İlginç bulduğum bir şey duyduğumda ya da gördüğümde mutlaka fotoğrafını çekiyorum. Bu bende bir alışkanlık haline geldi. Blog yazmakla doğrudan ilgisi olduğunu söylememe gerek yok sanırım.
Gördüğünüz fotoğraf, bir alışveriş merkezinin tuvaletinden...
Evet, yanlış duymadınız.
Girişte, lavaboların bulunduğu kısımda ve dahi kabinlerin içinde, anne ve çocuk gelişimiyle ilgili bir kitabın reklamını yapmakta olan bir tuvalet burası...
Hayatımda ilk kez rastladığım ve ''Başka yer mi yok?'' diye epeyce yadırgadığım için olayın fotoğrafını çekmekten kendimi alıkoyamamıştım.
Ancak, şu an yadırgamaktan tamamen vazgeçmiş durumdayım, hatta destekliyorum.
Neden mi? Türkiye İstatistik Kurumu ''2012 Yılı Kitap Okuma Verileri'' ne rastladım bugün...
Ülke genelinde durumumuzun ne kadar vahim olduğuna siz de bir bakın lütfen:
Kitap; ülkemizdeki ihtiyaç maddeleri sıralamasında tam 235. sırada yer alıyormuş!
Şaşırmaya devam edelim mi?
Türkiye'de ''günde'' en az 5 saat TV izlenirken, kitap okumak için ''yılda'' sadece 6 saat vakit ayrılıyormuş.
Bu rakamlar 1 kişinin 10 yılda sadece 1 kitap okuması ve 1 kişinin kitap için yılda 1 TL ayırması demek aynı zamanda!
Diğer verilerin sıralaması şöyle:
Kitap Okuma Oranı: Yüzde 4
Dergi Okuma Oranı: Yüzde 4
Gazete Okuma Oranı: Yüzde 22
Radyo Dinleme Oranı: Yüzde 24
Ve...
Televizyon İzleme Oranı: Yüzde 95
Bu yüzdeye minumum düzeyde katkıda bulunmuş olsam da televizyonu el birliğiyle zirveye taşımışız.
Alkışlar hepimiz için!!!
Peki, kitap okuma konusunda diğer ülkelerde durum neymiş?
Bir Japon yılda ortalama 25, İsviçreli 10, Fransız 7 kitap okurken, bir Türk 10 yılda 1 kitap okuyormuş (İzninizle burada artık bir ''Yuh'' demek istiyorum). Bir Norveçli kitap için yılda 137 dolar harcarken, Türk yalnızca 0.45 dolar harcıyormuş.
Ancak...
Türkiye genelinde 1434 kütüphane olmasına karşın, kahvehane sayımız 600 bin imiş!!!
Rakamların, aradaki uçurumun ve ne halde olduğumuzun farkında mısınız?
Gördüğünüz fotoğraf, bir alışveriş merkezinin tuvaletinden...
Evet, yanlış duymadınız.
Girişte, lavaboların bulunduğu kısımda ve dahi kabinlerin içinde, anne ve çocuk gelişimiyle ilgili bir kitabın reklamını yapmakta olan bir tuvalet burası...
Hayatımda ilk kez rastladığım ve ''Başka yer mi yok?'' diye epeyce yadırgadığım için olayın fotoğrafını çekmekten kendimi alıkoyamamıştım.
Ancak, şu an yadırgamaktan tamamen vazgeçmiş durumdayım, hatta destekliyorum.
Neden mi? Türkiye İstatistik Kurumu ''2012 Yılı Kitap Okuma Verileri'' ne rastladım bugün...
Ülke genelinde durumumuzun ne kadar vahim olduğuna siz de bir bakın lütfen:
Kitap; ülkemizdeki ihtiyaç maddeleri sıralamasında tam 235. sırada yer alıyormuş!
Şaşırmaya devam edelim mi?
Türkiye'de ''günde'' en az 5 saat TV izlenirken, kitap okumak için ''yılda'' sadece 6 saat vakit ayrılıyormuş.
