Dün balkonda otururken dikkatimi çeken olağanüstü bir şey oldu. Evin karşısında bulunan ve yaklaşık elli metre kadar yakınımızdaki İlköğretim Okulu'nun bahçesinde gerçekleşiyordu bu. Gelen sesler dikkatimi çekti ve o an bütün işimi bırakıp seyretmeye koyuldum.
Ortalama on yaşlarında altı çocuk; bir kız bir erkek olmak üzere yanyana eşlenip ikişerli sıra olmuşlar. Yani üç sıra var. Başlarında da lider konumda aynı yaşlarda başka bir kız. Aman Allahım ? Ne yaptı biliyor musunuz? Bu üç çifti evlendirdi !!
''Sayın Özge Akın, siz yanınızda bulunan Emrecan Yılmaz ile iyi günde ve kötü günde hastalıkta ve sağlıkta..''diye başlayan ve ''Sizleri belediyenin bana verdiği yetkiye dayanarak karı-koca ilan ediyorum''diye biten gayet ustaca ezberlenmiş bu cümleleri hepsi için altı kez sarfederek tek tek evlendirdi.
İşin komiği bu tören son derece büyük bir ciddiyet içinde gerçekleşiyor, hiçbiri tık çıkarmadan yanındaki eşiyle sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. Evlenme törenleri bittikten sonra bile yine ne tek kelime konuştu ne güldüler. Sanki transa girmişlerdi. Gözlerime inanamadım önce.
Başka oyun bilmiyorlar mıydı bu çocuklar?
Ama her şeye rağmen çok sevimliydiler ve o kadar masumdular ki..
Sonra düşündüm. Gelişen çağ ve teknoloji acımasızca ne çok şeyi değiştirdi hayatımızda. Ben yıllardır ne saklambaç ne körebe ne de seksek oynayan çocuk görüyorum sokaklarda. İp atlayıp topaç çeviren zaten yok.
Bu oyunlar sayesinde öğrenirdik biz arkadaşlığı, dostluğu, yardımlaşmayı. Hesapsızca, doyasıya, beklentisiz severdik arkadaşlarımızı. En önemlisi; paylaşmanın ne demek olduğunu yaşayarak öğrenirdik.
Ve hayatı birlikte tanırdık sokak aralarında...
Şimdiki çocuklar kentleşme sonucu apartmanlarda yaşanan kısıtlanmış zamanlarda sadece bilgisayar oyunları, atari ve dizi filmlerde yaşıyorlar galiba bunu.
Oyuncakları bile üretildiği çağın izlerini taşıyor.
Arkadaşlık yok, paylaşım yok, hayal yok, ruh yok..O halde gerçek de yok..
Sadece buzdan yapılmış çocuklar var..