
Çıplak ayaklarıyla kırlarda koşan sevimli Heidi'yi en başa alalım. Taş Devri vardı mesela. ''Daba Daba Duuu!!!! ''
Giysileri, mağaradan evleri, arabaları Taş Devri'ne göre dizayn edilmişti. Çakıl bebeğin saç tokası minik bir kemikti. Ayrılmaz parçaları Rintintin ve Düldül ile Red Kit ne harikaydı. ''Bang Bang Lucky Luuuuke...♫♫'' diye başlardı. Ayı Yogi vardı. ''Efeem, efeem'' diye bağırıp duran, dostlarıyla birlikte uçan gemiyle dolaşan.
Şeker Kız Candy çok şekerdi gerçekten. Bir keresinde odadan babamın gülme sesleri geliyordu. Bir de baktık Sylvester ile Tweety'i izliyor. Nasıl da hoşumuza gitmişti:) Garfield, Bugs Bunny...
Sahi ne kadar çok çizgi film varmış. Saydıkça diğerleri geliyor akla. Bayılarak izlediğimiz daha nice çizgi film.
En sevdiğimiz çizgi film karakterlerinden birçoğunun ruh sağlığı bozukluğu olarak kabul edilebilecek pek çok özellik sergilediğini biliyor muydunuz? Belki de kişiliklerindeki tuhaflıklar onları bizim için çekici kılan özellikleriydi, ne dersiniz? Ancak bu bireylerle gerçek hayatta karşılaşsaydık, muhtemelen onları en yakın terapiste yönlendirirdik.
Springfield kasabasında yaşayan Simpsonlar'da aile bireylerinin tamamı tuhaf olarak tanımlanabilecek özellikler taşır mesela. Başta baba Homer Simpson tabii ki. Şöyle bir düşünürseniz; Homer borderline kişilik bozukluğu, antisosyal bozukluk ve hatta madde bağımlılığı özellikleri sergiler. Oğlu Bart'ın davranışlarına gösterdiği tepkilerdeki davranış bozuklukları çok bariz. Öfkeden gözleri kör olur adeta. İlk göz ağrısını boğmaya kadar götürür işi. Bart Simpson ona keza.
Bu mutlu ve de şanslı süngerimsi karakter acaba hangi ruh sağlığı bozukluğu ile etiketlenmiş olabilir? Williams-Beuren Sendromu ile. Yabancılarla bile alışılmadık derecede abartılı neşeli ve dışa dönüktür. Artı, zihinsel yetenekleri düşüş gösterme eğiliminde ve ayrıca eklemlerinde problemler var.
Alice Harikalar Diyarında
Şizofreni, bir kişinin net düşünme, duygularını yönetme, karar verme ve başkalarıyla ilişki kurma becerisini engelleyen ciddi bir akıl hastalığı. Semptomlar, halüsinasyonlar ve sanrılar içerir. Alice açık ve net şizofreniden muzdarip. Hayallerini, şizofrenik algılarını gösteren büyülü bir dünya inşa etmiştir.
Disney filmi Frozen'dan Buzlar Kraliçesi Elsa
Agorafobi için olası bir aday olarak kabul edilen Elsa, sahip olduğu güçleriyle başkalarına zarar verebileceğine inanan bir paranoyak. Medeniyetten uzakta yarattığı ve hiçbir ziyaretçi kabul etmediği bir kalede kendini izole etmeyi seçmiştir.
Uyuyan Güzel'deki Maleficent
Saf kötülük olarak kabul edilen bu karakter de borderline kişilik bozukluğundan muzdarip.Genç ve masum bir kızdan intikam almak için yıllarca beklemek gibi takıntılı özellikler sergiler. Kraliyet Vaftiz Töreni davetli listesinden çıkarıldığında tetiklenmiş yoğun terk edilme korkusuna sahip. Herhangi bir eleştiri veya haksız muamelede yoğun öfke ve şiddetli patlamalar yaşıyor. Ruh hali dalgalar halinde. Dramatik, acınası bir halden aniden gelişen şiddetli öfkeye geçişleri var.
Winnie The Pooh
Winnie the Pooh'un yazarının karakterlerine derinlik vermek için Zihinsel Bozuklukların Teşhisi ve İstatistik El Kitabı kullandığını biliyor muydunuz?! Misal, tavşan bariz bir obsesif kompulsiv bozukluk hastası. Tam bir mükemmeliyetçi. Bir şeylerin kusurlu olması ve tam istediği gibi olmaması halinde sürekli endişe halinde. Tarzına uygun davranılmadığında başka herhangi bir şeye konsantre olmakta zorlanıyor.
