19.yüzyılda İngiliz Edebiyatı’nın klasikleri arasına unutulmaz eserler bırakan üç kardeşti onlar. Kısacık ve trajik yaşamları da en az eserleri kadar etkileyici ve unutulmaz türden üç kız kardeş: Charlotte, Emily ve Anne Bronte...
Patrick Bronte adında bir İngiliz papazın kızlarıydılar. İngiltere’nin kuzeybatısında, Thornton’da doğmuş, 1820’de Yorkshire’ın doğusunda, Haworth mezarlığına bakan kasvetli bir eve taşınmışlardı. Haworth, insanın kendini cennete yakın sanacağı bir konumda, oldukça yüksek bir tepenin üzerindeydi.
Bir yıl sonra anneleri öldü. Küçük kilisenin arkasındaki bu evden asla kahkaha sesi duyulmazdı. Hatta evdekilerin yanı başlarındaki mezarlıkta yatan ölüler kadar sessiz oldukları söylenebilirdi. Altı küçük Bronte (beş kız, bir oğlan) böyle bir ortamda büyüdü. Koyu dindar babaları, anneleri ölünce halaları tarafından bakılan çocuklarını haftada yalnızca bir kez görürdü. Onları çalışma odasına çağırıp değişik sorular sorma yoluyla ve sırayla sorguya çekerdi.
Çocuklarının içinde en çok oğlunu severdi. Tüm umudunu da ona bağlamıştı. Branwell’i ailenin dahi çocuğu olarak görürdü. Sorgudan sonra da, artık yanında işi kalmayan çocuklarına kırlarda birazcık dolaşmaları için izin verirdi. Böylesi bir ortamda annesiz büyüyen bu üzgün çocuklar her şeye rağmen yine de mutluydular. Ancak, bu kadarcık mutluluk da fazla sürmeyecek, Azrail en başta henüz küçük birer çocuk olan ablaları Maria ve Elizabeth olmak üzere, bütün kardeşleri birer birer alacaktı.
Charlotte Bronte (1816-1855): Üç kız kardeşin en büyüğü.
En tanınmış eseri olan ve çok sayıda film, televizyon ve müzikal uyarlaması yapılan
''Jane Eyre''de sekiz yaşında gönderildiği okuldaki hayatını canlandırıp izlenimlerini dile getiren Charlotte, bir gün kız kardeşi Emily’nin gizliden yazdığı şiirleri ele geçirip çok beğendiğini söyleyince üç kız kardeş bu olay sayesinde yazdıkları roman ve şiirlerden haberdar olur, her şeyi ortaya döküp birbirlerine okuturlar.
Üç kız kardeşe ait şiir kitabı 1846 yılında yayınlanır. Bu eseri dönemin kadın yazarlara karşı önyargılı tavrından kurtarabilmek ve okur üzerinde daha iyi bir etki bırakması adına kadın olduklarını gizleyip (gerçek isimlerinin baş harflerine sadık kalmak suretiyle) hem erkek hem de kadın ismi olan mahlaslar kullanarak yayımlarlar: Currer Bell, Ellis Bell ve Acton Bell
Charlotte’ın yazdığı Jane Eyre adlı roman, çok kısa zamanda tanınıp beğenilmiş ve ona büyük ün kazandırmış, ancak yaşamında birbiri ardı sıra gelen felaketleri engelleyememiştir.
1848’de iki felaket birden yaşar. Erkek kardeşi Branwell’i ve onun cenazesinde hastalanan kız kardeşi Emily’i kaybeder.
Bir yıl sonra da en küçük kız kardeş Anne ölür...
Charlotte Bronte 1849’da ''Shirley'', 1853’te ''Villette'' adlı kitaplarını yayımlar. 1854’te Rahip A.B. Nicholis ile evlendikten yalnızca birkaç ay sonra, kardeşleri gibi o da gencecik yaşında ölür.
Emily Bronte (1818-1848): Bronte kardeşlerin ortancasıdır. İngiliz Edebiyatının ve tabii ki Dünya Klasiklerinin en ünlüleri arasına, yazdığı tek romanı olan ''Wuthering Heights'' (Uğultulu Tepeler)’i kazandırmış, bu yapıt İngiliz diliyle yazılmış en iyi romanlardan biri olarak nitelenmiştir. Ancak romanının yayımlandığı yıl tüberkülozdan ölmüştür.
