Ruh sağlığı; en kısa haliyle ''beynin istenilen işlevsellikte çalışması'' olarak tanımlanıyor tıpta. Ruhsal hastalık ise ''beynin işlevselliğinin bozulması''...
Psikiyatrinin en ünlü ve en kötü hastalığı olarak geçen, duygu, düşünce ve davranışlarda önemli bozuklukların ortaya çıktığı, hastanın kişisel ilişkilerden ve gerçeklerden kaçıp kendi iç dünyasında yaşadığı bir ruhsal hastalık olan şizofreni,
ne yazık ki tüm dünyada her 100 kişiden birinin yakalanma riski olan bir hastalık.
İstanbul’da 50-60 bin civarında, Türkiye genelinde ise; ortalama 300-350 bin şizofreni hastası olduğu kayda geçmiş.
Çok korkunç rakamlar bunlar. Dahası, yaşam boyunca sayısız şizofrenle karşılaştığımız ya da karşılaşacağımız gerçeğini barındırıyor içinde.
Hem genetik hem çevresel etkenlerin neden olduğu, oldukça karmaşık bir hastalık olan şizofreni, en çok çevresiyle ilişkileri eskiden beri zayıf olan, içe dönük kişilerde görülüyor. Bu özellikler ''öncelikli ve ayırıcı tanı'' olarak belirlenmiş.
Şizofrenler, hastalık öncesi sessiz, az arkadaşı olan, yalnızlığı seven, tuhaf, güvensiz kişiler...
En bariz özellikleri; psikozun başlamasından önce cinsel ya da saldırgan dürtülere karşı 'denetim zayıflığı' içine girmeleri.
Hastalık, yeni neslin sıklıkla kullandığı ''şizo'' kelimesiyle doğrudan alâkalı.
Yunancada ''şizo'' ayrık veya bölünmüş demek. ''Akıl'' anlamına gelen "frenos" ile birleşiminden ''şizofrenos'' ortaya çıkmış. Anlamı çoğunluğun zannettiği gibi ''iki kişilikli olmak'' değil. Aklın bölünmesi, kişinin aynı anda iki farklı gerçekliğe inanması.
Söz konusu iki gerçekliğin açıklaması ise şöyle:
"Gerçek gerçeklik" normal ve sıradan bir insanın algılamasına denk düşer.
Bir şizofrenin algıladığı "ikinci gerçeklik" sağlıklı bir insanın anlayamayacağı, çoğu kez belli bir sisteme dayalı bir gerçeklik.
Aynı anda inanılan bu iki gerçekliğin zaman zaman birbirine baskın çıkmaya çalıştığı da görülebilmektedir.
Hastalığın pozitif semptomları: Varsanı, sanrı, sürekli ağlama ya da gülme, evham, kendini tanıyamamak, heyecan, sıkıntı, kuşku, güvensizlik, düşmanca düşünceler, her şeyi üstüne alınma, sese ve renklere aşırı duyarlılık, aşırı derecede konuşma, kafiyeli konuşma ve anlatma isteği, anlatımda kopukluk gibi normalin üstünde aşırı semptomlar.
Negatif semptomlar: Güçsüzlük, spontane olamama, insanlardan kaçma, konuşma bozukluğu, duygulanımda eksiklik, yaşamdan zevk alamama, uğraştığı işe kayıtsızlık, dış görünüşü önemsememe, bakımsızlık, bulunduğu ortamdan ya da insanlardan yalıtılmışlık hissi şeklinde giden, normal işlevlerde azalma semptomları.
Hastalıkta bilinç ve yönelim yerinde olmasına rağmen, soyutlama yetisinde zayıflama ve yıkım görülenlerde zekâda eksilme, gerilik izlenimi ediniliyor. İlgisi kolayca dağılabilen hasta, sorulara yanıtları geç verebiliyor.
