Cefakâr Anadolu kadını, hissettiği tüm duyguları inanılmaz bir yaratıcılıkla dokuduğu halı ve kilimlere, işlediği nakışlara aktarmış yüzyıllar boyunca.
Onları adeta yazılı birer metin haline getirmiş.
Okur yazar değilmiş, ne gam!
İlmekleri harf olmuş, motifleri kelime. Ayrılık ve aşka dair en hüzünlü şiirlerin şairlerine taş çıkarmış. Kimi zaman değme ressamların tablolarıyla yarışan eserler vermiş.
İşte bu yüzden Picasso'nun, “Benim resimlerim kadar güzel bir şey arıyorsanız, bu bir kilim olurdu,” sözü gelmeli akıllara. Kilimlerin neden ‘soyut sanat’ olarak görüldüğü daha iyi anlaşılmalı...
Tezgâhından tutun da ipliğine, yününe, çözgüsü ve atkısına, hatta boyasına kadar ''yüzde yüz el emeği göz nuru'' bir dokuma sanatı olmuş kilim. Kendisini dokuyan genç kız veya kadının kınalı ellerinde can bulmuş. Yorgun ve nasırlı ellerden çıkma ve dokuyan kişinin iç dünyasını olduğu gibi yansıtan hikâyeler barındırmış.
Doğum, ölüm, bolluk ve bereketi dile getiren, yoksulluğu, acıları, özlemleri, hüzün ve umutları anlatan, hayalleri betimleyen türlü sembollerle öz varlıklarının dili olup desen desen akmış dokudukları kilimlere...
Dolayısıyla; düş gücü ve yaratıcılıkla zenginleşen kilimlerin her birinde farklı bir öykü var.
Koç boynuzu erkeklik, yiğitlik ya da savaşı tasvir ederken, ‘eli belinde’ adlı motif annelik ve bereketi anlatır örneğin. Saç bağı ve küpe motifleri evlilik arzusunu, hayat ağacı motifi ''sülalenin ebedî olması'' ümidini temsil eder.
Değişik renklerle düğüm düğüm sıralanmış bu desenlerle yaratılmış kilimlerin sessizce durduklarına bakmayın. Okunması gereken birer eser aslında onlar. Çok eski ve kendine ait dilbilgisi kuralları olan mistik bir dilleri var. Güçlükle duyulabilen fısıltılar halinde ansızın konuşmaya başlar, dilerseniz yüzyıllar öncesinden dem vurabilirler.
Bu mistik dil, inceleyen kişiyi dokuyan insanın iç dünyası ve kültürel pozisyonu üzerinde düşünmeye, yaşadığı dönemi hayalinde şekillendirmeye yönlendirir. Üzerlerinde, çoktan unutulmuş gelenek ve görenekleri, düğünleri, hüzünle biten aşkları, ayrılıkları, acıları, hatta yaban ellere gelin gitmiş genç bir kızın aile özlemini okuyabilirsiniz.
Nazım Hikmet’in ''Vera Uyandı'' adlı şiirinde geçen kilimin güzelliğine bakar mısınız?
iskemleler ayakta uyuyor
masa da öyle
serilmiş yatıyor sırtüstü kilim
yummuş nakışlarını
uyandın gülüm
iskemleler uyandı
köşeden köşeye koşuştular
masa da öyle
doğrulup oturdu kilim
nakışları açıldı katmer katmer
Rengârenk dokunmuş kilimler vardır hani...
O kilimlerde ışıldayan renklerden sarı; hardal ve kimyon otunun bileşimiyle elde ediliyor.
Parlak yeşilin, dağ lavantası ile unutmabeni çiçeğinin günler, geceler boyu kazanlarda kaynatılmasıyla ortaya çıktığı keşfedilirken, yine servi ve pelit kozalakları bir arada kaynatılıp parlak siyaha ulaşılmış. Mor renk için sumak otuna, kahverengi için taze ceviz kabuğuna başvurulmuş.
Desenler kadar renklerin de anlamları var:
Yeşil ''murat'' demek örneğin. Mavi ''umut'', kırmızı ''tutku dolu sevgi'', mor ise ''keder''.
