27/06/2013

Kevin Carter, Akbaba ve Vicdan

Bireysel ve toplumsal vicdana en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçiyoruz. Hepimiz endişe içindeyiz aslında:
Bu gidişat daha nereye kadar devam edecek?
Bir sistemde ya da yapılanmada adalet, hak-hukuk, ahlâki değerler ve vicdan gibi toplumsal bağları güçlendiren ögeler önemsenmeyip göz ardı ediliyorsa orada bir çöküşün başlaması korkarım ki kaçınılmaz.
İşte o zaman, elimizi ''vicdanımıza'' koyup da düşündüğümüzde hiç mi sızlamayacak o adına ''vicdan'' dediğimiz iç ses?
Nedir vicdan?
Ruh sağlığı yerinde bir insanı her daim izlemekte olan, neyin doğru neyin yanlış olduğunu bildiren, doğru ve yanlışın sınırlarını çizen, iyi ve kötüyü işaret eden yönlendirici bir duygudur. Bir pusuladır...
Varlığının farkında olalım ya da olmayalım, öyle bir iç sestir ki, ne kadar göz ardı edersek edelim, eninde sonunda kocaman bir çığlık olup mutlaka yankılanacaktır tüm zerrelerimizde...
Duygu ve düşüncelerimiz tamamen onun takibindedir esasında.
Olaylar karşısındaki tutumumuzu herhangi bir hoşgörüye yer vermeden, ayrıcalık tanımadan yargılayan, asla yanılmayacak olan ve hesabını er ya da geç biçecek olan bir yargıçtır!

Sözü fazla uzatmadan vicdan duygusu ve sonuçları ile ilgili çok çarpıcı bir örnek aktarmak istiyorum...
Sudan'da açlıktan ve zayıflıktan ölmek üzere olan siyahi küçük kız çocuğu ile arkasında durup çocuğun ölmesini bekleyen akbabanın bu fotoğrafı 1960 Johannesburg doğumlu, Güney Afrikalı bir fotoğrafçı olan Kevin Carter tarafından çekilmiş.
Ve bu fotoğraf ona 1994 yılında fotoğraf dalında Pulitzer ödülü kazandırmış.

Carter, Güney Afrika'da yaşanan ırk ayrımcılığını yansıtmaya odaklanmış ve orada yaşanan vahşetin paparazzisi olmakla suçlanan Bang-Bang Kulübü' nün öncü üyelerinden. Fotoğrafçılık kariyerinin büyük kısmını, son yıllarını yaşayan, Güney Afrika'daki ırkçı Apartheid rejiminde geçirmiş.

Kevin Carter, bu an'ı fotoğrafladıktan sonra akbaba kaçmasına rağmen küçük kıza kampa ulaşması için yardım etmemiş. Oradan uzaklaşmış... Sert eleştirilere maruz kaldığından, kendini savunmak için ''profesyonel fotoğrafçı olduğunu, yardım görevlisi olmadığını'' söylemiş.

Çünkü o dönem, gazeteciler ve fotoğrafçılar, bulaşıcı hastalıklar sebebiyle hastalara dokunmamaları konusunda sıkı biçimde uyarılıyormuş. Ancak; Kevin ve vicdanı baş başa kaldığında bu uyarının rahatlatmak açısından hiçbir etkisi olmamış. Durum tersi yönde gelişmiş.
Ödülü aldıktan 3 ay sonra, henüz 34 yaşındayken, Johannesburg'ta bir banliyöye park ettiği kamyonetinin içinde egzoz gazı basarak intihar etmiş... Yakın çevresine yazılmış çok sayıda mektup bırakarak...

Onlardan birinde şu satırlara yer vermiş:

"Çocuğu kurtarabilirdim. Makinamı bırakıp onu kucağıma alıp, yardım çadırına götürebilirdim. O an sadece gazeteci olduğumu düşünüyordum. Şimdiyse önce insan olduğumu."



Kıssadan hisse diyelim.
Çıkarılacak bir pay vardır elbette...




Görseller: Pinterest

22 yorum:

  1. Bu fotoğrafın hikayesini ilk kez okuyorum , son derece dramatik..
    Zaten Afrika'da olan herşey son derece dramatik.