Emily, her ne kadar kız kardeşleri Charlotte ve Anne gibi sınırlı bir çerçeveye az sayıda karakter oturtmuş, romanın örgüsünü aşk ve nefret duyguları üzerine kurmuşsa da onun romanında kadın karakterler silik ve de cefakâr değildir. Üstelik ana tema tutkudur.
Bu detaylar Emily'nin kız kardeşlerinden bir hayli farklı olduğunu gösterir.
Ayrıca son derece içine kapanık bir genç kız olan Emily bu romanıyla, hayatı boyunca baba evinden dışarı çıkmamasına ve karşı cinsle bilinen hiçbir ilişki yaşamamasına rağmen, üstelik de gencecik yaşında, aşk, nefret ve intikam duygularını inanılmaz bir derinlikte aktarmayı başarmıştır.
Anne Bronte (1820-1849): Bronte kardeşlerin en küçüğü ve en dindar olanıdır.
1846’da Acton Bell takma adını kullandığı şiir kitabından sonra, 1847’de Viktorya Dönemi İngiltere’sinde yaşadığı mürebbiyelik anılarını ve toplumsal sınıflar arasındaki zorlu yaşamı anlattığı ''Agnes Grey'' isimli romanı yayımlandı.
Entelektüel yoğunluk, duygusal açlık, ahlâki sorumluluk üçgeni arasında kurulmaya çalışan dengenin satırlara döküldüğü roman, yazarın kendi hayatından örneklediği sahnelerle ve kadınlara dair gerçekçi gözlemleriyle romantik bir klasikten çok daha fazlası.
Bu romanını 1848 yılında ''The Tenant of Wildfell Hall'' adındaki romanı izlese de, Anne Bronte ablaları Charlotte ve Emily kadar ilgi görememiştir ne yazık ki... Ve kitabı yayımlandıktan bir yıl sonra, yalnızca yirmi dokuz yaşındayken hayata veda etmiştir.
Görseller: tr.wikipedia.org
Patrick Bronte adında bir İngiliz papazın kızlarıydılar. İngiltere’nin kuzeybatısında, Thornton’da doğmuş, 1820’de Yorkshire’ın doğusunda, Haworth mezarlığına bakan kasvetli bir eve taşınmışlardı. Haworth, insanın kendini cennete yakın sanacağı bir konumda, oldukça yüksek bir tepenin üzerindeydi.
Bir yıl sonra anneleri öldü. Küçük kilisenin arkasındaki bu evden asla kahkaha sesi duyulmazdı. Hatta evdekilerin yanı başlarındaki mezarlıkta yatan ölüler kadar sessiz oldukları söylenebilirdi. Altı küçük Bronte (beş kız, bir oğlan) böyle bir ortamda büyüdü. Koyu dindar babaları, anneleri ölünce halaları tarafından bakılan çocuklarını haftada yalnızca bir kez görürdü. Onları çalışma odasına çağırıp değişik sorular sorma yoluyla ve sırayla sorguya çekerdi.
Çocuklarının içinde en çok oğlunu severdi. Tüm umudunu da ona bağlamıştı. Branwell’i ailenin dahi çocuğu olarak görürdü. Sorgudan sonra da, artık yanında işi kalmayan çocuklarına kırlarda birazcık dolaşmaları için izin verirdi. Böylesi bir ortamda annesiz büyüyen bu üzgün çocuklar her şeye rağmen yine de mutluydular. Ancak, bu kadarcık mutluluk da fazla sürmeyecek, Azrail en başta henüz küçük birer çocuk olan ablaları Maria ve Elizabeth olmak üzere, bütün kardeşleri birer birer alacaktı.
Charlotte Bronte (1816-1855): Üç kız kardeşin en büyüğü.
