pandemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pandemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13/03/2022

Oradan, Buradan Pazar Muhabbeti

Bilinçli birer insanmış gibi oyun oynayan şu üç küçük kedinin fotoğrafı bugüne kadar çektiklerim arasında en beğendiğim ilk üçe girer, net. O derece hoşuma gidiyor. Birlik, beraberlik ve kardeşlik duyguları içinde nasıl vakit geçirdiklerine bir bakar mısınız? Buldukları bir gazoz kapağını hır gür çıkarmadan, birbirlerine pati atmadan sıra ile oynuyorlar. Nasıl da ders alınası...

Fotoğraf olmasa anlattıklarım inanılacak gibi değil, öyle değil mi? Ama öyle... 

Madem dünyaya geldik, kardeşçe yaşamak neden bu kadar zor? Tüm canlılara, hepimize yeter bu gezegen. Ama olmuyor işte. İlla bir bozguncu çıkıyor ve birtakım hırsları uğruna ortalığı darmadağın ediyor. Dünyayı ele geçirmek isteyen bir virüsten bilim ve aşılar yardımıyla yeni yeni kurtulmaya başlamışken, akıl almaz biçimde savaş histerisine tutulmuş ve 3. Dünya Savaşı'na soyunmuş diktatör ruhların savaşından kim kurtaracak bizi? 

30/12/2021

Mutlu Yıllar

Geçen yıl yeni yıla saatler kala yazdıklarıma bir göz attım az önce. Pandemi nedeniyle yaşam biçimlerimizde keskin değişiklikler olduğundan, artık kimsenin kimseden farkı ve ayrıcalığı kalmadığından, nefes alabilmek için güç, para ve güzellik gibi kavramların işe yaramadığından bahsetmiş, bütün bir yılın karantina dönemiyle geçtiğinden dem vurmuşum.

''Hızına yetişemiyorum'' diye yakındığımız o hayat birdenbire durmuş, turist akınına uğrayan gözde ülkeler bomboş kalan meydanlarıyla birer hayalet şehre dönüşmüş, sevdiklerimize yapabileceğimiz en büyük kötülük onlara sarılmak olmuştu. Hapsolmak zorunda kaldığımız evlerden hayata kesinlikle çok farklı açılardan bakıyorduk. Asıl lüksün parayla pulla hiç alâkası olmadığını öğrenmiştik en sonunda. 

Aşılar geçen yıl tam bu zamanlarda yeni yeni devreye girmiş. Maske, mesafe, hijyen gayreti içindeymişiz. ''Sağlıkla yaşayabileceğimiz o günlere çok az kaldı,'' diye umut dolu bir cümle kurmuş, 2021'in bu anlamda tarihe geçeceğini söylemişim. Bence umutlar gerçek oldu. Aşılar sayesinde o korkunç virüs ölümcül olmaktan çıktı artık. Devasa bir kabustan uyandık sanki. Ne tuhaf! Dönüp baktığımda o günlerin içinden hiç geçmemişim gibi...

04/12/2021

Pandemi, Takipten Çıkma, Kapadokya

Dün yazdan kalma bir gün vardı. Öğleden sonra kendimi dışarıya atıp çarşı pazar dolandım epeyce. İyi ki öyle yapmışım. Bugün sabahın ilk saatlerinde başlayan kuvvetli bir sağanak var dışarıda. 

Gökyüzü griye dönüştüğünde insanın içini kasvet bürüyor. Böyle bir ortamda klasik müzik eşliğinde kitap okumak en güzel çarelerden biridir benim için. 

Ancak ben öncelikle blogun başına geçip  bir hafta sonu yazısı yazmak, gündeme dair söylemek istediklerimi dün çektiğim fotoğraflar eşliğinde not düşmek istiyorum. 

Koranavirüs salgını ve pandemi ne durumda? Sabah uyandığımda gündeme göz atarken Twitter'da üzerinde TT çalışması yapılmış #PfizerHesapVer diye bir etiketle karşılaştım. Anlaşılan aşı karşıtı korona işbirlikçileri Omicron adı verilen yeni varyantın ortaya çıkışından fazlasıyla mutlu olmuşlardı. Çünkü ''Bakın bu varyant aşıya karşı dayanaklı. Gördünüz mü, biz haklı çıktık'' türünde bir gaflet içine düşmüşler. Bunların taşıdıkları beynin içeriğinde ne var ya da beyin taşıyorlar mı ondan bile emin değilim artık.