Siyah ''matemin rengi'' olarak kullanılmış genellikle. Kullanılan tüm renkler en az kendileri kadar etkileyici desenlerle birleşerek göz alıcı ışıltılarla parıldarken Anadolu'nun yüce dağlarını, ıssız vadilerini, patikalarını anlatmaktadır aynı zamanda. Kilim demek, tamamiyle doğadan ve doğal yollardan elde edilen ''kök boyası'' demek çünkü.
Ve bilir misiniz, kök boyası kullanılmış kilimler efsunludur adeta. Kullandıkça rengini kaybedip solmak yerine tam tersi gerçekleşir. Üzerinden yıllar geçtikçe güzelleşir, parlaklaşır...
Hediyelerin arasında bir de kilim vardır.
Padişah diğer eşyaları bırakıp bu kilimi okumaya odaklanır. Okudukça içi sızlar, gözleri dolar.
Dayanamayacak hale girer ve askerlerine:
-''Tez gidin, bu kilimi dokuyan kızın babasını bulup getirin bana!'' diye emir verir.
Askerler birkaç gün içinde adamı bulur ve saraya getirirler.
Padişah, kızın babasına sorar:
-''Kızın çok bedbaht bu aralar. Yoksa onu istemediği biriyle mi evlendiriyorsun?''
Yaşlı adam bunu padişahın nasıl anladığını aklına bile getirmeden söze başlar:
-''Evet Hünkârım. Kızım fakir bir gence âşık olmuştu; ama ben rahat etsin diye zengin bir adama vermeyi uygun gördüm. Lâkin, siz bunu nereden biliyorsunuz?''
Padişah hemen kızın dokuduğu kilimi getirtir.
-''İyi bak! Bunu seni kızın dokumadı mı?''
-''Evet padişahım, o dokudu!!??''
- ''Git o zaman, hemen kızını sevdiği delikanlıyla evlendir. Belki lazım olur; giderken üç katır dolusu yük hazırlattım, onları da yanında götür. Haa! Kızına söylemeyi unutma. Kırmızıyı yeşile az çalmış. Meramını okurken epeyce zorlandım, haberi ola! Haydi yolun açık ola!''
Görseller: KÜRŞAT ZAMAN
LÜLEPER
Hakkari'nin Yüksekova ilçesi civarında sulak ve bataklık yerlerde sarı, beyaz, kırmızı renklerde açan ve Nilüferi andıran bir tür çiçeğe yörede LÜLEPER denilmektedir. Kilim üstündeki desenler bu çiçeğin kesitini andırdıkları gibi ismini de bu çiçekten aldığı tahmin edilmektedir. Genelde bir açık bir koyu renkten oluşmak üzere aşağıdan yukarıya üç veya beş renk diliminden oluşmaktadır
GÜLSARYA:
Anlamı "Sarya"nın Gülü" olan kilimin ilk kez Sarya adlı bir kadın tarafından dokunduğu söylenmektedir. Kilimde "Eli Belinde" yada "Gelin Kız" adı verilen motif diyagonal şekilde dokunmuştur. Renk birleşimleriyle enine bantlarla ayrılabildiği gibi iç içe baklava dilimi tarzında da dokuma yapılabilmektedir.
Gülçin "Gül Derleme, Gül Desteleme" anlamına gelir. Genelde değişik renklerden oluşan bal peteği gibi altıgen motiflerin birbirlerine bir çizgi ile bağlanmak suretiyle her biri değişik renklerden oluşan bir desen türüdür
GÜLHAZAR
Gülhezar "Binbir çiçek" anlamına gelmektedir. "Gül"adı verilen formların çevrelenmesinde, testere dişi motifi sırası hakim görünümdedir. İçe doğru olduğu gibi dış dörtgen alanlarda da aynı görünüm verilmektedir
GÜLGEVER Desenli kilimlerden bir form işlenerek dokunmuştur. "Gülgever", "yayla gülü" anlamına gelmektedir. Gül ismi alan dörtgenler, "nehrek" adı da verilen çengel motifi dizisiyle çevrelenmektedir.
