Madem ki evlere tıkıldık kaldık, madem ki kendi çapımızdaki konfor alanlarından çıktık, durumu olabildiğince fırsata çevirmeye odaklanmalı. Bana göre, olumsuzluk içeren sıra dışı bir olay yaşarken olayı yok saymak, o durumla ilgili sinirlerimizi yıpratan olumsuz duyguları bastırmaya çalışmak gibi çabalar içine girmek hem yıpratıcıdır hem de havanda su dövmekle eşdeğer. Onun yerine durumun zor veya kötü olduğunu kabul edip enerjimizi durumla ilgili fırsatlar yaratmaya ya da çözümler üretmeye harcasak? Sözün özü; yapabileceklerimizi keşfetsek? Ben tıpkı bu şekilde davranmak için gayret gösterme yolundayım epeydir. Size de öneririm...
hobi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hobi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
22/07/2023
Aşırı Sıcaklarla Baş Etmek
Hali hazırda kısa aralıklarla ziyarete gelmeyi alışkanlık haline getiren ve asrın rekorlarını kıran Afrika sıcaklarıyla boğuşuyoruz.
28/11/2021
Pandemide Ruhsal Sıkıntılar, Hobiler
Pandemi başladığında, daha ilk haftalarda aklıma yerleştirdiğim bir şey vardı. Çin'deki karantina sürecinde insanların ruhsal sıkıntılarla mücadele ettiği tespit edilmişti.
Doktorlar sürekli aynı konuya yoğunlaşıp sıkıntıya ya da depresyona girmemek için beynimizi olabildiğince aktif tutmamız, kapasitesini artırmamız gerektiğini söylüyordu. Bunu sağlamak için de okumak veya bulmaca çözmek gibi düzenli zihin egzersizlerine, değişik hobiler edinmeye ihtiyacımız vardı.
Fiziksel sağlığımız ruh sağlığımız ile direkt bağlantılı olduğundan evde yoga, yakın çevrede yürüyüş yapmak benzeri fiziksel aktiviteler olmazsa olmazlardandı. Zihinsel olarak aktif kalabilmenin en ideal yolu ise daha önce hiç denemediğimiz ya da yapmaya fırsat bulamadığımız düşünsel hobiler idi.
Örneğin; yeni bir yabancı dil öğrenmek, yeni bir enstrüman çalmak, bisiklet sürmeyi öğrenmek, tarihsel kitapların içinde kaybolmak, felsefenin olağanüstü kapılarını ardına kadar açmak ya da mandala çizmek. Yahut benim bu ara yaptığım gibi TV karşısında oturulan zamanlarda örgü örmek...
07/03/2018
Örgü Örmeyi Hobi Edinen Edebiyatçı
Yemek yapmak ve dikiş dikmek kadın işi diye bilinir ya hani.
Hiç düşündünüz mü, ünlü aşçılar ve terziler (modacılar) neden genellikle erkektir? Bence bunun yanıtı eskiden kadınların evden dışarı pek çıkmaması, günümüzdeki gibi sosyal hayatta yer almamasıyla ilgili.
E, o zaman lokantalarda ve terzi dükkanlarında kadınlar çalışamayınca dışarıdaki insanların yeme-içme ve giysi ihtiyaçlarına zorunlu olarak erkekler bakmış, kadınlar bu sektörlere zamanla dahil olmuşlar demek ki.
Yani mantık olarak öyledir.
Peki, işin ''örgü örme'' yanını hiç düşündünüz mü ya da hiç rastladınız mı? Erkekler neden örgü ya da dantel örmez?
Ben yıllar önce bir belgeselde rastlamıştım. Anadolu'daki köylerden birinde erkekler kadınlarla birlikte harıl harıl örgü örüyordu. Televizyona çıktıklarına göre demek ki bu durum ''görülmemiş bir olay'' idi. Ayaklarına kadar gidilip çekim yapılmıştı. Yemek yapan, dikiş diken erkek gayet normaldi de neden örgü ören erkek yadırganıyordu?
Neyse efendim, sadete geleyim hemen.
Bu soruların yanıtını ararken edebiyatçılarımızdan birinin en büyük hobisinin örgü örmek olduğunu öğrendim bugün. Hem de eserlerinde toplumsal ve ekonomik eşitsizlikleri, kadın-erkek ilişkilerini, dinî sorunları işleyen, kurnazların cahilleri kandırdığı çarpık düzenden kurtulmak için akılcı düşünceler geliştirmek gerektiğini savunan ünlü bir edebiyatçımız bu isim: Yalıları, konakları, ahşap evleri, dar sokaklarıyla sürekli İstanbul'u işleyen Hüseyin Rahmi Gürpınar!