Heterojen görünümlü bir hastalık olduğundan tipik bir genel görünümü olmayan şizofrenide; içgörü, düşüncelerin içeriği ve oluşturulması, duyguların deneyimlenmesi / ifade edilmesi, algılama, davranışlar ve bilişsel işlevler belirti veriyor. Ve bazı hastalarda bazı belirtiler ortaya çıkarken, bazılarında başka belirtiler oluşabiliyor...
Şizofrenide, düşünce içeriğine ilişkin ortaya çıkan belirtilerin en önemlisi; hezeyanlar.
Yani saçmalamak ya da sayıklamak...
-Hezeyanlar aksine kanıtlarla ve mantık yoluyla çürütülmesine rağmen kişinin inanmayı sürdürdüğü, kişinin kültürü, dini ve eğitimi ile ilişkili olarak normal kabul edilemeyecek türden yanlış inanışlar.
-Bariz biçimde ortaya çıkan bu hezeyanların içinde erotomani (başkalarının kendine âşık olduğu), kibir, kıskançlık, referans (üzerine alınma), etkilenme, perseküsyon (kişiye zarar verileceği), düşüncelerinin değiştirildiği, çalındığı veya yayınlandığı temalı olanlar başta geliyor. Düşüncenin oluşturulması ve akışındaki değişiklikler arasında ise düşüncelerde azalma, düşünce blokları (düşünce akışının aniden kesintiye uğraması), çağrışımlarda dağınıklık, konuşma yapısının tümüyle kaybolması gibi belirtiler mevcut.
Eugen Bleuler tarafından tanımlanmış olan temel ve ikincil belirtilere göz atarak bitirelim...
Psikiyatrinin en ünlü ve en kötü hastalığı olarak geçen, duygu, düşünce ve davranışlarda önemli bozuklukların ortaya çıktığı, hastanın kişisel ilişkilerden ve gerçeklerden kaçıp kendi iç dünyasında yaşadığı bir ruhsal hastalık olan şizofreni,
ne yazık ki tüm dünyada her 100 kişiden birinin yakalanma riski olan bir hastalık.
İstanbul’da 50-60 bin civarında, Türkiye genelinde ise; ortalama 300-350 bin şizofreni hastası olduğu kayda geçmiş.
Çok korkunç rakamlar bunlar. Dahası, yaşam boyunca sayısız şizofrenle karşılaştığımız ya da karşılaşacağımız gerçeğini barındırıyor içinde.
Hem genetik hem çevresel etkenlerin neden olduğu, oldukça karmaşık bir hastalık olan şizofreni, en çok çevresiyle ilişkileri eskiden beri zayıf olan, içe dönük kişilerde görülüyor. Bu özellikler ''öncelikli ve ayırıcı tanı'' olarak belirlenmiş.
Şizofrenler, hastalık öncesi sessiz, az arkadaşı olan, yalnızlığı seven, tuhaf, güvensiz kişiler...
En bariz özellikleri; psikozun başlamasından önce cinsel ya da saldırgan dürtülere karşı 'denetim zayıflığı' içine girmeleri.
Hastalık, yeni neslin sıklıkla kullandığı ''şizo'' kelimesiyle doğrudan alâkalı.
Yunancada ''şizo'' ayrık veya bölünmüş demek. ''Akıl'' anlamına gelen "frenos" ile birleşiminden ''şizofrenos'' ortaya çıkmış. Anlamı çoğunluğun zannettiği gibi ''iki kişilikli olmak'' değil. Aklın bölünmesi, kişinin aynı anda iki farklı gerçekliğe inanması.
Söz konusu iki gerçekliğin açıklaması ise şöyle:
"Gerçek gerçeklik" normal ve sıradan bir insanın algılamasına denk düşer.
Bir şizofrenin algıladığı "ikinci gerçeklik" sağlıklı bir insanın anlayamayacağı, çoğu kez belli bir sisteme dayalı bir gerçeklik.
Aynı anda inanılan bu iki gerçekliğin zaman zaman birbirine baskın çıkmaya çalıştığı da görülebilmektedir.