Onları adeta yazılı birer metin haline getirmiş.
Okur yazar değilmiş, ne gam!
İlmekleri harf olmuş, motifleri kelime. Ayrılık ve aşka dair en hüzünlü şiirlerin şairlerine taş çıkarmış. Kimi zaman değme ressamların tablolarıyla yarışan eserler vermiş.
İşte bu yüzden Picasso'nun, “Benim resimlerim kadar güzel bir şey arıyorsanız, bu bir kilim olurdu,” sözü gelmeli akıllara. Kilimlerin neden ‘soyut sanat’ olarak görüldüğü daha iyi anlaşılmalı...
Tezgâhından tutun da ipliğine, yününe, çözgüsü ve atkısına, hatta boyasına kadar ''yüzde yüz el emeği göz nuru'' bir dokuma sanatı olmuş kilim. Kendisini dokuyan genç kız veya kadının kınalı ellerinde can bulmuş. Yorgun ve nasırlı ellerden çıkma ve dokuyan kişinin iç dünyasını olduğu gibi yansıtan hikâyeler barındırmış.
Doğum, ölüm, bolluk ve bereketi dile getiren, yoksulluğu, acıları, özlemleri, hüzün ve umutları anlatan, hayalleri betimleyen türlü sembollerle öz varlıklarının dili olup desen desen akmış dokudukları kilimlere...
Dolayısıyla; düş gücü ve yaratıcılıkla zenginleşen kilimlerin her birinde farklı bir öykü var.
Koç boynuzu erkeklik, yiğitlik ya da savaşı tasvir ederken, ‘eli belinde’ adlı motif annelik ve bereketi anlatır örneğin. Saç bağı ve küpe motifleri evlilik arzusunu, hayat ağacı motifi ''sülalenin ebedî olması'' ümidini temsil eder.
Değişik renklerle düğüm düğüm sıralanmış bu desenlerle yaratılmış kilimlerin sessizce durduklarına bakmayın. Okunması gereken birer eser aslında onlar. Çok eski ve kendine ait dilbilgisi kuralları olan mistik bir dilleri var. Güçlükle duyulabilen fısıltılar halinde ansızın konuşmaya başlar, dilerseniz yüzyıllar öncesinden dem vurabilirler.
Bu mistik dil, inceleyen kişiyi dokuyan insanın iç dünyası ve kültürel pozisyonu üzerinde düşünmeye, yaşadığı dönemi hayalinde şekillendirmeye yönlendirir. Üzerlerinde, çoktan unutulmuş gelenek ve görenekleri, düğünleri, hüzünle biten aşkları, ayrılıkları, acıları, hatta yaban ellere gelin gitmiş genç bir kızın aile özlemini okuyabilirsiniz.
Nazım Hikmet’in ''Vera Uyandı'' adlı şiirinde geçen kilimin güzelliğine bakar mısınız?
masa da öyle
serilmiş yatıyor sırtüstü kilim
yummuş nakışlarını
uyandın gülüm
iskemleler uyandı
köşeden köşeye koşuştular
masa da öyle
doğrulup oturdu kilim
nakışları açıldı katmer katmer
Rengârenk dokunmuş kilimler vardır hani...
O kilimlerde ışıldayan renklerden sarı; hardal ve kimyon otunun bileşimiyle elde ediliyor.
Parlak yeşilin, dağ lavantası ile unutmabeni çiçeğinin günler, geceler boyu kazanlarda kaynatılmasıyla ortaya çıktığı keşfedilirken, yine servi ve pelit kozalakları bir arada kaynatılıp parlak siyaha ulaşılmış. Mor renk için sumak otuna, kahverengi için taze ceviz kabuğuna başvurulmuş.
Desenler kadar renklerin de anlamları var:
Yeşil ''murat'' demek örneğin. Mavi ''umut'', kırmızı ''tutku dolu sevgi'', mor ise ''keder''.