En tanınmış eseri olan ve çok sayıda film, televizyon ve müzikal uyarlaması yapılan
''Jane Eyre''de sekiz yaşında gönderildiği okuldaki hayatını canlandırıp izlenimlerini dile getiren Charlotte, bir gün kız kardeşi Emily’nin gizliden yazdığı şiirleri ele geçirip çok beğendiğini söyleyince üç kız kardeş bu olay sayesinde yazdıkları roman ve şiirlerden haberdar olur, her şeyi ortaya döküp birbirlerine okuturlar.
Üç kız kardeşe ait şiir kitabı 1846 yılında yayınlanır. Bu eseri dönemin kadın yazarlara karşı önyargılı tavrından kurtarabilmek ve okur üzerinde daha iyi bir etki bırakması adına kadın olduklarını gizleyip (gerçek isimlerinin baş harflerine sadık kalmak suretiyle) hem erkek hem de kadın ismi olan mahlaslar kullanarak yayımlarlar: Currer Bell, Ellis Bell ve Acton Bell
Charlotte’ın yazdığı Jane Eyre adlı roman, çok kısa zamanda tanınıp beğenilmiş ve ona büyük ün kazandırmış, ancak yaşamında birbiri ardı sıra gelen felaketleri engelleyememiştir.
1848’de iki felaket birden yaşar. Erkek kardeşi Branwell’i ve onun cenazesinde hastalanan kız kardeşi Emily’i kaybeder.
Bir yıl sonra da en küçük kız kardeş Anne ölür...
Charlotte Bronte 1849’da ''Shirley'', 1853’te ''Villette'' adlı kitaplarını yayımlar. 1854’te Rahip A.B. Nicholis ile evlendikten yalnızca birkaç ay sonra, kardeşleri gibi o da gencecik yaşında ölür.
Emily Bronte (1818-1848): Bronte kardeşlerin ortancasıdır. İngiliz Edebiyatının ve tabii ki Dünya Klasiklerinin en ünlüleri arasına, yazdığı tek romanı olan ''Wuthering Heights'' (Uğultulu Tepeler)’i kazandırmış, bu yapıt İngiliz diliyle yazılmış en iyi romanlardan biri olarak nitelenmiştir. Ancak romanının yayımlandığı yıl tüberkülozdan ölmüştür.
Emily, her ne kadar kız kardeşleri Charlotte ve Anne gibi sınırlı bir çerçeveye az sayıda karakter oturtmuş, romanın örgüsünü aşk ve nefret duyguları üzerine kurmuşsa da onun romanında kadın karakterler silik ve de cefakâr değildir. Üstelik ana tema tutkudur.
Bu detaylar Emily'nin kız kardeşlerinden bir hayli farklı olduğunu gösterir.
Ayrıca son derece içine kapanık bir genç kız olan Emily bu romanıyla, hayatı boyunca baba evinden dışarı çıkmamasına ve karşı cinsle bilinen hiçbir ilişki yaşamamasına rağmen, üstelik de gencecik yaşında, aşk, nefret ve intikam duygularını inanılmaz bir derinlikte aktarmayı başarmıştır.
Anne Bronte (1820-1849): Bronte kardeşlerin en küçüğü ve en dindar olanıdır.
1846’da Acton Bell takma adını kullandığı şiir kitabından sonra, 1847’de Viktorya Dönemi İngiltere’sinde yaşadığı mürebbiyelik anılarını ve toplumsal sınıflar arasındaki zorlu yaşamı anlattığı ''Agnes Grey'' isimli romanı yayımlandı.
Entelektüel yoğunluk, duygusal açlık, ahlâki sorumluluk üçgeni arasında kurulmaya çalışan dengenin satırlara döküldüğü roman, yazarın kendi hayatından örneklediği sahnelerle ve kadınlara dair gerçekçi gözlemleriyle romantik bir klasikten çok daha fazlası.
Bu romanını 1848 yılında ''The Tenant of Wildfell Hall'' adındaki romanı izlese de, Anne Bronte ablaları Charlotte ve Emily kadar ilgi görememiştir ne yazık ki... Ve kitabı yayımlandıktan bir yıl sonra, yalnızca yirmi dokuz yaşındayken hayata veda etmiştir.
Görseller: tr.wikipedia.org