Yine Winnie the Pooh'taki hüzünlü ihtiyar eşek Eeyore, sürekli karamsarlığı ve keder benim tavrıyla sevimli. Ancak, kronik depresyonu, distimi olarak bilinen ciddi bir bozukluk halinde. Genellikle iştahı, enerjisi az ve kendine saygısı düşük.
Domuz yavrusu Piglet
Sinirli küçük domuz yavrusu genel anksiyete bozukluğundan muzdarip. Sürekli stres ve korku içinde.
Cafer (Jafar)
Walt Disney Pictures'ın animasyon filmi Aladdin'deki kurgusal karakter. Son derece acımasız bu kötü adam, olası bir sosyopat örneği. Amaçlarını gerçekleştirmek için genç bir çocuğu feda ederken sıfır empati sergiliyor. Ahlaki sorumluluk veya vicdan yoksunu bir antisosyal. Büyüleyici, manipülatif ve evreni yönetme girişimlerinde acımasız biri.
Küçük Deniz Kızı Ariel
Dikkatle incelendiğinde birkaç ruhsal bozukluğa sahip. İstifçilik özelliği var. Su altı dünyasındaki bir mağarayı boğulmuş insanlardan çaldığı gereksiz ve rastgele insan eşyalarıyla dolduruyor. Kaybolduklarında aşırı derecede sıkıntı çekiyor.
Ariel ayrıca vücudu ile ilgili mutsuz. Yanlış bedene hapsolduğunu düşünüp kuyruğunu insan bacaklarına çevirmeye odaklanmış, olması gerektiğini düşündüğü kişi olmak için sert ve tehlikeli adımlar atan biri.
Disney'in Pamuk Prenses'indeki kötü karakter Evil Queen
Alman peri masalı Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler'deki şeytan kraliçe. Klasik bir narsisistik kişilik bozukluğu vakası. Günlerini aynadaki yansımasına bakarak geçirir ve konuşan bir aynadan ülkedeki en güzel kişi olduğunu duymak ister. Üvey kızı sayesinde güzellik bahislerinde ikinci sıraya indirildiğini öğrenince çıldırır. Takıntılı ve paranoyak hale girip öldürme planları yapar. Zirvedeki yerini yeniden garantiye almak için hiçbir kötülükten sakınmaz.
Cruella
101 Dalmaçyalı'daki Cruella kesinlikle mutlu ve şanslı bir kadın değil. Aslında bir psikopat olarak tanımlanabilir. Empati ve vicdan yoksunu. Güç, zenginlik ve lüks için savaşırken hiçbir engel tanımıyor. Gardırobu için sevimli küçük yavruları bile öldürmeyi planlayabiliyor.
Pepé Le Pew
Warner Bros'un Looney Tunes ve Merrie Melodies serilerinde ve filmlerindeki gerçek dışı kokarca. İnsan biçiminde ve ilk bakışta zararsız görünüyor. O, gerçek aşkını bulmayı görev edinmiş karizmatik bir Fransız kokarcası. ''Hayır'' yanıtını kabul etmeyen Pepe, sevgilisini taciz noktasına kadar kovalayan, hatta dikkat çekmek için intihar numarası yapan biri. Davranışı, küstahlığı ve duyarsızlığı ile dünyanın kendi etrafında döndüğünü düşünen bir narsisistik kişilik bozukluğu örneği.
* * * *
Yukarıdaki yazı, geçen yıl rastladığım ve sosyal medyada paylaştığım aşağıdaki görselden yola çıkarak hazırladığım bir araştırma yazısıdır. Ne kadar şaşırtıcı değil mi?
Ne dersiniz, sizce neden küçüklüğümüzden itibaren izlediğimiz çizgi filmlerin neredeyse hepsinde ruhsal rahatsızlık sahibi karakterler vardı?
☹️😦😞
Kalın sağlıcakla....
Görseller: Pinterest
Hiç bu gözle bakmamıştım. Hatta aklıma bile gelmemişti. Ve çok şaşırdım..