Siyah ''matemin rengi'' olarak kullanılmış genellikle. Kullanılan tüm renkler en az kendileri kadar etkileyici desenlerle birleşerek göz alıcı ışıltılarla parıldarken Anadolu'nun yüce dağlarını, ıssız vadilerini, patikalarını anlatmaktadır aynı zamanda. Kilim demek, tamamiyle doğadan ve doğal yollardan elde edilen ''kök boyası'' demek çünkü.
Ve bilir misiniz, kök boyası kullanılmış kilimler efsunludur adeta. Kullandıkça rengini kaybedip solmak yerine tam tersi gerçekleşir. Üzerinden yıllar geçtikçe güzelleşir, parlaklaşır...
Kilim dili okumakla ilgili bir eski zaman hikâyesiGünlerden bir gün Anadolu'dan, dönemin padişahına üzeri hediyelerle yüklü katırlar gönderilir.
Hediyelerin arasında bir de kilim vardır.
Padişah diğer eşyaları bırakıp bu kilimi okumaya odaklanır. Okudukça içi sızlar, gözleri dolar.
Dayanamayacak hale girer ve askerlerine:
-''Tez gidin, bu kilimi dokuyan kızın babasını bulup getirin bana!'' diye emir verir.
Askerler birkaç gün içinde adamı bulur ve saraya getirirler.
Padişah, kızın babasına sorar:
-''Kızın çok bedbaht bu aralar. Yoksa onu istemediği biriyle mi evlendiriyorsun?''
Yaşlı adam bunu padişahın nasıl anladığını aklına bile getirmeden söze başlar:
-''Evet Hünkârım. Kızım fakir bir gence âşık olmuştu; ama ben rahat etsin diye zengin bir adama vermeyi uygun gördüm. Lâkin, siz bunu nereden biliyorsunuz?''
Padişah hemen kızın dokuduğu kilimi getirtir.
-''İyi bak! Bunu seni kızın dokumadı mı?''
-''Evet padişahım, o dokudu!!??''
- ''Git o zaman, hemen kızını sevdiği delikanlıyla evlendir. Belki lazım olur; giderken üç katır dolusu yük hazırlattım, onları da yanında götür. Haa! Kızına söylemeyi unutma. Kırmızıyı yeşile az çalmış. Meramını okurken epeyce zorlandım, haberi ola! Haydi yolun açık ola!''
Görseller: KÜRŞAT ZAMAN
* * *
KİLİMLERDEKİ DESEN İSİMLERİNDEN BAZILARI
LÜLEPER
Hakkari'nin Yüksekova ilçesi civarında sulak ve bataklık yerlerde sarı, beyaz, kırmızı renklerde açan ve Nilüferi andıran bir tür çiçeğe yörede LÜLEPER denilmektedir. Kilim üstündeki desenler bu çiçeğin kesitini andırdıkları gibi ismini de bu çiçekten aldığı tahmin edilmektedir. Genelde bir açık bir koyu renkten oluşmak üzere aşağıdan yukarıya üç veya beş renk diliminden oluşmaktadır
GÜLSARYA:
Anlamı "Sarya"nın Gülü" olan kilimin ilk kez Sarya adlı bir kadın tarafından dokunduğu söylenmektedir. Kilimde "Eli Belinde" yada "Gelin Kız" adı verilen motif diyagonal şekilde dokunmuştur. Renk birleşimleriyle enine bantlarla ayrılabildiği gibi iç içe baklava dilimi tarzında da dokuma yapılabilmektedir.