Annesini henüz 4 yaşındayken kaybettiği için anneannesi, teyzeleri ve dadılar dahil, kadın dolu bir evde büyüyen Gürpınar, evdeki kadınlardan örgü örmeyi, nakış işlemeyi, yemek pişirmeyi, dahası reçel ve dondurma yapmayı öğreniyor. Hatta, romanlarındaki kadınların iç dünyalarını bu kadar iyi aktarması da çocukluğunda büyüdüğü ortamın etkisi olarak nitelendiriliyor. Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Mürebbiye, Şıpsevdi, İnsanlar Maymun muydu, başta olmak üzere yazdığı sayısız eserle edebiyat tarihimize damgasını vuran Hüseyin Rahmi Gürpınar, ömrünün son yıllarını Heybeliada'daki köşkünde yazarak geçirmiş, romanlarıyla, öyküleriyle, oyunlarıyla en çok eser veren, en çok okunan ve sevilen yazarlardan biri olmuş. Sosyal konuları ele aldığı romanları için ''Eğer evlenmiş olsaydım, 45 romanımdan üçünü bile yazamazdım,'' diyen Gürpınar, fikirlerini yanlış Batılılaşma, ruh hastalıkları, aile içi geçimsizlikler, ahlâk bozuklukları gibi temalarla okuyucuya aktarmıştı.
Çocukluğunda özenti olarak başlayan örgü ve dantel merakı, daha sonraki yaşlarında yalnızlığını gidermek,
sıkıntılarını unutmak için hobiye dönüşür. Ünlü edebiyatçının ömrünün son otuz bir yılını geçirdiği ve
şu anda müze olan Heybeliada’daki köşkü.
Hiç düşündünüz mü, ünlü aşçılar ve terziler (modacılar) neden genellikle erkektir? Bence bunun yanıtı eskiden kadınların evden dışarı pek çıkmaması, günümüzdeki gibi sosyal hayatta yer almamasıyla ilgili.
E, o zaman lokantalarda ve terzi dükkanlarında kadınlar çalışamayınca dışarıdaki insanların yeme-içme ve giysi ihtiyaçlarına zorunlu olarak erkekler bakmış, kadınlar bu sektörlere zamanla dahil olmuşlar demek ki.
Yani mantık olarak öyledir.
Peki, işin ''örgü örme'' yanını hiç düşündünüz mü ya da hiç rastladınız mı? Erkekler neden örgü ya da dantel örmez?
Ben yıllar önce bir belgeselde rastlamıştım. Anadolu'daki köylerden birinde erkekler kadınlarla birlikte harıl harıl örgü örüyordu. Televizyona çıktıklarına göre demek ki bu durum ''görülmemiş bir olay'' idi. Ayaklarına kadar gidilip çekim yapılmıştı. Yemek yapan, dikiş diken erkek gayet normaldi de neden örgü ören erkek yadırganıyordu?
Neyse efendim, sadete geleyim hemen.
Bu soruların yanıtını ararken edebiyatçılarımızdan birinin en büyük hobisinin örgü örmek olduğunu öğrendim bugün. Hem de eserlerinde toplumsal ve ekonomik eşitsizlikleri, kadın-erkek ilişkilerini, dinî sorunları işleyen, kurnazların cahilleri kandırdığı çarpık düzenden kurtulmak için akılcı düşünceler geliştirmek gerektiğini savunan ünlü bir edebiyatçımız bu isim: Yalıları, konakları, ahşap evleri, dar sokaklarıyla sürekli İstanbul'u işleyen Hüseyin Rahmi Gürpınar!
Annesini henüz 4 yaşındayken kaybettiği için anneannesi, teyzeleri ve dadılar dahil, kadın dolu bir evde büyüyen Gürpınar, evdeki kadınlardan örgü örmeyi, nakış işlemeyi, yemek pişirmeyi, dahası reçel ve dondurma yapmayı öğreniyor. Hatta, romanlarındaki kadınların iç dünyalarını bu kadar iyi aktarması da çocukluğunda büyüdüğü ortamın etkisi olarak nitelendiriliyor. Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Mürebbiye, Şıpsevdi, İnsanlar Maymun muydu, başta olmak üzere yazdığı sayısız eserle edebiyat tarihimize damgasını vuran Hüseyin Rahmi Gürpınar, ömrünün son yıllarını Heybeliada'daki köşkünde yazarak geçirmiş, romanlarıyla, öyküleriyle, oyunlarıyla en çok eser veren, en çok okunan ve sevilen yazarlardan biri olmuş. Sosyal konuları ele aldığı romanları için ''Eğer evlenmiş olsaydım, 45 romanımdan üçünü bile yazamazdım,'' diyen Gürpınar, fikirlerini yanlış Batılılaşma, ruh hastalıkları, aile içi geçimsizlikler, ahlâk bozuklukları gibi temalarla okuyucuya aktarmıştı.
sıkıntılarını unutmak için hobiye dönüşür. Ünlü edebiyatçının ömrünün son otuz bir yılını geçirdiği ve
şu anda müze olan Heybeliada’daki köşkü.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)