Hastalığın pozitif semptomları: Varsanı, sanrı, sürekli ağlama ya da gülme, evham, kendini tanıyamamak, heyecan, sıkıntı, kuşku, güvensizlik, düşmanca düşünceler, her şeyi üstüne alınma, sese ve renklere aşırı duyarlılık, aşırı derecede konuşma, kafiyeli konuşma ve anlatma isteği, anlatımda kopukluk gibi normalin üstünde aşırı semptomlar.
Negatif semptomlar: Güçsüzlük, spontane olamama, insanlardan kaçma, konuşma bozukluğu, duygulanımda eksiklik, yaşamdan zevk alamama, uğraştığı işe kayıtsızlık, dış görünüşü önemsememe, bakımsızlık, bulunduğu ortamdan ya da insanlardan yalıtılmışlık hissi şeklinde giden, normal işlevlerde azalma semptomları.
Hastalıkta bilinç ve yönelim yerinde olmasına rağmen, soyutlama yetisinde zayıflama ve yıkım görülenlerde zekâda eksilme, gerilik izlenimi ediniliyor. İlgisi kolayca dağılabilen hasta, sorulara yanıtları geç verebiliyor.
Heterojen görünümlü bir hastalık olduğundan tipik bir genel görünümü olmayan şizofrenide; içgörü, düşüncelerin içeriği ve oluşturulması, duyguların deneyimlenmesi / ifade edilmesi, algılama, davranışlar ve bilişsel işlevler belirti veriyor. Ve bazı hastalarda bazı belirtiler ortaya çıkarken, bazılarında başka belirtiler oluşabiliyor...
Şizofrenide, düşünce içeriğine ilişkin ortaya çıkan belirtilerin en önemlisi; hezeyanlar.
Yani saçmalamak ya da sayıklamak...
-Hezeyanlar aksine kanıtlarla ve mantık yoluyla çürütülmesine rağmen kişinin inanmayı sürdürdüğü, kişinin kültürü, dini ve eğitimi ile ilişkili olarak normal kabul edilemeyecek türden yanlış inanışlar.
-Bariz biçimde ortaya çıkan bu hezeyanların içinde erotomani (başkalarının kendine âşık olduğu), kibir, kıskançlık, referans (üzerine alınma), etkilenme, perseküsyon (kişiye zarar verileceği), düşüncelerinin değiştirildiği, çalındığı veya yayınlandığı temalı olanlar başta geliyor. Düşüncenin oluşturulması ve akışındaki değişiklikler arasında ise düşüncelerde azalma, düşünce blokları (düşünce akışının aniden kesintiye uğraması), çağrışımlarda dağınıklık, konuşma yapısının tümüyle kaybolması gibi belirtiler mevcut.
Şizofreniden etkilenmiş bir beyinde, algılar içeri girer.
Fakat yanlış yolda ilerler, karışır veya yanlış hedefte sonlanır.
Eugen Bleuler tarafından tanımlanmış olan temel ve ikincil belirtilere göz atarak bitirelim...

4 A belirtisi olarak bilinen temel belirtiler:
-Duygulanımda bozukluk (Affect)
-Ambivalans
(Ambivalance; karşıt duyguların birlikte yaşanması)
(Ambivalance; karşıt duyguların birlikte yaşanması)
-Otizm (Autism)
-Çağrışımlarda bozukluk (Association)
-Bilinç, yönelim ve bellekte temel bozuklukların olmayışı
İkincil belirtiler;
-Sanrılar, yanılsamalar
-Varsanılar
-Devinim (hareket) bozuklukları
-Varsanılar
-Devinim (hareket) bozuklukları
cok guzel bir yazı olmus dayanamadım twitledim:)
YanıtlaSilBu kadar beğendiğin için çok teşekkürler biricit :)
Silaslında her insanda birazcık şizofreni duurmları vardır..gerçek şizofreni hastalarını diğerlerinden ayıran tek şey,kendilerini kontrol edemiyor olmalarıdır herhalde..onun haricinde pek bişey düşünemiyom..şiizofreni konusunda güzel ve önemli bilgiler vermişsiniz..elinize sağlık ablacim..iyi günler dilerim..
