20/09/2020

Covid-19 ve Sigara

Günümüzde sigara içmenin bağımlılık yaptığı, kanser ve solunum hastalıklarının önde gelen nedeni olduğu net bir şekilde biliniyor. Çok değil, on yıl kadar önce insanlar kapalı alanlarda, şehirler arası otobüslerde, gemi, tren, hatta uçaklarda gayet rahat sigara içebiliyorlardı. Hem de diledikleri kadar. Sekiz-on saat süren bir otobüs yolculuğunda neredeyse bir paket sigara bitiren insanlar vardı. 

Diyelim ki yolcu sayısı kırk kişi ve kırkı da tiryaki. Bu demekti ki; her biri en az bir paket sigara içecek. Hesap ortada. Yolculuk boyunca otobüste tam 800 sigara içilecek! Ve bunun gerçekleşmemesi için hiçbir engel yok! O otobüse sigara içmeyen birkaç kişi rastlamışsa vay hallerine. Vahamete bakar mısınız?
Bu fotoğraf 1950'li yıllarda Amerika'da bir hastanede çekilmiş, inanabiliyor musunuz? Gördükleriniz sadece bu odaya mahsus değil üstelik. O yıllarda hastanelerde hastanın sigara içmesi serbestmiş. Hem de bırakın odadan çıkmayı, yatağından hiç kalkmadan püfür püfür tüttürüyorlarmış sigaralarını. 

Hatta hemşireler, hasta dilediği sigarayı seçebilsin diye üzerinde çeşit çeşit sigara paketi bulunan tablalarla oda oda geziyormuş. Tabii ki bu durum doktor tarafından da destekleniyormuş. O yıllarda odalarda hastalara ait komodinlerin üzerinde kül tablaları bulunuyormuş. Şaka gibi değil mi? Ama daha bitmedi. Sigara satışlarının artması için en büyük aracılar doktorlar, diş hekimleri ve hemşirelermiş. Çünkü sigara reklamlarında yer almak neredeyse onların göreviymiş. 

İnternette birazcık gezinirseniz bu tarz ilanlara, sigarayı destekleyen doktor ve hemşirelerin eski reklamlarına rastlayacaksınız. Sigara şirketlerinin, kampanyaları için tıp insanlarının görüntülerinde karar kılma nedeni de 20. yüzyılın başlarında sigaranın yol açtığı sağlık sorunlarını farkeden ve bu sorunlarla her geçen gün daha fazla ilgilenen halkı rahatlatma amaçlıymış.
Gerçek bir hemşire olmasa da hemşire üniforması giyip kep takmış çekici bir genç kadın ve parmaklarının arasında tüten bir sigara. Üzerinde de hayret verici bir slogan...
Yıl 1964. Beatles davulcusu Ringo Starr, Londra'da bademcik ameliyatı için bulunduğu hastanede sigarasıyla poz veriyor. Hastasın sen hasta. Hem de bademciklerinden. (Bu arada küllük olarak fotoğraf makinasını kullanıyor.)

Yıl 2020. Tüm bunların şehir efsanesi değil de gerçek olduğuna inanmak ne kadar da zor! Sigara, yıllar önce genele yayılmış biçimde, özellikle Amerika ve İngiltere'de zararlı, bağımlılık yaratan bir halk sağlığı tehdidi olarak değil de zevk verici bir sosyalleşme aracı olarak görülüyor. Bir zamanlar doktorlar, hemşireler ve hastalar, hastane odalarında sigara içiyor! Tam bir kara mizah... Aklıma ister istemez Sultan 4. Murat geliyor. Her ne kadar kendisini dahil etmese bile ne iyi etmiş de ''Benim ülkemde ne asker ne de halktan biri tütün (ve içki) kullanmayacak!'' diye ferman çıkarmış. Çok yerinde bir kararmış özünde. Bunun yanı sıra Cumhuriyet’in ilk yıllarında belki de rahatlamaları adına hastaya sigara reçete eden doktorlar oluyormuş. O yıllarda sigaranın ne türden bir ölümcül olduğunun hiç mi hiç bilinmediğinin göstergesi...
Diyeceğim o ki, Covid-19'un solunum yollarını hedeflemiş bir hastalık olduğunu hepimiz biliyoruz. Yolun sonunda solunum yetmezliği ve akciğer organ yetmezliği geliştirmeye bayılıyor ki bu iki neden genel ölüm nedenleri arasında da başı çekiyor. Sigaranın direkt akciğerlere zarar verdiğini hangimiz inkâr edebiliriz zaten?
Sigara içenlerin akciğerlerinde her ne kadar içtiği miktar ve süreye göre değişse de ciddi hasarlar gelişiyor. Ve tam da bu nedenle Covid-19 sigara içenlerde çok daha ağır seyrediyor. Unutmayın ki sigarayı azaltmak bu riski asla azaltmıyor.

Zaten bu gerçeği bilenlerin oranı tahminlerin ötesinde. Çünkü sırf bu risk yüzünden pandemi öncesi YEDAM'da sigarayı bırakma ile ilgili yapılan aramalar yüzde 12 oranında iken salgın sonrası yüzde 82'ye ulaşmış. Halen içeniniz varsa lütfen sigarayı bıraksın arkadaşlar. Lütfen...

*   *   *

Şuraya sigarayla ilgili yaşanmış bir hikâye bırakayım. Yazının başından beri sürekli aklıma geldi nedense.

Efendim, bu hikâyeyi yıllar önce, çok genç olmasına rağmen bulunduğu şehrin Garnizon Komutanı pozisyonunda olan üsteğmen arkadaşımızdan dinlemiştik. Kendisi olayı yaşarken feci şekilde korkmuş. ''Dinleyenler gülmeden duramıyor'' diye anlatırken ''Düşün, sen Garnizon Komutanısın ama babandan sigara konusunda hâla korkmaktasın'' diye de eklemişti:)

Lise yıllarında arkadaş etkisiyle, daha doğrusu baskısıyla sigara tiryakisi olmuş bizim Gökhan. Üniversiteye başlamış, ancak o yılı heba edip ertesi yıl Kara Harp Okulu'na geçmiş. Albay olan babasının sigarayla ilgili tutumu çok sert ve asla taviz vermiyor. Normalde de çok sinirli bir insan olan baba, oğlunu ''Sakın sigara içtiğini görmeyeyim, duymayayım,'' diye sık sık tembihliyor. 

Günlerden bir gün, Gökhan kocaman bir delikanlıyken, babası üniformasını giyip evden çıkıyor. Aradan 5-10 dakika kadar geçiyor. Evde kimse yok. Bu rahat ortam Gökhan'ı çok mutlu ediyor ve hemen bir sigara yakıyor. Sonra da salondaki boy aynasının önüne geçip kendini hayranlıkla sigara içerken izlemeye başlıyor. 
Aradan 1 dakika bile geçmeden bir de ne görsün??!!
Aynadaki görüntüsünün  fonunda babası!! Orada, öylece dikilmiş, Gökhan'ı izlemiyor mu??

😆😆😆😂😂😂