Bugün, usta çizimlerini hayranlıkla izlediğim çok değerli bir konuğum var: Karikatürist Kürşat Zaman. Fazla vakit kaybetmeden, kendisiyle yaptığımız keyifli söyleşiye geçelim hemen.
Kürşat Bey hoşgeldiniz.
Merhabalar sevgili Zeugma.
Sizin için ''Ödüle Doymayan Karikatürist'' desek yanlış bir tanımlama yapmış olmayız sanırım. Sevgili eşiniz ve cici kızınızla birlikte Antalya'da yaşadığınızı biliyoruz. Sizi, sizin cümlelerinizle tanıyalım mı biraz?
Her şeyden önce ödüle doymayan değil de; ''karikatür çizmeyi çok çok seven bir karikatürist'' diyelim. Sanırım bu daha doğru bir tanımlama olur kendi adıma.
1974 yılında Antalya'da doğdum. O tarihten beri arada farklı kesitler olsa da, daimi olarak Antalya'da yaşamaktayım.
İlkokul, ortaokul ve liseyi burada tamamladım.
1997 'de Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, İç Mimarlık bölümünden mezun oldum.
Birkaç sene İstanbul'da çalıştıktan sonra, doğa aşığı birisi olduğum için, yoğun kent yaşamına daha fazla dayanamayıp kendimi tekrar Antalya'ya attım.
Sonra araya 1,5 yıl komandoluk girdi.
Askerlik dönüşü Antalya'da bir şirkette tasarımcı olarak çalışmaya başladım ve halen o şirkette iş hayatımı sürdürmekteyim. Bu yıl orada 10.yılım olacak.
Hafta içlerinde yoğun bir iş temposu yaşıyorum.
Hafta sonları ise genellikle küçük kızımla ve eşimle vakit geçiriyorum. Evcimen bir yapım var diyebilirim. Zorlanmadıkça evden kolay çıkmayanlardanım :)
Karikatür hayatımı işte bu evden çıkarılamadığım günlerde, evin bodrumundaki atölyemde sürdürüyorum.
Oturup çizmem gerekirken çıkıp gezmek beni rahatsız eder. Sağolsun eşim bu konuya daima özen göstermiş, bana destek olmuştur.
Bunun dışında; halı saha maçlarım, kamp ve zıpkın dalışları ekleniyor bu iki güne.
Ortalama bu düzende yaşıyorum.
Klasik bir soru olacak; ama bence gerekli. Çünkü en başta kendim merak ediyorum.
Karikatüre olan yeteneğinizin keşfedilmesi hangi yaş civarında ve nasıl gerçekleşti?
Bu müthiş yeteneği ilk farkeden kişi kimdi?
Kendimi bildim bileli resim çizerim. Karma resim sergilerinde çok yer almama rağmen, 2002 yılında İstanbul TEKEL Sanat Galerisi'nde ilk kişisel resim sergimi gerçekleştirdim.
O esnada sergiye gelen izleyicilerden, resimlerimin ''karikatür tadında'' olduğu görüşlerini aldım sık sık.
Tam da o günlerde oldukça yaşlı bir beyefendi gelmişti sergi salonuna. Hiçbir şey konuşmadan 1,5 saat tüm resimleri inceledi ve son resimden sonra ''Evladım, sen Kafkasyalı mısın?'' dedi.
Ben de ''Evet, köklerim oraya dayanıyor,'' dedim.
O beyefendi; ''Senin resimlerin tablolaştırılmış çok büyük karikatürler evladım! '' demişti bana.
Sanırım bu yönümü keşfeden ilk insan olarak Doğan Bey'i söyleyebilirim rahatlıkla.
Bahsi açılmışken belirteyim. Yaşlı, oldukça zayıf ve bir kung-fu ustası görünümlü Doğan Bey kemik bilimi uzmanıymış. Göz ve şakak kemiklerimden anladığını söyledi kökenleri. Keşke tekrar karşılaşabilsek.
O'nun da bu vesile ile kulaklarını çınlatmış olduk :)
Kasıtlı biçimde eciş bücüş çizilerek güldürmeyi amaçlayan türün dışındasınız.
Benimsediğiniz tarz; güldürmekten ziyade yaşama dair kalıcı mesajlar veriyor.
