

Defne ağacının zeytine benzeyen meyveleri olduğunu bilmeyenler burada mı? İkinci tur manolya tohumlarımı da topladım. Bunlar da kırmızı kabukları soyulduktan sonra üç aylık kış kuytusuna yatacak yani soğuk katlamaya alınacaklar. İçimden bir ses bu yılki tohumların çok verimli olacağını söylüyor, bakalım.

Akşam sefası her yerde çıkabilen kolay bitki olarak bilinir; ama yok ki böyle bir güzellik!


Hem konuşurken hem yazarken ''restaurant'' diye zorlanmak neden ki? Bak 1 metre kumaş daha fazladan gitmiş. RESTORAN diye sözlüklere gireli çok oldu be kardeşim...😔
Balıkçı tezgâhında gördüğüm şu soldaki kırmızı et yığını nedir bir türlü bilemedim. Mecburen sordum adama. ''Orkinos balığı'' dedi. Bu balığın eti hep böyle oluyormuş. Çok lezzetliymiş. Kilosu 1000 TL imiş. Şaşırdım tabii. İnternetten kilosunun 1500+ TL olduğunu öğrendim. Belki birgün cesaret edip denerim. Şimdi değil ama :)



.jpg)
Geçen pazar gecesi öyle çok dolu yağdı ki buralara. Arabaların çoğu trampet çalıyordu sanki. Adeta korkunç bir bando takımı geliyordu gecenin içinden. (X'de ''Lut Kavmi helak edilirken böyle gürültü çıkmamıştır,'' yazan vardı. Doğruydu ama yine de gülmeden duramadım bu espriye.) Üzerinde dolu izi kalan epey araba var. Gece için halen önlem alanlar da.
Sonbahar bulutları günün her saati sanki başka bir dansın içinde.
Kordon boyunda iskeleye bakan bu bina, uzun yıllar Emniyet Teşkilatı mensuplarının sosyal ve dinlenme tesisi olarak oradaydı. Şehrin en harika manzaralarından birine sahip olmasının yanı sıra pek çok anıya da ev sahipliği yapmıştı. Evet, Polis Evi binası riskli yapı statüsünde yani depreme dayanıksız olmasının akabinde yıkım kararıyla karşı karşıya kalıp acilen boşaltıldı. Ağustos ortasından beri süregelen çalışmalar sona erdi. Bu arada hemen bitişiğine Kaleseramik Eğitim, Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı tarafından yaklaşık 9 yıl önce yaptırılan Çanakkale’nin Evlatları adlı interaktif müze de bulunduğu yerden kaldırıldı. Ben seviyordum bu müzeyi. Bakalım yeniden kurulabilecek mi?

Karahindibalar her seferinde çok güzel resim veriyor.
Balıkçı tezgâhında gördüğüm şu soldaki kırmızı et yığını nedir bir türlü bilemedim. Mecburen sordum adama. ''Orkinos balığı'' dedi. Bu balığın eti hep böyle oluyormuş. Çok lezzetliymiş. Kilosu 1000 TL imiş. Şaşırdım tabii. İnternetten kilosunun 1500+ TL olduğunu öğrendim. Belki birgün cesaret edip denerim. Şimdi değil ama :)
Restoran deyince, Youtube'dan dondurucuda sucuk tarifi öğrenip uyguladım. Tam olarak sucuğa benzemese de gayet lezzetli bir kurtarıcı olarak her an elimin altında. Rahmetli anneannemle birkaç kez bağırsakta sucuk yapmıştık ama çok eskiden. Pet şişenin ağzına bağırsağı geçirip dolduruyorduk. İyice sıkıştırmak esas yalnız. Hava almayacak hiçbir yerden. Hiç göremediğim dedem kasap olduğu için kuruduktan sonra bildiğiniz kasap sucuğu çıkıyordu elimizden. Bunlar bitince biraz da ondan yapıp anıları yad edeyim...
Merak edenler için çantanın son hali budur. Daha ütülenmedi. Sap kısmı çok zor örüldüğü için ancak bitti. İçinin astarında sıra. Bayağı büyükçe bir çanta oldu. Zar zor çektiğim omzumda asılı bir fotosunu da ekledim anlaşılsın diye. Özlem beğenecek mi bakalım :)


Tarihi Hastane koruma altında birkaç yıldır. Daha öncesi isteyen içine girip istediğini yapabiliyordu. Müze olması ile ilgili fikirler vardı. Daha başlayamadı.

.jpg)
Vatandaşlar Tarihi Hastane bahçesindeki kedi evini yağmurdan doludan korumak istemişler. Başka bir duyarlı (!) vatandaş da arabadan inmeden önce kapıyı açıp küllüğü boşaltmış hemen ayağının altına. Yuh diyorum!
Bakın bu da geçen gün çektiğim yaya geçidinin 100 metre ilerisindeki birazcık daha küçük başka bir yaya geçidi. Günün yarısı olmuş, izmaritlere bakın yine!
Troya atımızın boyası ve urganları eskimişti. Bakım sonrası epey güzelleşti.


Çınar ağacı ponponları seven ben ve hindiba seven minik serçeler :)
Yapay zekayı konuşturan @cemtalu
İyi pazarlar ✋😊
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder