13/06/2009
Dünya Güzeli
Bazıları vardır, ''Allah'ın boş gününe rastlamış'' derler ya, işte öyleydi...
Yaratılmışların en güzellerinden...
Özene bezene yaratılmış bir genç kızdı gerçekten de.
Dünyanın en güzel aktrisleriyle ya da mankenleriyle kıyaslanabilecek kadar güzel.
Kadın, erkek, yaşlı, genç, hatta çocuklar bile onu gördükleri zaman gözlerini ayıramaz, bir bakan bir daha bakar, dönüp bir de arkasından bakardı.
Bir hayli uzun boyluydu. Beyaz tenli ve mavi gözlü.
Kumral, dümdüz saçları beline kadar iner, ne giyse yakışır, biçimli uzun bacaklarıyla salına salına yürür, endamına endam katardı.
Barbie bebekler gibiydi... Ve farkındaydı ne kadar güzel olduğunun. Ama bu onda mütevazılık adına hiçbir şey bırakmamıştı ne yazık ki...
Sıradan bir ev kızı kimliğindeydi. Liseden sonra tahsiline kendi isteğiyle devam etmek istememişti. Kim bilir, bu belki de güzelliğini sermaye olarak kullanmak istemesiyle ilgiliydi. Büyük bir ihtimalle okulla, derslerle, kitaplarla uğraşıp rahatını kaçırmak istemiyordu..
Bir bakıma haklı sayılırdı. Şehrin en yakışıklı delikanlıları, genç ve zengin iş adamları peşindeydi nasıl olsa. Okuyup da ne yapacaktı? Hem yakışıklı hem etiket sahibi kim varsa, sözün kısası kim görmüşse vurulup hemen evlenmek istiyordu onunla..
Zengin ve rahat bir hayatın içinde hem yakışıklı hem çok zengin ve kariyer sahibi bir eşi olacağından öylesine emindi ki..
Bu durum onu git gide daha da kendini beğenmiş bir hale soktu. En yakın arkadaşlarını bile görmezlikten gelmeye başlamış, kimseye yüz vermez olmuştu. Tek bildiği giyinip süslenip gezmek, kendine bakanlara cilveler yaparak zevk almak ve peşine düşürmek haline gelmişti.
Kendini beğenen ya da istemeye gelen erkekleri kolay kolay beğenmiyordu. Abartısız yüzlerce kişiye red cevabı verdi ya da verdirdi..
Sonunda tamı tamına hayalindeki gibi biri çıktı karşısına.
Genç, yakışıklı ve çok zengin bir avukat...
Nişanlandılar hemen...
Fakat kaprisleriyle o kadar bezdirmişti ki karşı tarafı, iki aya kalmadan bozuldu nişanları..
Aradan birkaç yıl geçti...
Son derece iyi bir kısmet ve bir nişan daha...
Yine olmadı...
Öyle, böyle derken yıllar yılları kovaladı...
Dünyalar güzeli kızımız orta yaşın üzerine çıkmış, neredeyse kırkına merdiven dayamıştı.
Geçenlerde düğünü vardı.. Kendinden on yaş büyük ve dul bir adamla evleniyordu sonunda. Karun kadar zengin; ama çirkin bir adam...
Damat bey düğünde pür neşe oynarken karşısındaki gelinin suratı beş karıştı.
Ve gece boyunca hiç kimse tek bir gülümsemesine bile şahit olamadı.....