Gelişen çağ ve teknolojinin bizden alıp götürdüğü değerlerin başında gelen bir konu var :
''El Yazımız''
Mektup yerine maillerin, kartpostal yerine SMS' lerin kullanıldığı bu devirde klavye ya da tuşlar en büyük yardımcımız. Altlarındaki harf karakterleri nasıl da herkesin kullandığı biçimde ve tıpatıp, öyle değil mi?
Ruh yok, hareket yok, kişiye özel bir tarz yok. Tamamen teknolojik ve robotsu...
Oysa elimize bir kalem alıp kelimeleri kağıda dökerken kullandığımız harfler, oluşturduğumuz yazı tamamen kişiliğimizin aynasıdır ve kime ne yazıyorsak kendimizden bir parçaymışcasına gerçektir. O anki ruhsal durumumuzun yazıya yansıdığı ve bunu okuyanın da hissedebileceği kadar gerçek. Tüm bunların hiçbir detayda farkedilemeyeceği ve yazının klavyeyle oluşup ekrana aktığı günümüz şartlarında bu anlamda herkes bir örnek, herkes aynı. Ve bu şartlarda yazılan bir yazı, altına kimin adı yazılırsa rahatça ona ait...
Oysa el yazısı tam anlamıyla bir duygu, kişilik ve ruhsal durum göstergesi. Bir anlamda ''benliğimizin yazıdaki izdüşümü''. Harfleri yazarken kullandığımız her biçim ve kıvrım değişik bir özelliğimizi vurguluyor. Yorgunken, sinirliyken, acelemiz varken veya uykusuzken yazacağımız yazı bile duruma göre değişiklik gösteriyor.
Dolayısıyla da bu durumla ilgili ortaya çıkmış pozitif bir bilim var : GRAFOLOJİ
Diğer anlamıyla ''Yazı Bilimi''.
Herhangi bir kişiyle ilgili öğrenilmek istenen tüm noktalara açıklık getiren, el yazısına bakıldığı kişinin karakterinden sağlık durumuna kadar net verilere ulaşan bir bilim dalı...
Batı ülkelerindeki çokuluslu şirketlerin işe alımlarıyla ilgili dünyanın her yerinde başvurduğu ve kişilik analizinde''en etkili ve güvenilir yöntem'' olarak kabul ettiği bir bilim bu. Eleman seçme ve yerleştirme süreçleri, mülakatlar, ekip kurma çalışmaları ve kariyer planlaması gibi alanlarda çok sık başvuruluyor.
Kişi sosyo-ekonomik kökeninden yaşama biçimine, hayata karşı duruşuna ve eğitimine kadar analiz edilebildiği için iş görüşmelerinde başta Fransa olmak üzere birçok ülkede % 80 gibi bir yoğunlukta kullanılıyor. Sözlü olarak sorular sormakla yetinilmeyip mutlaka yazılı bir form doldurtulan bu görüşmelerde alınan el yazıları bir uzmana inceletilip iş için gereken özellikleri taşıyan kişilere ulaşılıyor.
Hangi ülkeden olursa olsun ve hangi dilde yazarsa yazsın evrensel bir metodoloji ile kişinin kağıda yansıyan tüm özellikleri okunup bilimsel bir rapor haline getirilebiliyor.
Grafolojik analize adli tıpta, evlilikte eş seçerken, sağlık sorunlarının ortaya çıkarılması ve hatta kanserde erken teşhis gibi birçok alanda sık başvuruluyor ve son dönemlerde davranış bilimlerinde önemli bir yer tutuyor.
. . .
İşte geçen gün kitaplıkta elime geçen bir defterin bana düşündürdükleri ve ardından gelen
''el yazısı'' ile ilgili duygusal, ruhsal ve bilimsel gerçekler...
El yazınızı unutmayın ve sevgiyle kalın...
''El Yazımız''
Mektup yerine maillerin, kartpostal yerine SMS' lerin kullanıldığı bu devirde klavye ya da tuşlar en büyük yardımcımız. Altlarındaki harf karakterleri nasıl da herkesin kullandığı biçimde ve tıpatıp, öyle değil mi?
Ruh yok, hareket yok, kişiye özel bir tarz yok. Tamamen teknolojik ve robotsu...
Oysa elimize bir kalem alıp kelimeleri kağıda dökerken kullandığımız harfler, oluşturduğumuz yazı tamamen kişiliğimizin aynasıdır ve kime ne yazıyorsak kendimizden bir parçaymışcasına gerçektir. O anki ruhsal durumumuzun yazıya yansıdığı ve bunu okuyanın da hissedebileceği kadar gerçek. Tüm bunların hiçbir detayda farkedilemeyeceği ve yazının klavyeyle oluşup ekrana aktığı günümüz şartlarında bu anlamda herkes bir örnek, herkes aynı. Ve bu şartlarda yazılan bir yazı, altına kimin adı yazılırsa rahatça ona ait...
Oysa el yazısı tam anlamıyla bir duygu, kişilik ve ruhsal durum göstergesi. Bir anlamda ''benliğimizin yazıdaki izdüşümü''. Harfleri yazarken kullandığımız her biçim ve kıvrım değişik bir özelliğimizi vurguluyor. Yorgunken, sinirliyken, acelemiz varken veya uykusuzken yazacağımız yazı bile duruma göre değişiklik gösteriyor.
Dolayısıyla da bu durumla ilgili ortaya çıkmış pozitif bir bilim var : GRAFOLOJİ
Diğer anlamıyla ''Yazı Bilimi''.
Herhangi bir kişiyle ilgili öğrenilmek istenen tüm noktalara açıklık getiren, el yazısına bakıldığı kişinin karakterinden sağlık durumuna kadar net verilere ulaşan bir bilim dalı...
Batı ülkelerindeki çokuluslu şirketlerin işe alımlarıyla ilgili dünyanın her yerinde başvurduğu ve kişilik analizinde''en etkili ve güvenilir yöntem'' olarak kabul ettiği bir bilim bu. Eleman seçme ve yerleştirme süreçleri, mülakatlar, ekip kurma çalışmaları ve kariyer planlaması gibi alanlarda çok sık başvuruluyor.
Kişi sosyo-ekonomik kökeninden yaşama biçimine, hayata karşı duruşuna ve eğitimine kadar analiz edilebildiği için iş görüşmelerinde başta Fransa olmak üzere birçok ülkede % 80 gibi bir yoğunlukta kullanılıyor. Sözlü olarak sorular sormakla yetinilmeyip mutlaka yazılı bir form doldurtulan bu görüşmelerde alınan el yazıları bir uzmana inceletilip iş için gereken özellikleri taşıyan kişilere ulaşılıyor.
Hangi ülkeden olursa olsun ve hangi dilde yazarsa yazsın evrensel bir metodoloji ile kişinin kağıda yansıyan tüm özellikleri okunup bilimsel bir rapor haline getirilebiliyor.
Grafolojik analize adli tıpta, evlilikte eş seçerken, sağlık sorunlarının ortaya çıkarılması ve hatta kanserde erken teşhis gibi birçok alanda sık başvuruluyor ve son dönemlerde davranış bilimlerinde önemli bir yer tutuyor.
İşte geçen gün kitaplıkta elime geçen bir defterin bana düşündürdükleri ve ardından gelen
''el yazısı'' ile ilgili duygusal, ruhsal ve bilimsel gerçekler...
El yazınızı unutmayın ve sevgiyle kalın...