Merhaba! Yağmurlu bir pazar günü, ilk kez bu kadar ara verdiğim ve tam 1,5 aydır yazmadığım blogun başına geçmeye karar verdim.
Onca süre sonunda anladım ki; insanın yazdıkça yazası geliyor, yazmadıkça, rutin düzeni bozulunca da canı tek kelam etmek istemiyor.
Bu aralar üst üste ziyaret ettiğim Troia Antik Kenti ve Troia Müzesi ile ilgili yazacaklarım var. Öncelikle ören yeri hakkında detaylı bilgilendirme yapıp ardından birkaç gün önce açılışı yapılan muhteşem Troia Müzesi'ne dair bir tanıtım yazısı hazırlayacağım. Her iki yazı da bol fotoğraf içerecek...
Yılın bu aylarında sonbaharda yaptığım doğa yürüyüşlerinden kesitler veriyordum. O halde bu yazı da yeni keşfedip araştırdıklarımla ilgili o tarz bir açılış yazısı olsun mu, olsun :)
Fotoğraftaki ağacı ve beni şaşkınlık içinde bırakan meyvelerini hayatımda ilk kez gördüm. Bir parkın içinde boyu en az 20 metre olan bu ağaçtan 15 tane kadar vardı. Altlarında ise yere düşen meyvelerini toplayan kadınlar. İçlerinde ismini bilen kimse yoktu. Neden topladıklarını sorduğumda ayaklarının ağrıdığını, ezip dizlerine bağlayacaklarını söylediler. Şaşkınlığım iki kez arttı tabii. İsmini bile bilmedikleri bir ağaçtan bu şekilde şifa beklemenin yanlış ve tehlikeli olduğu konusunda uyardım onları. Umarım vazgeçirmeyi başarmışımdır. En çok şaşırdığım ise; park görevlileri içinde dahi ağacın adını bilen olmamasıydı.
Doğrusunu isterseniz Google Görsel bile adını öğrenmek için epeyce uğraştırdı beni.
Dutgiller familyasından olan ağacın adı Maclura Pomifera imiş. Anavatanı Amerika olan dikenli bir ağaç.
Bizdeki adları ise Yalancı Portakal, Kızılderili Portakalı ya da Ayı Elması Ağacı diye değişiyor.
Oysa bir portakal ya da elmadan çok daha büyük bir meyve bu.
Hatta hindistan cevizinden biraz daha büyük. O nedenle; ağaçtan düştüğü anda
kafanıza rastlarsa hasar vermesi işten bile değil. Ciddiyim...
Nette araştırdığınızda tansiyon ve cilt yaraları ile ilgili faydaları olduğunu öğreneceksiniz,
ama bacak ağrıları için asla. Dikkatli olmanızı öneriyorum.
Onca süre sonunda anladım ki; insanın yazdıkça yazası geliyor, yazmadıkça, rutin düzeni bozulunca da canı tek kelam etmek istemiyor.
Bu aralar üst üste ziyaret ettiğim Troia Antik Kenti ve Troia Müzesi ile ilgili yazacaklarım var. Öncelikle ören yeri hakkında detaylı bilgilendirme yapıp ardından birkaç gün önce açılışı yapılan muhteşem Troia Müzesi'ne dair bir tanıtım yazısı hazırlayacağım. Her iki yazı da bol fotoğraf içerecek...
Yılın bu aylarında sonbaharda yaptığım doğa yürüyüşlerinden kesitler veriyordum. O halde bu yazı da yeni keşfedip araştırdıklarımla ilgili o tarz bir açılış yazısı olsun mu, olsun :)
Fotoğraftaki ağacı ve beni şaşkınlık içinde bırakan meyvelerini hayatımda ilk kez gördüm. Bir parkın içinde boyu en az 20 metre olan bu ağaçtan 15 tane kadar vardı. Altlarında ise yere düşen meyvelerini toplayan kadınlar. İçlerinde ismini bilen kimse yoktu. Neden topladıklarını sorduğumda ayaklarının ağrıdığını, ezip dizlerine bağlayacaklarını söylediler. Şaşkınlığım iki kez arttı tabii. İsmini bile bilmedikleri bir ağaçtan bu şekilde şifa beklemenin yanlış ve tehlikeli olduğu konusunda uyardım onları. Umarım vazgeçirmeyi başarmışımdır. En çok şaşırdığım ise; park görevlileri içinde dahi ağacın adını bilen olmamasıydı.
Dutgiller familyasından olan ağacın adı Maclura Pomifera imiş. Anavatanı Amerika olan dikenli bir ağaç.
Bizdeki adları ise Yalancı Portakal, Kızılderili Portakalı ya da Ayı Elması Ağacı diye değişiyor.
Hatta hindistan cevizinden biraz daha büyük. O nedenle; ağaçtan düştüğü anda
kafanıza rastlarsa hasar vermesi işten bile değil. Ciddiyim...
ama bacak ağrıları için asla. Dikkatli olmanızı öneriyorum.