YanıtlaSil''Birazcık şizofreni'' dediğin olay stres, depresyon vb türden rahatsızlıklar ama. Her insanda olması mümkün değil canım.
SilRuh hastalıkları içinde en ağır olanı şizofreni.
Ve kesinlikle tedavi olmaları, artı tedavilerinin ve ilaçlarının ömür boyu sürmesi gerekiyor.
Eğer önlem alınmazsa oldukça kötü ve tehlikeli bir son onları bekliyor...
Ziyaretin için teşekkürler Bilgeciğim...
Sevgiler...
İzninizle...
YanıtlaSilŞizofren
Özel biriyim ben, seçilmişlerden biri
Herkesin sadece bir gerçekliği varken
Benim en az iki seçeneğim var aynı anda
Evet, bir şizofrenim ben
Kafamın içinde binlerce ses
Her biri ayrı tonda ayrı kişiliklerde
İki gerçeklik var dünyamda
Biri gerçek gerçeklik olmalı
Çünkü sen varsın yanımda
Diğeri ikinci gerçeklik
Bunda sonu aynı hep hikâyemin
Sadece şekli değişiyor ölümümün
Kafamın içinde binlerce ses
Ama görüşleri aynı hepsinin
Bir kötü yanı var bu durumun
Hepsi aynı anda bağırıyor
Kafamın içinde yankı yankı
İşte O işte, koş peşinden
Bırakma onu, öleceksin yoksa
Yanacaksın soğuktan, donacaksın ateşten
Hep bir ağızdan bağırıyorlar içeriden
Bırakma onu, öleceksin yoksa
Evet, bir şizofrenim ben
Ama tek bir görüş yankılanıyor kafamda
Haykırıyorlar hep bir ağızdan
Bırakma onu, öleceksin yoksa
Evet, bir şizofrenim ben
Siz mi yazdınız bunu?
SilTek kelimeyle: MÜTHİŞ!!!
Evet...
Silzor bir hastalık.. herkes için yıpratıcı ve ne kadar da çokmuş sayısı..
YanıtlaSilToplum içindeki oranları beni de çok şaşırttı, sormayın.
SilSevgili Zeugma çok güzel bir yazı hazırlamışsın. Ellerine sağlık.
YanıtlaSilSon dönem davranışları şaşırtıcı derecede değişmiş bir tanıdık vardı.İyice çığırından çıkmıştı diyiyim.
Hali ahvali burada yazılan herşeyle örtüşüyor inanırmısın? Şizofreni olabileceği hiç aklıma gelmemişti ama anladımki kesin öyle. Allah yardımcısı olsun :(
Bahsettiğiniz tanıdık kim, bilmiyorum; ama benim de bir tanıdığım vardı ve bu yazı onun ''şaşılası'' durumunu gördükten sonra yaptığım derin bir araştırma sonucu elde ettiğim bilgilerin tıpkı sizin söyleminizdeki gibi ''birebir örtüştüğünü'' gördükten sonra yazıldı
SilŞahıs, tam da hastalık öncesi kriterlerine uygun, kendine güvensiz, çevresiyle ilişkisi yok denecek kadar az, silik biriydi. Ancak, bu özellikleri (duygu ve düşünceleri denetim zayıflığına uğramış olmalı ki), gözle görülebilir biçimde değişti ve yerini acayip ikilimlere bıraktı. Hali hazırda bu ikilemler devam ediyor.Yani; açık ve net görülebilir biçimde, ilân yoluyla sergilemekte (Yoksa aynı kişi mi?).
Toplum olarak, insanların ruh sağlığının bozulduğu bu süreç için çok isabetli bir post olmuş.
YanıtlaSilRuh sağlığımızın bozulmaması dileklerimle, bu güzel bilgilendirici post için teşekkür ederim.
Dostlukla...
Evet, haklısınız. Toplum olarak ruh sağlığını korumada zorlandığımız bir süreçten geçiyoruz.
