndaki şiirler için duygularımı yazacağım bir yer yoktu. Buradan teşekkür etmek istedim. Severek, etkilenerek okuyorum.
YanıtlaSilMixx;
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim canım. Sana da mutlu yıllar..
Ali Zafer Bey;
Sizin gibi bir şiirseverden bu güzel sözleri duymak beni onore ediyor.
Çok zarifsiniz efendim.
Asıl ben teşekkür ederim.
Sevgiler..
Canım Zeugmacım,
YanıtlaSilSeni ne kadar özlemişim anlatamam. Şu sıra o kadar zor günler geçiriyorum ki, hiçbir şey okumaya ve yazmaya imkanım olmuyor, kendi bloguma bile bir şeyler yazamaz oldum. Şimdi buraya gelince yine mutluluk hormonu salgılamaya başladım :)
Ne kadar şahane bir yazı yazmışsın ve de ne kadar güzel yorumlar gelmiş. Herkesin içindeki Mevlana olgusunu, ilgisini, fikrini ortaya çıkarmalarını sağlamışsın bir yerde.
Tasavvufta ilk ders için şöyle de söylerler; ilk ders incitmemek, ikinci ders incinmemektir. İncinmemek incitmemekten daha zordur, çünkü eline, diline vs. bir şekilde sahip çıkabilirsin ama gönlüne söz geçirmen her zaman mümkün olmayabilir. O yüzden incinmemeyi başarabilmişsen Tasavvufun son dersinden geçmişsindir.
Bir de bunları buraya yazmak ve konuşmak ne kadar kolay değil mi? Sanki çok basitmiş gibi bahsediyoruz ama işin içine girince nasıl da dank ediyor başımıza. Dilimiz "kırılmadım" derken bile, içimiz nasıl da farklı söyleyebiliyor... Zor velhasıl, zor. Güzel insan olmak zor zanaat.
Seni kocaman öpüyorum Zeugmacım. Hakikaten çok özlemişim.
Seni çok seviyorum :)
Sevgili Pervanem;
YanıtlaSilKalp kalbe karşıymış,bir kez daha anladım..
Dün gece ben de senin blogundaydım.Ben de seni çok özlemiş olduğumu farketmiştim çünkü.
Kaç gündür ben de rahatsızdım.Yeni kendime geldim. Huşû içinde ve sessizce neredeyse tüm yazılarını okudum, müziklerini dinledim.Yaşadığın zorlukları biliyorum, Allah sabırlar versin ve şifa yağdırsın inşallah üzerinize canım.
Yazıyı beğenmen ve yaptığın yorum çok mutlu etti beni..
Tasavvufun son dersi için çok teşekkür ediyor, buraya alıyorum o halde; Tasavvufta ilk ders incitmemek, ikinci ders incinmemektir. Eğer ''incinmemeyi başarabilmişsen'' son dersten de geçmişsindir. ''Gönlüne söz geçirmen zor olduğu için incinmemek incitmemekten daha zordur çünkü.''
Ve dediğin gibi gerçekten.Bunları okumak çok kolay da uygulayabilmek zor zanaat. Neden mi? Mücadele verdiğin karşı taraf zorluyor da o yüzden. Yine de büyük bir yüzdeyle başarılı olunur bence.
Dedim ya kalp kalbe karşıymış. Ben de seni çok özlemişim ve sevgiyle öpüyorum canım Pervanem.
Benim de seni çok sevdiğimi hiç unutma lütfen :)
Sevgilerimle..
Sevgili Zeugma bloğumda size ait bir ödülüm var alırsanız mutlu olacağım Sevgiyle kalın...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim sevgili Belgin.
YanıtlaSilAsıl ben mutlu oldum şimdi..
Ben ödülleri Zeugma sağ şeritte yayınlıyorum. Hemen ekliyorum.
Sevgilerimle..
Birgün okuldaki odamda oturuyordum.Alt kat koridorundan bir ney sesi yükseliyor,beni kendine çekti.Merdivenleri birkaç adımda indim.Ana sınıfından geliyordu ses.Oraya vardım.23 nisan törenleri için sema gösterisi hazırlıyorlarmış.
YanıtlaSilMevlananınterapisi dünyayı kendine çektiği gibi bu öğretmenimizi ve çocuklarımızı da çekmiş.
Yüreğinize sağlık.
Sevgiler.
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim Ramazan Bey.
YanıtlaSilNe hoşmuş öğrencilerden oluşan bir sema gösterisi hazırlamak.Hem de ney sesi eşliğinde.
Meşakkatli bir iştir. O öğretmeni kutlamak lazım.
Sizin de yüreğinize sağlık..
Sevgiyle kalın.
http://lumerkoz.edu global and other list http://riderx.info/members/Buy-Hydrocodone.aspx ssmoke dialects http://barborazychova.com/members/Buy-Premarin.aspx augustis http://riderx.info/members/Buy-Meridia-Online.aspx agenciesan khasra http://malgorz.com/members/Buy-Imitrex.aspx therefor http://www.comicspace.com/celexa/ fleming
YanıtlaSilSevgide güneş gibi ol,
YanıtlaSil-Buzu sevemezsin,hem su olmazsa güneş te tek başına işe yaramaz.
dostluk ve kardeşlikte
akarsu gibi ol,
-saganakların fırtınalarında bu akarsu sele dönüşmez mi?
hataları örtmede gece gibi ol,
-hataları görme ki en başından tedbir alınmasın.
tevazuda toprak gibi ol,
-bunu anlamadım :)
öfkede ölü gibi ol,
-işte öfkelenmezsen sen bir ölüsün diyor,öfkelen ki hayat bulasın,öfkeni haykır-ama akıllı stratejik davranmaktan bahsediyor,biraz sinsice değil mi...
her ne olursan ol,
-yani adi bir adam olsam
ya olduğun gibi görün,
-adi bir adam gibi görünmeliyim
ya göründügün gibi ol.
-düzgün bir adam gibi görünüyorsam düzgün ol.tamamen hayali (uyanık köşe dönmeci ise kişi; adam gibi görünür ve mevlananın bu sözlerini meydanlarda okur,bir de öfke bir hitap şeklidir der arsızca)
Mevlana moğolları dizginlemiş,Konya talan edilmemiş,moğol savaşçılar toprak sahibi olup yerleşmiş,uysallaşmış..siyasi dehayı biz uhrevi dini güç görüyoruz.
bu arada yunusu daha çok severim :)
gönlünce kal