2016/06/08

Tarihi Sinop Cezaevi

Son iki yazımda affetmekten, suç ve cezadan, seri katillerden ve de eli kanlı azılı katillerden bahsedince, aklıma etkisinden hâlâ kurtulamadığımı farkettiğim tarihi Sinop Cezaevi geldi.

Karadeniz'in lacivert renkli sularının, saklı kalmış eşsiz güzelliklerini kucaklıyor görüntüsü verdiği ve mavi ile yeşili birleştirdiği cennet gibi bir yarımada olan Sinop, ünlü filozof Diyojen'in de diyarı...

Nice şair ve yazarımıza ilham veren Karadeniz'in incisi bu güzel kenti ziyaret edenlerin programında, gezip gördüğü muhteşem güzelliklerle çelişen ve zihnine bir mıh gibi yerleşecek olan ünlü Sinop Cezaevi de var mutlaka.

Binlerce mahkûmun naralarıyla inlemiş dört bin yıllık kalın surların sakladığı, çoğu zaman Karadeniz'in hırçın dalgalarının kuşatmaya çalıştığı bu devasa mekândaki zindanlar ve onlarca disiplin hücresi, içinizi bugüne kadar asla yaşamadığınız derin bir ürpertiyle dolduruyor...

Duvarlarda çentikler... Hangi yana dönerseniz dönün, binlerce mahkûmun ardında bıraktığı acı hikâyelerle çarpışacak olan yüreğiniz paramparça! Bir labirent gibi dizilmiş hücrelerde neler yaşandığını içlerindeki zifiri karanlığın gizlemesi ne mümkün? Boyası dökülmüş rutubetli duvarlardan sızan, yalnızca kopkoyu bir keder ve acı...
Acı, hüzün... Haykırışlar, çığlıklar... Dört bir yanınızda yankılanan canhıraş feryatlar...
Sevdiğine dokunamamış, demir parmaklıklarda asılı kalmış eller! Tüyleriniz diken diken...
Geçmişle bugün arasında, paslı bir zaman tünelindesiniz.
''Anadolu'nun Alcatraz'ı'' burası. Sizi bambaşka bir boyuta geçirecek olan Sinop Cezaevi!

''İçeride kibrit bile yakılamaz,'' denen rutubet devam ediyor. Bu rutubeti ciğerlerine çekenin bir daha iflah olmayacağı söylenen, mahkûmlarına ''çürümek'' ya da ''ceza süresi bitmeden ölmek'' gibi iki seçenek sunan Sinop Cezaevi adıyla bile titretmiş yürekleri. Mahkûmlar için her daim ''sağlam bir ağır ceza mekânı'' olmuş. Binlerce yıllık bir kalenin surları ardına gizlenmiş, Karadeniz’in hırçın dalgalarına terk edilmiş cezaevi, 1997 yılına kadar toplumdan tecrit edilmek istenilen yazar ve şairler ile ağır ceza mahkûmlarının en ağır sürgün yeri.

Soldaki cezaevinin şu an emekli olan ünlü gardiyanı Pala Akif. Evliya Çelebi'nin betimlediği dev gardiyanlardan biri adeta

Zindan ile ilgili yazacağım bilgiler birebir cezaevindeki panodan. Özellikle en son cümleler tüyler ürpertici.
''Sinop'un 1214 yılında Selçuklular tarafından alınışından hemen sonra Sultan İzzettin Keykavus, kaleye güney kuzey yönünde paralel bir sur ekleyerek bir iç kale meydana getirmiştir. Bu kale sur üzerine savaşa katılan komutanların adının verildiği 5 adet burç yaptırılmıştır. Bu burçların yüksekliği 22 metredir. Burçlar 1568 yılından itibaren zindan olarak kullanılmıştır. Bu dönemin çok sayıdaki ayaklanmalarının birinde İbrahim ve Mehmet adlı iki yağmacının zindana hapsedildiği bilinmektedir. Evliya Çelebi 1640 yılında Sinop'tan bahsederken çok renkli ama abartılı üslubuyla Sinop zindanını şöyle tanımlar:
'Dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkûmları vardır. Burçlarda gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun mahkûm kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar.'

Evliya Çelebi'nin anlattıklarındaki gerçeklik payını görmek için 20. yüzyıl başlarında zindanda yatan azılı katillerin birkaçını hatırlamak yeterlidir.
Arnavut Halil Bey; 15 sene mahkûmiyetle gelmiş ancak içinde 8 kişi öldürülerek 115 seneye mahkûmdur. İzmirli Nazif; 130 seneye mahkûmdur. Elbasanlı Ramazan; mahkûmiyeti 200 seneyi geçiyor. Kurt Haydar; mahkûmiyeti 150 seneyi geçiyor. Bunların yanı sıra sadece bıçağını denemek için adam öldüren nice kanlı katil.
1914-18 harbi sırasında bu azılı katillerden huduttan düşman toprağına girerek orada çete harbi yapıp düşmanı içeriden vuracak bir alay teşkil edilir ve acımasız bir subay olan Yakup Cemil emrinde Sinop'tan ayrılınır.''

* * *



Karadeniz'in lacivert kollarıyla sarmaladığı bu muhteşem kente iskeleden ve Şahin Tepesi'nden bir bakış.
Böyle bir güzelliğin ağır şartlar taşıyan ünlü bir cezaevi barındırması gerçekten şaşırtıcı...