Çanakkale İli, Tevfikiye Köyü’nün batısındaki Hisarlık adı verilen tepede bulunan Troya Antik Kenti'ndeyiz. Uzun yıllar önce ziyaret ettiğim ören yeri ile ilgili zihnimde birkaç yıkık duvar ve kanalizasyon kalıntıları görüntüsünden başka bir şey yok. Antik kentin son çalışmalarla gün ışığına çıkmış halini görmek için fazlaca heyecanlıyım.
Troya Antik Kenti'ni anlatırken kaynak olarak yalnızca ören yerindeki (ve Troya Müzesi'ndeki) bilgi panolarını kullanacağımı belirterek ve en doğrusunun bu olduğunu düşünerek başlıyorum:
İlk yerleşim tarihlerinde Karamenderes ve Dümrek çaylarının döküldüğü bir koy kenarında yer alan Troya’nın denize çok yakın olduğu, zaman içinde Karamenderes'in taşıdığı alüvyonlar nedeniyle denizden uzak bir konumda kaldığı anlaşılmış. Dolayısıyla; savaş ve doğal felaketler sonucu binyıllar boyunca defalarca yıkılıp yeniden kurulan kentin gitgide önemini kaybederek terk edilmesindeki ana neden; ''denizden uzakta kalmak''...
TROYA: BİR DESTANIN KENTİ
MÖ 8. yüzyılın sonlarında, belki de insanlığın tanıdığı en büyük ozan olan Homeros kendinden 500 yıl önce Troya'da yaşanmış bir savaşın destanını kayda geçti ve Antik Çağ ruhunun bir bölümünün temel ilkelerini oluşturdu.
Belki de onsuz ne Troia ne de Akhilleus varolabilirdi!
Antik Çağ'da Homeros'un adıyla yayılan İlyada ve Odysseia efsaneleri 2 bin yıl kadar geriye giden sözel bir geleneğe dayanıyordu. Bu anlatılar antik dünyada çok seviliyor, profesyonel oyuncular ve destancılar tarafından şölenlerde ve törenlerde dile getiriliyordu.
Dinleyiciler bu destanı İlyada olarak biliyordu. Bu şölen ve törenlerin çoğu Batı Anadolu ve Ege Adalarındaki kentlerin yeni yöneticileri tarafından finanse ediliyordu. Troya Efsanesi'nin ''heksametron'' denilen bir hece kalıp geleneği ile ağızdan ağıza aktarılarak Homeros'a kadar geldiği ve ozanın bunlardan hareketle İlyada'yı yarattığı düşünülmektedir.
SAVAŞ: AKHALILAR TROYALILARA KARŞI Troya savaşında Hellen Yarımadası'nın güneyinden gelen Akhalarla, Kuzeybatı Anadolu'da yerleşmiş
olan Troyalılar çarpışırlar. Troya'nın müttefikleri Anadolu'nun 22 farklı bölgesinden Troya ordusuna katılır.
Savaşı tanrılar yönlendirir, herbiri bir taraf tutar. Akhaların kumandanı Agamemnon'un ordusunda Lokrisli Aias,
İthakalı Odysseus, Spartalı Menelous, Phthialı (Teselya) Akhilleus gibi savaşçılar vardır. Athena,
Zeus'un karısı Tanrıça Hera ve Hephaistos Akhaların ordusunu destekler. Hektor'un öncülüğündeki Troyalılara
Dardanoslular, Sestoslular, Abydoslular, Likyalılar, Karyalılar, Trakyalılar ve Frigyalılar eşlik ederler.
Dardanoslu Aeneas, Likyalı Sarpedon ordularının başındadır. Tanrı Apollon, Savaş Tanrısı Ares ve Tanrıça Aphrodite
Troyalıların arkasındadır. Zeus, uzun zaman Troyalıların yenilmesine izin vermez. Ama aradan geçen
on yıl ve Tahta At hilesiyle kente giren Akha askerleri sonu belirler.
Homeros'un yaşadığı dönemde Frigler, Kral Midas tarafından yönetiliyordu. Lidyalılar başkentleri Sardes'ten
Batı Anadolu'yu kontrol ediyor, Hellen yöneticiler Ege kıyısındaki zengin kentlere hükmediyorlardı.
Tamamı İlyada'yı severek dinliyordu.
24 bölüm ve 16.000'den fazla dizeden oluşan İlyada'da, 10. yılındaki Troya Savaşı'nın Akhilleus'un
öfkesiyle başlayan ve Hektor'un ölümüyle sona eren son 51 günü anlatılır. Odysseia ise Troya'nın Tahta At hilesi
ile ele geçirilmesini, sonrasında Odysseus ve Akhalı kahramanların 10 yıl süren geri dönüş maceralarını anlatır.
