Mart demek ''Martın sonu bahar'' demek benim için. O derece beynime yerleşmiş. Bu yılın mart ayı da o sinyalleri verdi çok şükür. İstanbul ve Ankara'dan sonra bu kez tüm tüm memlekete bahar gelecek. Araştırırsanız siyasilerin konuyla ilgili ''mart ipi'' anlamı taşıyan ve gerçeğe dönüşen inanılmaz marteniçka öyküleri var.
Sosyal medyada ne çok leylek videosu ve fotoğrafı paylaşıldı bu yıl. Nasıl da özendim. Bulunduğum kent ne yazık ki leyleklerin güzergâhı değil. Buraya geldiğimden beri tek bir leylek göremedim. Bundan sonra da göreceğimi sanmam. Bir alttaki leylekler mi? Geçen hafta Edirne'ye giden canımın içi bir akrabam attı.
Tablonun güzelliğine, leyleklere bakar mısınız, ne şahaneler. Uzun bir yolculuk sonrası dinlencedeler. Leyleklere baktıktan sonra tuttuğun dileği tekrarla ve bileğindeki marteniçkanı çıkarıp oracıktaki bahar dalına as. Lakin, bu yıl benimkinin kısmeti yine akarsu.
Kuş gözlemcileri sayesinde neler öğreniyor insan. Binlerce kilometre katederek geliyor leylekler. Ayaklarındaki halkalar sayesinde hangi ülkede ne kadar süre konakladıklarına kadar öğrenebiliyoruz.
Dün mart ayının son günü olunca leylek göremeyeceğimiz yine kesinlik kazandı. Vakit bulur bulmaz her zamanki köprüye gidip akarsuya ulaşmak, marteniçkaları suya bırakmak gerek. Calvert Bahçesi'ne çoktandır girmemiştim. Bahar belirtileri başlamış asırlık ağaçlarda. Şu ağaçları ve o pembeli çiçeklerini hep merak ederdim. ''Ova karaağacı'' imiş adları.
Troya Atı'na da bahar değmiş dört bir yandan.
Süreç olarak ara sıra değişim yaşansa da yaşam hep aynı döngüyü sürdürmeye devam ediyor. Halen...
Bu yıl kordonda sarı gagalı büyük martılardan ilk kez gördüm. Saf saf bakınan genç martılar duyarsızmış gibi bir görüntü sergilemelerine rağmen sarı gagaların her daim korkutucu sert bakışları var.
Laleye bakmaya doyamadım. Şubatta açmaya başlayan şakayıklar ise katmer katmer güzellik sunmaya devam ediyor.
Sana söz yine baharlar gelecek 🌸🌿
Soldaki defne ağacının bahar çiçekleri. O sarı çiçekler daha sonra zeytine benzeyen siyah meyvelere dönüşüyor. Palmiye ağacı ise gördüğünüz gibi bu aralar salkım veriyor. Biraz araştırayım dedim. ''Palmiye ağacının meyvesi hindistan cevizi ve hurmadır,'' şeklinde epeyce bilgiye rastladım. İkisi birden ne alâka yahu? Hurma diye biliyorum ben. Fotoğrafladığım ise hurmanın yabani hali olsa gerek. Bir de yaban mersinine benzeyen meyveler veren palmiye gördüm burada. Acai Palm (Açai Palmiyesi) diye geçen bir türmüş.
Erik ağaçları çiçek açıp beyaz yapraklarını dökeli epey oldu ama bazıları yeni uyanıyor. Kızıl sarmaşık mevsimi başlamış durumda öte yandan.
Şu çiçekleri daha önce gördüm mü emin değilim. Fakat bayıldım. Ülkemizde ''sindirella'' çiçeği olarak da bilinen ve çok çeşitli renklerde açabilen papatyagillerden zarif ve nadide bir çiçek olan sineralya imiş.
Marteniçkaları çözmek üzere geldik Sarıçay Köprüsü'ne. Köprünün kaldırımlarına balıkçılığı sembolize eden karşılıklı 5-6 rölyef yapılmış. Karşıdaki Kilitbahir Kalesi. Akarsu o taraftan bu yöne doğru akıyor.
Şehirden tek bir leylek bile geçtiğini ya da konduğunu gören yok. Ancak, mart ayının ortasına bile gelmeden bahar çiçeklerine bağlanmış marteniçkaya bakın. Biz leylek (ya da kırlangıç) beklemeye kararlıydık, göremedik.
O nedenle; köprünün üzerine gelince tam 1 ay boyunca bileğimizde taşıdığımız marteniçkaları dileklerimizi içimizden bir kez daha tekrar ederek çözdük ve suya bıraktık. Onca zaman kendisiyle bütünleştiğim pembe boncuklu marteniçkam akıp giderken zumlamayı ihmal etmedim bu arada. Su gibi aksın gitsin. Anısı burada kalsın, tüm dileklerimiz kabul olsun...
Tenor: Murat Karahan
Video: @Orsatramola