17/07/2021

Pandemi Günlerinde Muayene!

Bayrama birkaç gün kala herkes gibi temizlik ve alışveriş ağırlıklı günlerden geçerken sıcaklarla cebelleşiyoruz bir taraftan. Çık dışarıya çıkabilirsen. Çıktığında zaten hayretler içinde kalmadan eve dönebilen var mı? Eski normale çoktan dönmüşüz de bizim mi haberimiz yok? Sanırsınız pandeminin kökü kazınmış...

Bloga yazma rutinimi bozmama kararım var. O nedenle; bir mola anında iki satır olsun yazıp gündemi aktarayım istedim. Bu hafta Sağlık Ocağına ilaç yazdırmaya gitmem gerekiyordu. Aile hekimim izinliymiş. Başka bir doktora aktarıldım o yüzden. Neyse sıram gelip içeri girdiğimde orta yaş üzeri doktor bey ''Buyrun'' dedi. Ben de kapı girişinden ileriye birkaç adım yürüyerek oturduğu masaya en fazla 1 metre kadar yaklaşıp tam derdimi anlatacağım ki doktor beyden ''Lütfen çok yaklaşmayın, lütfen!'' diye sert bir uyarı geldi. Zaten çok yaklaşmamıştım ki. Sanırsınız masasının önünde boş duran iki koltuğu aşıp masaya yapıştım.

''Yaklaşmadım ki zaten!'' dedim ve haklı olarak sinirlendim tabii. Aklıma hemen pandeminin ilk aylarında parmağımdaki bir sorun nedeniyle gitmek zorunda kaldığım ortopedist geldi. Aşırı derecede korkarak ve çift maske takarak gittiğim hastane ortamında sıram gelip odasına girdiğimde bir de baktım ki doktor beyde maske falan yok. Üstelik bırakın ''Yaklaşmayın!'' diye uyarmayı, yerinden kalkıp yanıma gelerek parmağımı eliyle bizzat kontrol etmiş ve ''Bir şey yok, ama biz yine de bir röntgen alalım,'' deyip röntgen odasına göndermişti beni.

Ne diyordum? Geçici aile dokturumun gereksiz uyarısına sinirlendiğimde kalmıştım. Bir de baktım ki kendisine 1,5 yıl önceki ortopedistimi anlatmaya başlamışım bile.  ''Yaklaşmadım ki zaten!'' şeklindeki sert cümlemden yeteri kadar etkilenmiş olan adam üstüne bir de ortopedist hikâyemi dinleyince iyice çark etti: ''Hanımefendi, her gün buraya kimler gelip burnuma kadar dayanıyor bilseniz!'' He canım he. Ben de aynen öyle yapacaktım zaten. Bu nedir yahu? O yaşa gelmişsin, karşındakinin duruşundan, tavırlarından halen anlayamıyor musun nasıl biri olduğunu? Üstelik maskem de var. Daha ne yapayım söylee?? Neyse işim bitip odadan çıktıktan sonra sıradaki kadını ''Doktor beye doğru çok yaklaşmayın sakın, kızıyor!'' diye bilgilendirmek istedim. Demez mi ki ''Zaten masanın önünde şerit gerili.''  ''Hangi masanın yaa?'' ''Masanın önündeki iki koltukta gerili şeriti görmediniz mi?'' ''Yooooo???!!!''  

Adam masasının önündeki boş koltukları güvenlik şeridi bağlama yeri olarak kullanmış anlayacağınız. Ve her ne olduysa bilinmez, artık bağlamaz olmuş. Keşke bağlamaya devam etseydi de içeri girenlerden bu kadar korkup azarlar nitelikte uyarmasaydı.

Bu da böyle pandemi günlerinde yaşanan ikilemlerden biriydi ve anı olarak kaldı efendim. ''Güler misin ağlar mısın?'' türünden. Ben mi? Hatırladıkça güldüğümü itiraf etmeliyim:))

Yazıya girişte, dün fotoğrafladığım Adalet Meydanı'nda bulunan ve Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in elinden çıkmış olan ''Adalet Tanrıçası Themis Heykeli''ni kullandım. Themis'in bu duruşu; kadın ile bağımsızlık, kılıç ile doğruluk ve güç, göz bağı ile tarafsızlık, terazi ile de denge, eşitlik ve adil yargılanmayı betimliyor. 


 Ana yapısı tuğlalardan oluşan heykelde 6 adet sütun ile güneş betimleniyor. Tema ise ''din, dil, ırk, cinsiyet, düşünce'' ayrımı olmaksızın tüm insanların birlik ve beraberlik içinde adaleti yüceltebileceği. Ne ulvi bir düşünce. Umarım birgün gerçek olur. Tuğlaların her birinde ülkemizin Nasuh Mahruki, Bedri Baykam benzeri tanıdık isimleri yazıyor. Aralarda ise her dilden ''ADALET'' sözcüğü...

Bayram üzeri pazara uğramak gibi bir hata yaptım maalesef. Maske olsa da mesafe denen şey kalmamış, herkes birbirine yapışmıştı.

Örgü çanta modeli arayanlar için bu da burada dursun o vakit:)

Öğrencilerin bir araya gelip hasret giderdikleri evlerden memleketlerine dönüş zamanı artık. Bu vesileyle hatırladığım ve çok sevdiğim bu fotoğrafı 2016 Eylül'de Eskişehir Terminali'nde çekmiştim:)

Nar çiçeği ve nar mevsimi aynı zamanda. Çiçeğin güzelliği ve rengi inanılmaz. ''Nar çiçeği'' diye bir renk var zaten, tam da bu renk.  

Çanakkale Seramik Müzesi'ne kapsamlı bir ziyaret gerçekleştirdim bu arada. Onu da bir sonraki yazı için sıraya almış olayım.  

Kalın sağlıcakla...