Bu türün bir adı var mı?
Evet, yazılı gülmece karikatürden ziyade bu tarzda çizmeyi tercih ediyorum.
Bu tür ''Yazısız Karikatür'' olarak geçiyor genel olarak.
Bu işin gülmece tarafını çok güzel şekilde çizen ustalarımız var zaten. Onlar bu sanatı en güzel şekilde sunuyorlar. Fakat ben biraz yapım gereği olsa gerek; daha üzüntülü olayları, daha hicvedici, daha iç burkan, görmezden geldiğimiz, hüzünlendiren, biraz daha karamsar karikatürler çizmeyi seviyorum. Yani aslında biraz yarayı deşmek de denilebilir buna.
Bu çizimlerde kendimi, akıp giden hayatın bir parçası olduğumu çok daha yoğun hissediyorum.
Karikatürlerimle yaşamın rotasına minimal katkılarda bulunarak, kendimi gezegenimize daha bir ortak hale getirmeyi amaçlıyorum.
İnsan-doğa, insan-hayvan ve insan-insan karşılaşmalarını sıkça işlerim çizimlerimde bu yüzden.
Karikatür üslubunuzla ilgili dünyadan ya da Türkiye'den benimsediğiniz veya etkisinde kaldığınız isimler kimler?
Türkiye'de bir çok usta isim var çocukluğumdan beri ve halen eserlerini zevkle takip ettiğim, ilham aldığım! Biraz politik olacak, ancak isim verip adı o an aklıma gelmeyen diğer ustalarımın hakkını yemiş olmayayım. Bizler Nasreddin Hoca'nın torunlarıyız...
Yurt dışından kendime yakın bulup beğendiğim isimler olarak ise; Mikhail Zlatovski ve Vladimir Kazanevsky'yi gösterebilirim.
Çizimlerinizi yaparken belirli bir programınız var mı? Örneğin; haftada 1 gün ayırmak gibi. Yoksa tıpkı şiir yazmak gibi ilhamla gelen, zamanı ve saati olmayan bir şey mi bu?
Düşünce aşamasında herhangi bir planlama ya da sınırlamam yok. Ansızın aklıma gelebiliyor.
Yürürken, uyurken, yemek yerken... Şiir gibi.
Tabii planlı olarak düşündüğüm bir zaman dilimi de ayırıyorum kendime.
Eskizlerle düşünüyorum bu aşamada.
Fakat ''asıl çizim'' aşaması mutlaka Cumartesi ve Pazar günleri olmak zorunda.
Hafta içi güzel bir fikir bulduysam eğer, hafta sonunu iple çekiyorum düşünceyi kağıda dökmek için.
Kürşat Bey hoşgeldiniz.
Merhabalar sevgili Zeugma.
Sizin için ''Ödüle Doymayan Karikatürist'' desek yanlış bir tanımlama yapmış olmayız sanırım. Sevgili eşiniz ve cici kızınızla birlikte Antalya'da yaşadığınızı biliyoruz. Sizi, sizin cümlelerinizle tanıyalım mı biraz?
Her şeyden önce ödüle doymayan değil de; ''karikatür çizmeyi çok çok seven bir karikatürist'' diyelim. Sanırım bu daha doğru bir tanımlama olur kendi adıma.
1974 yılında Antalya'da doğdum. O tarihten beri arada farklı kesitler olsa da, daimi olarak Antalya'da yaşamaktayım.
İlkokul, ortaokul ve liseyi burada tamamladım.
1997 'de Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, İç Mimarlık bölümünden mezun oldum.
Birkaç sene İstanbul'da çalıştıktan sonra, doğa aşığı birisi olduğum için, yoğun kent yaşamına daha fazla dayanamayıp kendimi tekrar Antalya'ya attım.
Sonra araya 1,5 yıl komandoluk girdi.
Askerlik dönüşü Antalya'da bir şirkette tasarımcı olarak çalışmaya başladım ve halen o şirkette iş hayatımı sürdürmekteyim. Bu yıl orada 10.yılım olacak.
Hafta içlerinde yoğun bir iş temposu yaşıyorum.