Bu rakamlar 1 kişinin 10 yılda sadece 1 kitap okuması ve 1 kişinin kitap için yılda 1 TL ayırması demek aynı zamanda!
Diğer verilerin sıralaması şöyle:
Kitap Okuma Oranı: Yüzde 4
Dergi Okuma Oranı: Yüzde 4
Gazete Okuma Oranı: Yüzde 22
Radyo Dinleme Oranı: Yüzde 24
Ve...
Televizyon İzleme Oranı: Yüzde 95
Bu yüzdeye minumum düzeyde katkıda bulunmuş olsam da televizyonu el birliğiyle zirveye taşımışız.
Alkışlar hepimiz için!!!
Peki, kitap okuma konusunda diğer ülkelerde durum neymiş?
Bir Japon yılda ortalama 25, İsviçreli 10, Fransız 7 kitap okurken, bir Türk 10 yılda 1 kitap okuyormuş (İzninizle burada artık bir ''Yuh'' demek istiyorum). Bir Norveçli kitap için yılda 137 dolar harcarken, Türk yalnızca 0.45 dolar harcıyormuş.
Ancak...
Türkiye genelinde 1434 kütüphane olmasına karşın, kahvehane sayımız 600 bin imiş!!!
Rakamların, aradaki uçurumun ve ne halde olduğumuzun farkında mısınız?
Kitap başka dünyalardan ve başka ruhlardan haberdar olma fırsatı tanımaktadır bize. Gerçekten içler acısı haldeyiz. Daha çok okuyor ve araştırıyor olsaydık eminim Türkiye bu hallerde olmazdı.
YanıtlaSilFarkındalık artırıcı bir post olmuş. Eline sağlık. Okuyalım ve arkadaşlarımıza da kolay okunacak bir kitap hediye edip okuma oranını artıralım.
Sevgilerimle
:)
Aynen dediğin gibi. Durumumuz içler acısı..
SilBunu, şöyle çarpıcı bir örnekle çok daha net bir hale getirelim:
7 milyon nüfusu olan Azerbaycan gibi bir ülkede kitaplar ortalama 100 bin tirajla basılıyormuş. Bizdeki nüfus 71 milyon olmasına rağmen baskılar 2-3 binde kalıyor. Ve birçok Afrika ülkesinden bile geri olduğumuzu gösteriyor rakamlar.
Bu hallerde olmamıza en önemli etkilerden biiri elbette ki az okuyan bir ülke olmamız.
Teşekkür ederim katkın ve de o çok güzel önerin için.
Sevgilerimle...
:)
Sil"İhtiyaç malzemeleri sıralamasında 235. sırada yer alan kitap"ın, birincil ihtiyacımız olan "tuvalet"te karşımıza çıkması çok normal değil mi? :) Onu birinci sıraya taşımak için (birincil ihytiyacını 235.sıradaki ihtiyaçla birlikte gerçekleştiren biri olarak söylüyorum bunu!) :))
YanıtlaSilDiğer taraftan özellikle kitap bloglarına baktığımızda genelde hep epsilon, pegasus gibi asında çok da öyle edebiyat sayılmayacak kitapların tanıtımlarını görüyoruz (bilmiyoru belki de blog sahiplerine ücretsiz kitap yolladıkları için falandır) ama ben bir blogda Unamuno, Eco, Tolstoy vs. gibi "edebiyat"çıların, filozofların kitap tanıtımını yapan görmedim (bu blogların da sahiplerinin genelde kadınlar olduklarını da belirteyim- gerçi çoğu blog yazarı genelde kadın; erkekler bu konuda biraz kısır kalıyor)... YAni demek istediğim o ki, okumak kadar ne okuduğun da önemli, zamanımızı ve ömrümüzü bize bir şey katmayacak kitaplar okuyarak geçirmemek gerekir; zaman ve ömrümüz kıymetlidir.