Troya Efsanesi ile ilgili diğer olayları sonraki ozan ve yazarlardan öğreniyoruz.
Antik Tiyatro. En üst basamaktaki üçlü mermer kısım kral ve kraliçe için ayrılmış.
Özene bezene yapılmış sunaklar...
Heinrich Schliemann'ın ''Priamos Hazinesi''ni bulduğu ve Anadolu'dan kaçırdığı odanın kapısı
('İncir ağacının altındaki oda' diye geçiyor.)
Troya, Antik çağlarda İlyada destanında anlatılanların geçtiği toprakları görmek isteyenlerin ziyaret ettiği bir turizm merkezine dönüşür. MÖ 480'de Pers Kralı Kserkses Troya'dan geçerken Homeros kahramanlarına 1000 sığır kurban etmiş, MÖ 334'te ise Büyük İskender yakınlardaki Akhilleus Anıt Mezarı civarında beraberindekilerle yarışlar düzenlemiştir.
Homeros'un destanları Avrupa kültürünün en eski yazılı edebi metinleridir. Troia Savaşı mitosu ve
bu savaşa katılanların kaderleri İlyada ve Odysseia'nın dizeleriyle günümüze kadar ulaşmıştır.
Antik Dönem'de Troya Savaşı'nı ele alıp işleyen birçok destan vardır. Troya Efsanesi'nin ''heksametron'' denilen bir hece kalıp geleneği ile ağızdan ağıza aktarılarak Homeros'a kadar geldiği ve ozanın bunlardan hareketle İlyada'yı yarattığı düşünülmektedir. Antik kentteki tahta at 1975 yılında Türk sanatçı İzzet Senemoğlu tarafından yapılmıştır.
TROİA'DA NEDEN ÜST ÜSTE BİRÇOK TABAKA VAR?
Hisarlık Höyüğü farklı birçok etmenin bir araya gelmesiyle oluşmuştur:
1-Elverişli konumu nedeniyle burada 3000 yıl boyunca sürekli yerleşilmiştir.
2-Ev duvarlarının yapımı sırasında güneşte kurutulmuş kerpiç kullanılmıştır. Doğu ülkelerinde yaygın olan bu yapı malzemesi Avrupa'da pek bilinmez.
Yeni binaların yapımı sırasında eski evlerdeki kerpiçler bir önem taşımazdı. Bu nedenle bir önceki yerleşimin kalıntıları yenilerine yer açmak için düzeltilir ve böylece yerleşilen alan da giderek yükselirdi. Arkeolog, bu çeşit yerleşmelerde yeni (üst yapı katları) ve eski (alt yapı katları) buluntuları birbirinden ayırt etme şansına sahip olmaktadır. Hisarlık tepesinin 7 yerleşme katı (Troia I - Troia VII), 41 yapı evresinden oluşmuştur. Bu tabakaların üstünde ise Yunan (Troia VIII) ve Roma Dönemi (Troia IX) kalıntıları yer alır.
Böylece 15 metre yüksekliğinde topraktan bir tepe meydana gelmiştir.
Tuğla, kerpiç ya da duvar taşlarını, hiçbir şekilde harç kullanmadan, öylece dizerek duvar oluşturmuşlar.
Aşağıdaki sol karede, binaların duvar taşlarının deprem tehlikesi karşısında hemen yıkılmayıp
birbirine tutunması amacıyla köşeleme yöntemi geliştirip duvarı nasıl dizayn ettiklerine bakar mısınız? 😲👏👏
TROYA'YA ZENGİNLİĞİ RÜZGÂR GETİRDİ
Tunç Çağı'nda deniz ticareti tek ve dikdörtgen yelkenli gemilerle yapılıyordu. Bu gemilerin derin omurgaları bulunmadığından, rüzgâra karşı manevra kabiliyeti azdı ve Ege'den Çanakkale Boğazı'na girebilmek
için mayıs-eylül arası güneybatıdan rüzgârın uygun estiği zamanları beklerlerdi.
Onların, Çanakkale Boğazı önündeki bu zorunlu bekleyişi esnasında Troya bu gemilere kılavuzluk
hizmeti ve gıda sağlıyor, karşılığında da geçiş vergisi alıyordu. Bu uygulama yüzyıllarca devam edecekti.
Troyalılar aynı zamanda ticaretle gelen hammaddeden ürünler üretip takas ediyorlardı.
Ticarette mühür, ağırlık ve benzeri objeler kullanılıyordu.
