Üzerinde dalgalanan bayrağımızla başkentimizin simgesi sayılan ve birçok yerinden görülebilen bu kaleyi pek çok kişi gibi ben de uzaktan uzağa sürekli görmüş, fakat bir türlü yakından gezip inceleme fırsatım olmamıştı. Bunu ilk kez dün, yani soğuk bir kış gününde ve kalenin içi yarı yarıya karlarla kaplı iken gerçekleştirebildim. Haydi hazırlanın şimdi. Epeyce bir yokuş çıkacağız.
Baştan söyleyeyim. Kaleye vardığımızda iç merdivenlerin çoğuna, karlarla kaplı olduğunu görüp bir yerlerimizi kırmamak adına fazla yaklaşmıyor ve onca ziyaretçiye rağmen bu merdivenlerle Ankara Belediyesi'nin neden ilgilenmediğine bir hayli şaşırıyoruz.
Gerisini fotoğraflar anlatsın mı?
Hacettepe Üniversitesi Sıhhıye Kampüsü'nün hemen arkasındaki restore edilmiş evler ve mekânlardan oluşan ara sokaktan yukarıya doğru ilerlemeye başlıyoruz.
Bu ilk sokağımız. Yolun her iki tarafında yer almış sobalı, nostaljik kafelerin birinden içeri girip sıcak birer kahve içiyoruz. Hafta sonu olması nedeniyle içerisi oldukça kalabalık...
Ünü epeyce yaygın olan Ankara simitlerinden görüp de almamak olmaz...
Hacettepe Üniversitesi Sıhhıye Kampüsü'nün hemen arkasındaki restore edilmiş evler ve mekânlardan oluşan ara sokaktan yukarıya doğru ilerlemeye başlıyoruz.
Bu ilk sokağımız. Yolun her iki tarafında yer almış sobalı, nostaljik kafelerin birinden içeri girip sıcak birer kahve içiyoruz. Hafta sonu olması nedeniyle içerisi oldukça kalabalık...
Ünü epeyce yaygın olan Ankara simitlerinden görüp de almamak olmaz...
Bu arabalar sokağa tam bir nostaljik hava vermiş. Gördüğümüz, eski Türk filmlerinden bir kare sanki...