Sorma, önce yadırgadım, sonradan da hak verdim reklamın öyle bir yerde karşıma çıkmasına. Üstelik anne ve çocuk eğitimiyle ilgili bir kitap olması ayrı güzellik gibi geldi. Olayı biraz da insanların gözüne gözüne sokarak kabullendirme durumu da var hani. Çünkü kabine girmiş ve karşısında asılı bir reklam. Mecburen okuyacak, kaçış yok :) Ne kadar kazanım sağlanırsa o kadar iyi.
SilVe istatistiklerdeki yerimizi birinci sıraya taşımak için saniye boş durmamanı takdirle karşıladım gerçekten :) Diğer taraftan kitap tanıtımı yapılan bloglarla ilgili tıpatıp aynı görüşteyim. İşini ciddiyetle yapan birkaç blog ya var ya da yok bana göre.
Değerli ziyaretiniz için teşekkürler efendim ;)
Kitap okuma konusunda 235. sırada yer almamız, bana fazla şaşırtıcı gelmedi. Ancak, kitap fuarlarında özellikle üniversite ve lise öğrencilerinin ilgisini gözardı edemeyiz. Ancak kitabevleri bataklığı / kâr marjı ve her geçen gün kötüye giden ekonomik şartlarda önemli eksi bir faktör.
YanıtlaSilBu yararlı paylaşım için teşekkür eder, iyi Pazarlar dilerim.
235.sıra ülkeler arası bir sıralamadaki yerimiz değil. Kitap olayına ''ülkemizdeki ihtiyaç maddeleri sıralamasında'' o kadar aşağılarda yer verme sırası Mehmet Bey. Sanırım aceleyle okudunuz.
SilYani binlerce insanın aklına bile gelmiyor onu bir ihtiyaç olarak görmek. Bir gereksizlik olduğunu düşündüğü çok açık. Televizyonla uyuşturulan muhakemeden yoksun beyinler sayesinde de şu an bu günlere geldik maalesef :(
Fuarlardaki o ilgi ve kitapevleri konusunda da çok haklısınız. O konu apayrı bir sorun ki yaz yaz bitmez. Popüler kültür peşinde koşan zavallı bir zihniyet hakim en kısa tabirle..
Değerli yorumunuz için teşekkür eder, esenlikler dilerim.
Dostlukla...
Ne desek bilemiyorum....?! Hızla da kotüye gidiyoruz...
YanıtlaSilFazla okuyan bir toplum olmadığımızı biliyordum da, bu kadar içler acısı bir durumda olduğumuzu bilmiyordum. Çok korkunç rakamlar bunlar.
SilN'apsan da okumaz bu millet
YanıtlaSilVardır bir çaresi.
SilYazıda kullandığım görseldeki olay yaratıcı bir çözüm aslında.
Sivil toplum örgütlerinin devreye girmesi vb epey çözüm yaratılabilir.Yeter ki istensin.
ya ben bize söyleyecek laf artık bulamıyorum!
YanıtlaSilBence vakit kaybı ya da gereksizlik olarak görüyor bunu yapanlar.
SilKitap okuyacağına film seyretmeyi yeğliyor mesela. Oysa çocuk yaşlardan itibaren ne kadar çok kitap okunursa o kadar çok düşünce üretildiği, karar mekanizmasının hızlandığı, mantık sürecinin geliştiği, okulda öğretmenin anlattıklarının çok iyi kavrandığı bilimsel verilerle kanıtlanmış.Hayal gücünün geliştiği, toplumsal ilişkilerde kaliteyi artırdığı, velhasıl insanı insan yapacak bir sürü şeyin temelini attığı...
Ben baştakilerin bunu bilinçli yaptığını düşünüyorum artık. Okumayan, düşünmeyen, bilgi talep etmeyen nesiller istiyorlar çünkü onları yönetmek daha kolay. Baştakilerin verdiği kadarını alan bir halk daha istenir bir durum.. Eğitim ve kültür alanındaki sistem(sizlik) bir türlü düzelmiyor nedense....
YanıtlaSil''Yanılıyorsunuz'' demek isterdim; ama maalesef ki gerçek payı var.