28/11/2021

Pandemide Ruhsal Sıkıntılar, Hobiler

Pandemi başladığında, daha ilk haftalarda aklıma yerleştirdiğim bir şey vardı. Çin'deki karantina sürecinde insanların ruhsal sıkıntılarla mücadele ettiği tespit edilmişti.

Doktorlar sürekli aynı konuya yoğunlaşıp sıkıntıya ya da depresyona girmemek için beynimizi olabildiğince aktif tutmamız, kapasitesini artırmamız gerektiğini söylüyordu. Bunu sağlamak için de okumak veya bulmaca çözmek gibi düzenli zihin egzersizlerine, değişik hobiler edinmeye ihtiyacımız vardı. 

Fiziksel sağlığımız ruh sağlığımız ile direkt bağlantılı olduğundan evde yoga, yakın çevrede yürüyüş yapmak benzeri fiziksel aktiviteler olmazsa olmazlardandı. Zihinsel olarak aktif kalabilmenin en ideal yolu ise daha önce hiç denemediğimiz ya da yapmaya fırsat bulamadığımız düşünsel hobiler idi. 
Örneğin; yeni bir yabancı dil öğrenmek, yeni bir enstrüman çalmak, bisiklet sürmeyi öğrenmek, tarihsel kitapların içinde kaybolmak, felsefenin olağanüstü kapılarını ardına kadar açmak ya da mandala çizmek. Yahut benim bu ara yaptığım gibi TV karşısında oturulan zamanlarda örgü örmek...

18/10/2021

Pandemiden, Aşıdan, Oradan, Buradan

Sonbahar serin serin devam ederken ve ''Dördüncü pik önceki piklere kıyasla vaka sayısı olarak daha düşük. Düzlüğe çıkmamıza az kaldı'' diye sevinmekte iken acele ettik galiba. Umutsuzluk olarak anlaşılmasın sakın. Hayır asla. Ancak, şahsen ben süreç uzayacak diye fazlasıyla gerildiğimi, sabrımın sınırlarının zorlandığını hissetmeye başladım artık. 

Sebep mi? Yanlış bilgi ve çoklu komplo teorileri yoluyla aşıyla ilgili tereddütü olanları kışkırtanlar. Her şeyin sebebi onlar. 

Yapılan araştırmalarda sosyal medyada aktif olan bu hesapların görünürlük ve etkileşimleri her geçen gün artmış. 

Yanlış olduğu kanıtlanmış bilgiyi organize biçimde ve kasten yaydıkları, toplum sağlığını ölümcül biçimde tehlikeye soktukları için bu türden gruplara cezai yaptırımda bulunulması en acil ihtiyacımız bence. Üstelik yalnızca aşı da değil dertleri. MERCK Big Pharma şirketinin Covid-19 için geliştirdiği ve yakında onay alıp uygulamaya girmesi beklenen Molnupiravir adlı ilaç için de karşıt propagandalar gelmeye başladı. Yeter artık gerçekten. 

Pandemiyle yakından ilgili proflar aldıkları mesaj ya da yorumlar doğrultusunda insanları ikiye ayırıyorlar: Sanki pandemi hiç bitmeyecekmiş gibi sürekli korku içinde yaşayanlar ve zerre kadar umursamayanlar. Tam aşılı ve sağlıklı bir kişinin covid'ten ölüm riski sıfır bir kere. Korku, paranoya ve karamsarlık içinde yaşamak sağlık için çok daha zararlı. Doktorlar sürekli bunları söylüyor.
2 doz Biontech olduğu halde domates, salatalık hatta kuru soğanı bile halen sabunla yıkadığını, kimseyle görüşmediğini söyleyen, yine aşıları tam olduğu halde, çevresindeki genç ölümler yüzünden saçlarının birdenbire beyazladığını, aşırı korku yaşadığını doktorlara anlatıp durumuna çare arayanlar var. ''Korkmayın, tedirgin olmayın,'' diyor doktorlar sürekli. ''Artık aşılı genç ölüm yok. Aspirinden ölüm riski bile çok daha fazla.''

22/09/2021

Ekinoks, Sonbaharla Gelenler, Aşı

Bugün Google'ın Doodle tasarımında "Sonbahar 2021" etiketli hoş bir görsel var. Bu etiket 21 Mart ve 23 Eylül olmak üzere yılda iki kez gerçekleşen ekinoksu temsilen. 

