12/03/2012

Ankara Kalesi'ne Çıkıyoruz

Ankara Kalesi'ni birlikte turlamaya var mısınız?

Üzerinde dalgalanan bayrağımızla başkentimizin simgesi sayılan ve birçok yerinden görülebilen bu kaleyi pek çok kişi gibi ben de uzaktan uzağa sürekli görmüş, fakat bir türlü yakından gezip inceleme fırsatım olmamıştı. Bunu ilk kez dün, yani soğuk bir kış gününde ve kalenin içi yarı yarıya karlarla kaplı iken gerçekleştirebildim. Haydi hazırlanın şimdi. Epeyce bir yokuş çıkacağız.

Baştan söyleyeyim. Kaleye vardığımızda iç merdivenlerin çoğuna, karlarla kaplı olduğunu görüp bir yerlerimizi kırmamak adına fazla yaklaşmıyor ve onca ziyaretçiye rağmen bu merdivenlerle Ankara Belediyesi'nin neden ilgilenmediğine bir hayli şaşırıyoruz.

Gerisini fotoğraflar anlatsın mı?

Hacettepe Üniversitesi Sıhhıye Kampüsü'nün hemen arkasındaki restore edilmiş evler ve mekânlardan oluşan ara sokaktan yukarıya doğru ilerlemeye başlıyoruz.




Bu ilk sokağımız. Yolun her iki tarafında yer almış sobalı, nostaljik kafelerin birinden içeri girip sıcak birer kahve içiyoruz. Hafta sonu olması nedeniyle içerisi oldukça kalabalık...




Ünü epeyce yaygın olan Ankara simitlerinden görüp de almamak olmaz...


Şimdi dizlerinize kuvvet. Yokuş çıkmaya devam ediyoruz...


Bu gördüğünüz, eski ahşap evlerin tavan süslemelerinden.


Bu arabalar sokağa tam bir nostaljik hava vermiş. Gördüğümüz, eski Türk filmlerinden bir kare sanki...


Kalenin girişindeki İngilizce/Türkçe bu tabelayı tıklayıp büyüterek okuyabilirsiniz.


Kale kapısından içeri giriş...


Kaleye çıkışta sol tarafta yer alan evlerdeki hanımların tamamına yakını elişlerini sergiliyor ve konuşurken ''handmade'' kelimesini çok sık kullanıyorlar.


Kalenin iç duvarlarına isim yazarak tarihi dokuyu bozan epey bir kendini bilmez olmuş...


Kaleden Başkent'e panoramik bakış. Ankara'nın griliği böyle bir şey galiba...


Kalenin içindeyken Sena ile Elif hemen yanınıza gelip bilgi vermeye başlıyorlar. Çok şirinler :)


Ve geri dönüş başlıyor. Yokuş aşağı inmek elbette daha kolay...