Hafta sonları ise genellikle küçük kızımla ve eşimle vakit geçiriyorum. Evcimen bir yapım var diyebilirim. Zorlanmadıkça evden kolay çıkmayanlardanım :)
Karikatür hayatımı işte bu evden çıkarılamadığım günlerde, evin bodrumundaki atölyemde sürdürüyorum.
Oturup çizmem gerekirken çıkıp gezmek beni rahatsız eder. Sağolsun eşim bu konuya daima özen göstermiş, bana destek olmuştur.
Bunun dışında; halı saha maçlarım, kamp ve zıpkın dalışları ekleniyor bu iki güne.
Ortalama bu düzende yaşıyorum.
Klasik bir soru olacak; ama bence gerekli. Çünkü en başta kendim merak ediyorum.
Karikatüre olan yeteneğinizin keşfedilmesi hangi yaş civarında ve nasıl gerçekleşti?
Bu müthiş yeteneği ilk farkeden kişi kimdi?
Kendimi bildim bileli resim çizerim. Karma resim sergilerinde çok yer almama rağmen, 2002 yılında İstanbul TEKEL Sanat Galerisi'nde ilk kişisel resim sergimi gerçekleştirdim.
O esnada sergiye gelen izleyicilerden, resimlerimin ''karikatür tadında'' olduğu görüşlerini aldım sık sık.
Tam da o günlerde oldukça yaşlı bir beyefendi gelmişti sergi salonuna. Hiçbir şey konuşmadan 1,5 saat tüm resimleri inceledi ve son resimden sonra ''Evladım, sen Kafkasyalı mısın?'' dedi.
Ben de ''Evet, köklerim oraya dayanıyor,'' dedim.
O beyefendi; ''Senin resimlerin tablolaştırılmış çok büyük karikatürler evladım! '' demişti bana.
Sanırım bu yönümü keşfeden ilk insan olarak Doğan Bey'i söyleyebilirim rahatlıkla.
Bahsi açılmışken belirteyim. Yaşlı, oldukça zayıf ve bir kung-fu ustası görünümlü Doğan Bey kemik bilimi uzmanıymış. Göz ve şakak kemiklerimden anladığını söyledi kökenleri. Keşke tekrar karşılaşabilsek.
O'nun da bu vesile ile kulaklarını çınlatmış olduk :)
Kasıtlı biçimde eciş bücüş çizilerek güldürmeyi amaçlayan türün dışındasınız.
Benimsediğiniz tarz; güldürmekten ziyade yaşama dair kalıcı mesajlar veriyor.
Bu türün bir adı var mı?
Evet, yazılı gülmece karikatürden ziyade bu tarzda çizmeyi tercih ediyorum.
Bu tür ''Yazısız Karikatür'' olarak geçiyor genel olarak.
Bu işin gülmece tarafını çok güzel şekilde çizen ustalarımız var zaten. Onlar bu sanatı en güzel şekilde sunuyorlar. Fakat ben biraz yapım gereği olsa gerek; daha üzüntülü olayları, daha hicvedici, daha iç burkan, görmezden geldiğimiz, hüzünlendiren, biraz daha karamsar karikatürler çizmeyi seviyorum. Yani aslında biraz yarayı deşmek de denilebilir buna.
Bu çizimlerde kendimi, akıp giden hayatın bir parçası olduğumu çok daha yoğun hissediyorum.
Karikatürlerimle yaşamın rotasına minimal katkılarda bulunarak, kendimi gezegenimize daha bir ortak hale getirmeyi amaçlıyorum.
İnsan-doğa, insan-hayvan ve insan-insan karşılaşmalarını sıkça işlerim çizimlerimde bu yüzden.
Kentleşme
Karikatür üslubunuzla ilgili dünyadan ya da Türkiye'den benimsediğiniz veya etkisinde kaldığınız isimler kimler?
Türkiye'de bir çok usta isim var çocukluğumdan beri ve halen eserlerini zevkle takip ettiğim, ilham aldığım! Biraz politik olacak, ancak isim verip adı o an aklıma gelmeyen diğer ustalarımın hakkını yemiş olmayayım. Bizler Nasreddin Hoca'nın torunlarıyız...
Yurt dışından kendime yakın bulup beğendiğim isimler olarak ise; Mikhail Zlatovski ve Vladimir Kazanevsky'yi gösterebilirim.