Gündüz ve gece eşit uzunlukta bugün. Eylül, ekim, kasıma rastlayan ve kuzey yarım kürede olduğumuz için bizi ilgilendiren sonbahar ekinoksu başlıyor. Güney yarım küredeki ise, mart, nisan ve mayıs aylarına rastlayan ilkbahar ekinoksu. Güney yarım kürede gündüzler, gecelerden uzun olmaya başlarken, kuzey yarım kürede tersi oluyor. 23 Eylül güney yarım kürede ilkbahar, kuzey yarım kürede sonbahar başlangıcı olarak kabul ediliyor. 

Bu döngüden bahsederken her zamanki gibi karıştırma korkusu yaşayan ben, dedim ki kendime: ''Ay'ın evrelerini, Güneş'i ve günbatımlarını izliyoruz ya hani. Peki ya milyonlarca yıldır hiçbir şekilde değişmeden, karıştırmadan bu döngünün içinde olan ve üzerinde de birer toz zerresi halinde bizi taşıyan Dünyamız? Onu neden hiç düşünmez, biraz olsun ürpermez, neden hep hırpalar dururuz? Hepimiz misafiriz bu dünyada ve her birimize yetecek kadar yer varken, paylaşamadığımız nedir?''
Neyse efendim, ekinoks idi konu. Ne diyoruz o halde? 
Güle güle yaz! Merhaba sonbahar! Merhaba uzun geceler:)

17/08/2021

Oradan, Buradan, Aşıdan, Sokaklardan

Hiç ara vermeden değişik versiyonlarla iç daraltmaya devam eden gündemden bir müddet uzak kalma ihtiyacım var.

Son dönem çektiğim farklı karelerle anı olarak bloga not düşme anlamındaki ve ''oradan-buradan-şuradan'' etiketli kısa yazılara devam o halde...

Efendim, dün akşam üzeri 15 gün kadar uzak kaldığım ve oldukça kalabalıklaşmış olan şehrin kordonunda seyran ederken yerli-yabancı hayli turist kafilesi vardı. 

Aşıları tamamlanmış, açık havada bile maske - mesafe kuralını asla bozmamış biri olarak kenardan kenardan yürüyüp denizin kokusunu içime çekerken, çok özlediğimi farkettiğim bu şehrin marina kısmından bir fotoğrafını almak istedim. Bir de baktım kadrajda bir turist! Saç modeli de o kadar ilginç ki. 
Gülümseyerek ve saniyeler içinde şöyle düşündüm: Demek ki kısmeti bu fotoğrafta yer almak. Bana da kamerayı hiç oynatmadan deklanşöre basmak düşer. Sonuçtan çok memnun kaldım açıkçası:)

13/08/2021

Pandemide Bozcaada

Uzunca bir aradan sonra Bozcaada tıpkı eski günlerde olduğu gibi misliyle ziyaretçi ağırlıyor. Hatta bir ara ''Artık gelmeyin!'' diye duyuru bile yapıldı. Fakat ne çare ki insanlar pandeminin verdiği sıkıntı dahilinde ada havası almayı fena halde özlemiş.

Çınaraltı Kafe bir kıstas bana göre ve günün değişik saatlerinde eskisinden daha kalabalık. Peki, en sondaki görselde Ayazma Plajı'ndaki yoğunluğa bakar mısınız? Yoksa ''başka denizlere kıyasla nispeten soğuk olan'' adanın serin suları bu sıcaklarda ilaç gibi mi geliyor?  Genelde pandemi ağırlıklı pek çok neden var tabii. Maalesef aşıya ve Covid-19'a inanmayanlar da var. 

Uzunca bir süre tatil-alışveriş imkânı bulamamış olan insanlar oluk oluk para harcıyor bu arada:) O halde  fotoğraf ağırlıklı bu yazı, çehresi epeyce değişmiş olan (ya da bize öyle gelen) Bozcaada'yı özleyenler için...  

17/07/2021

Pandemi Günlerinde Muayene!

Bayrama birkaç gün kala herkes gibi temizlik ve alışveriş ağırlıklı günlerden geçerken sıcaklarla cebelleşiyoruz bir taraftan. Çık dışarıya çıkabilirsen. Çıktığında zaten hayretler içinde kalmadan eve dönebilen var mı? Eski normale çoktan dönmüşüz de bizim mi haberimiz yok? Sanırsınız pandeminin kökü kazınmış...