    C.Bukows sözü;
    Afrikaya ilaç göndermeye karar vermiştik;fakat hepsinin üzerinde "tok karnına" yazıyordu..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında Bang Bang Club'ın oradaki açlığa dünyanın dikkatini çekmekte çok katkısı olmuş. Açlık ve kıtlık sona erdi. En azından eskisi gibi değil çok şükür.
      Bukowski'nin o sözü ne kadar vurucu değil mi?

      Sil
    2. Kesinlikle öyle..
      o değil birşey dikkatimi çekti , bu fotoğrafı her gördüğüm de aynı ürpertiyi yaşıyorum :\

      Sil
  2. Çıkarılacak pay olmaz mı? Bizim şu dönem yaşadıklarımız üzerine çevremde yapılan bazı eleştirileri duyuyorum da... kanım donuyor Zeugmam. ve üzücü olan da onlara sorsan "dindar" olmaları üstelik. ama görünen o ki "dindar" olmakla "vicdanlı" olmak herkes için mümkün olmuyor... sanırım asıl önemli olan önce "insan" olmak!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte tam da bu Sibelciğim. Kevin Carter'ın bıraktığı bu not da bunu özetliyor aslında.
      Fakat insanlıktan öylesine çıkanlar var ki, bırak insan gibi durmayı sağa sola iftira atıp tüm toplumu buna inandırmaya çalışıyorlar. ellerinde hiçbir kanıt olmadan! Dindar olmak bu mudur? Cehennemlik bunlar...

      Sil
  3. Çok doğru, çok çarpıcı bir yazı. Ankara Emniyet Gn. Md. önünde kocaman yazılan yazıgeldi aklıma: "Herkesin polisi kendi vicdanıdır"...
    Vicdanlar hiç susmasın, hiç susturulmasın..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herkesin polisi kendi vicdanıdır, da olanları çıkarları uğruna görmezden, bilmezden, duymazdan gelenleri ne yapmalı? Hiç böyle bir dönemden geçmemişti bu toplum.
      İğrenç senaryolar yazılıp iftiralar atılıyor. Böyle oyunlarla toplumsal vicdan harekete geçsin isteniyor. Çok yazık!

      Sil
  4. Herkes için derslerle dolu bir paylaşım, sert ve buruk!
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten aynen öyle.
      Hikâye resmen çarpıyor insanı.
      Ve aklımıza içinde bulunduğumuz gündemi getiriyor...

      Sil
  5. Doktorlarımız mesela, vicdanlarının seslerine kulak verip yaralı gençlerimizi o güç koşullarda hatta büber gazı üzerlerine sıkılırken onların ön tedavileriyle hem mesleklerinin gereğini hem de onurlu bir insanlık görevini yerine getiriyorlardı. Böyle bir ortamda yaşam mücadelesi veren insanlara yapılan yardımlarda, mekanın neresi olduğunun, otel mi, cami mi...bir önemi var mı! yok ayakkabılı mı, yok başı açık mı düşünülebilir mi hiç!..vicdan her şeyin üstündedir..gerekirse makamını da bırakıp gidersin...

    Yine bam telimizden vurmuşsun Zeugmacığım..Ve bu hikayeyi üstelik bende ilk kez duyuyorum...dramatik ve etkileyici..Çok teşekkür ederim..Sevgiler, iyi haftasonları dilerim..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onlara kalsa Hipokrat yemininin bile hiçbir önemi yok Esinciğim.
      Neymiş, provokatörlermiş onlar. Beyaz önlük giydirilip eyleme dahil edilmişler. Bir AVM uğruna yaşananlara, akla gelen her türlü yalana, iftiraya nasıl da fütursuzca başvurulduğuna bakar mısın? Bırak doktorları, müezzin için bile neler söylendi, ne baskılar yapıldı! Yapanlar da dindar geçinenler! Hayretler içindeyim....
      Ve bir kez daha anladık ki koltuk bazıları için her şeyden daha öteymiş. Dinden, imandan, vicdandan, Allah korkusundan, hepsinden daha öte...

      Ben teşekkür ederim Esinciğim.
      Sevgiler ve iyi haftalar sana da...

