16/11/2008

Kafedeki İlginç Çift

Ankara'nın en lüks semtlerinden birinde bir kafeydi burası.Sabahın erken saatleriydi. Yapılması gereken bir sürü işimiz olduğundan erken kalkmış ve hafif bir kahvaltı yapmak üzere buraya gelmiştik.
Özelliğimdir; bir yere gittiğimizde etrafımda ilginç insan profilleri arar ve fazla farkettirmeden incelemeye alırım. Tabii bunu vaktim varsa yapıyorum. Çünkü boş boş beklemektense yapılacak en güzel iştir bana göre.
Üstelik oldukça keyiflidir.

Sipariş ettiğimiz kahvaltıyı beklerken bir hayli vaktimiz olacağı belliydi, çünkü içerisi çok kalabalıktı. Kafenin içinde değil de,hemen önünde çok işlek bir cadde olan açık alandaki masalardan birine oturmayı tercih ettik. Buraya gelmiş insanlar mesai saati biraz sonra başlayacağından bir an önce bir şeyler atıştırabilmenin telaşıyla bariz bir acele içindeydiler.

Bu arada düşünmeye başladım. Bu insanlar da bizim gibi evlerinden çok uzaklarda birtakım resmi işlerini halletmek üzere burada bulunuyorlarsa gayet normaldi. Fakat her Allah'ın günü ya da biraz daha iyimser düşünürsek sık sık dışarıda yiyip içmeyi adet haline getirmemeliydi bir insan. Aile düzeni bozulur, nasıl alışıldıysa öyle giderdi.
Günümüzde evlerde kahvaltı alışkanlığı unutulmaya yüz tuttuğundan çocuklar okullarda daha ilk teneffüste kantinlerde uzun kuyruklar oluşturuyorlar. İlk derste algılama bozukluğu yaşatıyor bu onlara ve başarısızlığa zemin hazırlıyor. Bu kuyruklarda anneleri ev hanımı olan çocuklar en öndeler üstelik.. Akıl alacak gibi değil doğrusu.

Her neyse. Kahvaltımızın getirilmesini beklerken ve ben bunları düşünmekteyken son derece şık bir çift içeriye girdi. Kırk yaşından büyük olduğu gözlemlenen kadın kuaförden yeni çıkmış gibiydi. Kabartılmış uzun saçları sarının beyaza çok yaklaşmış bir tonundaydı ve suratında son derece ağır bir makyaj vardı. Dar siyah bir pantalon, üzerine beyaz ve oldukça kaliteli bir gömlek giymişti. Ayaklarında yürürken onu hafifçe zorlayan ama yine de feminen bir hava katıp hoş yapan, kaliteli ve yüksek topuklu ayakkabılar vardı. Genel anlamda dönüp herkesin bakacağı oldukça güzel bir kadındı. Yanındaki erkek yaz sabahı olmasına rağmen takım elbiseler içindeydi ve o da son derece kaliteli ve şık görünüyordu. Onlar da bizim gibi kafenin kaldırımdan cam bir bölmeyle ayrılmış açık alanını tercih ettiler ve hemen yanımızdaki masaya oturdular. Bu arada ortalığı yoğun bir parfüm kokusu kaplamıştı. Ben de incelemeyi sona erdirmiştim.

İçeriye girdiği andan itibaren suratına yerleştirdiği ters ifadeyle durmadan konuşan kadın masaya oturduktan sonra da hiç susmayıp dikkat edildiğinde her şeyden memnuniyetsizlikle bahsediyor ve karşısındaki adamın kafasının etini yiyordu. Adama bir göz atıldığında kadını pek de dikkate alır bir hali yoktu. Hatta hiç dinlemiyor, ama dinliyor görünmeye çabalıyordu.
Kadın tam bu esnada gelen servis elemanını serviste bulunanların istediği türden olmadığı benzeri bir gerekçeyle yüksek bir sesle azarladı. Dikkatim tamamen bu kadına yoğunlaşmıştı.
Nasıl bir kadındı bu? Bununla hayat geçer miydi? Geçse bile çok zor olmalıydı. Dışarıda böyleyse evde kimbilir nasıldı davranışları? Tek bildiği giyinip kuşanıp süslenmek olmalıydı...

Tüm bunları düşünürken karşısında oturan adama yoğun bir acıma hissi duydum. Eşi olmalıydı, bir ömür geçireceği eşi. Yazıktı bu adama...

Artık kadınla her türlü ilgimi kesmiştim. Anlattıklarına da kulak vermiyordum. Zaten kahvaltımız çoktan gelmişti. Önümüzdekileri bir an önce bitirip kalkmalıydık.
Birden bir bağırmayla irkildik. Kaldırımdan geçmekte olan bir dilenci kadın, camlı bölmenin önünde bu kadını görüp durmuş ve para istiyordu. Kadın da vermeyeceğini ima ederek bağırmış olmalıydı. O andan itibaren kafede bulunan herkes sesleri duyup olayı incelemeye almış, kalan kısım bir tiyatro gibi izlenmeye başlamıştı:

-Ablacığım, Allah rızası için..
-Defol demedim mi ben sana geri zekalı !
-Ablacığım Allah çoluğuna çocuğuna bağışlasın.
-Ne biliyorsun sen benim çocuğum olduğunu? Söyle nereden biliyorsun? Hadi söyle! Salak kadın..! Defol buradan!

Aralarında geçen ve hepimizin duyduğu diyalog buydu. Kadın şiddeti gittikçe artan bir sesle ve çılgın bir şekilde bağırıyor, tüm hırsını dilenciden çıkarıyor, hatta diyafram kullanıyordu. Gözlerimize inanamıyorduk.

Birden, geldiğinden beri karşısına oturtup kafasını didik didik yediği adam daha fazla dayanamayıp ayağa kalktı. Kadını sert bir hareketle kolundan çekip kaldırdı ve sürükleye sürükleye oradan uzaklaştırdı.
Kadın hala bağırıyor ve gitmemek için direniyordu..

Kahvaltıları yarım kalmıştı.
Gördüklerimiz gerçek olamayacak kadar tuhaftı...