SilMevcut ders kitaplarından bile hoşlarına gitmeyen kısımları sansürlemeleri, kesip biçmeleri de bunun kanıtı aslında. dolayısıyla; ''onların istediği/verdiği kadarını alan bir halk'' doğru tabir.
''Tasmalı medya'' olayını da dahil edersek, ''eğitim ve kültür alanındaki sistem'' düzelmek şöyle dursun, felakete doğru gidiyor...
bizim kitap okumamamızın nedenleri çok sayıdadır..yani her türlü aksaklık mevcut..en başta geçim sıkıntısı ardından kitapları öcü yda gereksiz olarak görülmesi..zaten o nedenle hep geri kaldık..
YanıtlaSilÇok çeşitli nedenler var, haklısınız. Ama geçim sıkıntısı bence en başta değil. Okumak istedikten sonra örneğin kütüphaneler var, ucuza kitap edinilebilecek sahaflar var, arkadaşlarla değiş-tokuş imkânı var. Epeyce var yani.
Sil''Okumama'' olayı sizin dediğiniz gibi geri kalma nedenlerinden biri olduğu gibi, çok daha vahim bir şeye daha yol açabiliyor:
''Yetişkinlerde Okuma-Yazmayı Unutma'' olayı
Fransızcada ''Alettrisme'' olarak adlandırılan bu durum; okuma yazmayı öğrenmiş kişilerin hiç okuyup yazmadıklarında bu becerilerini ''tamamen'' kaybetmeleri olgusu. Okumayı alışkanlık haline getirmeyen bir insanın, beyin fonksiyonlarını kaybederek ne hale girebildiğini ve konunun önemini kanıtlayan çok çarpıcı bir örnek bu bence. Ülkemizde bir hayli ''alettres'' olduğu fakat sayılarının tam olarak tespit edilemediği söyleniyor.
Ziyaretiniz için teşekkür ederim.
Görselliğe dayalı; kozmetik ürünleri, aksesuarlar, kılık-kıyafet...ve teknolojik araç-gereçler.. genel olarak 'moda akımı' eminim, ihtiyaç sıralamasında kitaptan çok daha ön sıralarda yer alıyordur. Kapitalist sistem özellikle gelişmeye yeltenen ülkeleri durdurmak - gelişmesine engel olmak ve sömürü düzenini yaratmak üzerine kurulu.. Teknolojinin geldiği noktada, her yeni ürünü alıp, inceleyip teferruatı ile öğrenmek dahi hızlı hareket edip, düşünmeyi gerektiriyor. Örn. en basitinden twitter! en fazla 200 kelime yazabiliyorsun yanılmıyorsam.. Az kelime ile kısa-öz mesajını ileteceksin.. çünkü zaman yok!.Tablet bilgisayarlar, mobil tf.lar, pc. de ve mobil tf.larda dijital oyunlar..Örn: instagram, fotoğrafı dahi anında çek yayınla vs.. hep çeşitlilik, renklilik ve sürekli bir değişim!. bir önceki eskimeden ve senesi gelmeden hemen bir yenisi çıkıyor..yenisini al- eskisini at!. Bu öyle bir sistem ki her şeyi tüketmek, harcamak üzerine kurulu!.. Alternatif çok, bu yüzden hızlı-pro-aktif- bir hayat pompalanıyor. Öyle ki bizim için en değerli olan zamanı da genellikle genel-geçer -aktüel-magazin türü yüzeysel şeylerle harcamak üzerine kurulu hem de!. Hal böyle olunca, insanları kandırmak, aldatmak ama bir yandan da dolap-beygiri gibi bu koşuşturmaca içinde yormak çok daha kolay!. Bu yüzden birbirine benzeyen, birbirini taklit eden, sürüler yaratıldı.! Her şey gösteri ve şov! 'içi boş' demek belki bu sorunun tam karşılığı olmaz.. içi boş demeyelim de..belki derinlik yok diyebiliriz. !düşünüp, analiz edemeyen, sorgulayamayan ve daha pek çok şey ilave edilebilir! Zaten halk hareketlerinde de sistemi sorgulayan ve harekete geçiren bir avuç önderdir! Konuyu bağlamak için biraz geniş bir çerçeveden ele aldım.