Bloga yazma rutinimi bozmama kararım var. O nedenle; bir mola anında iki satır olsun yazıp gündemi aktarayım istedim. Bu hafta Sağlık Ocağına ilaç yazdırmaya gitmem gerekiyordu. Aile hekimim izinliymiş. Başka bir doktora aktarıldım o yüzden. Neyse sıram gelip içeri girdiğimde orta yaş üzeri doktor bey ''Buyrun'' dedi. Ben de kapı girişinden ileriye birkaç adım yürüyerek oturduğu masaya en fazla 1 metre kadar yaklaşıp tam derdimi anlatacağım ki doktor beyden ''Lütfen çok yaklaşmayın, lütfen!'' diye sert bir uyarı geldi. Zaten çok yaklaşmamıştım ki. Sanırsınız masasının önünde boş duran iki koltuğu aşıp masaya yapıştım.

''Yaklaşmadım ki zaten!'' dedim ve haklı olarak sinirlendim tabii. Aklıma hemen pandeminin ilk aylarında parmağımdaki bir sorun nedeniyle gitmek zorunda kaldığım ortopedist geldi. Aşırı derecede korkarak ve çift maske takarak gittiğim hastane ortamında sıram gelip odasına girdiğimde bir de baktım ki doktor beyde maske falan yok. Üstelik bırakın ''Yaklaşmayın!'' diye uyarmayı, yerinden kalkıp yanıma gelerek parmağımı eliyle bizzat kontrol etmiş ve ''Bir şey yok, ama biz yine de bir röntgen alalım,'' deyip röntgen odasına göndermişti beni.

09/05/2021

Pandemide Giyim, Moda, Alışveriş

Pandemiyle birlikte yalnızca market alışverişlerimiz değil, giyim alışverişi alışkanlıklarımız da değişti ister istemez. 

Modayı takip etmek şöyle dursun, dışarıda giymek üzere normal kıyafet ihtiyacı bile duymaz olduk. Sahi moda neydi? Tam bir gereksizlik mi? İnsan kendine yakışanı, rahat edeceği kıyafetleri giymeliydi. 

Misal, dört gün sonra bayram. Nerede o eskisi gibi çoluk çocuk bayramlık giysi alışverişi planlamalar, düğün sezonu başlıyor diye hangi düğünde ne giyileceği kararsızlığı yaşamalar? 

Normal şartlar altında, günün büyük bölümünü dışarıda geçiren çalışanlar eve gelir gelmez üzerini değiştirip pijama ya da eşofman giyerlerdi. Günün tamamını evde geçirenlerin sayısına karantina nedeniyle öğrenciler ve evden çalışanlar da dahil olunca eşofmana talep arttı tabii. Dünyanın dört tarafına hizmet veren on-line alışveriş sitesi Net-a-porter’ın raporuna göre pandemi nedeniyle eşofman satışlarında %40 artış olmuş. Bu artışa indirime girmemiş ürünlerin satışı da dahil. 

Ancak, uzmanlar diyor ki; evden çalışıyorsanız bile giysilerinize dikkat etmek verimliliği artıran bir etmen. 

Benim durumum da farklı değil. Evdeki tercihim eşofman. Havalar ısındığından beri ise tişört-tayt ikilisi. Sizi bilmem ama kışın tenhalardan yürüyüşe ya da alışverişe çıktığımda kıyafetim hep aynıydı benim. Şapkam, atkım, kabanım, kot pantalon ve botlarım hiç değişmedi. İşim yokmuş gibi her seferinde değişik mi giyinecektim? Zaten eve gelir gelmez çıkarıp balkonda havalandırmak zorunda hissederken hangi biriyle uğraşacaktım? Havalar ısınınca bir süre önce rüzgârlıklı kombinim devreye girmişti. Tam kapanmadan sonra da bakacağız artık. Her dışarıya çıkışımda yine hep aynı kıyafetleri giyeceğim ama. Ara ara yıkamak koşuluyla hepsi aynı olacak. Bu bir tercih mi yoksa bir gereklilik mi adını siz koyun artık.

05/05/2021

Tam Kapanma Günlerinde Bahar

Köşedeki markette, yani eve en yakın olup da alışveriş etmemiz gereken yegane markette dondurma kalmamış. Bayramdan sonra gelecekmiş. Havalar bildiğin yaz sıcağı. Bir sürü kısıtlamanın içinde dondurmadan da mı mahrum kalacağız? Mahkum hayatına o da mı eklensin? 