YanıtlaSilAsıl merak ettiğim ise, biz bunların bir kısmını çok küçük yaşlarda izledik, acaba bizim karakterlerimize de etkisi olmuş mudur bunların:-))
Harika bir araştırma yazısı ve ebeveynler tarafından kesinlikle dikkate alınmalı, ellerinize sağlık 👏 🙏
Geçen yıl öğrendiğimde aynı tepkileri verdim, aynı soruları sordum ben de kendime. Hatta bu ara aşılar için beden sağlığını bozup aşı satmak için falan diyorlar ya, bu fimlerle ruh sağlığımızı bozmak istemiş olabilirler mi diye düşünmedim değil.
Siletkilememiştir karakterimizi. Bence en mantıklı yanıt; o türevlerin gerçek hayatta da olduklarını öğretme amaçlı yapılmıştır. Yine de emin değilim:)
Hepimiz birbirimizden öğreniyoruz. Çok teşekkür ederim beğeniniz için. 🙏🙏
Çizgi filmleri görünce çocukluğuma gittim hepsini izlerdim neredeyse.. Aile arasında bizde geçen gün bu konuyu konuştuk aynı şey masallarda da geçerli ve masalları incelediğinizde gerçekten çok ilginç detaylar var... Ama o zaman dikkat etmemişiz sanırım şimdi masal anlatırken daha dikkatli davranıyoruz ama çizgi filmlere yapacak bir şey yok çocuklar bir çoğunun hayranı ama neyseki onlarda bizim gibi bu hastalıkların farkında değiller izlerken
YanıtlaSilÇocukken de büyükken de izleniyor ama ilk göz ağrılarının yeri başka. evet, o zamanlar hiç kimse dikkat etmemiş. Rtük'ten falan rahatça geçmiş. Bundan sonrası için çocuklara daha dikkatli seçimler yapmalı derim ben. Yetkili biri çıkıp da el atsa bu işe, bilgilendirse en azından.
SilÇok doğru tespitler yapılmış :) Normal insanların izlenecek yanı yok sanırım :D
YanıtlaSil:)) Öyle valla. Kös kös oturanı n'apsınlar dimi? Heyecan lazım, aksiyon:D
SilTazmanya Canavarı'na da bak senn:)))
Öncelikle çok çok güzel bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilKendi adıma şuan çok şaşkınım. Hiç ama hiç bu şekilde düşünmemiştim beni en hayrete düşüren karakterler ise Sünger Bob ve Ariel oldu. Ne kadar da ilginç oysaki hiç öyle gözükmüyor.
Ben de öncelikle çok teşekkür ederim. Beğendiğinize sevindim.
Silİnsan ilk öğrendiğinde çok şaşırıyor. Ama hiç merak etmeyin bunu herkes yaşıyor. Sünger Bob'un temsil ettiği sendromda surat hep o tarz. Çok mutlu ama özünde hiç öyle değil. Ariel de çok şaşırtıcı cidden.
Çok ilginç bir konuya değinmişsin. Yazını okuyunca farkına vardım düşününce de gerçek hayatta bu karakterlerle karşılaşacak çocukların ilgisini çekmek olduğunu düşündüm. Yoksa hiç birimiz nu karakterleri seyredip ruhsal rahatsızlık yaşamadık. En çok Lisa ve Bart Simpson'ın arabayla seyahat ederken her dakika başı Geldik mi diye sormaları ve Asteriks'in köpeği İdefiksin ağaçların yaprakları dökülüyor diye ağlaması iz bıraktı. Diğer kahramanlar ise hepsi farklı zamanlarda en sevdiğim karakterlerdi. yazını okurken kısa bile olsa çocukluk yıllarımın mutluluğunu yaşadım. Çok güzeldi. teşekkürler bu güzellik için
YanıtlaSilKonu epey ilginç gerçekten ve buradaki kurgusal karakterlerden ibaret değil. Bunlar benim seçkilerim diyelim. Aslan Kral var, Charlie Brown var. Örneğin Bob's Burgers'ta Tina Belcher diye bir karakter var. Asperger sendromu özellikleri verilmiş. Otizmden biraz daha uç noktada, etkilenen çocuk ve yetişkinler masa altlarına saklanacak kadar sosyal etkileşim güçlüğü çekiyor.
SilEtkilendiğin kesitler gerçekten de çok güzel ve unutulmayacak türdenmiş. Sonuçta el emeği var ortada hepsi sevilerek izleniyordu bence. Karakterlere ruhsal problem yüklenmesi de sorun falan yaratmamış bence hiçbirimizde. An itibarıyla buna emin oldum. Asıl ben teşekkür ediyorum, zaman ayırıp okuduğun ve beğendiğin için sevgili Defne.