Çizimlerinizi yaparken belirli bir programınız var mı? Örneğin; haftada 1 gün ayırmak gibi. Yoksa tıpkı şiir yazmak gibi ilhamla gelen, zamanı ve saati olmayan bir şey mi bu?
Düşünce aşamasında herhangi bir planlama ya da sınırlamam yok. Ansızın aklıma gelebiliyor.
Yürürken, uyurken, yemek yerken... Şiir gibi.
Tabii planlı olarak düşündüğüm bir zaman dilimi de ayırıyorum kendime.
Eskizlerle düşünüyorum bu aşamada.
Fakat ''asıl çizim'' aşaması mutlaka Cumartesi ve Pazar günleri olmak zorunda.
Hafta içi güzel bir fikir bulduysam eğer, hafta sonunu iple çekiyorum düşünceyi kağıda dökmek için.
Çizdiğiniz bir karikatür ortalama ne kadar sürede biter?
İstisnai durumlar dışında sabah 7-8 gibi başlar, akşamüstü bitiririm.
Aralarda ise sadece yemek molası.
Karikatürlerinizdeki ince mizah yaşamın ta kendisi. Gördüklerinizin, duyumsadıklarınızın izdüşümü. Bunları kâğıda aktarırken nasıl bir prosedür izliyorsunuz?
Düşünce aşamasından sonra, eskiz defterime bakış açılarına dair çalışmalar yapıyorum.
''Hangi açıdan daha etkili görünür''ü bulabilmek için bolca kurşunkalem eskizleri yapıyorum. İstediğim bakışı yakaladıktan sonra ise çizip, renklendirip, taramasını yapıp, imzamı atıp çalışmayı bitiriyorum.
Ne çiziyorsam ruh halim ona dönüşüyor. Gergin bir konu çizdiğimde bir farkediyorum ki boynumu, bacaklarımı kasmışım.
Çizim esnasında objeleri tamamen zihninizden mi çiziyorsunuz yoksa tıpkı bir ressam gibi bakarak çizdikleriniz de oluyor mu?
Çok büyük oranda hep imgesel, hayalden çalışırım.
Aslında işin en güzel yanı da bu. İstediğiniz gibi karalayabilir,
hayal gücünüz neyi isterse onu çizebilir, dilediğinizce uçabilirsiniz.
Bununla birlikte örneğin bir ''el'' çizmem gerekiyorsa da kendi elime bakarak çizerim.
Çizimlerimdeki tüm model eller kendi elimdir.
Sizce karikatür; yaşama karşı bir bakış açısıdır. İtiraz biçimi ya da bir karşı duruş halidir. Yanlış mı düşünüyorum?
Tamamen doğru !
Karikatür zaten doğası gereği muhalif bir sanattır. Öyle olunca güzeldir.
Yaşamın daha güzel seyredilmesine katkıda bulunur.
Çünkü güçler dengesinde genelde hep zayıftan yana olup, düzenin adilce işlemesi yönünde üstüne düşen görevi yerine getirir.
Genel itibariyle ''baskın güçlüler'' pek hoşlanmazlar bu sanat dalından.
Çünkü; kendileri için oturdukları koltukta bir fındık tanesidir karikatür. Rahat vermez onlara bir türlü.
Eğitimini aldığınız iç mimarlık mesleğini seçerken çizimlerinizin etkisi oldu mu?
Muhakkak oldu. Zaten özel yetenek sınavı ile girdiğimiz için bu bölüme, çok katkısı oldu diyebilirim.
Fakat aldığım iç mimarlık eğitimimin de karikatür çizimime epeyce artısı oldu.
Renk-ışık, proporsiyon ve perspektif konularında özellikle.
Sizi niteleyebilecek en iyi kelime nedir?
Bir kelime beni çok zorlayacak.
İyi ve kötü yönlerimle birkaç kelimede kendimi tanımlamaya çalışırsam şunları söyleyebilirim ;
Alçak gönüllü, duygusal, sporcu, avcı, agresif, kinci, sivri dilli, merhametli ve dürüst...
(Tabii bunları başkasından duymak daha gerçekçi olur :)
Değerli zamanınızı ayırıp sorularımı yanıtladığınız için çok teşekkür ederim.