Dün aklıma geldi ve dedim ki: ''Ama ben bu durumu fırsata çevirebilirim!'' Nasıl mı? Yegane marketimizden daha uzakta, hatta epey uzakta bulunan zincir marketlerden birine giderim. Yolda polise rastlarsam ve nereye gittiğimi sorarsa durumu izah ederim. Herhalde bana hak verir. Baharın çiçek şöleni sergilediği bu dönem hem gözüm gönlüm, hem ayaklarım açılır. Baş döndüren mis gibi çiçek kokuları içinde, hatıra olarak bir taraftan da fotoğraf çekerim:) Yirmi dakika gidiş, yirmi dakika dönüş. İşlem tamam!
Bu arada yeni bir şey daha öğrendim. Pandemide göz hastalıklarında artış olmuş. Evde kapalı kalmaktan, yakın plan duvar görmekten mi, yoksa ekran karşısında her zamankinden daha fazla oturmaktan mı bilmiyorum. O nedenle; hani el işi yapan, el zanaatıyla uğraşanlara önerilir. Tıpkı onun gibi, evimizin balkon ya da pencerelerinden ara ara derin ufaklara bakarak gözlerimizi dinlendirmemiz öneriliyor.

16/04/2021

Tekerlekli Ev Keyfi (Tiny House)

Bugünkü gazeteler salgın sürecinde kalabalıktan uzak, izole bir tatil yapmak isteyenlerin tercihini karavandan yana kullandığından, yoğun talep karşısında imalatçıların aralıksız üretim yaptıklarından bahsediyordu. Hal böyle olunca da salgın döneminde satışlar yüzde 300 artmış. 

Gerçekten de bu durum gözle görülebilir bir hal aldı. Youtube'da milyonu aşmış tıklanma sayılarıyla karavan videoları en başta geliyor kesinlikle. Bizim sokakta bile park halinde bekleyen iki karavan var şu an. Dolayısıyla hiç aklından geçirmeyenler dahi karavan niyetine girmeye başlamış artık.

Bugün o haberi okuduktan sonra gezinirken öyle bir şeye rastladım ki sanırım benim hayalimde tam olarak böyle bir şey var. 
Son yıllarda tüm dünyada popüler olmaya başlamış Tiny House diye bilinen tekerlekli mobil evlerden bahsediyorum. Bir keresinde TLC'de ''Emlak Avcıları'' programında rastlamıştım. Emlâkçılar genç bir kadını böyle bir eve götürüp içini gezdirmişlerdi ve kadın çok beğenip satın almıştı. O zaman pek önemsememiştim nedense; ama bugün gördüğüm modeller ve avantajları sonrası çok cazip gelmeye başladı bu fikir bana.

29/01/2021

Pandemi Günlerinde Sürpriz

Acı biberle aramın oldukça iyi olduğunu pek çok kez söyledim blogda. Tavsiyelerden hareketle, dalından acı biber koparmak üzere yaz sonunda bir saksı edinmiştim. İlk kez yapıyordum bunu. 

Kış süresince, ne zaman istersem taze acı biber koparabilecektim. Gerçekten de öyle oldu. Kapalı bir balkona koyup periyodik aralıklarla suladığım biber fidelerim hiç ara vermeden yeşilli kırmızılı acı biberler sundu bana. Hâlâ da sunmaya devam ediyor. Olayı böylece teyit etmiş oldum. Tereddüt edenlere duyurulur:) 

Ve... Pandemi günlerinde yaşanabilecek en güzel sürprizlerden birini yaşadım bu sayede. 

Ekim ayı sonlarında keseciklerini altın çilek zannettiğim bir sarmaşık türü keşfetmiştim hani. Kuruyunca sarı renge dönüşen keseciklerin içinde, üzerinde inanılmaz görünümde kalp izi taşıyan tohumlar vardı. İşte o tohumlardan birini bu saksının köşesini eşeleyip öylesine toprağa bırakmış; ama unutup gitmiştim. Görüntüye bir bakar mısınız? Maydanoza benzeyen o minicik fide, kalpli tohumdan çıkan bir sarmaşık: Kalp Tohumu: Love in a puff 💕

12/12/2020

Aşıdan, Parktan, Pazardan

Geldi yine kısıtlamalı bir hafta sonu daha. İki gün evden çıkmak yasak. İki günle ne olacaksa artık. Hemen söyleyeyim: Risk katmerlenecek 

Bu iki günlük yasağın başında ve bitiminde neler oluyor gözlemlediniz mi hiç? Tabii ki olağan dışı kalabalıklar oluşuyor her yerde. Dolayısıyla tedbir olarak uygulamaya konan kısıtlanmış o iki gün, normalden çok daha fazla risk altına sokuyor insanları. Periyodik olarak cuma günleri günlük süt almaya gittiğim küçücük markette bile ilk defa süt sırası vardı. Gittiğime bin pişman oldum. Hadi temel ihtiyaçlarınızı anlarım da, süt ne ya? İki günde ölmezsiniz süt stoğunuz olmazsa. Neden son güne, son dakikalara bırakıyorsunuz her işinizi? İhtiyacınız kadarını önceden almayı öğrenin lütfen. 