SilBunun önlemini almak en başta #direnmek'ten geçiyor sanırım.
Katkınız için ben teşekkür ederim.
Dostlukla...
Ellerine sağlık Zeugma, bilgili bir yazı olmuş. Baya araştırmışsın, biz de hazıra konduk..
YanıtlaSil:)
Yalnız sayının bu kadar fazla olması beni iyice ürküttü. :/
Epeyce araştırdım gerçekten. Artı; konuyla ilgili psikiyatrlar tarafından hazırlanmış sayısız video izledim. Öyle ki; bu yazı sadece genel hatlarıyla bir özet.
SilToplumdaki oranını ben de araştırırken öğrendim ve şoke oldum, sorma :/
Teşekkür ederim pehito.
Fiziksel hastalıklar kadar ruhsal hastalıklar da ciddiye alınmalı. Ve bu hastalıklar hakkında ortalama bilgi sahibi olmalıyız ki, bu tür vakalarla karşılaştığımızda iletişimde zorluk çekmeyelim. Yada hastalık ölçütlerinde empati yetimizle karşımızdaki kişilere karşı daha temkinli ve aynı zamanda hasta olduğu gerekçesi ile duruma göre toleranslı da olabilelim. Bu tür hastalıklarda sanırım en zor olanı; toplumun önyargısı ve dolayısı ile, hastalığın gizlenmesi ya da hasta olan kişinin bu durumu kabullenmemesi, tedaviye karşı oluşu.. Sayılarının bu kadar çok oluşu oldukça düşündürücü!. Ama öyle sanıyorum ki tedavisi zor olmakla birlikte çaresiz değil bu hastalık! Sağlıklı yaşamlar ve şifalar dileyelim tüm şizofren hastalarına...
YanıtlaSilBilgilendirici bir post olmuş sevgili Zeugmacığım. Teşekkür eder, iyi haftalar dilerim.
Hastalığın sosyolojik yönden irdelenmesi gibi olmuş adeta. Bilinçli, soğukkanlı, ruh sağlığı yerinde insanların yapılabilecekleri ve düşündürdüklerini çok güzel bir şekilde sıralamışsın sevgili Esinciğim...
YanıtlaSilSağlık ve şifalar her daim onlardan yana olsun...
Ben teşekkür eder, mutlu haftalar dilerim, sevgilerimle...
Öne çıkan yayınlarda görünce tıkladım. Zararsızları olsa da, son derece tehlikeli olanları da var, tedavi şart...tedavi edilmedikçe yer ediyor ve ailesi, komşuları herkese zarar veriyor...Allah hepimizi korusun...hem bu hastalıktan, hem şizofrenlerden...Amin.
YanıtlaSilKalemine sağlık Zeugma'cığım.
Sevgiler..:)
Evet, bu ara ihtiyaç doğdu, bu yayını öne çıkardım.
SilTedavilerinin ömür boyu sürmesi gerekiyor üstelik.
Hastada kıskançlık devreye girmiş, bu nedenle birtakım halüsinasyon ve sanrılar oluşmuşsa o kötü. Çünkü ikinci kişilik 'anında' devreye girip baskın çıkıyor ve saldırgan dürtüler boy gösterip 'ezik' kişiliği eyleme geçiriyor.
Bize bir şey olmaz da ailesi için kötü.
Eğer ilaçlarına dikkat edilmezse, zaten meyilli oldukları intihara gider sonu...
Allah herkesi korusun şizofrenlerden. Çok kötü bir ruh hastalığı. Hatta en kötüsü olduğu belirtiliyor.
Sevgiler Müjdecim:)
İyi bir tedaviyle toplum içinde rahat bir hayatları olabiliyor. Önemli olan yeterli desteği alabilmeleridir.
YanıtlaSilEvet, aynen dediğin gibi oluyormuş.
SilPeki, hastalığının farkına varılmayan ve iyice çığırından çıkanlar?
Onlar hiç de azımsanmayacak sayıda ve bizlerle iç içe...