GÜLŞİVAN
Kenarları sağ ve sol tarafta yukarıdan aşağıya zik zak çizerek orta yerdeki koç boynuzlarını bölümler veya guruplar halinde ortaya toplar. "çoban Gülü" anlamına gelmektedirGÜLÇİN
Gülçin "Gül Derleme, Gül Desteleme" anlamına gelir. Genelde değişik renklerden oluşan bal peteği gibi altıgen motiflerin birbirlerine bir çizgi ile bağlanmak suretiyle her biri değişik renklerden oluşan bir desen türüdür
GÜLHAZAR
Gülhezar "Binbir çiçek" anlamına gelmektedir. "Gül"adı verilen formların çevrelenmesinde, testere dişi motifi sırası hakim görünümdedir. İçe doğru olduğu gibi dış dörtgen alanlarda da aynı görünüm verilmektedir
Kilimlerin dili ve sözcük dağarcığı, bizim kullandığımız dilimizden daha zengin, daha özgün ve daha çeşitlidir. Örneğin kilimler; "inanılmaz güzel" demezler, "süper olmuş" da..., ya da kendisini dokuyan o güzelim ellerden ayrılıp pazara gelirken "by by" da demezler. Onlar, Türkçemizin her derdimizi anlatmaya her coşkumuza ortak olmaya yetecek kadar geniş ve çeşitli sözcüklerle donatılmış olduğunu bilirler. Haydi var mısınız, kilimlerimizden yeniden öğrenelim dilimizi.
YanıtlaSilBiricik olana, ''bizim'' olana, kültürel geçmişimize, öz varlığımıza duyduğumuz özlem bu aslında. Teknoloji son hızla gelişirken kilimlere de el atıldı ne yazık ki Hektor. Doğal kilim dokuyan kaç kişi kalmıştır ki?
SilSon cümlendeki soruya elbette ki tüm kalbimle ''Varım!'' diyorum...
Sevgili Zeugmacığım;
YanıtlaSilGerçekten kilimin eskisi makbuldür. Satıcılar kilimin eskimesi için yere atarlar. Ben de anlamazdım antika havası versin diye bir oyun sanırdım. Demek yıllandıkça güzelleşiyorlarmış. Mistik ve hikayesi olan objelerle ilgilenmeyi severim. Çocukluğumda bir yakınımızın dokuma tezgahına oturmuştum çok hoşuma gitmişti. Kesinlikle bu sanatı icra etmek ayrı bir yetenek istiyor. Yalnız el dokuması artık kalmadı, o da makineleşti. Artık iplik kalitesini, düğüm sayısını elektronik beyinler belirliyor. Satıcılar da kitap bilgisi gibi özellikleri sıralıyor. Hikayesi var mı yok bunlar modern çağa ait. Makinesiz yaşayamaz hale geldik ya onlar da bizi istila ediverdi haberimiz yok.
En derin sevgilerimle.....
Sevgili Aslıcığım,
SilSatıcıların eskimeleri için yerden yere attıkları o kilim bir aldatmaca aslında. Eski püskü görünmesini sağlayıp antika havası verme amaçlı. Nitekim turistik kentlerde sağı solu (bilerek) koparılmış, yırtılmış kilimleri bilmem kaç yüzyıllık diye turistlere fahiş fiyatla satanlar bile çıkabiliyor. Oysaki bu kilimlerin ne antika olmakla ne de üzerinden yıllar geçmekle ilgisi var. Kök boyası kullanılmış olduğunu da hiç sanmam. O halde böyle bir kilimin ne yıllar geçtikçe güzelleşmesi ne de renklerinin gittikçe parlaması söz konusudur. Hikâyesi ise hiç yoktur!
(Aslında blue jean eskitme olayıyla da benzerlik gösteriyor.)
Gerçek bir kilimin yıllandıkça güzelleşmesi ve renklerinin daha da parlaması olayı aynen son iki satırda yazdığım şekilde. Ne kadar gizemli değil mi?
Eğer günün birinde ''gerçek antika kilim'' (ya da halı) satan bir mağazaya rastlarsan ve sorarsan bunu teyit edeceklerdir Aslıcığım...
İçten sevgilerimle...
Çok etkilendiğim bir paylaşımdı, teşekkürler.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim...
Sil"by by" yazarken 'e' yi düşürmüşüm. Ne de olsa yabancı sözcük, dilimizden uzaklaştırmak, atmak gerek. Sadece 'e' değil bu sözcükdeki 'b' ve y' de düşsün artık ve dilimizden çıksın gitsin. 'Güle güle' veya 'hoşçakal' diyelim. Çocukça ve çocuk diliyle yapacaksak 'baş baş' diyelim. İnanılmaz güzel yerine aklını başından alacak kadar güzel diyelim. Süper olmuş yerine şimdiye kadar görüklerimin en güzeli diyelim, vs. vs. Kilimlerimize göz kulak verelim.