YanıtlaSilBu arada tekonolojik gelişimlerin asla karşısında değilim yanlış anlaşılmasın. Şimdi bizler gelişen teknoloji sayesinde anında iletişim kurup derdimizi anlatıyoruz. Önemli olan teknolojiyi doğru kullanabilmek- doğru işleyebilmek.
Peki çözüm nedir dersek; akıllı olan birey hemen tuzağa düşmeyecek! bu çok renklilik içinde, zamanı iyi ve doğru kullanmak adına dayatılanı değil, kendi tercihlerini ve seçimlerini özgürce ama dikkatlice yapacak. Seyrettiği filmlerden, izlediği kanallara, okuduğu kitaptan, tercih ettiği okullara kadar..vs. Ve kitap okumak ciddi bir iştir. En az sinema filmi izlemek kadar, tiyatroya gitmek kadar.. Gezgin olmak kadar..Her bir sanat uğraşının, değişik aktivitelerin bize, gelişimimize, yaratıcılıklarımızı kullanmamıza ve hayatımızı çok daha anlamlı kılacak sayısız faydaları vardır. Reklamın iyisi kötüsü olmaz diye düşünenler için wc.ye kadar inen bir kitap tanıtımı!! bana da biraz hoş olmayan bir pazarlama stratejisi gibi geldi !.ama durumumuz bu kadar vahim olunca söyleyecek bir söz de bulamıyorum!.. Çünkü kitap değerlidir!.. Ben o kitabın yazarının yerinde olsam asla kitabımın wc de tanıtılmasını istemezdim.. Bedava dağıtırdım, bunu yapmazdım.. Bu benim düşüncem..
Yine her zaman ki gibi hayata dair ve hayatın içinde kayda değer önemli bir yazı hazırlamışsın Zeugmacığım. Aynen dediğin gibi artık söylemeye gerek yok.. Şu blog yazmak bizi sürekli aktif kılmakta.. Ben de ilginç bulduğum şeylerin fotoğrafını çekiyorum.. Veya hafızama kaydediyorum..Bu yüzden gözlem yapmayı 'dedikodu yapmaya' tercih ediyorum.)
Zeugmacığım dikkat çeken ve üzerinde durulması gereken
bu önemli paylaşımın için sana çok teşekkür eder,
Güzel bir haftasonu dilerim.
Sevgilerimle...
Sevgili Esinciğim,
SilDeğerli zamanını ayırıp böylesi detaylı yazdığın yorumunun her bir kelimesi için ayrı teşekkür ederim.
Görüşlerinin her birine ben de katılıyorum.
O kitabın tuvalette tanıtımını ben de en az senin kadar yadırgamıştım; ta ki okuma konusunda durumumuzun bu kadar vahim olduğunu öğrenene kadar. Geçen yıl da aynı yerde aynı kitap tanıtılıyordu. Tanıtım en az 1 yıldır sürüyor. Kadınlarla ilgili bir kitabın kadınlara mahsus bir yerde tanıtılması zoraki de olsa görmelerini, okumalarını sağlamaları, bu şekilde belirli bir yüzdeyle de olsa gerçekleşiyordur, kim bilir. Başka da çare yok gibi gerçekten.
Güzel yorumun için tekrar teşekkürler Esinciğim..
Sevgiler....
Gelecek nesilden çok endişeliyim..
YanıtlaSilTeknoloji ilerledikce , kitap okuma alıskanlığı misli hızlı geriliyor.
çok üzülüyorum çok..
Cemal Süreya , Sait Faik okumadan büyeyecek çocuklar / gençlerimiz..
Böyle devam ederse olay çok daha kötü boyutlara girecek, bu kesin.
SilHaklısın o yüzden...
Ama bu gidişe dur demenin yolları da olmalı..
Bu da sivil toplum örgütlerinin çabalarıyla gerçekleşebilir ancak...