Sanırım bazı şeyleri normalmiş gibi göstermek için.
YanıtlaSilYa da sadece izletmek için.
Dizilerdeki anormal karakterlerde çok sevilmez mi...
Aklıma orta okula yahut lise bire giderken izlediğim çizgi film geldi. Gerçi ona çizgi film değilde anime demek lazım.
Adı sanırım corciya idi. Okunuşu yazdım. Belki bilirsin. Görüntüsü şeker kıza benziyordu.
İzletmek için diyebiliriz, evet. Hatta daha çok izletmek için. Düz karakterlerle kaç bölüm çıkarabilirler ki? Sorunlar yaşanacak, üzüntüler olacak, çözümler devreye girecek. En önemlisi de merak duygusu devrede olacak ki bölüm sayısı artacak, dizi uzayıp gidecek. Bence en mantıklısı bu.
SilÇizgi dizilerde de sosyopat olanlar sevilmez ama bir Sünger Bob sevilir ya da Alice :)
Evet, anladım. Lady Georgie'den bahsediyorsun. Üvey abileri falan vardı. Fazla izlemedim ama.
Evet ya, çizgi filmlere neden bu yönden bakalım, sonuçta çiziyorlar işte dedik, emin olduk, hiç farketmedik demek ki. Oysa yazarlardan oluşturduğu karakteri sorunlu yapmak için kitap alıp zihinsel bozukluk teşhisi çalışan var. Sonra da ver Allah ver, domuzundan ayıya, eşeğinden tavşana her birini ayrı çeşit sorunlu yapmış. Pes ama gerçekten:) Yok Ausecim yok, dünya falan kurma öyle. Böyle iyi. Daha güzel dünyalar yaratırsın sen bence. Senin ellerin sihirli zaten. Çok teşekkür ederim şirinem. Benden de kocaman sevgiler 💖💖💖
YanıtlaSilHiç bu gözle bakmamıştım, çok enteresan gerçekten. Bilinçaltına işlenen birşey mi var acaba düşünmeden edemedim.
YanıtlaSilArtık bu çizgi filmlerin çoğu gösterilmiyor, özellikle TRT çocuk kanalı faydalı içerikler sunuyor bence, hem de öğretici.
Akla olumlu-olumsuz bir sürü şey geliyor ve emin olunamıyor ama ortada sorun yaratacak bir şey yok diyelim. Diğer ülkeler de aynen bu şekilde incelemeye almışlar. Hiçbiri bir olumsuzluktan bahsetmemiş. On yıllardır izleniyor. Demek ki her türlü denetimden geçmiş ve normalmiş. Yine de seçici olmakta fayda var tabii.
SilHatta bir bölümünde tazı doktora götürüyorlardı galiba :)
YanıtlaSilAh, ne olmuştu acaba?
SilGerçek Tazmanya canavarı Taz kadar sevimli değil ve çok geçimsiz bir hayvanmış:)
İnternetten baktım. Evet, pek sevimli halleri yok :)
SilKalemine sağlık, detaylı derleme için teşekkürler Zeugma. Ben açıkçası buradan şu sonucu çıkarıyorum, hepimizin ruhsal sorunları var:) Tek tek incelensek bizim için de aynı sonuçlar çıkacak:)
YanıtlaSilBen teşekkür ederim Sezer. Şaşırtıcı gerçekler maalesef.