Ben çok mu meraklıydım martta fazladan aldığım bakliyat ürünleriyle idare etmeye, yorgun argın ekmek yapıp durmaya? Pandemi boyunca bir gün olsun tek bir kafeterya ya da çay bahçesine oturmadım. Hiçbir yerde hazır yemek yemedim. Ne evime tek bir misafir kabul ettim ne de kendim gittim. Hepsini ama hepsini tüm hevesimle pandemi sonrasına saklıyorum ve benim gibi yapan sayısız insan var, biliyorum. Aylardır evinden dışarı hiç çıkmamış olanlar da azımsanmayacak sayıda. Ancak, aşı karşıtları başta olmak üzere tüm bu fedakârlıkları ve kısıtlamaları tek hamlede ''ham yapacak'' sayısız insan türevi de var. Bakalım kısıtlanmış ve etkisiz 2 gün neyi başaracak? Birlikte göreceğiz.

Çarşamba gecesi CNNTürk'teki ''Tarafsız Bölge'' adlı programının konusu aşı idi. Öyle kaptırdım ki kendimi, yatmaya gittiğimde saat sabah 3'e geliyordu ve program henüz bitmemişti. Aklıma gelen tüm soruların sorulup yanıt alınması heyecan vericiydi. Pandeminin saygın hocalarından Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ateş Kara onca saat sabırla açıklamalarda bulundu. Sorulardan biri; ''İnsanların aşı olmama, maske-mesafe gibi önlemlere devam etme gibi bir hakları var mı?'' Cevap: Var; ama HES kodun sayesinde gittiğin her yerde durumun ortaya çıkar ve sıkıntı yaşarsın.
Bu arada, aklıma hiç gelmemiş sorular da soruldu. Bir tanesi şuydu: ''Ülkeler neden onca süre aşı bekliyor? İçeriği açıklansa da her ülke bu aşıyı kendisi üretse, pandemi kısa bir sürede son bulsa olmaz mı?'' Bu sorunun yanıtı olumsuzdu. Hiçbir ülke hiçbir aşıyı üretip uygulayamıyor maalesef. Neyse efendim; Ateş Hoca'nın şu cümlesiyle bitireyim konuyu: ''Bir aksilik çıkmazsa temmuz ayında maskeleri çıkaracağız.'' 

 Kulağa ne hoş geliyor, ne hoş!  Ah bir de 14, hatta 28 gün sokağa çıkma yasağı uygulayabilsek. Bunu bir gerçekleştirebilsek. 🙏

05/09/2020

Maskeni Tak Kardeşim!

Yandaki fotoğraf 1918-1920 yılları arasında yüksek ateş ile ortaya çıkan ve 50 - 100 milyon arası sağlıklı kişinin ölümüne neden olan İspanyol gribinden. Tarihteki en büyük felaketlerden biri olan ve dünyayı kasıp kavuran bu salgındaki insan kaybı Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında ölen insan sayısı toplamından çok daha fazla.

İspanyol gribi virüsü ölümcüllüğünün yanında o kadar enteresanmış ki, saldırdığı insanın bağışıklığı ne kadar güçlüyse o kadar yüksek ateş ortaya çıkıyormuş! Sağdaki kadının göğsünde yazan: ''MASKENİ TAK YA DA HAPSE GİT''

Tarih boyunca veba, sıtma, kolera, cüzzam gibi ağır pandemi dönemlerinden geçilmiş, her biri sona ermiş. Bir önceki salgının üzerinden neredeyse bir asır geçti. Bize de COVID19 düştü. ''Tarihte bitmemiş salgın yoktur'' diye bir cümle sarfedildi hani. Bu doğru ama, gidişat virüsün özelliklerine ve o salgını yaşayan insanlara bağlı. Ne kadar sürede ve kaç bin/milyon kayıpla atlatacağımız kısmı bizim elimizde. Bir önceki salgından ''korunma ve tedavi'' konusunda örnek alma şansımız da yok! Mevcut virüsün keyfine kaldık tamamen...

12/08/2020

Gündemimden...

