Ayçiçeği...
Gören gözlerden ruhlara akan sımsıcak bir huzur, insanın içini mutlulukla dolduran doğanın gülen yüzü.
Günebakan, güneşe bakan...
Günün ilk ışıklarıyla arar bulur ve izlemeye başlar sevdiğini. Ona kavuştuğu an pırıl pırıl ve coşku dolu bir mutluluk yansır yüzüne. Bir başka salınır o incecik gövdesinin üzerinde altın saçlarıyla.
Dimdik ayaktadır...
Güneşe sevdalıdır o...
Sonsuza uzanmış bir seremoni gibidir ona olan göz kamaştıran aşkı, yüzünü hep ona dönmesi. Ve belki bu yüzdendir güneşe bu kadar benzemesi...
Tutkuyla bağlı olduğu Güneş' i arada göstermezse yüzünü ve gidip masmavi gökyüzündeki pamuk tarlalarına gizlenirse kimi zaman, başı o an hüzünle öne eğilir. Gün doğumuyla başlayan, dairesel, uzun soluklu tek bir figürden oluşan bir ritüeldir bu. İlahi bir sadakatin ve bağlılığın gözler önüne serilmesidir. Aynı zamanda aşk ve ayrılığa dair hüzünle dolu, sessiz bir senfoni...
Bugün önünden geçtiğimiz ''yüzünü güneşe adamış ayçiçeği tarlaları'' bende yine her zamanki bu çağrışımları yaptı. Hemen ardından da ayçiçeği ile sarmaşığın hikayesini getirdi aklıma:
Bir bahçede küçük bir sarmaşık güzeller güzeli bir ayçiçeğine aşık olmuş. İkisi yan yana büyürken, sarmaşık her gün biraz daha aşık olur ve biraz daha fazla dolanırmış ayçiçeğinin beline. Ayçiçeği ise sarmaşıktan habersiz, sabahın ilk saatlerinden akşam gün batıncaya kadar gözlerini hiç ayırmadan hayranlıkla Güneş'i izler, sarmaşığın yüzüne hiç bakmazmış.
Güneş batıp akşam olduğunda, kısa bir süre baş başa kaldıkları saatleri çok severmiş sarmaşık. Ama güneş her gün yine doğar, ayçiçeği yine tüm zarafetiyle kaldırırmış başını güneşe doğru. Sarmaşık daha sıkı sarıldıkça, ayçiçeği sanki ona inat daha fazla kaldırırmış başını gökyüzüne, hiç vazgeçmeden...
Kıskançlığından deliye dönmeye başlamış, daha çok dolanmış sevdiğinin beline sarmaşık, daha bir sıkmış intikam ateşiyle. Ve zevk almaya başladığı bu davranışına devam etmiş.
Bir sabah güneşten sonra uyanmış sarmaşık. Bir de bakmış ki; o muhteşem yüz ve yapraklar artık onu korumuyor, yakıcı güneş içine işliyor, ayçiçeği o güzelim gövdesiyle kollarının arasında can çekişiyor... Anlamış ki; ona olan tutku dolu aşkı ve kıskançlığı ayçiçeğini öldürmüş...
Yüzünüz güneşten hiç ayrılmasın...
Sevgiyle kalın...
Gören gözlerden ruhlara akan sımsıcak bir huzur, insanın içini mutlulukla dolduran doğanın gülen yüzü.
Günebakan, güneşe bakan...
Günün ilk ışıklarıyla arar bulur ve izlemeye başlar sevdiğini. Ona kavuştuğu an pırıl pırıl ve coşku dolu bir mutluluk yansır yüzüne. Bir başka salınır o incecik gövdesinin üzerinde altın saçlarıyla.
Dimdik ayaktadır...
Güneşe sevdalıdır o...
Sonsuza uzanmış bir seremoni gibidir ona olan göz kamaştıran aşkı, yüzünü hep ona dönmesi. Ve belki bu yüzdendir güneşe bu kadar benzemesi...
Tutkuyla bağlı olduğu Güneş' i arada göstermezse yüzünü ve gidip masmavi gökyüzündeki pamuk tarlalarına gizlenirse kimi zaman, başı o an hüzünle öne eğilir. Gün doğumuyla başlayan, dairesel, uzun soluklu tek bir figürden oluşan bir ritüeldir bu. İlahi bir sadakatin ve bağlılığın gözler önüne serilmesidir. Aynı zamanda aşk ve ayrılığa dair hüzünle dolu, sessiz bir senfoni...
Bugün önünden geçtiğimiz ''yüzünü güneşe adamış ayçiçeği tarlaları'' bende yine her zamanki bu çağrışımları yaptı. Hemen ardından da ayçiçeği ile sarmaşığın hikayesini getirdi aklıma:
Bir bahçede küçük bir sarmaşık güzeller güzeli bir ayçiçeğine aşık olmuş. İkisi yan yana büyürken, sarmaşık her gün biraz daha aşık olur ve biraz daha fazla dolanırmış ayçiçeğinin beline. Ayçiçeği ise sarmaşıktan habersiz, sabahın ilk saatlerinden akşam gün batıncaya kadar gözlerini hiç ayırmadan hayranlıkla Güneş'i izler, sarmaşığın yüzüne hiç bakmazmış.
Güneş batıp akşam olduğunda, kısa bir süre baş başa kaldıkları saatleri çok severmiş sarmaşık. Ama güneş her gün yine doğar, ayçiçeği yine tüm zarafetiyle kaldırırmış başını güneşe doğru. Sarmaşık daha sıkı sarıldıkça, ayçiçeği sanki ona inat daha fazla kaldırırmış başını gökyüzüne, hiç vazgeçmeden...
Kıskançlığından deliye dönmeye başlamış, daha çok dolanmış sevdiğinin beline sarmaşık, daha bir sıkmış intikam ateşiyle. Ve zevk almaya başladığı bu davranışına devam etmiş.
Bir sabah güneşten sonra uyanmış sarmaşık. Bir de bakmış ki; o muhteşem yüz ve yapraklar artık onu korumuyor, yakıcı güneş içine işliyor, ayçiçeği o güzelim gövdesiyle kollarının arasında can çekişiyor... Anlamış ki; ona olan tutku dolu aşkı ve kıskançlığı ayçiçeğini öldürmüş...
Yüzünüz güneşten hiç ayrılmasın...
Sevgiyle kalın...