Troya Müzesi hakkında yazıyı merakla bekliyorum. Görmeyi o kadar istiyorum ki. Yakında ayarlamak mümkün olur belki:)
YanıtlaSilSevgiler Zeugma...
''Muhteşem'' sözcüğü bile yetersiz kalır, inan. Mimarisi, dizaynı, sergilenen eserleriyle büyüleyici bir müze çıkmış ortaya. Eşsiz bir tarihi yolculuk. Binanın arka tarafı şu an ''Troia Bahçesi'' adıyla parsel parsel, renk renk bitkilerle donatılıyor (Bitmesine çok az kalmış). Ayrıca; en üst kattaki seyir terası destanın geçtiği coğrafyayı bütünüyle izleme imkanı sunuyor. Anlatılmaz yaşanır, diyorum. En kısa zamanda görmeni o kadar isterim ki..
SilSevgiler benden Sezer...
:)) Bacak agrisi icin mi?!
YanıtlaSilCok ilgincmis.
Ayrica ilk defa gordum. Turuncgillerin merkezinde yasiyorum ama zaten ne Bodrum’un mandalinasini yiyebildim, ne de limon kolay bulamiyorum.
Adını portakal koymuşlar ama narenciyeyle ilgisi yok. Dutgillerdenmiş ama duta benzemiyor. Elma da demişler ki. Ne diyeceğini bilememişler aslında:)
SilBen de ilk defa gördüm, şaşırdım, araştırdım.
Yazıdan sonra Google'a bir de ''yalancı portakal'' yazıp arattırdım.
Evet ya, gördüğüm kadınlar işi biliyormuş. Özellikle diz ağrıları içinmiş. Geçen yıl TV haberlerinde bile çıkmış, videosu var.
Bir şeyin bol yetiştiği yerde yaşayanlar hep aynı sorunu yaşıyor. AVM'lere bak o zaman. Kaç haftadır mandalinadan bol bir şey yok.
Geçtiğimiz gün yürüyüş yaparken Ankara Üniversitesinin bahçesinde yere düşmüş bu meyveleri görmüş acaba nedir diye merak etmiştim, ne güzel denk geldi öğrenmiş oldum. İnsan kendi için kendisi ilaç yapmalı mı? bilemiyorum öksürüğe zencefil kaynatmaya benzemiyor ciddi sonuçları olabilir, gerçekten bu alanda bilgili olmak lazım.
YanıtlaSilEylül-Ekim aylarında meyveye dönüştüğü için bu ara tanımak için tam zamanı. Döküldükten sonra ağacını tanımak biraz zor tabii. Ankara'da yetişmesine şaşırdım. Ilıman iklim ağacı izlenimi bırakıyor çünkü. Geçen hafta Çanakkale Halk Bahçesi'nde gördüm ben de. Kadınların adını bilmedikleri bir bitkiden ilaç yapmaları çok tehlikeli geldi; ama yanlış bir şey yapmıyorlarmış yine de. Youtube'a ''yalancı portakal'' ya da ''maclura pomifera'' yazıp aratırsan şaşıracaksın. Çünkü yabancılar bile ilaç yapıyor.
SilVay Canına;iyi bir Açılış Yazısı;başlangıcı olmuş.)) Meyve,rengi,boyutu,desenleri;şaşırttı;insanların uzaydan gelen bir yardımmış gibi ona sığınmaları;her daim düşündürüyor beni;içimizde ki büyük arayışın,belki en ilkel ve deneyimsel olanları...Teşekkürler...
YanıtlaSilTeşekkürler:) Siz de epey şaşırdınız değil mi? Yeryüzünde bilmediğimiz daha neler var kim bilir. Hepsini öğrenmeye kalksak ömrümüz yetmez.
SilMeyve rengi ve deseni aslında biz çocukken kardeşimin oyuncukları arasında bir tenis topu vardı, ona kadar çok benziyor ki. Onun sadece çapı biraz daha küçüktü. Düşüncelerinizde çok haklısınız. Bir anlamda 'sığınmak' bunun adı. Ancak bu konuyla ilgili arayışlar bilimsel araştırmalara kadar gitmiş, hatta Maclura Pomifera konulu yüksek lisans tezlerine bile rastladım. Olur ya, birgün biri bu yazıya rastlar da bitkiyle ilgili merakına ya da endişelerine cevap bulur.
Teşekkürler benden. Esenlikle...
Çok ilginç bir meyve daha önce hiç görmedim. Bizim toplumumuz sever bu tip kulaktan duyma tedavi yöntemlerini. İşin güzeli çoğu da doğru çıkar, yine de dikkatli olmakta fayda var.
YanıtlaSilAynen benim düşündüklerimi söylemişsiniz. Kulaktan duymuşlar ve hiç düşünmeden uygulayacaklar diye şaşırdım ve endişelendim. Bu yazıyı yazdıktan sonra araştırmaya devam ettim ve kadınlar haklı çıktılar ya!
Sil