Geçen hafta hava öyle soğuk, öyle soğuktu ki, kar yağsa, her taraf buz tutsa herhalde bundan daha soğuk olamazdı. Özellikle akşam saatlerinde yoğunlaşan, insanın içini titretip ellerini, yüzünü yakan o delici ayazda herkes bir an önce sıcacık evine ulaşmak için hızlı adımlarla koşuşturuyordu.
İşte o ayazda kimileri de, üst üste giydiği eskimiş birkaç kabanla soğuğa direnmeye çalışan, elleri morarmış bu anne gibi ekmek derdindeydi.
İkindi ile akşam saatleri arasında köşe başında açtığı tezgâhında marul, maydanoz, tere, roka satıyordu kadın. Pırasa, ıspanak, pazı gibi yeşil sebzeler de...
Vakitsizlikten olsa gerek, kendi bahçesinde, doğal gübreyle yetiştirdiği ve çuvalların içine doldurup getirdiği ürünlerini, mesela maydanoz ve tereleri, tezgâhın başında demet haline getiriyordu. Müşterilerle sohbet etmeyi seven, güleryüzlü bir kadındı. O küçücük tezgâhla, iş çıkışı evine giden insanlara akşam yemeğini tazecik, yemyeşil, mis gibi bir salatayla şenlendirmeleri için bulunmaz bir fırsat sunuyordu.
Geçen gün, akşam üzeri, her zamanki yerinde değildi kadın. İlk kez karşı sokağın ilerisinde, uç kısmında görüyordum onu. Taburesine de oturmamıştı yine ilk kez. Dikildiği yerde sanki diken üzerindeydi. Bir şeyler olmuştu mutlaka. Yanına gittiğimde durduğu yerin çok rüzgârlı olduğunu farkettim öncelikle. Ve uyardım. ''Ama burası çok esiyor. Şu karşıdaki otobüs durağının yan tarafına geçersen siper olur. Bu şekilde hastalanırsın,'' dedim.
Aldığım cevaba bakar mısınız:
''Manav beni istemiyor. 'Bir daha benim bulunduğum caddede görmeyeceğim seni!' deyip kovaladı.''
Allah cezanı versin vicdansız manav senin. O kadının eti budu ne? Sattığı ürünleri toplasan kaç kilo eder? Hiç mi vicdanın sızlamadı utanmaz seni! 50 metre mesafe var ya da yok, az ileride iki market ve ikisinin de manav reyonları var. Gözün yiyorsa git onları uyarsana. Bu kadından ne istedin? Gücün sadece ona mı yetti akıl yoksunu seni!
Not: Kadının fotoğraftan haberi var. Hatta ''Manavı şikayet mi edeceksin?'' dedi garibim. Gerekirse ederim tabii. Ara sıra ondan da bir şeyler alıyordum, artık almayacağım. Şimdilik sadece bunu yapabiliyorum. Şimdilik...
İşte o ayazda kimileri de, üst üste giydiği eskimiş birkaç kabanla soğuğa direnmeye çalışan, elleri morarmış bu anne gibi ekmek derdindeydi.
İkindi ile akşam saatleri arasında köşe başında açtığı tezgâhında marul, maydanoz, tere, roka satıyordu kadın. Pırasa, ıspanak, pazı gibi yeşil sebzeler de...
Vakitsizlikten olsa gerek, kendi bahçesinde, doğal gübreyle yetiştirdiği ve çuvalların içine doldurup getirdiği ürünlerini, mesela maydanoz ve tereleri, tezgâhın başında demet haline getiriyordu. Müşterilerle sohbet etmeyi seven, güleryüzlü bir kadındı. O küçücük tezgâhla, iş çıkışı evine giden insanlara akşam yemeğini tazecik, yemyeşil, mis gibi bir salatayla şenlendirmeleri için bulunmaz bir fırsat sunuyordu.
Geçen gün, akşam üzeri, her zamanki yerinde değildi kadın. İlk kez karşı sokağın ilerisinde, uç kısmında görüyordum onu. Taburesine de oturmamıştı yine ilk kez. Dikildiği yerde sanki diken üzerindeydi. Bir şeyler olmuştu mutlaka. Yanına gittiğimde durduğu yerin çok rüzgârlı olduğunu farkettim öncelikle. Ve uyardım. ''Ama burası çok esiyor. Şu karşıdaki otobüs durağının yan tarafına geçersen siper olur. Bu şekilde hastalanırsın,'' dedim.
Aldığım cevaba bakar mısınız:
''Manav beni istemiyor. 'Bir daha benim bulunduğum caddede görmeyeceğim seni!' deyip kovaladı.''
Allah cezanı versin vicdansız manav senin. O kadının eti budu ne? Sattığı ürünleri toplasan kaç kilo eder? Hiç mi vicdanın sızlamadı utanmaz seni! 50 metre mesafe var ya da yok, az ileride iki market ve ikisinin de manav reyonları var. Gözün yiyorsa git onları uyarsana. Bu kadından ne istedin? Gücün sadece ona mı yetti akıl yoksunu seni!
Not: Kadının fotoğraftan haberi var. Hatta ''Manavı şikayet mi edeceksin?'' dedi garibim. Gerekirse ederim tabii. Ara sıra ondan da bir şeyler alıyordum, artık almayacağım. Şimdilik sadece bunu yapabiliyorum. Şimdilik...