Genellikle toprağın altına gömdükleri buzdolabı görevi yapan küpler.
Tahıl öğütmekte kullanılan taşlar, dibekler. Zeytinyağı çıkarmakta kullanılan taş sistem.
Çanakkale-Tübingen Troia Vakıfları Anı Taşı
Athena Tapınağı
SON DÖNEM KAZILARI
Troya ve çevresi; tarihi, arkeolojik ve doğal değerleriyle 1996'da Milli Park ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
Troya'nın üstün evrensel değeri 1998'de UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alınmasıyla bir kez daha tanınmıştır.
2013 yılından itibaren Troya kazıları Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Rüstem Aslan tarafından sürdürülmektedir. Son dönem çalışmaları Son Tunç Çağı sur duvarının hemen dışındaki mimari arkeolojik verileri yeni kazılarla detaylandırmayı ve önceki arkeologların yayınlamadığı noktaları hedefler. Ayrıca bu yeni dönemde, ziyaretçi profili de göz önüne alınarak Troya Ören Yeri ile Troya Müzesi arasındaki ilişkiyi,
bilimsel anlamda güçlendirmek amacıyla çalışmalar yürütülmektedir.
Not: Fotoğrafların tamamı Troya Antik Kenti'nde ve Troya Müzesi'nde, tarafımdan çekilmiştir.
Troya Antik Kenti'ni anlatırken kaynak olarak yalnızca ören yerindeki (ve Troya Müzesi'ndeki) bilgi panolarını kullanacağımı belirterek ve en doğrusunun bu olduğunu düşünerek başlıyorum:
İlk yerleşim tarihlerinde Karamenderes ve Dümrek çaylarının döküldüğü bir koy kenarında yer alan Troya’nın denize çok yakın olduğu, zaman içinde Karamenderes'in taşıdığı alüvyonlar nedeniyle denizden uzak bir konumda kaldığı anlaşılmış. Dolayısıyla; savaş ve doğal felaketler sonucu binyıllar boyunca defalarca yıkılıp yeniden kurulan kentin gitgide önemini kaybederek terk edilmesindeki ana neden; ''denizden uzakta kalmak''...
TROYA: BİR DESTANIN KENTİ
MÖ 8. yüzyılın sonlarında, belki de insanlığın tanıdığı en büyük ozan olan Homeros kendinden 500 yıl önce Troya'da yaşanmış bir savaşın destanını kayda geçti ve Antik Çağ ruhunun bir bölümünün temel ilkelerini oluşturdu.
Belki de onsuz ne Troia ne de Akhilleus varolabilirdi!
Antik Çağ'da Homeros'un adıyla yayılan İlyada ve Odysseia efsaneleri 2 bin yıl kadar geriye giden sözel bir geleneğe dayanıyordu. Bu anlatılar antik dünyada çok seviliyor, profesyonel oyuncular ve destancılar tarafından şölenlerde ve törenlerde dile getiriliyordu.
Dinleyiciler bu destanı İlyada olarak biliyordu. Bu şölen ve törenlerin çoğu Batı Anadolu ve Ege Adalarındaki kentlerin yeni yöneticileri tarafından finanse ediliyordu. Troya Efsanesi'nin ''heksametron'' denilen bir hece kalıp geleneği ile ağızdan ağıza aktarılarak Homeros'a kadar geldiği ve ozanın bunlardan hareketle İlyada'yı yarattığı düşünülmektedir.
olan Troyalılar çarpışırlar. Troya'nın müttefikleri Anadolu'nun 22 farklı bölgesinden Troya ordusuna katılır.
Savaşı tanrılar yönlendirir, herbiri bir taraf tutar. Akhaların kumandanı Agamemnon'un ordusunda Lokrisli Aias,
İthakalı Odysseus, Spartalı Menelous, Phthialı (Teselya) Akhilleus gibi savaşçılar vardır. Athena,
Zeus'un karısı Tanrıça Hera ve Hephaistos Akhaların ordusunu destekler. Hektor'un öncülüğündeki Troyalılara
Dardanoslular, Sestoslular, Abydoslular, Likyalılar, Karyalılar, Trakyalılar ve Frigyalılar eşlik ederler.
Dardanoslu Aeneas, Likyalı Sarpedon ordularının başındadır. Tanrı Apollon, Savaş Tanrısı Ares ve Tanrıça Aphrodite
Troyalıların arkasındadır. Zeus, uzun zaman Troyalıların yenilmesine izin vermez. Ama aradan geçen
on yıl ve Tahta At hilesiyle kente giren Akha askerleri sonu belirler.
