29/05/2014

İnşaat İşçileri: İskele Cambazları

İstatistiklere göre ülkemizde her gün ortalama üç işçinin öldüğünü biliyor muydunuz? Tıpkı maden işçileri ölümleri gibi, bu konuda da Avrupa'da birinci, dünyada üçüncü sırada olduğumuzu?

Gerçek olanca netliğiyle ortadadır; ama pek aklımıza gelmez nedense. Şehirlerde gördüğümüz irili ufaklı tüm evlerin, yüksek katlı binaların gerek inşaat aşamasında, gerekse boya- badana- sıvaları yenilenirken, onların ellerinden çıktığını düşünür müsünüz hiç? İnşaat işçilerini? Onlar bu ülkenin ''kelle koltukta çalışmak'' deyimini en çok hak edenleri...

Paslanmış demirlerden, alelacele kurulmuş izlenimi veren, derme çatma iskeleler üzerinde değme cambazlara taş çıkartıyor, cambazlık yaparak çalışıyorlar resmen. Hatta ''ip cambazı'' deyimi daha uygun sanki. O ilkel iskelede katlar arasında dolaşırken, üzerine basmak için kullandıkları kalasın eni yarım metre var ya da yok! Metrelerce yüksekte, hiçbir yere tutunmadan, eğilerek, kalkarak ya da çömelerek, Allah'a emanet çalışıyorlar!

Fotoğrafı dün öğlen saatlerinde çektim.
Olmaz böyle şey! Birkaç saniyeden fazla bakamadım.
Yüreğim ağzıma geldi. Yok böyle bir cesaret!
Bu şartlar altında çalışmalarına sebep olanların hiç mi vicdanı sızlamaz?
Can güvenliği adına en ufak bir önlem alınmamış. Ölümle yaşam arasında incecik, şeffaf bir çizgideler.
İşin en acı ve ağır yanı ''Ya çalış ya öl'' mantalitesinin bu kadar çıplak ve net yansıyor olması...
Dahası; bu durumun hemen hemen herkes tarafından kanıksanması, çok normalmiş gibi seyredilmesi!
İnsanın tüyleri ürperiyor...


Pek çok kişi cam silerken bile aşağıya bakamazken, onlar kullanılmaktan aşınmış, her an bir yerinden ''Çaat!!!'' diye kırılması muhtemel o daracık kalasların üzerinde ellerini kollarını sallayarak, sincap çevikliğiyle çalışıyorlar!
Üstelik hiçbirinde baret ve emniyet kemeri yok!
Evet, bakmaya korkuyor insan ve tüm hücrelerine işleyen yoğun bir acıma duygusuyla doluyor.
Ardından öfke ve isyan geliyor tabii.
Taşeron firmalar neden bu kadar yaygın?
İnsan hayatı neden bu kadar ucuz?

Bu soruların cevabı da aynı. Yine aynı yere geldik, farkında mısınız: Öncelikle Empati ve Vicdan Eksikliği

Nedir işin gerçeği? En başta mecburiyet, kırsaldan kente akan yoğun göç elbette.
Acımasızca işsiz bırakılmak, olabildiğince ilkel koşullarda karın tokluğuna çalışmak zorunda kalmak.

Vasıfsız ve eğitimsiz iş gücünün büyüklüğü, yüksek işsizlik oranı her zamanki gibi fırsatçılar doğuruyor. Bu türden üretim ve hizmetler sırf maliyeti düşürmek amacıyla, sendikasız ve örgütsüz iş gücü çalıştırmaya gayret gösteren alt işverenlere, taşeron firmalara veriliyor.

Bu ülkenin en çok kanayan yarasıdır inşaat işçiliği. Kaçak çalıştırılma, aynı zamanda fazla mesai ödenmemesi ve sosyal güvenceden kaçırılma rekoru da onlarda...
Kanunların ve denetimlerin yetersizliğiyle gelen mağduriyetlerini kendileri de gayet iyi biliyorlar; ama yine de mecburlar işte!

Aşağıdaki rakamların ciddiyetine bakar mısınız lütfen:

• İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 2012 yılında en az 878 işçinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Raporda "iş kazası değil, cinayet" denildi. İş cinayetlerinin sorumlusu örgütsüzlüğü ve taşeronlaşmayı dayatan sermaye olduğu vurgulandı.

• İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi 2013' te 1235 işçinin yaşamını yitirdiğini açıkladı. Raporda ''İş cinayetlerinin sorumluları devlet ve sermayedir,'' denildi.

• İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, iş cinayetlerine ilişkin 2014 yılı Nisan ayı raporunda, Ocak ayında 87 işçi, Şubat ayında 77 işçi, Mart ayında 117 işçi ve Nisan ayında 115 işçinin yaşamını yitirdiğini açıkladı.

Ve şimdi de, inşaat işçiliği yapan bir akrabasını kaybeden 7. sınıf öğrencisinin çizdiği resme bakar mısınız?
Düşenlerin ölmemesi için kanat takmış. Nasıl da yüreğini sızlatıyor insanın :((



Bir konuya dikkat çekilmesi, ses getirmesi, duyarlılıkla yaklaşılması, önlemler alınması için
mutlaka toplu ölümler mi gerekiyor? Beklenen nedir?



Motorlu asma iskele, otomatik iskele sistemi
Olması gerektiği gibi kask ve emniyet kemeri kullanan işçiler