2023/09/15

Fotoğraflarla Haftaya Bakış

Geçen gün Seramik Müzesinde Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlamaları etkinliklerinden biri olan ve ÇOMÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü tarafından düzenlenen ''İlelebet'' adlı şahane bir sergiyi ziyaret ettim. Farklı üniversitelerin Geleneksel Türk Sanatları Bölümü, Çini alanı akademisyenlerine ait eserlerden oluşan süreli sergi 15 Kasım 2023 tarihine kadar açık. Sergilenen eserlere bir sonraki yayında yer vereceğim. Cumhuriyetimizin 100. Yılı demişken Voleybol Milli Takımımızdan, yani hem filenin hem gönlümüzün muhteşem sultanlarından bahsetmek, kendilerini blogda da kutlamak isterim. Bu bağlamda gazeteci ve yazar Orhan Bursalı'nın benim de altını imzaladığım etkileyici sözlerine yer veriyorum: 
Filenin sultanlarını kutlamakla başlayalım. Hem kendilerinin hem ülkenin özgürlüğü için muazzam bir başarıyı azimle, önceki yıl olmadı, geçen yıl olmadı ama tam da bu yıl, Cumhuriyetimizin 100. yılında gerçekleştirdiler. Sanki kesin başarı tam da bu yıla programlanmış bir proje imiş gibi adım adım yükselerek noktayı koydular: Avrupa’nın en büyüğü! 100. yılında Cumhuriyetin, Ata’nın kızlarından Atatürk’e ve silah arkadaşlarına büyük bir armağan... Ruhlarından büyük bir alkış patladığını ve sevinçlerinden zıpladıklarını ve hepsini kucakladıklarını, dahası gözyaşı döktüklerini duyuyor musunuz? Duymayın, hayal edin!

Haftanın fotoğraflarına geçelim
Begonviller ve palmiyelerin hareket halinde olduğu günler başladı.

Morsalkımlar ve güllerin tam bu mevsimde tek tük de olsa veda çiçekleri açma geleneği var. Bir de erguvanların...

Eski Hastane'nin bahçesini kestirme yol olarak kullanmayı ve oradaki asırlık ağaçları seyretmeyi seviyorum. Burası muhtemelen uçsuz bucaksız Calvert Bahçesi'nin bir parçasıydı bir zamanlar. Ayrıca, bu kadar yaşlı bir palmiye daha görmemiştim.

Palmiyeye baktığım yerde dikkatimi çeken bir ağaç. İpek ağacı, İstanbul akasyası, Gülibrişim ağacı diye geçiyor. Çiçekçilerde oldukça yaygınlaşan şu diğer bitkinin adı ise Sansevieria cylindrica spaghetti imiş. Paşa kılıcı diyen de var. Deney için bir tanesini köklendirip saksıya diktim. Hemen yanında bir tomurcuk belirdi. Tabii ki onun sonradan takılmış renkli şapkası yok. Hızla büyüyor. Bakalım sonuç ne olacak? 

Bizim caddenin sık sık kontrolümden geçen Trabzon hurması ve mandalina ağaçlarındaki son durum. Mandalinalar artık yenilebiliyor.

Aynalı Çarşı'nın hiç azalmayan kalabalığı ve şehrin hanımlar tarafından işletilen ünlü turşucusu. Türk Sineması ve turşu denince akla düşüp gülümseten o ünlü replikler eşliğinde:)

Soldaki fotoğrafı yurt genelinde 80 şubesi olan bir kuruyemişçide çektim. Burada ürünleri tadımlayarak alma gibi bir fırsat sunuluyor. Fakat insanlar bu fırsatın tam anlamıyla suyunu çıkarmış. Öyle ki içeriye alıcı gibi girip kaju, badem, fındık, hurma, lokum gibi özellikle fiyatı yüksek olan ürünlerden avuç avuç yiyip hiçbir şey almadan çıkmaya başlamışlar artık. Üstelik içerideki görevliler bunu gördükleri halde kesinlikle uyarmıyorlar (Tüm şubelerde böyleymiş). Demek ki uyarmama emri patronlarından gelmiş. Ve millet malı götürmesine rağmen kazançları oldukça iyi. İlk açıldığında ben de birkaç nahoş görüntüye rastlamıştım aslında. Bir şeyler alacakmış gibi tadına baka baka torbalara dolduran ve çıkışta o torbaları bir kenara usulca bırakıp çekip giden. Bana ne oluyorsa, öyle sinirlendim ki gidip kadını boğacaktım resmen. Daha bir sürü taktik daha. Dahası, elleri pis mi temiz mi o da belli değil. Eldiven giyilmesi gerekiyor aslında. Giyen kim? Olmaz ki böyle ama. O pis ellerin avuçladığı şeyleri ben neden alayım? En önemlisi de, içine kleptomani kaçmış o sinir bozucuları neden seyredeyim? Ne diyeyim toplum ruh sağlığı cidden çok bozuk; ama şu sağdaki merkeze kimsenin girip çıktığı yok!

Güneş saatini kontrol eden bir turist dikkatimi çekti. Daha öncesi de yürürken yola düşen uzadıkça uzamış gölgem. Ah güneş, sen nelere kadirsin...

Asker sevkiyatı vardı bu aralar. Sınırlarda gerektiğinde can vererek vatanımızı bekleyen daha 20'sindeki şu gencecik çocuklara dua ettim arkalarından...

Ah Pinterest yaktın beni. Her gün birkaç kere bildiri düşüyor laptop ekranıma. ''Çok zevklisiniz. Şunlara da bir bakın'' diyerek yeni modeller gönderiyor ve aklımı çeliyor.

Çok hoşuma giden yeni bir tote çanta daha başladım bu yüzden. Tek parça halinde örülüp bitiyor. Arada oturup dinlenirken al tığı eline, birkaç sıra götür. Ancak, çileler halinde satılan kağıt ipleri sarmak kadar zor bir şey yok. Sarsanıza şunları bobinlere de kolaylık olsun müşteriye. Kocaman yumakları sarmaktan kollarımız kopmasın. Neyse ki sandalyelerden yardım alınca azıcık kolaylaştı.

''Keyiflendiren, sinirlendiren, aklıma düşenler...'' demişim bir kere. Duramayıp sağa sola söylendim yine. Tatlı yiyip tatlı konuşalım artık bence. Ama onun da dozunu kaçırmadan. Taze incirlerle aram çok iyidir ne yazık ki. 3'ten fazla yemiyorum yine de. Sağdakiler de sağ olsun Avusturya'da yaşayan zarif komşu hanımdan hediye yine. 

Hepimizin mutlu, huzurlu bir hafta sonu geçirmesi dileğiyle...