"Göğe Bakalım" dedik bir kere. Bugün gündüz gözüyle göğe bakıp da masmavi gökyüzünde arzı endam eden Ay'ı gördüğümde saat tam olarak 11.10'du. Gökyüzüyle fazlaca haşır neşir olduğum bu dönem, neredeyse öğlen vakti gördüğüm bu muhteşem tablo şaşırtıcı oldu benim için. Beyaz ve mavinin uyumu müthişti.

Aklıma uzunca bir zamandır ilgilenmediğim blogum geldi bu bahaneyle. Bir şeyler yazdıkça yazası geliyor insanın değil mi? Arayı uzatınca da tek kelam edesi gelmiyor. Özellikle de pandemi döneminde özene bezene yazılmış bir yazı çıkarmak pek mümkün olamıyor. Oysa yazmak terapiydi. Bundan emindik hani?

Neyse, fazla irdelememek lazım kanımca. En son çektiğim fotoğraflardan yola çıkarak bir şeyler karalamaya çalışayım ben en iyisi. Yazdıkça açılıyor insan. Kalem oynamaya görsün bir kere.

Geçen hafta Çanakkale Kent Müzesi'ni ilk kez ziyaret etme fırsatım oldu.
Tabii ki sosyal mesafe kuralı dahilinde ve maskeli olarak. İçeriye üç kişiden fazlası alınmıyordu.
2019 yılında Dr. Mithat Atabay'ın kaleme aldığı ''Çanakkale'nin Evlatları- Çanakkale'ye Kimler Geldi, Kimler Geçti'' adlı kitabından yola çıkarak Çanakkale'de doğmuş ve burada iz bırakmış kimselere yer verilen bu sergide, Reşat Nuri Güntekin'den Teoman Alpay'a, Tevfik Rüştü Aras'tan Saniye Can'a edebiyat, spor, müzik alanlarından ve artık hayatta olmayan 17 isim konu ediliyordu.

02/07/2020

Altı Renkli Bileklik - Kuş Kondurmak

Dr. Mehmet Öz'ün pandeminin başladığı haftalarda aklıma yerleşmiş bir açıklaması vardı. Çin'deki karantina gelişmeleri incelendiğinde oradaki insanların süreç boyunca depresyona girdiğini, bu yüzden bir hobi edinip kendimizi geliştirmemiz gerektiğini söylemişti.

Ne kadar da haklıydı. Sadece beden olarak değil, beyin olarak da bir duraksama dönemine girmiştik çünkü. Bedenimizdeki birtakım değişiklikleri, üzerimizdeki o anlaşılmaz yorgunluğu haftalar sonra dışarı ilk çıkışımızda, yaşayarak öğrenmiştik. İşte bu nedenle beyin kapasitemizi aktif tutmak ya da artırmak üzere düzenli zihin egzersizlerine ihtiyacımız vardı.

TV karşısında beyin öldürmek değil tabii bu. Hiçbir iş yapmadan oturanlar bildiklerini hızla unutup yeteneklerini yitiriyorlar. Sürekli köy kahvehanelerine gidip miskin miskin oturan ihtiyarları düşünün. O insanların bunama seviyesine hızla indiklerini herkes bilir ne yazık ki...

Zihinsel olarak aktif kalabilmek için neler yapmalı peki? Okumak var, en başta. Bulmacalar, oyunlar, zihni çalıştıran pek çok düşünsel hobi. Yeni bir dil öğrenmek olabilir. Yeni bir enstrüman çalmayı öğrenmek gibi yapabileceğinize inanmadığınız bir şeyi yapmayı denemek, mesleğinizle ilgili yeteneklerinizi geliştirmek, ünlü düşünürlerle ilgilenip -ki bu benim en sevdiklerimden- felsefe alanına girmek. Özetle; daha önce yapmaya fırsat bulamadığımız şeyleri yaparak beynimizi de çalıştırıp aktif tutmalıyız ki, yeri geldiğinde o da bedenimiz gibi kötü sürprizler yaşatmasın...

15/06/2020

Evde Karantina Etkinlikleri

Karantina günlerinde evde yaptığım son aktiviteleri blog geçmişime not düşmek adına bu yazıda toparlamaya karar verdim az önce.

İleride bu sayfaya bakınca neler hissedeceğimi bilememek tuhaf bir duygu. ''Ne günlerdi'' deyip gülümseyecek miyim, yoksa...

