Hayatta en üzüldüğüm şeylerden biri gıda maddelerinin fazlalık nedeniyle çöpe atılmasıdır. Bizim evde tabaklarda tek bir pirinç tanesi bile artırılmaz. Kural; tabağına yiyebileceğin kadar yemek almalı, hepsini bitirmelisin. Sanmayın ki bu sadece bizim milletimizin gelenek ve göreneklerinden.
Yıllar önce Kerstin isminde bir Alman arkadaşım bizde 1 hafta kadar misafir olmuştu. Bırakın yemek artırmayı, tabağını her seferinde ekmeğiyle iyice sıyırıyor, yıkanmış gibi pırıl pırıl yapıp kalkıyordu sofradan. Ailecek hem çok şaşırmış hem de çok sevimli bulup gülümseyerek karşılamıştık bu davranışını.
Bu ara aşure ile haşır neşir olunca evdeki bakliyatlar elden geçti malum. Yaklaşan tarihleri haliyle sıkıntı verdi bana. Yeşil mercimekler çöpe gideli epey oldu da, hiç değilse nohutları kurtarmalıydı.
Birden beş yıl kadar önce öğrendiğim ve çok çok beğendiğim falafel tarifi geldi aklıma. Dün gece epeyce nohut ıslattım suya. Bugün bir kısmını aşure için daha büyük kısmını falafel yapımında kullandım. Tahinli sostan da yaptım tabii ki yanına. O kadar kolay ve o kadar leziz bir yemek ki inanamazsınız. Eğer denemediyseniz siz de düşünün derim.
Hiç mi hiç üşenmem, çünkü aşureye bayılırım. Kolayca yapılan garantili bir tarifle her seferinde aynı lezzeti yakalayabilmem en büyük etken sanırım. Yoksa ilk yaptığım aşureler pek de güzel olmuyor, içindeki malzemeler pişerken ne kadar kaynatırsam kaynatayım yumuşamıyordu.
Neyse efendim. Muharrem ayı bu yıl 9 Ağustos'ta başlamış ve aşure günü 18 Ağustos çarşamba gününe denk geliyormuş. Yani bugüne. Her ne kadar yaptığım ikinci aşure olsa da, ömrümde ilk kez aşure gününde (ilk gününde) aşure yapmış oldum.
Nar bulamadım yine. Olsundu. Rengi kırmızı olan başka meyveler de vardı. Onlar ne güne duruyordu.
Oldu mu peki, süslendi mi?