Bundan çok uzun yıllar önce Yunanistan'ın Teichio adındaki dağ köyünde bir kız çocuğu doğar. Köyde ne elektrik vardır ne de radyo.
Eleni adı verilen bu minik kızın müzikle ilk tanışması babaannesinin söylediği halk türküleri ile başlar. Yanı sıra, doğduğu köydeki dağların, rüzgârın, akarsuların ve bülbüllerin sesleri de ruhuna bir bir nakşolur. Tüm bunları;
“Rüzgârın, damdaki yağmurun, akarsuyun müziği. Bülbülün şarkısı ve karın suskunluğu. Sırtüstü yatmış yıldızları seyrederken hâlâ bütün gece mısır soyan kadınların güzel seslerini duyarım. Kilisede dinlediğim Bizans melodilerini de hatırlarım,” diye betimliyor Eleni.
Unutulmaz filmlere yaptığı müzikleri hepimizin ruhuna işleyen ve şu an 77 yaşında olan dünyaca ünlü piyanist ve besteci Eleni Karaindrou'nun hikâyesi çok küçük yaşlarında başlar. Yaratıcılığını besleyen bu türden karşılaşmalar ve keşiflerden sonra, matematik profesörü babasının onları oturdukları küçük köyden Atina'ya taşıması bir dönüm noktası olur onun için. Çünkü yeni evlerinin karşısında bir açık hava sineması vardır. Oynayan tüm filmleri yatak odasının penceresinden izleyebilmektedir. İlk izlediği film Anna Karanina'dır. Üstelik filmler her gece iki kez gösterilir.
Yeni taşındıkları böylesi bir ortam, elektrik ve radyonun bile olmadığı bir köyden gelen bu küçük kız için müthiş bir keşif olur. Her gece uyumadan önce odasının penceresinden film izler Eleni. Özellikle filmlerdeki müzikten çok etkilenir.
Sekiz yaşında piyano ile tanıştığında da sinema ve piyano arasında bağlantı kurarak hayatının en büyük tutkularını bulur.
Bu tutkular bir daha da asla peşini bırakmaz. Piyano başına oturduğu andan itibaren melodiler yaratmaya başlayacaktır.
On dört yıl boyunca Hellenikon Edion’da piyano ve müzik teorisi okumasına rağmen ''kendi kendini yetiştirmiş besteci'' olduğunu düşünen Karaindrou, Atina Üniversitesi’nde de felsefe eğitimi alır. Ardından oğlu ile Paris’e gider ve Sorbonne’da etnomüzikoloji ve Scuola Cantorum’da orkestrasyon okur.
1975 yılından bu yana, başta ayrılmaz bir bütünü, müzik yoldaşı olduğu Yunanlı efsane film yönetmeni
Theo Angelopous olmak üzere pek çok ünlü yönetmenle çalışmıştır. Toplamda 19 film,
42 tiyatro oyunu, 15 TV ve radyo programının müziklerine imzasını atmış,
görkemli aşklara ve tarihi olaylara notalarıyla can vermiştir.
Onunla ilgili tüm Avrupalı müzik eleştirmenleri aynı fikirde:
Eleni Karaindrou film müziği sınırlarını aşmakla kalmıyor. Bestelerinin her biri
kendi başına birer yapıt özelliği taşıyor.
Theo Angelopoulos'un filmleri için bestelediği eserlerin üçü de en az bu filmler kadar, hatta çok daha fazla tanınıyor. Misal; ülkemizde birçok sinemaseverin CD koleksiyonunda Eleni Karaindrou plakları vardır.
Ama o ısrarla, film projelerine hizmet etmekten başka şey düşünmediğini, kendini başka bir yaratıcının dünyasına tamamen bırakmaktan haz aldığını, kendi kimliğini de bu şekilde bulduğunu söylüyor.
- Eternity and A Day -
"Bu bir sınır değil ki. Hem bağlısınız, hem özgür. Tıpkı aşk gibi. Üstelik bu bir teori değil. Benim yaşadığım bir gerçek. Başka bir yaratıcının dünyaya bakışı size dokunmalı; ama kendinizden yola çıkmalısınız. Aşk da başka
birisinin aleminde kendinizi kaybederek kendinizi bulmak değil midir?"
Yok böyle müthiş bir tanım!
- By The Sea -
Bütün özgürlüklerde bir sınır olduğuna inanıyor Eleni Karaindrou. Hiçbir zaman yaptığı müziğin bağımsız olduğunu düşünmediğini, çalıştığı projeye tam olarak adapte olduğunu söylüyor. Ve diyor ki:
"Sanatçı hiçbir zaman kendini kaybetmekten korkmamalı."
Bu bağlamda Alman müzik eleştirmeni Frank Heckert'in şu sözleri son derece anlamlı: "Bu melodiler öyle güçlü ki, Angelopoulos'un hiç bir filmini görmediğim halde, gözlerimi kapatarak görmüş kadar oluyorum."
Eleni Karaindrou, unutulmaz filmlere yaptığı müziklerle 11 Ağustos Cumartesi akşamı Çanakkale'de 55. Uluslararası Troia Festivali'nde sahne aldı. Karaindrou'ya ''Film Müzikleri ve Şarkıları'' başlıklı konserde Şef Ender Sakpınar yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası eşlik etti. Bazı eserleri ise ünlü Yunanlı şarkıcı Savina Yannatou seslendirdi.
