Bu dileklerin en önemli nedenlerinden biri; sadece ithal yoluyla ülkemize giren ve ettekinden daha fazla proteine, süttekinden daha değerli kalsiyuma sahip böyle harika bir ürünün gıda yetersizliği bulunan bölgeler için süper bir alternatif olması, ülkemizde yetiştirilip kolay bulunurluğunun sağlanması, özellikle de bir hayli pahalı olan fiyatının düşmesi idi. Yazıya, bu mucize ürünü bulup kullandığım zaman en kısa zamanda blogta yayınlayacağımı da eklemiştim (Migroslarda bulunduğu söylenen kinoanın adını ne yazık ki Migros kasiyerleri bile duymamış henüz. 3 M’li 5 M’li olanlarda çalışanlar hariç).
Sözün özü; iki ay gibi bir süreç sonunda Kinoa bulabildim ve bugün bir tarif uyguladım. Hem yukarıda bahsettiğim yazıyı tamamlamak, hem blog tarihime not düşmek adına, en çok da “olayı bir görev olarak gördüğümden” aşamalara geçiyorum:
1 çorba kaşığı domates salçası
1 su bardağı kinoa
1 çorba kaşığı biber salçası
1 çay bardağı zeytinyağı
1 büyük limon suyu
Yarım tatlı kaşığı karabiber
Yarım tatlı kaşığı kimyon
Yarım tatlı kaşığı pul biber (Acı sevmeyenler tatlı toz biber kullanabilir).
Yarım demet maydanoz
Yarım demet soğan, 5-6 yaprak marul
Yapılışı:
1 su bardağı kinoa iyice yıkanır.
1,5 su bardağı suyla birlikte ocağa konup, kısık ateşte suyunu çekene kadar pişirilir.
Sıcakken domates salçası, biber salçası, zeytinyağı, baharatları ve tuzu katılıp iyice karıştırılır. Ağzı kapatılıp soğuyana kadar beklenir. Soğuduktan sonra ince kıyılmış maydanoz, marul ve yeşil soğanlar eklenir. Limon suyu katılıp iyice karıştırılır.
Turşu, nar taneleri, domates, salatalık dilimleri, vb. ile süslenip servise hazır hale getirilir.
Not: Bu tarifi tam olarak uygulayanın inanamayacağı kadar lezzetli bir kısır çıkacak ellerinden.
Yapacak olanlara kolay gelsin :)
Sevgiler...