31/03/2009

Özden Öğretmen'e 1 Nisan Şakası

Bu yazı tamamen yaşanmış bir hikâye...
Daha başında bir uyarı yapmam gerekiyor ki; içindeki detaylar herkesin kaldıramayacağı türden.
Bu yüzden midenizle ilgili ciddi problemler yaşamak istemiyorsanız okumanızı önermiyorum.

* * * *

Olay küçük bir şehirde seçmece öğrencilerin bulunduğu bir Anadolu Lisesi'nde geçiyor.
Sınıftaki öğrenciler oldukça zeki, bir o kadar da haylaz. Ama bu haylazlık tahmin edebileceğiniz ölçülerde değil. Çok daha fazlası... O kadar çekilmeyecek boyutlarda ki ben dahil bu çocukların derslerine giren her öğretmen resmen boğulmakta, ders çıkış zilinin çalmasını dört gözle beklemekte ve zille birlikte derin bir ''Ohh!'' çekerek kendisini dışarıya atmaktadır.
Kız öğrenciler her zaman için erkek öğrencilerden daha uslu olur, diye bilinmesine rağmen bu sınıfta böyle bir kavram da olmayıp, haylazlık konusunda kız, erkek herkes birbiriyle yarışmakta, tenefüslerde, derslerde, hatta yazılılarda bile kimse kimseye nefes aldırmamaktadır. Tek tek Disiplin Kurulu' na gidip durdukları yetmezmiş gibi defalarca toplu olarak gitmek onlar için sıradan bir olay, daha doğrusu zevk haline gelmiştir. Unutmadan söylemek gerek ki; bugün aynı okulda halen böyle bir sınıf gibisine rastlanmadığı, hiçbir tarihte de rastlanamayacağı, verilen örneklerle anlatılıp duruyor.

Şimdi konuya girelim:
Bahsettiğim bu sınıf öylesine görülmemiş bir 1 Nisan şakası gerçekleştirdi ki sanki efsane olmuş, hâlâ dillerde...

Özden Hanım sınıfın ''İngilizce Fizik'' dersi öğretmeni olup, öğretmenliğe başlayalı henüz 3-4 ay olmuş, esmer güzeli, gencecik bir kızdır. Yapılacak şakayı en az hasarla atlatmaları için çoktan kurban olarak seçilmiştir bile. İkinci kurban ise yine bu sınıfta okuyan ve son derece sessiz, efendi bir çocuk olan Kaymakam'ın oğlu Tolga'dır. Çok isabetli bir seçimdir, çünkü her türlü cezadan yırtma garantisi veriyor gibidir. Üstelik isterse uymasın onlara, çekeceği vardır zavallı Tolga'nın...

Plan hazır, başrol oyuncuları ve tüm sınıf hazır, 1 Nisan gelip çatmıştır.
Özden Hanım derse girer ve ders başlar. Şüphe çekmemek adına şakayı başlatmak için dersin tam ortası seçilir.
Ve birden Tolga aniden rahatsızlanır.
- Ayy, off, off... N'oluyor bana?
Midesini tutarak kafasını sıraya koyar, bitkin görünmeye çalışmaktadır. Birkaç arkadaşı yanına gelir. Özden Hanım panik içinde,
- Ne oluyor Tolga, neyin var?
Genç öğretmen ne yapacağını şaşırmış durumda, telaşla hemen Tolga'nın yanına gider. Gider ama o gelene kadar Tolga midesinde ne var ne yok çıkarmıştır bile sıranın üstüne...

İşte tam bu sırada Tolga'nın yanındaki, önündeki, arkasındaki arkadaşları, kim var kim yok aniden ve son derece seri hareketlerle oraya toplanır ve ellerine hazırladıkları ekmek parçalarını sıranın üzerindekine batırıp batırıp yemeye başlarlar.
Özden Öğretmen gördükleri karşısında gözleri yerinden fırlamış vaziyette önce donup kalır. Sonra dakikalarca çığlık atar. İki eliyle ağzını tutup öğürmeye başlar ardından. Ve en sonunda da ağlaya ağlaya sınıfı terk eder. Çığlıkları koridorlarda yankılanmaktadır hâlâ...

Öğretmenlerine yaptıkları şaka umduklarından daha büyük bir başarıyla gerçekleşmiştir, mutludurlar.
Hepsi zafer kazanmış edasındadır ve gülmekten kırılmaktadırlar arkasından...

* * *

Sıranın üstündekini nasıl mı yediler? El çabukluğuyla tabii ki. Genç öğretmen Tolga'nın yanına gelene kadar, diğer öğrenciler kaşla göz arası önceden prova edilmiş bir hızla ve göstermeden, evlerinden getirdikleri bir tabak menemeni silip parlattıkları sıranın üzerine dökmüşlerdi...

Evet... Yedikleri menemendi...


Gariptir ki bu çocuklar kadar da başarılı bir sınıf daha görülmemişti okulda. Çünkü olayın kahramanları olan bu öğrencilerin tamamına yakını en kaliteli üniversitelere, üstelik çoğu da derece yaparak girdi ve şu anda en üst makamlarda, koltuklarda yerlerini almış durumdalar.

İşin en garip yanı ise; öğretmenlerini gördükleri zaman (genellikle yaz tatillerinde) inanılmaz derecede saygı ve sevgi gösterisinde bulunuyorlar :)