İzleyenlerin derin bir duygusallıkla ödüllendirilip adeta büyülendiği bu eşsiz konser unutulmazlarım arasında yerini aldı.
''Yine gelse, yine gitsem, mest olsam. Rüya gibi bir gece daha yaşasam,'' diyorum.
Kelimenin tam anlamıyla olağanüstüydü...💖💖🙏
(Eleni Karaindrou'ya ait cümleler buradan.)
Eleni adı verilen bu minik kızın müzikle ilk tanışması babaannesinin söylediği halk türküleri ile başlar. Yanı sıra, doğduğu köydeki dağların, rüzgârın, akarsuların ve bülbüllerin sesleri de ruhuna bir bir nakşolur. Tüm bunları;
“Rüzgârın, damdaki yağmurun, akarsuyun müziği. Bülbülün şarkısı ve karın suskunluğu. Sırtüstü yatmış yıldızları seyrederken hâlâ bütün gece mısır soyan kadınların güzel seslerini duyarım. Kilisede dinlediğim Bizans melodilerini de hatırlarım,” diye betimliyor Eleni.
Unutulmaz filmlere yaptığı müzikleri hepimizin ruhuna işleyen ve şu an 77 yaşında olan dünyaca ünlü piyanist ve besteci Eleni Karaindrou'nun hikâyesi çok küçük yaşlarında başlar. Yaratıcılığını besleyen bu türden karşılaşmalar ve keşiflerden sonra, matematik profesörü babasının onları oturdukları küçük köyden Atina'ya taşıması bir dönüm noktası olur onun için. Çünkü yeni evlerinin karşısında bir açık hava sineması vardır. Oynayan tüm filmleri yatak odasının penceresinden izleyebilmektedir. İlk izlediği film Anna Karanina'dır. Üstelik filmler her gece iki kez gösterilir.
Yeni taşındıkları böylesi bir ortam, elektrik ve radyonun bile olmadığı bir köyden gelen bu küçük kız için müthiş bir keşif olur. Her gece uyumadan önce odasının penceresinden film izler Eleni. Özellikle filmlerdeki müzikten çok etkilenir.
Sekiz yaşında piyano ile tanıştığında da sinema ve piyano arasında bağlantı kurarak hayatının en büyük tutkularını bulur.
Bu tutkular bir daha da asla peşini bırakmaz. Piyano başına oturduğu andan itibaren melodiler yaratmaya başlayacaktır.
1975 yılından bu yana, başta ayrılmaz bir bütünü, müzik yoldaşı olduğu Yunanlı efsane film yönetmeni
Theo Angelopous olmak üzere pek çok ünlü yönetmenle çalışmıştır. Toplamda 19 film,
42 tiyatro oyunu, 15 TV ve radyo programının müziklerine imzasını atmış,
görkemli aşklara ve tarihi olaylara notalarıyla can vermiştir.
Onunla ilgili tüm Avrupalı müzik eleştirmenleri aynı fikirde:
Eleni Karaindrou film müziği sınırlarını aşmakla kalmıyor. Bestelerinin her biri
kendi başına birer yapıt özelliği taşıyor.
Theo Angelopoulos'un filmleri için bestelediği eserlerin üçü de en az bu filmler kadar, hatta çok daha fazla tanınıyor. Misal; ülkemizde birçok sinemaseverin CD koleksiyonunda Eleni Karaindrou plakları vardır.
Ama o ısrarla, film projelerine hizmet etmekten başka şey düşünmediğini, kendini başka bir yaratıcının dünyasına tamamen bırakmaktan haz aldığını, kendi kimliğini de bu şekilde bulduğunu söylüyor.
- Eternity and A Day -
"Bu bir sınır değil ki. Hem bağlısınız, hem özgür. Tıpkı aşk gibi. Üstelik bu bir teori değil. Benim yaşadığım bir gerçek. Başka bir yaratıcının dünyaya bakışı size dokunmalı; ama kendinizden yola çıkmalısınız. Aşk da başka
birisinin aleminde kendinizi kaybederek kendinizi bulmak değil midir?"
Yok böyle müthiş bir tanım!
- By The Sea -
Bütün özgürlüklerde bir sınır olduğuna inanıyor Eleni Karaindrou. Hiçbir zaman yaptığı müziğin bağımsız olduğunu düşünmediğini, çalıştığı projeye tam olarak adapte olduğunu söylüyor. Ve diyor ki:
"Sanatçı hiçbir zaman kendini kaybetmekten korkmamalı."
Bu bağlamda Alman müzik eleştirmeni Frank Heckert'in şu sözleri son derece anlamlı: "Bu melodiler öyle güçlü ki, Angelopoulos'un hiç bir filmini görmediğim halde, gözlerimi kapatarak görmüş kadar oluyorum."
Eleni Karaindrou, unutulmaz filmlere yaptığı müziklerle 11 Ağustos Cumartesi akşamı Çanakkale'de 55. Uluslararası Troia Festivali'nde sahne aldı. Karaindrou'ya ''Film Müzikleri ve Şarkıları'' başlıklı konserde Şef Ender Sakpınar yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası eşlik etti. Bazı eserleri ise ünlü Yunanlı şarkıcı Savina Yannatou seslendirdi.
''Yine gelse, yine gitsem, mest olsam. Rüya gibi bir gece daha yaşasam,'' diyorum.
(Eleni Karaindrou'ya ait cümleler buradan.)