SilOy ne yaptın, hesabı toptan kesmişsin:)) Vardır, vardır. Sağlam kalanımız çoktur. Pandemi biraz daha sürerse o dediğin olacak yalnız. Çünkü sabah TV haberlerinde coronavirüsün Japonya'da yeni bir varyantının görüldüğünü ve aşıya karşı dirençli olduğunu öğrendim:(((
Yüzeysel seyir yapmak , çok da anlam yüklememek lazım belki.Tabi çocuklar nasıl etkileniyor, bilemeyiz. Benimkiler küçükken Teletabi'ler vardı. İlk onlarla ilgili duymuşturm bu tür olumsuz etki yaratabileceği konusunda fikirleri. Çok da izlerlerdi.Ben de bir kuşku ile bakar olmuştum filme:) Çabuk bıktılar neyse ki:))
YanıtlaSilBiz büyükler olarak o dediğinizi yapabiliriz tabii. Ama çocuk gözüyle o karakterler nasıl görülür, iç dünyasını ne şekilde etkiler bilemiyoruz. Her çocuk aynı olur diye bir kural da yok. Bu noktada şuraya bir izlenimimi aktarayım:
Sil3 yıl kadar önce bir akşam üzeri kordondaki kafelerden birinde oturuyoruz. Kısa bir süre sonra bir oyuncakçı gelip yolun kenarına oyuncak sergisi açtı. Uzaktan kumandalı, rengarenk yanıp sönen, yürüyen, konuşan çok ilginç oyuncaklar ama. Ben bile bir süre ilgiyle izledim. Sonra, yürüyüşe çıkan çocuklu aileler başladılar bu karnavala benzemiş oyuncak cümbüşünün önünden geçmeye. Aman Tanrım! Her çocuk başka bir alemmiş meğer. Kimi büyük insanlar gibi ilgiyle bakıyor ama annesinin elini hiç bırakmadan geçip gidiyor, kimi aldırmak için avazı çıktığı kadar ağlayarak kendini yerden yere atıyor, kimi de bir müddet önünde dikilip eline beğendiği bir oyuncağı alıp inceliyor, annesi tamam deyince de bırakıp yola devam ediyordu. Her çocuk farklıydı gerçekten. Bu yüzden o günü hiç unutamam.
Teletabilerin astronotları temsilen kurgulandığını biliyorum. Ama hiç izlemedim. Yalnız onlar göründükleri kadar küçük değillermiş. En uzun boyluları gerçekte 3 metreymiş. Az önce bir bakayım dedim, bölümlerden birinde çocukları çok korkutan bir aslan ve ayı çıktığı için pek çok ülkede yasaklanmış. İyi ki çabuk bıkmışlar sizinkiler:))
Bilemiyorum, bilinçaltı üzerine kurulu olduğunu da iddia edebiliriz, heyecan katması amacı güdülmüştür de diyebiliriz. Çizgi filmler hakkında çok fazla buna benzer içerik okudum, her şeyden şüphe etmeliyim hissi içine giriyorum.
YanıtlaSilBlogun ilk yıllarında Duygu isminde psikolog bir blogger arkadaşım vardı. Bu tür konularda gelir fikrini yazardı. Ne yazık ki blogunu kapattı. Çok düşününce içinden çıkılamıyor. Dünya genelini kapsayan bir konu sonuçta. Mutlaka şüphelenip ilgilenenler olmuştur. Normalmiş ki devam ediliyor bence. Sizin okuduğunuz içerikler hangi dildendi?
SilÇeviriler, videolar, araştırmalar ve kitaplar... Neden bilmiyorum böyle konular çok ilgimi çekmiş idi bir dönemler. En son küçük çocuklara büyük oyunlar kitibanı okudum. Bilinçaltı, çizgifilmler ve oyunlar üzerine. Kitap iyi tasarlanmış olsa da sanıyorum bana göre artık fazla alışıldık bir konu. Yine de bu konunun genişlik kazanmasu gayet önemlidir.
SilÇok ilginç. Kitabı bulup bir baktım. Tıpkı bizim gibi konuyla ilgili şüpheleri olan biri 2013'te çıkarmış. Kitapta ''küresel çizgi film ve bilgisayar oyunlarının çocuk ve gençleri nasıl şekillendirdiği, gizli ‘algı operasyonu’nun nasıl yapıldığı'' belgeleriyle anlatılmış.
SilÖyleyse herhangi bir sonuç alınamamış ama, bu kez de konuyla ilgili algı operasyonu girişimleri araştırmasına girmeli hemen. Çok merak ettim çünkü. Teşekkür ederim...
İyi günler dilerim.
SilÖzel bir çalışma ve ta taaam. Tüm karakterler sorunlu.
YanıtlaSilOlacak şey değil, değil mi Ausem:)) İzleyen çocukların Eeyore sevimli diye onun gibi davrandıklarını düşün. Evet, bence de seçici olmalı Ausecim. Sevgiler..💖💖💖
Çok güzel bir yazı, üzerine düşünülmesi gerek çünki biraz hayal kırıklığı oldu gibi bu karakterleri daha yakından tanımak :)
YanıtlaSilTeşekkürler. Evet, maalesef öyle bir hayal kırıklığı oluyor.
Sil