Batı Anadolu'yu kontrol ediyor, Hellen yöneticiler Ege kıyısındaki zengin kentlere hükmediyorlardı.
Tamamı İlyada'yı severek dinliyordu.
öfkesiyle başlayan ve Hektor'un ölümüyle sona eren son 51 günü anlatılır. Odysseia ise Troya'nın Tahta At hilesi
ile ele geçirilmesini, sonrasında Odysseus ve Akhalı kahramanların 10 yıl süren geri dönüş maceralarını anlatır.
Troya Efsanesi ile ilgili diğer olayları sonraki ozan ve yazarlardan öğreniyoruz.
('İncir ağacının altındaki oda' diye geçiyor.)
Homeros'un destanları Avrupa kültürünün en eski yazılı edebi metinleridir. Troia Savaşı mitosu ve
bu savaşa katılanların kaderleri İlyada ve Odysseia'nın dizeleriyle günümüze kadar ulaşmıştır.
Antik Dönem'de Troya Savaşı'nı ele alıp işleyen birçok destan vardır. Troya Efsanesi'nin ''heksametron'' denilen bir hece kalıp geleneği ile ağızdan ağıza aktarılarak Homeros'a kadar geldiği ve ozanın bunlardan hareketle İlyada'yı yarattığı düşünülmektedir. Antik kentteki tahta at 1975 yılında Türk sanatçı İzzet Senemoğlu tarafından yapılmıştır.
Hisarlık Höyüğü farklı birçok etmenin bir araya gelmesiyle oluşmuştur:
1-Elverişli konumu nedeniyle burada 3000 yıl boyunca sürekli yerleşilmiştir.
2-Ev duvarlarının yapımı sırasında güneşte kurutulmuş kerpiç kullanılmıştır. Doğu ülkelerinde yaygın olan bu yapı malzemesi Avrupa'da pek bilinmez.
Yeni binaların yapımı sırasında eski evlerdeki kerpiçler bir önem taşımazdı. Bu nedenle bir önceki yerleşimin kalıntıları yenilerine yer açmak için düzeltilir ve böylece yerleşilen alan da giderek yükselirdi. Arkeolog, bu çeşit yerleşmelerde yeni (üst yapı katları) ve eski (alt yapı katları) buluntuları birbirinden ayırt etme şansına sahip olmaktadır. Hisarlık tepesinin 7 yerleşme katı (Troia I - Troia VII), 41 yapı evresinden oluşmuştur. Bu tabakaların üstünde ise Yunan (Troia VIII) ve Roma Dönemi (Troia IX) kalıntıları yer alır.
birbirine tutunması amacıyla köşeleme yöntemi geliştirip duvarı nasıl dizayn ettiklerine bakar mısınız? 😲👏👏
Tunç Çağı'nda deniz ticareti tek ve dikdörtgen yelkenli gemilerle yapılıyordu. Bu gemilerin derin omurgaları bulunmadığından, rüzgâra karşı manevra kabiliyeti azdı ve Ege'den Çanakkale Boğazı'na girebilmek
için mayıs-eylül arası güneybatıdan rüzgârın uygun estiği zamanları beklerlerdi.
Onların, Çanakkale Boğazı önündeki bu zorunlu bekleyişi esnasında Troya bu gemilere kılavuzluk
hizmeti ve gıda sağlıyor, karşılığında da geçiş vergisi alıyordu. Bu uygulama yüzyıllarca devam edecekti.
Troyalılar aynı zamanda ticaretle gelen hammaddeden ürünler üretip takas ediyorlardı.
Ticarette mühür, ağırlık ve benzeri objeler kullanılıyordu.
Troya ve çevresi; tarihi, arkeolojik ve doğal değerleriyle 1996'da Milli Park ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
Troya'nın üstün evrensel değeri 1998'de UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alınmasıyla bir kez daha tanınmıştır.
2013 yılından itibaren Troya kazıları Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Rüstem Aslan tarafından sürdürülmektedir. Son dönem çalışmaları Son Tunç Çağı sur duvarının hemen dışındaki mimari arkeolojik verileri yeni kazılarla detaylandırmayı ve önceki arkeologların yayınlamadığı noktaları hedefler. Ayrıca bu yeni dönemde, ziyaretçi profili de göz önüne alınarak Troya Ören Yeri ile Troya Müzesi arasındaki ilişkiyi,
bilimsel anlamda güçlendirmek amacıyla çalışmalar yürütülmektedir.
Not: Fotoğrafların tamamı Troya Antik Kenti'nde ve Troya Müzesi'nde, tarafımdan çekilmiştir.