Doğa çok şükür ki fazla şaşırtmadan rutin düzenine devam ediyor. Sonbaharla birlikte hava sıcaklığının belirgin şekilde düşmesi, uzun süredir yaşanan sıcaklıkların veda etmekte olduğunu görmek mutluluk verici. Sizi bilmem ama benim aklıma bu konu ile ilgili istemeden de olsa kötü şeyler gelir.
Çok şikayet ettiğimiz aşırı sıcaklar (ya da dondurucu soğuklar) hiç ara vermeden aynı şekilde devam etseydi, ne yapardık?
Her şeye rağmen dört mevsimi yaşayabilmek ne güzel!
Bugün nispeten serin ve parçalı bulutlu olan havayı fırsat bilerek akşam yemeğini arkadaşlarla birlikte, şehrin dışında, deniz kenarında bir yerlerde yemeye karar verdik. Karar verdik ama yol benim yüzümden epeyce uzadı. Çünkü hem giderken hem dönerken arabayı en az 4-5 kez durdurup yanı başından geçtiğimiz tarlaların, bahçelerin fotoğrafını çekmemi beklediler. Kibarlıklarını korudular; ama bence içlerinden söylenmişlerdir.
Blog yazmak bir hastalık olarak insanın yakasına yapışacak derecelere gelebiliyor arkadaşlar. Sanırım bende doğaya karşı farklı bir sempati oluştu bu kez. O yüzden tüm bunlar. Yaz boyunca büyüyen tüm bitkilerin, sebzelerin, meyve ağaçlarının hasat zamanı gelmişti. Özellikle ayçiçeklerinin bu mevsimdeki görüntüleri başka türlü güzeldi. Artık başlarını güneşe doğru kaldıramıyorlardı (Sağ alttakine yüzü görünsün diye ben müdahale ettim). Mutlaka fotoğrafları çekilip bloga konulmalıydı. Fotoğraf makinamı da almamıştım. Keşke elimde telefon, tarla aralarında aceleyle nasıl koşturduğumu da bir görseydiniz☺️
Haydi o zaman. Şimdi de doğaya ''insan eliyle ekilip dikilen'' ve hasat zamanı gelenlerde sıra. Başlıyoruz:
O iki adet mısırı ben hallettim. Mısır oldukları iyice belli olsun değil mi? Sonra yine eski haline getirdim.
Kapya bibere bayılırım. Yolun hemen karşısında kapya bahçesi görünce koşa koşa bu kez o tarafa...
Büyüklerinin yanı başında vakitsiz boy vermiş minik ayçiçeği ne şirin. o_O
Sonbahar ağaçlarının hayran olduğum görüntüsü ve hava birdenbire kapanınca yüzünü buruşturan denizi de ekleyelim☺️
Ve bir sürpriz. Sonbahar gelini olmak başka güzelmiş. Gelin ve damattan izin alarak çektim bu fotoğrafı.
Damada ''Yüzü görünmesin, arkadan çekeyim,'' dedim.
''Hiç farketmez, hatta beraber çekebilirsiniz,'' dedi. Gülümsedim☺️
Küçükken pirincin çok sulak yerlerde, hatta göletlerde yetiştirildiğini zannederdim. Meğer çok fazla sulanması gerektiği içinmiş tarladaki görüntüsü. Bu yılki ürünün hasatına çok az kalmış.
Şimdilik bu kadar...
Doğayla zaman zaman buluşmaya devam!
Sonbaharın rengârenk serinliği ve keyfi üzerinizden eksilmesin...
Çok şikayet ettiğimiz aşırı sıcaklar (ya da dondurucu soğuklar) hiç ara vermeden aynı şekilde devam etseydi, ne yapardık?
Her şeye rağmen dört mevsimi yaşayabilmek ne güzel!
Bugün nispeten serin ve parçalı bulutlu olan havayı fırsat bilerek akşam yemeğini arkadaşlarla birlikte, şehrin dışında, deniz kenarında bir yerlerde yemeye karar verdik. Karar verdik ama yol benim yüzümden epeyce uzadı. Çünkü hem giderken hem dönerken arabayı en az 4-5 kez durdurup yanı başından geçtiğimiz tarlaların, bahçelerin fotoğrafını çekmemi beklediler. Kibarlıklarını korudular; ama bence içlerinden söylenmişlerdir.
Blog yazmak bir hastalık olarak insanın yakasına yapışacak derecelere gelebiliyor arkadaşlar. Sanırım bende doğaya karşı farklı bir sempati oluştu bu kez. O yüzden tüm bunlar. Yaz boyunca büyüyen tüm bitkilerin, sebzelerin, meyve ağaçlarının hasat zamanı gelmişti. Özellikle ayçiçeklerinin bu mevsimdeki görüntüleri başka türlü güzeldi. Artık başlarını güneşe doğru kaldıramıyorlardı (Sağ alttakine yüzü görünsün diye ben müdahale ettim). Mutlaka fotoğrafları çekilip bloga konulmalıydı. Fotoğraf makinamı da almamıştım. Keşke elimde telefon, tarla aralarında aceleyle nasıl koşturduğumu da bir görseydiniz☺️
Haydi o zaman. Şimdi de doğaya ''insan eliyle ekilip dikilen'' ve hasat zamanı gelenlerde sıra. Başlıyoruz:
O iki adet mısırı ben hallettim. Mısır oldukları iyice belli olsun değil mi? Sonra yine eski haline getirdim.
Kapya bibere bayılırım. Yolun hemen karşısında kapya bahçesi görünce koşa koşa bu kez o tarafa...
Büyüklerinin yanı başında vakitsiz boy vermiş minik ayçiçeği ne şirin. o_O
Sonbahar ağaçlarının hayran olduğum görüntüsü ve hava birdenbire kapanınca yüzünü buruşturan denizi de ekleyelim☺️
Ve bir sürpriz. Sonbahar gelini olmak başka güzelmiş. Gelin ve damattan izin alarak çektim bu fotoğrafı.
Damada ''Yüzü görünmesin, arkadan çekeyim,'' dedim.
''Hiç farketmez, hatta beraber çekebilirsiniz,'' dedi. Gülümsedim☺️
Yeşil zeytin ile siyah zeytinin farklı ağaçlarda yetiştiğini zanneden epeyce kişiyle karşılaştım.
Bu fotoğraf zeytin ve iğde ağacının ne kadar benzediğini bilmeyenler için :)
Şimdilik bu kadar...
Doğayla zaman zaman buluşmaya devam!
Sonbaharın rengârenk serinliği ve keyfi üzerinizden eksilmesin...