Peki ya önünüze serilmiş o muhteşem halının ortasında yol alırken, havadaki romantizmi yoğun biçimde hissetmekten kendisini alabilen var mı? Sonbahar gün batımları özellikle, romantizmin ta kendisidir, özü...
Sonbaharın neler çağrıştırdığını anlamanın en iyi yolu edebiyat ya da efsanelerdir aslında. Klasik Yunan mitolojisinde sonbahar tanrıçası, Zeus ve Afrodit'in çocukları olan ve üç mevsimi temsil eden Horae'in (ya da Hours) bir parçası da Carpo'ydu. İlkbahar (Thallo), Yaz (Auxo) ve Sonbahar (Carpo). Kış mevsiminin bir tanrıçası olmadı hiç. Yunanlılar yalnızca sihirli üç sayısını korumak ve grubu bir üçlü yapmak istedikleri için değil, kışı bir mevsim saymadıklarından.
Bir de şurada anlattığım Mevsim Tanrıçası Demeter (Efsanesi), yani Persephone ve Hades miti var ki Yunanlıların mevsimlerin döngüsünü ve ekinlerin neden sonbahar-kış aylarında değil de ilkbahar-yaz aylarında büyüdüğünü açıklama yolu esasında.
Şairlerin, yazarların, ressam ve hatta müzisyenlerin sonbaharı eserlerinde nasıl tasvir ettiklerine bakmak da heyecan vericidir. Tenha sahillerdeki romantik yürüyüşlerden, ateşin önünde geçirilen keyifli akşam saatlerine kadar sonbahar adeta romantizm için yaratılmış bir mevsim gibidir.
Farklı bakış açıları da olabiliyor elbette. Modern bir şair olan Philip Larkin yazdığı kısa bir şiirde ağaçların her yıl ''yeniden doğuyor'' gibi görünseler de, kayıp yaşadıkları gerçeği üzerinde düşünüyor mesela. Sonbaharda yapraklarını döken ve her mayısta yeniden açan ağacın "yeni görünmek için yıllık hilesi" olduğunu, ağacın yaşının halkalarına yazıldığını, ağaçların da bir ömrü olduğu gerçeğini işaret ediyor.
Bilim ise aşkın mevsiminin sonbahar olduğunu söylüyor. Neden olarak da sonbaharda günlerin kısalması, kısaldıkça da beyindeki melatonin seviyelerinin yükselmesi gösteriliyor. Dolayısıyla, romantizmin sonbahar mevsiminde yılın diğer zaman dilimlerine göre daha güçlü bir artış göstermesi bilimsel.