YanıtlaSilFarkettim oradaki 'e' nin Türkçemize odaklanmaktan ve yabancı kelimelere olan o anki kızgınlık nedeniyle farketmeden düştüğünü. atalım hepsini.
Sil''İnanılmaz güzel'' yine o kadar değil. '' Korkunç güzel'' var bir de!!
Evet, mümkün olduğunca kaçınalım yabancı sözcüklerden.Türkçemiz yeterince zengin. Ama neerye baksak neyi dinlesek gözümüze kulağımıza yabancı sözcük sokuşturuyorlar. Elde olmadan kaçıyor ağzımızdan :(
M.Ö. 2000 yılında okyanusa gömülmüş bir medeniyetin duvar resimlerinin;
YanıtlaSilOrta Asya, Uzak Doğu, Amerika ve Orta Anadolu kilim motifleriyle benzeştiği konusu bilim adamlarınca ispat ve tescil edilmişti Zeugma hanım. -Mayalardan bahsetmiyorum-
Kilim konusu toplumların tarihsel-kültür evrimleşmesi açısından çok önemli olguları içeriyor ama ne yazık ki üzerinde yeterince çalışma yapan bilim adamlarının yetersiz olduğu gerçeği karşısında bilgilerimiz çok sınırlı.
Bu güzel bilgilendirmeler için teşekkür eder, iyi bir hafta dilerim.
Dostlukla...
Tarihçesinin çok eski olduğunu biliyordum ama okyanusa gömülmüş medeniyet olayından haberim yoktu. Çok gizemli gerçekten Mehmet Bey...
SilKilim aslında en önemli kültürel ögelerimizden biri. Her biri birer yazıt bana göre.
Kilim üzerine yazılmış tek kitap var, o da o kadar derin bir araştırma içermiyor sanırım. Dediğiniz gibi çalışmalar yetersiz. Daha doğrusu önemsenmiyor.
Değerli yorumunuz için ben teşekkür ederim.
İyi bir hafta sonu diliyorum şimdiden..
Dostlukla...
görsellerle birbirini tamamlamış çok güzel bir paylaşım.
YanıtlaSilNazım'ın şiirinde de bir başka güzel.
kilimler hakkında bilmediğim ne çok şey varmış.
hem sizin hem Kürşat Zaman'ın ellerine sağlık...
Görsellere ben de bayıldım sevgili Tolga.
SilTek cümle eklenmeden bile kilime dair ne varsa her şeyi anlatıyor her iki çizim de..
Kürşat Bey'in ellerine yüreğine sağlık...
Tekrar tekrar teşekkür ediyorum kendisine...
Senin de güzel yorumuna tabii ki :)
benim de vardır kilim, halı dokumuşluğum. teyzemlerin kaldığı köyde yapılırdı, benim de bu sayede elim bulaşmıştı :)))
YanıtlaSilÇok ama çok şanslısın.
SilVe müthiş özendim sana şu an..
Benim de elim bulaşmıştı; ama ortaokuldayken işbilgisi dersinde..
Küçücük bir çerçevenin içinde ortası daralarak ilerleyen acayip bir parça çıkmıştı elimden.
Desenleri de vardı ama:P
:))) benim ellerim sertleşmişti. hatırlıyorum, çok şaşırmıştım hatta. yaparken kolay gibi geliyordu. ve hala hatırlıyorum yaparken büyük keyif almıştım... desenleri, renkleri takip etmek, ilmekleri atmak... bak benim de canım çekti yine :))))
YanıtlaSilKeyifli olduğu kesin. Dokuyan insanı rahatlattığı da.
SilBence blog yazmakla da epey benzerlikler gösteriyor :)
Ben de halı dokuma atölyesi görmüştüm. O çok daha zor gibi duruyor.
Seri hareketlerle düğüm atılıyor ve bıçağa benzeyen bir aletle anında kesiliyor her düğüm. Saniye bile sürmüyor.