      Sil
  6. Adsız3/7/13

    Çok güzel bir dokunuş olmuş. İnce ama derinden. Önce insan olduğumu hatırlayabilsek hiç bir sorun kalmayacak zaten. Senin o güzel kalbin var ya işte ben onu hakikaten seviyorum.

    Sevgiyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önce insan olduğumuzu hatırlamak, evet. Ve birazcık sevgi...
      Dünyanın gelip geçici olduğunu hatırlayıp kendini hırslardan arındırmayı başarabilse insanoğlu, işte o zaman hiçbir sorun kalmayacak.
      Olmuyor ama...
      Teşekkür ederim. Sevgi karşılıklı olunca güzel.
      Ben de senin duygulu, güzel yüreğini seviyorum...

      Sil

  7. Hello, Zeugma.

      Your exquisite work leads my impression.
      The passion for the art.  It is universal.

      Thank you visit to my garden.
      The prayer for all peace.

    Have a good weekend. From Japan, friday night  ruma❃

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dear Ruma,
      Thank you all very much for your kind and much appreciated words.

      Your garden was really wonderful...
      All the best.
      Have a nice weekend!

      Sil
  8. Müthiş etkileyici bir yazı olmuş. Başından beri "çocuğa neden yardım etmedi" diyerek okudum yazıyı.

    Aslında yazının en altındaki fotoğraf yeterince açıklayıcı " vicdan ithal edilemez" varsa vardır, yoksa yok.

    Bu yüzden; hergün televizyona çıkıp "sizi sağduyulu olmaya çağırıyoruz" diyen devlet büyüklerini ben hiçbir yere çağıramıyorum. İçlerinde bir damla insanlık kalmadığını düşünüyorum ve ellerine bulaşan kanı nasıl temizleyecekler merakla bekliyorum.

    Sevgilerimle
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kevin Carter'ın, görüldüğü üzere hafifletici nedenlere rağmen vicdanı yakasına yapışmış ve bırakmamış.
      Evet, bir damla bile insanlık kalmamış. Üstelik o kanlı ellerle iftar sofralarına oturabiliyorlar gönül rahatlığıyla. dolayısıyla; Kevin Carter olayı devede kulak bile değil, devede tüy kalır onlarla kıyaslandığında.

      Sil
    2. Aynen öyle..

      Sil
  9. Bu hikayeyi biliyordum. Gerçekten zor bir durum yaşamış o fotoğrafçı. Ama ben hep neden o bebeği fotoğraftan sonra kurtarmadı diyorum içimden. Yani doğada bir çitanın ceylan yavrusunu yakalamasına müdahale edilmez doğal denge açısından ama burada sanki fırsatı da varmış gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kevin ikilemler arasında kalmış ve gerekçeleri her ne olursa olsun kendi menfaatleri ağır basmış.
      Bu olayda tek bir soru düşüyor akla dediğiniz gibi:''Bebeği neden kurtarmadı?''
      Bu soruyu vicdanı da sürekli kulağına fısıldayıp durmuş anlaşılan.

      ''Big Bang Club'' adlı bir film yapılmış 2010 yılında. Aralarında Kevin'in de bulunduğu savaş fotoğrafçısı 4 genç erkeğin dikkat çekici ve hüzünlü hikâyesini anlatan.
      Yazıda kullandığım ilk fotoğraf o filmde Kevin Carter'ı canlandıran Taylor Kitsch...

      Sil
  10. Bu resmi her yerde görüyorum.Hikayesinide bir yerlerde okumuştum.Evet Zeugma insanlık yavaş yavaş öldüğü doğru,herkes vicdanını kaybetmiş ve arayıp bulmak içinde bir çaba sarfetmiyor.yazık ki çok yazık...
    sevgimle..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çaba gösterilmeli oysa, bencilliğin insan ruhunu bu kadar kaplamasına izin verilmemeli. ''Hep ben, hep bana'' zihniyetinden vazgeçmeli, doğru ve yanlışın sınırları nerede başlayıp nerede bitiyor, görmek, anlamak için çaba sarfetmeli Elif.
      Sevgiler...

      Sil