06/09/2013

Sinirlerine Hâkim Olmak (2)

Yaklaşık bir yıl kadar önce ''Sinirlerine Hakim Olmak'' başlıklı bir yazı yazmıştım.

O yazıda, sabahın erken saatlerinde başlayıp saatlerce dolaştıktan sonra bir şeyler yemek için girdiğimiz AVM'lerden birindeki işletmede, bitişik masada oturan ve sinirlerine hâkim olamayan bir doktordan bahsetmiştim. Yaşadığı sorunu sessizce halletmek yerine olay çıkardığından, öfkesini yenemeyip hepimizi ne kadar gerdiğinden, yediklerimizi nasıl da zehir ettiğinden...
Yazıya başlık koyarken numaralandırmıştım. Çünkü ''Bu bir dizi haline gelir,'' diye düşünüyordum. Nasıl olsa sinirlerine hâkim olamayıp sorun yaşayacak ya da yaşatacak birileri mutlaka çıkacaktı karşıma yaşam içinde... ''Aynı başlıkla tek tek numaralandırıp yazarım,'' diyordum. Çıkmadı mı sanıyorsunuz? Elbette ki çıktı. Hem de sürüsüne bereket.
Henüz yazmaya başlayamadım ama; tek tek not aldım, yazacağım elbette.
Fakat şimdi anlatacağım olay o kadar ilginç ki, hepsini geride bırakıp en öne geçti.
Bir kere başından itibaren ilginç. Çünkü bir yıl sonra yine aynı yerde yemek yerken gerçekleşti, düşünebiliyor musunuz?
Buna inanmak çok zor!
Baştan söyleyeyim; burası Başkent'teki AVM'lerden birinde kilo ile ızgara köfte ve tavuk yapan iki işletmeden biri.
Ankaralı olanlar hemen anlamışlardır zaten. Kullandığım görsel de oraya ait.

Efendim, bu yıl da tercihimizi yine o işletmeden yana yapıp, gayri ihtiyari sarfettiğimiz ''Geçen yıl doğru dürüst yiyemedik. Bu kez yiyebileceğiz,'' cümleleri eşliğinde dosdoğruca oraya gittik.
(Yoksa 'gitme gafletinde bulunduk' mu demeliydim?)
Kendimize bir masa seçip oturduk. Etrafta yemeğini yemekte olan birkaç aile vardı.
Biz de siparişimizi verdik ve hatta çok acıktığımız için masaya servis açıldıktan hemen sonra getirilen salatayla acılı ezmenin kıyısından köşesinden tırtıklamaya başladık.
Beş dakika geçmeden yan masaya üç erkek geldi.
Gayet yapılı, son derece iyi giyimli, elleri çantalı üç adam...
Öyle ki; işadamı oldukları ve bir toplantıdan çıkıp buraya geldikleri izlenimi uyandırıyorlardı.
Neyse, bizim siparişler geldi ve yemek yemeye odaklandık.
Ve şansa bakın! Yan masadan anında cızırtılı sesler gelmeye başladı!
Yahu birkaç lokma bari yeseydik!
Yükselen sesleri mecburen duymaya başladık.

Adamlardan biri servis elemanını azarlıyordu:
''Ben bu suyu içmem. Bana şu karşı marketten su al gel,'' diyordu.
O esnada ben ''Herhalde suyun markasını beğenmedi ya da markayla ilgili bir olumsuzluk duydu, o yüzdendir. Ama yine de bu yaptığı çok ayıp,'' diye düşünmekteydim.
Servis elemanı ise: ''Beyefendi ben su alamam. Biz bu suyu satmak zorundayız,'' cümlelerini tekrarlamaktaydı.
Adam, sesini gittikçe yükselterek kaba bir şekilde ısrar ediyordu.
Ve hırsla kalkıp, AVM içinde, hemen karşıda görünmekte olan markete kendi gidip büyük bir şişe suyla geldi.
Birkaç dakika sonra beyaz gömlekli, siyah pantolonlu, 40 yaşlarında, sonradan oranın işletme müdürü olduğunu öğreneceğimiz düzgün bir adam geldi başlarına.
- Sorun nedir?
- Beyefendi bu suyu içmeyeceğini söylüyor.
- Neden içmeyeceğinizi öğrenebilir miyim?
- Çünkü üç misli fiyata satarak beni kazıklıyorsunuz!
Aman Tanrım! Adamın sebebi neymiş bakar mısınız??
Ya bulduğu çare??!!
Resmen şok oldum o an. Kulaklarıma inanamadım. Bu nasıl bir terbiyesizlik, nasıl bir cüretti?
Üstelik bağıra bağıra tartışıyordu. Mağaradan çıkmış bir adam bile bu kadar yontulmamış olamazdı.
Kılığına kıyafetine, kalıbına yazıktı be adam senin!
İşletme müdürü gergin bir şekilde adamı dinledikten sonra direkt garsona dönüp oldukça sert biçimde:
- Beyefendiye servis açmayın! dedi.
- Nasıl açmazsınız? Ben yemeğimi burada yiyeceğim; ama kendi suyumu içeceğim. Beni kazıklayamazsınız!!

Ne yediğimizi anlamadan bitirmiştik tabaklarımızdakileri. Hemen kalkıp gitmeliydik. Olay çok sert bir noktaya gelmişti.
Utanmaz adam şimşekler çıkararak devam ediyordu. Kim bilir belki silahı bile olabilirdi!

Orayı terketmeden önce söylemekle söylememek arasında epeyce gidip geldikten sonra müdahil olmaya karar verdim.
''Beyefendi, izninizle ve objektif bir gözle olaya müdahil olabilir miyim?''
En başta terbiyesiz adam atladı:
''Tabii olun hanımefendi, buyrun!''
İşletme müdürü de onayladı:
- Buyrun...
- Kuralların hepimiz için geçerli olduğunu düşündünüz mü hiç? Buraya gelen her müşteri o suyu içmek zorunda.
- Hadi ordan be sen de! Hadi be!!
- ???!!!
Bu arada bizimkiler beni çekiştirerek hızla oradan uzaklaştırdılar. Ve sonrasında da epeyce kızdılar bana.

Ben hayatımda bu kadar haksız, bu kadar iğrenç ve terbiyesiz bir adam görmedim, ne yalan söyleyeyim.
Ticaretin içinde olup da binbir çeşit müşteriyle karşılaşmak ve uğraşmak zorunda kalan insanlara sabırlar diliyorum gerçekten.