Gerçekten her ikisi de zevkli bir sanat Sibelciğim...
Okumak bile huzur verdi.
YanıtlaSilsevgilerimle.
Teşekkür ederim.
SilBenden de sevgiler...
Kültür mirasımız olan kilimler, Anadolu'yu ve Anadolu insanını anlatıyor!yörelere göre değişen motifleri ve renkleriyle her birinin ayrı hikâyesi, apayrı dili var!.Kilimi ben de çok beğenirim!. Yabancılar bizden öğrendikleri kilim ve halı dokuma işini şimdilerde ülkelerinde tanıtıp yaygınlaştırmaya çalışırken, bizim öz kültürel değerlerimize daha fazla sahip çıkmamız gerekir!.Bu yüzden hem çok önemli bir konuya değinmişsin hem de 'Kilim' hakkında ayrıntılı bilgilere yer vermişsin sevgili Zeugma...Kürşat Zaman'ın görseli ve bu bilgilendirici yazı için emeklerinize sağlık...
YanıtlaSilSevgilerimle...
Kilim ve halının haricinde dantel ve işlemelerde de hikâyeler ve desen adları vardır, bilirsin sevgili Esin. Özellikle de kanaviçe işlemelerde.
SilYabancılar kilimi ülkelerinde tanıtıp yaygınlaştırırken ''Anadolu '' kültürüne ait olduğundan ne kadar bahsediyor acaba? Bazı ülkelerde mekan dekorlarının ya da birçok eşyanın Türk kilimlerindeki motifler kullanılarak yapıldığına bile şahit oluyoruz.
Kilimin bir de türküsü vardır. Pek de güzeldir sözleri.
Hatırlamadan geçersek olmaz sanki:
Sevdiğine Sözü Olan Bir Kilim Dokur
Kilimin Dilinden Ancak Anlayan Okur
Sırlarımı Verdim Sana, Sevgimi Verdim
Şu Gönlümü Kilim Yaptım, Yoluna Serdim
Ayıptır Günahtır Diye Kilit Vurdular Dilime
Aşkı Dokudum Kilime Anlıyor Musun
Yetinmedim Türkü Yaptım
Gayri Bu Canımdan Bıktım
Hani Senin Olacaktım Dinliyor Musun
Kilim Kalbin Aynasıdır,Gönül Sesidir
Her Nakışı Bir Duygunun ifadesidir
Kilim Sevgiliye Çağrı Aşka Davettir
Kimi Renkler şikayettir Kimi Hasrettir
Ben Şu Gönül Tezgahında Kilim Dokudum
Erenlerin Dergahında Aşkı Okudum
Töremizde Kilim Demek İlim Demek
Kilim Sevdadır, Özlemdir, Derttir, İstektir
Övgülerin için teşekkürler sevgili Esin.
İyi bir hafta diliyorum.
Sevgilerimle...
Cidden çok beğendim yorumunu,farklı yazmşsın hep,hafif soyut,hafif cool,hafif sıcak ve hafiftende somut tabiki.Ama farklı bir hava sergiliyorsun,eskiyede götürüyor,yeniye de yazıların,beğendim,tebrikler...:)
YanıtlaSilHoşgeldiniz...
SilBu güzel yorum için çok teşekkürler, sevgiler...
Ben pinar slm canim blogunuz super kilimlerdeki gizemler cok ilgi cekici
YanıtlaSilSelam sevgili Pınar. Değerli görüşlerin için çok teşekkür ederim.
SilİLETİŞİM'den mesaj atan Alper Yücel adlı okura yanıt:
YanıtlaSilAlper Bey, kilim dokuyan kadın fotoğrafını yüksek çözünürlüklü olarak varsa mail adresinize istemişsiniz. Halı mağazanızda kullanmak üzere rica etmişsiniz.Dikkat ederseniz çizim bana ait değil. Dolayısıyla ricanızı yerine getirmek haddim değil. Kime ait olduğunu çizimin altına linkiyle beraber yazdım. Tıklarsanız Kürşat Bey'e ulaşacaksınız. Çiziminin kullanımı konusunda size yanıtı o verecektir.