01/07/2018

Gündemden, Havadan, Sudan...

Bugün buraya bol fotoğraf eşliğinde pazar yazısı kıvamında bir şeyler karalamaya karar verdim. Seçim süreci boyunca yeteri kadar yıprandı bünye. Hava sıcaklığında da ciddi artış var.

Şöyle akşam serinliği balkona oturmuşken laptopun başına geçip biraz havadan sudan bahsedeyim. Malumunuz, blog yazmak iyi gelir..

Günlerdir bulduğum her boşlukta Twitter'ın başındaydım. Gündemi sıcağı sıcağına oradan takip ettim. Olanı biteni başka mecralardan, kırpılmış ya da çarpıtılmış haliyle değil, yetkili ağızlardan, sözü söyleyenlerin kendi kaleminden aynı saniyede öğrendim. Her türlü duyguyu bir arada yaşadım. Sevindim, heyecanlandım, umutla doldum. Kızdım kimi zaman. Coşku ya da öfkeyle dolduğum anlarda devreye ben de girip içimi döktüm. Hatta uykusuz kaldım.

Artık hepsi geride kaldı. Frida Kahlo'ya ait bir söz paylaşıyorum hemen. Bugün öğrendim: "Bir gün her şey yoluna girerse, umarım hâlâ hevesim ve isteğim kalmış olur!" İşte tamı tamına budur son halim. Başka da bir söz söylemeye gerek yok.

Mis kokulu lavanta fotoğraflarıyla başladım gördüğünüz gibi. Hem benim Instagram'ım yoktu.
Lavantanın nasıl bir çiçek olduğunu ilk kez iki yıl önce Eskişehir'de, Sazova Bilim Kültür Sanat Parkı'nda görüp öğrenmiştim. Sıradan gibi görünüyor; ama siz onun bir de kokusunu çekin içinize. Ben öyle yapıyorum artık.
Gördüğüm yerde yanlarına gidip o başakımsı eflatun çiçeklerine dokunuyorum. Hem kelebekler de öyle yapıyor :)
Tıpkı Fransa'nın Provans bölgesinde olduğu gibi Isparta'da da gezi turlarına ve etkinliklere açık
olağanüstü lavanta tarlaları olduğunu biliyor muydunuz?

Evde aloe vera yetiştirmeye başladım. Evin neresine koyarsanız koyun ferahlık ve pozitif enerji sağladığı söyleniyor. Negatif enerjimizi emerek iyi geldiğine, hatta şans getirdiğine inanılıyor. Araştırırsanız öğreneceksiniz.

Yakın arkadaşlarımdan güneş lekelerine iyi geldiği için yetiştirdiklerini öğrendim bu arada. Çok etkili olduğunu.
Arada küçük bir dal koparıyor, buzdolabında streç film içinde saklayarak ve minik dilimler halinde
keserek kullanıyorlarmış. İlginç geldi doğrusu. Ben de bir deneyeyim bakalım.

Bunlar da Hıdırellez günü saksıya diktiğim fasulyelerin son hali. Geçmiş yıllarda bir kez daha yapmıştım. Fasulyeleri oradan çıkaramayacağıma göre bırakıyorum bu şekilde, çabucak büyüyorlar. Bir güzel hasat alıyorum:)

Örgü İle Terapi diye başlayıp günde 1 motif örerek battaniye örme işine soyunmuştum, blogta var. Bittiler.
Günde 1 tane örsene. Huyumdur, elimde hangi iş varsa illa bitecek. En sonunda kolumu hakladım:(

Onca motifi birleştirme işi var şimdi. Hiç canım istemiyor. Bir ara nasıl olacak bakalım diye şöyle bir parça çıkardım. Sonra da keşke hepsini böyle yapsaymışım diye hayıflandım. Galiba kışa kalacak diğerleri. Yaz günü çekilecek çile değil:)

Ah bu minik kargaya ne olduysa inşaatın önünde öylece duruyordu. Baktım, inceledim. Yaralı falan değildi.
Çok küçük olduğu için uçamıyordu galiba. Eve götürüp baksam mı derken bu görevi iki genç üstlendiler.
Şunun şirinliğine bakar mısınız. Hem de mavi gözlü bir karga yavrusu.

Ve... Son olarak asil bir prens bırakayım buraya.
Kediye bakmaya doyamadım yahu. Beyaz gömlek üzeri siyah takım elbisesiyle sanki baloya gidecek gibi duruyordu.

Akşam karanlığı çöktü iyiden. Bu yazı da burada biter. Uzun bir mola ihtimalim var bu arada.
Görüşmek üzere, kalın sağlıcakla...