Zahmet edip güzel sorular yönelttiniz.
Bu güzel sohbetiniz için çok teşekkür ederim sevgili Zeugma...
İstisnai durumlar dışında sabah 7-8 gibi başlar, akşamüstü bitiririm.
Aralarda ise sadece yemek molası.
Karikatürlerinizdeki ince mizah yaşamın ta kendisi. Gördüklerinizin, duyumsadıklarınızın izdüşümü. Bunları kâğıda aktarırken nasıl bir prosedür izliyorsunuz?
Düşünce aşamasından sonra, eskiz defterime bakış açılarına dair çalışmalar yapıyorum.
''Hangi açıdan daha etkili görünür''ü bulabilmek için bolca kurşunkalem eskizleri yapıyorum. İstediğim bakışı yakaladıktan sonra ise çizip, renklendirip, taramasını yapıp, imzamı atıp çalışmayı bitiriyorum.
Ne çiziyorsam ruh halim ona dönüşüyor. Gergin bir konu çizdiğimde bir farkediyorum ki boynumu, bacaklarımı kasmışım.
Çizim esnasında objeleri tamamen zihninizden mi çiziyorsunuz yoksa tıpkı bir ressam gibi bakarak çizdikleriniz de oluyor mu?
Çok büyük oranda hep imgesel, hayalden çalışırım.
Aslında işin en güzel yanı da bu. İstediğiniz gibi karalayabilir,
hayal gücünüz neyi isterse onu çizebilir, dilediğinizce uçabilirsiniz.
Bununla birlikte örneğin bir ''el'' çizmem gerekiyorsa da kendi elime bakarak çizerim.
Çizimlerimdeki tüm model eller kendi elimdir.
Sizce karikatür; yaşama karşı bir bakış açısıdır. İtiraz biçimi ya da bir karşı duruş halidir. Yanlış mı düşünüyorum?
Tamamen doğru !
Karikatür zaten doğası gereği muhalif bir sanattır. Öyle olunca güzeldir.
Yaşamın daha güzel seyredilmesine katkıda bulunur.
Çünkü güçler dengesinde genelde hep zayıftan yana olup, düzenin adilce işlemesi yönünde üstüne düşen görevi yerine getirir.
Genel itibariyle ''baskın güçlüler'' pek hoşlanmazlar bu sanat dalından.
Çünkü; kendileri için oturdukları koltukta bir fındık tanesidir karikatür. Rahat vermez onlara bir türlü.
Eğitimini aldığınız iç mimarlık mesleğini seçerken çizimlerinizin etkisi oldu mu?
Muhakkak oldu. Zaten özel yetenek sınavı ile girdiğimiz için bu bölüme, çok katkısı oldu diyebilirim.
Fakat aldığım iç mimarlık eğitimimin de karikatür çizimime epeyce artısı oldu.
Renk-ışık, proporsiyon ve perspektif konularında özellikle.
Sizi niteleyebilecek en iyi kelime nedir?
Bir kelime beni çok zorlayacak.
İyi ve kötü yönlerimle birkaç kelimede kendimi tanımlamaya çalışırsam şunları söyleyebilirim ;
Alçak gönüllü, duygusal, sporcu, avcı, agresif, kinci, sivri dilli, merhametli ve dürüst...
(Tabii bunları başkasından duymak daha gerçekçi olur :)
Değerli zamanınızı ayırıp sorularımı yanıtladığınız için çok teşekkür ederim.
Zahmet edip güzel sorular yönelttiniz.
Bu güzel sohbetiniz için çok teşekkür ederim sevgili Zeugma...
Rica ederim. Sorularıma içtenlikle verdiğiniz yanıtlar için asıl ben teşekkür ederim.
Sizin gibi değerli bir sanatçıyı konuk etmek benim için hem çok keyifli hem de onur vericiydi.
Kürşat Zaman'ın diğer çalışmalarını görmek için: Tıklayın lütfen
Sizin gibi değerli bir sanatçıyı konuk etmek benim için hem çok keyifli hem de onur vericiydi.
Kürşat Zaman'ın diğer çalışmalarını görmek için: Tıklayın lütfen