Yoksa'dan sonra derin bir nefes alıp bekledim. Devamını yazmaya elim varmadı. Bir saniye sonra ne olacağını, başımıza ne geleceğini bilemiyoruz çünkü. Yanı sıra pandemiyle birlikte kaderinin resmen birilerinin elinde olduğunu bilmek kötü bir duygu. Sen ne kadar dikkat edersen et, gamsız, tasasız, vurdumduymazların keyif ehli hareketlerinden doğru orantılı olarak etkilenip hayatının kısıtlanması, ölümcül bir riskin içinde olmak fena...

07/06/2020

Oxford Aşısı Heyecanı

Biz pek farkında olmasak da, bilim adamları pandemiye son verecek bir koronavirüs aşısı oluşturmak için yarış halinde. Ürettikleri aşıları sonbaharda hazır hale getirmeyi hedeflemiş ilk 3 aday mı? Moderna, Pfizer ve AstraZeneca

Dün sabah konuyla ilgili içimi umut dolduran çok güzel bir haber okudum. Coronavirüs için devam etmekte olan 120'den fazla aşı çalışması içinde en çok umut vadeden Oxford aşısından 2 milyar adet üretilmesi planlanıyor!

AstraZeneca adlı İngiliz-İsveç ilaç ve biyoloji şirketi tarafından üretilen aşı üzerinde Oxford Üniversitesi'nden araştırmacılar çalışıyordu. Bill ve Melinda Gates Vakfı'ndan 750 milyon USD bağış alan ve henüz onay almamış aşı için 10 bin erişkin insan gönüllü olmuş. Aşının işe yarayacağına dair % 100'lük bir garanti olmasa da, etkili olması durumunda şirket zamandan kazanç sağlama adına yine de üretime devam ediyor. Aşı ile ilgili beklenti oldukça yüksek demek ki. Bence garanti gözüyle bakılıyor artık. Konuyla ilgili açıklama yapan AstraZeneca'nın yöneticisi Pascal Soriot ''Şu anda aşının üretimine başlıyoruz'' haberini verirken ''Sonuçları aldığımızda aşıların hazır olması gerekiyor'' ifadelerini de kullanmış. Aşının, yapıldığı 10 bin gönüllünün hepsinde birden işe yaradığını bir düşünsenize. Herhalde bundan daha güzel bir haber olamaz dünya üzerinde. Bu güzel haberi bembeyaz zambaklar eşliğinde buraya iliştireyim ki umudumuz gölgelenmesin.

Haberi öğrendiğim gün karşıma çıkan beyaz zambak, yani ''lilyum'' çiçek dilinde saflık ve temizlik anlamındaymış. O kadar güzel kokuyor ki. Lütfen aşı için verilen onca emek boşa çıkmasın. Kesin biçimde kurtulalım şu illetten.🙏

22/05/2020

Kalburabastı Tarifi ve Ekmekler

Sessiz sedasız, karantina dahilinde geçirdiğimiz Ramazan ayı bitti bitiyor. Bayramı tüm ülke olarak sokağa çıkma yasağı içerisinde geçireceğiz, yine sessiz sedasız ve birazcık da hüzünlü. Bunların hepsine katlanma nedenimiz ve çabamızı sık sık aklımıza getirelim ki umutla beklediğimiz o güzel günlere daha kısa sürede ulaşalım. Ben hep böyle düşünüyorum çünkü. Güzel haberler de gelmeye başladı bir taraftan.

Bayram demek aynı zamanda geleneklerimiz dahilinde evde tatlı bulundurmak demek. Gelen giden olmayacak ama ben yine de bu geleneği sürdürmek adına bir şeyler hazırlamak istedim. Nasıl ki ekmeği dışarıdan alamıyorsam, iş başa düşüyorsa, tatlı için de evde yapma kuralını uyguladım. Zaten bir hesap çıkaracak olsaydım, karantina günlerimin en az dörtte üçlük bir dilimi sırf yeme içme ile ilgili uğraş vermek, beklet - yıka - kurula, pişir ya da dezenfekte et gibi çabalarla geçmiştir. Hangimizin öyle değil ki. Yalnız ben biraz abarttım sanki. Ekmek yapımıyla ilgili güzel bir kaynak buldum diye sanırım kendimden geçtim. Hava sıcaklıkları da bayağı yüksek olmasına rağmen fırınla bütünleştim vesselam:) Olsun varsın, bir taraftan da terapi oluyor. Bayram demiştik madem, ekmeklerden önce ilk kez denediğim ve çok beğendiğim kalburabastı tatlısından söz edeyim. Kim bilir, belki içinizden yapmak isteyenler çıkabilir.