29/02/2020

Marteniçka Zamanı

İki gündür moralim çok bozuk. Nedeni malum. Dün gece özellikle, TV başında kahroldum üzüntüden. Dünyayı yönetmeye soyunmuş birkaç hasta ruh sayesinde gün yüzü göremedik bir türlü. Paylaşılamayan nedir şu üç günlük dünyada? Anlamak o kadar zor ki. Nedir bu başımıza gelenler? Neden hiç hak etmediğimiz şeyler yaşıyoruz? Daha bir sürü soru, bir sürü kahır ve keder...

Kendimi biraz olsun iyileştirecek bir şeyler bulmalıydım. Geçen yıl öğrendiğim ve uyguladığım kırmızı-beyaz bilekliklerden bu yıl da yapıp takmayı kafama koymuştum. Mart başlangıcına 24 saat kadar kalmıştı. Bu bilekliklerden yapıp kafamı dağıtmalıydım. Mart ayı başında bileğine "marteniçka" adlı bu bilekliği takıp dilek tutanların dileklerinin gerçek olduğu söyleniyordu. Benim de şaşırtıcı biçimde dileklerim gerçek olmuştu. Öyle ki; uzun yıllardır görmeyi arzu ettiğim Zeugma Mozaik Müzesi'ni bile marteniçkayı taktığım yıl görebildim. Bir de şöyle enteresan bir durum oldu. Sol bileğimde dört tane marteniçka vardı geçen yıl. Her biri ayrı bir dilek içindi. Ama gelin görün ki, özellikle kırlara, dağlara, köylere doğru çıkıp leylek aramama rağmen bir tane olsun leyleğe rastlayamadım. O nedenle tam 1 ay boyunca bileğimdeydiler. Böyle bir durumda ne yapılıyordu peki? Yani leylek göremeyince? Bir akarsuyun başına gidilip akan suya bırakılıyordu. Ben de mart ayının en sonuncu günü öyle yaptım. Bir köprünün ortasında durup bileklikleri tek tek çıkararak aşağıda akan çaya bıraktım. Dileklerim dışında gerçekleşen bir şey daha vardı: Bir yıl öncesinden bugüne o kadar çok köprü ve akarsu gördüm ki, inanılır gibi değil! Hem de hayatımda ilk kez gördüm hepsini. Seyhan Nehri ve Köprüsü, Asi Nehri, Fırat ve Dicle Nehirleri, Meriç Nehri ve Köprüsü, daha birçok irili ufaklı nehir ve köprü! Bu gerçekten çok şaşırtıcıydı!

Marteniçka, bizdeki Hıdrellez geleneğine oldukça benzeyen bir Balkan geleneği ile bütünleşmiş bir bileklik. Baharın gelişiyle birlikte geleneksel Baba Marta (Marta Nine) günlerinin ve çok eskilere dayanan bu şenliklerin olmazsa olmazı. Bağlarken dilenen dilekler de öyle. Bileğinize dilek tutarak bağladığınız marteniçkayı leylek görene kadar takıyor, sonra da çıkarıp gördüğünüz ilk çiçeklenmiş bahar dalına asıyorsunuz. Şayet leylek göremezseniz mart ayı boyunca takmanız uygun. "Mart ipi" anlamındaki bu bileklikler, genellikle sağlık ve gücün sembolü olan kırmızı ip ile uzun ömrü temsil eden beyaz ip örülerek ya da burgu haline getirilerek yapılıyor. Balkan topluluklarında, özellikle Bulgaristan'da hayli yaygın. Geçen yıl ''ŞURADA'' anlatmıştım.

Efendim, şimdi sıkı durun! Geçen yıl siyasi partilerimizden birinin genel başkanının bileğinde 'marteniçka' adı verilen bu bileklik dikkat çekiyor ve soruyorlar. Kendisi Kırklareli'nde bir partilinin hediye ettiğini söylüyor. ''Dileğiniz nedir?'' diye soruyorlar. ''Tahmin etmek zor değil'' diye yanıtlıyor. Ekipteki birkaç partilinin daha aynı bileklikten taktığı görülüyor. Ve ne oluyor bilin bakalım? "Martın Sonu Bahar'' oluyor, bahar!!! Dilerseniz hemen Google'a sorup teyit edebilirsiniz.

Marteniçka bileklikleri bijuteriler ve takıcılarda satılıyormuş. Ancak, bu durum geleneğe ters. Çünkü marteniçka asla para verip alınmamalı. İnsanların birbirine hediye etmesi neredeyse birinci özelliği.

Bu videoda kolay bir şekilde marteniçka yapımı gösteriliyor.

Sabah olunca bir müddet daha marteniçkalarla oyalanıp kendimi dışarı atmaya karar verdim. Gecenin kasveti hâlâ üzerimdeydi. Bana en iyi gelen şeye, doğaya koşmalıydım. Uzun bir zamandır yaşam belirtisi göstermeden bekleyen ağaçların kupkuru dallarında hareketlenme başlamış.

Tek tük de olsa, aceleci ve de meraklı olanlar tomurcuk hallerinden kurtulup çiçek hale gelmişler. Bahar çiçeği...

Erik ağacı zarif çiçekleriyle her zamanki gibi çok erkenci

Baharda en çok badem ağacını severim. En erkenci odur aslında. Çok değil, bugün yarın şölene dönecek tüm dalları...

Umuyorum ve diliyorum ki bize de kısa bir süre içinde mutlak bahar gelecek ve şölene dönecek ülkemiz...