Ne yazık ki eylül sona eriyor artık. Gri bulutlar, yağmurlar, soğuk rüzgârlar, erkenden gelen akşamlar hız kazandı. Ağaçlardan dökülüp kaldırım kenarlarına kümelenen rengârenk yaprakların rüzgârla dansı da.
Her biri romantizm için eşsiz birer malzeme...
Ve zaman ne çabuk geçiyor. Eylülü uğurlarken Maclura Pomifera ağacının meyvesi avucumun içinde yine. Kendisiyle ilk kez bu şehirde tanıştım. Kime sorsam ismini bilmiyordu. Büyükçe bir tenis topuna benzeyen bu şık meyvelerden normalde ağacın altına en az beş-altı tane düşmüş olması gerekirken bu kez yere düşmüş olan yalnızca buydu.
Ünü şehrin sınırlarını aşmış ünlü peynir helvacı tam da pazara gidiş yolunda ve her daim tıklım tıklım. Siparişlere 4 eleman zor yetişiyor. Gelin görün ki ben peynir helvası tadına bir türlü alışamadım. Diğer helvaları da şahane neyse ki.
Parktaki kediye aman vermeyip ağaca çıkaran minik beyaz köpeğin kedilere olan antipatisi tüm hızıyla devam ediyor :) Her nedense...
Elimdeki, mevsimin ilk hasadı olabilir. Çünkü olgunlaşıp ağacının altında boy gösterme zamanları geçen yıllarda ekim ayının ortalarıymış. İngilizler tarafından Calvert Bahçesi'ne (Halk Bahçesi) epeyce sayıda dikilmiş olan ve sağlık için bazı faydaları olduğu söylenen dutgiller familyasından bu ağacın yalancı portakal, kızılderili portakalı ya da ayı elması ağacı gibi isimleri var. Anavatanı Amerika. Bu fotoğraftan birkaç dakika sonra kadının biri şaşırarak ne olduğunu sordu.
Edit: Eve götürüp ortadan ikiye böldüğüm ilk görseldeki maclura. Böylece içini ilk kez görmüş oldum. Keser kesmez her iki yüzey de yoğun kıvamda, zamka benzeyen beyaz bir sıvı ile kaplandı. Bıçağa ve ellerime epeyce bulaştı. Yıkayınca hemen çıkmayan, oldukça yapışkan bir madde. Zor çıkardım.
Macluranın ağaçtan yere düşme tarzı at kestanesi ağacınınkine ne çok benziyor. Bu aralar ilkbaharda pembeli beyazlı mis kokulu harika çiçekler açmış olan at kestanelerinin de olgunlaşıp dökülme zamanı.
Soldaki, sonbaharı betimleyen hoş bir kare bence. Ortanca sararıp solmuş, öndeki taç yapraklı çiçekler pastel renklere bürünmüş. Sağdaki sarmaşık türünü ise ilk kez gördüm.
Sardunyalar döngüyü sürdürüyor. Ağaç minesi ise neredeyse dört mevsim hiç bıkmadan çiçek açan bir güzellik.
Halk Bahçesi'nden sararıp solmaya niyeti olmayan beyaz İzmir yasemini ve defne ağacının meyvesi.
Yaşını başını almış bu bilge kediyi iskele civarında çektim. Kendine iyi bakmış. Balık kapayım derken diğerleri gibi gözüne, kuyruğuna, orasına burasına zarar vermediği için dikkatimi çekti. Maşallah ona. Diğer patili çocuk da annesinin kıymetlisi olarak pazardan geliyordu :)
Ayy, ne de çapkın bakıyor. Kuşçu dükkânının önündeki o tünekten hiç inmiyor. Şöyle bir silkelenmişti birkaç saniye önce :) Tüyleri, telekleri, renkleri şahane...
Ünü şehrin sınırlarını aşmış ünlü peynir helvacı tam da pazara gidiş yolunda ve her daim tıklım tıklım. Siparişlere 4 eleman zor yetişiyor. Gelin görün ki ben peynir helvası tadına bir türlü alışamadım. Diğer helvaları da şahane neyse ki.
Pazardaki sergilerden mis gibi Anjelika erikler ve Bozcaada'nın leziz üzümleri
Yine pazardan emekçi kadınların ördüğü yeni model çantalar ve onca yıl sonra halka adeta bayram ettiren palamut bolluğu.
Nektarin, erik ağacına şeftali aşılandığında elde ediliyor hani. Ben bu meyveyi kayısı zannedip almıştım; lakin nektarin tadındaydı. İlk kez böyle bir şey gördüm. 😵
Sarmaşığa benzeyen bir bitkinin üzerinde büyüyen ve nar tanelerine benzeyen çekirdekleri olan kudret narı. Sayısız faydası olduğu söyleniyor. Halk hekimliğinde zeytinyağı ile bileşimi pek çok hastalık için ilaçtan öte etkiler yaratıyormuş.
Turşusuz kış geçmiyor. Çünkü kuru fasulye ile pilavın yanına en iyi o gidiyor. Fena alıştım. Anjelika erikler bitene kadar lokum yapmaya da devam:)
1/2 oranda suyla 15 dk kaynatılarak yumuşatılmış Anjelika erikler daha sonra süzgeçten geçiriliyor. Biraz nişasta ve şeker ilave edip pişirirken kıvam bu şekilde. Sonrasında ıslatılmış cam tepsiye döküyor ve buzdolabında 1 gün beklettikten sonra dilimliyoruz.
Mahallenin mandalinaları ve narları. Büyümelerini seyretmek her yıl olduğu gibi başlı başına bir zevk. Döngüleri sona erdi. Artık koparıp yenme zamanları.
Ne zaman iskelenin önünden geçsem feribot için sıraya geçmiş araçlara bakmadan duramıyorum. Ne yazık ki kamyon ya da tır benzeri araçlar yeni yapılan köprüyü değil de feribotu tercih ediyorlar sürekli.
Parktaki kediye aman vermeyip ağaca çıkaran minik beyaz köpeğin kedilere olan antipatisi tüm hızıyla devam ediyor :) Her nedense...
Görüşmek üzere... ✋😊