İlk kez Brain (Beyin) adlı bilim dergisi yazarları psikiyatr Jonathan Davidson ve Lord David Owen tarafından tespit edilmiş ve 2010 yılında yazdıkları bir makalede adı geçirilmiş olan bir kişilik bozukluğu sendromu bu.
Doğuştan gelmeyen, normal koşullarda söz konusu olmayan, sonradan ortaya çıkan ve yalnızca lider konumuna gelmiş politikacıların yakalanma riski yüksek bir psikolojik rahatsızlık.
Hastalığın temel tanısı olarak; siyasi bir liderde mevcut özelliklerin onu başarılara taşıdığı kadar ''diktatörleşme'' gibi bir zemine de hazırlayabildiği açıklanırken; bir siyaside bulunan karizma, risk alma becerisi, aşırı özgüven, geniş bir vizyona sahip olma gibi özelliklerin onu ''lider'' yaptığı, fakat aynı karakter yapısının, bileşeni olan ölçüsüz özgüven, sonuçları gözetmeyen dürtüsel kararlar, öneri ve eleştiriye kulak asmama, pervasızlık gibi özelliklere dönüşerek ''kibir sendromu'' olarak adlandırdıkları bu türden bir karakter bozukluğuna yol açtığı belirtiliyor.
Yazarlar, Amerika'nın son başkanlarını ve Britanya başbakanlarını kendi geliştirdikleri tanı ölçütlerine göre değerlendirdiklerinde George W.Bush'un çok bariz bir biçimde kibir sendromuna yakalandığını, Richard Nixon, John F.Kennedy ve Lyndon Johnson’da hastalık derecesinde olmasa bile ''mevcut'' olduğunu açıklarken, Lloyd George, Chamberlain, Thatcher ve Tony Blair'i ise açık ve net bir şekilde ''kibir sendromlu başbakanlar'' olarak niteliyorlar.
Kibir sendromu için tanı ölçütleri:
1. Dünyayı öncelikli olarak güç gösterisi ve zafer arayışının arenası gibi görmeye yatkınlık.
2. Kendi imgesini zenginleştirmek için kendisini hep iyi gösterecek durumlarda bulunmaya eğilim.
3. İmaj ve görünümle ilgili orantısız kaygı.
4. Gündelik etkinliklerinden mesihvari bir tarzda bahsetmek ve yüceltilmeye yatkınlık.
5. Kendisiyle ulusu ya da kurumu özdeşleştirmek, kendi bakışı ve çıkarlarıyla ulusun/ kurumunkini özdeşleştirmek.
6. Kendisinden üçüncü tekil şahıs zamiriyle ya da “biz” diye söz etmek.
7. Kendi yargılarına aşırı güven ve başkalarının öneri ve eleştirilerini küçümsemek.
8. Her şeyi kişisel olarak başarabileceğine dair kadiri mutlaklık hissi ve abartılmış kendine inanç.
9. Çevresindeki fanilere ya da halka değil, tarih ve Tanrı'ya hesap vereceği inancı.
10. Tanrı ve tarih karşısında haklı bulunacağına dair sarsılmaz inanç.
11. Sıklıkla artan bir yalnızlaşmanın eşlik ettiği gerçeklik duygusunun kaybı.
12. Huzursuz, acelecilik, pervasızlık ve dürtüsellik.
13. Ahlaki doğruluğu pratiklik, bedel ve sonuçların değerlendirilmesini önlemek için kullanma.
14. Kibirli yetersizlik; kendisine aşırı güvenen lider politikanın girdisi çıktısı hakkında kafa yormadığından işler yolunda gitmemektedir. (Owen and Davidson 2009)
Not: Tanı için bu 14 özellikten en az üçünün liderde olması gereklidir.
(Bkz: Kaynak)
Doğuştan gelmeyen, normal koşullarda söz konusu olmayan, sonradan ortaya çıkan ve yalnızca lider konumuna gelmiş politikacıların yakalanma riski yüksek bir psikolojik rahatsızlık.
Hastalığın temel tanısı olarak; siyasi bir liderde mevcut özelliklerin onu başarılara taşıdığı kadar ''diktatörleşme'' gibi bir zemine de hazırlayabildiği açıklanırken; bir siyaside bulunan karizma, risk alma becerisi, aşırı özgüven, geniş bir vizyona sahip olma gibi özelliklerin onu ''lider'' yaptığı, fakat aynı karakter yapısının, bileşeni olan ölçüsüz özgüven, sonuçları gözetmeyen dürtüsel kararlar, öneri ve eleştiriye kulak asmama, pervasızlık gibi özelliklere dönüşerek ''kibir sendromu'' olarak adlandırdıkları bu türden bir karakter bozukluğuna yol açtığı belirtiliyor.
Yazarlar, Amerika'nın son başkanlarını ve Britanya başbakanlarını kendi geliştirdikleri tanı ölçütlerine göre değerlendirdiklerinde George W.Bush'un çok bariz bir biçimde kibir sendromuna yakalandığını, Richard Nixon, John F.Kennedy ve Lyndon Johnson’da hastalık derecesinde olmasa bile ''mevcut'' olduğunu açıklarken, Lloyd George, Chamberlain, Thatcher ve Tony Blair'i ise açık ve net bir şekilde ''kibir sendromlu başbakanlar'' olarak niteliyorlar.
Kibir sendromu için tanı ölçütleri:
1. Dünyayı öncelikli olarak güç gösterisi ve zafer arayışının arenası gibi görmeye yatkınlık.
2. Kendi imgesini zenginleştirmek için kendisini hep iyi gösterecek durumlarda bulunmaya eğilim.
3. İmaj ve görünümle ilgili orantısız kaygı.
4. Gündelik etkinliklerinden mesihvari bir tarzda bahsetmek ve yüceltilmeye yatkınlık.
5. Kendisiyle ulusu ya da kurumu özdeşleştirmek, kendi bakışı ve çıkarlarıyla ulusun/ kurumunkini özdeşleştirmek.
6. Kendisinden üçüncü tekil şahıs zamiriyle ya da “biz” diye söz etmek.
7. Kendi yargılarına aşırı güven ve başkalarının öneri ve eleştirilerini küçümsemek.
8. Her şeyi kişisel olarak başarabileceğine dair kadiri mutlaklık hissi ve abartılmış kendine inanç.
9. Çevresindeki fanilere ya da halka değil, tarih ve Tanrı'ya hesap vereceği inancı.
10. Tanrı ve tarih karşısında haklı bulunacağına dair sarsılmaz inanç.
11. Sıklıkla artan bir yalnızlaşmanın eşlik ettiği gerçeklik duygusunun kaybı.
12. Huzursuz, acelecilik, pervasızlık ve dürtüsellik.
13. Ahlaki doğruluğu pratiklik, bedel ve sonuçların değerlendirilmesini önlemek için kullanma.
14. Kibirli yetersizlik; kendisine aşırı güvenen lider politikanın girdisi çıktısı hakkında kafa yormadığından işler yolunda gitmemektedir. (Owen and Davidson 2009)
Not: Tanı için bu 14 özellikten en az üçünün liderde olması gereklidir.
(Bkz: Kaynak)