İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar'ın beyanlarını yıllardır takip ederim.
İnsanları bilinçlendirmek adına hiç pes etmeden çabalayan, uyarılarda bulunan çok değerli bir bilim adamıdır.
İlaç endüstrisinin tamamen gıda endüstrisinin içinde olduğunu anlatır. Bozulmayan sütlerden, meyvelerden, ekşimeyen yoğurtlardan, sarısına müdahale edilen yumurtalardan bahseder. Aylarca saklanabilen katkı maddeli yiyeceklerden kesinlikle sakınmamız gerektiğini, en çok da antibiyotikle 40 günde büyütülmüş 'piliçleri' anlatır...
''Piliç diyorum, tavuk demiyorum. Çünkü bu yediklerimiz tavuk değil, başka bir canlı. Bağ dokusu bozulmuş hasta bir canlı,'' şeklinde bir özet çıkarmıştır ki insanın tüylerini diken diken eder.
Kendisini dikkatle dinleyip not aldığım dehşet verici detayları anlattığım ''O Yediğin Tavuk Değil!'' başlıklı yazım ŞURADA...
Tavuk üretiminde kullanılan kimyasallar sadece insan sağlığını değil, ekolojik dengeyi de bozuyor. Tavukların dışkısı normalde gübre olacakken zehirli atık haline dönüşüyor. Vahameti düşünün! GDO'suz dense bile hayatından tavuğu tamamen çıkarmış biri olarak geçenlerde bir açık oturuma rastladım. Konuk profesörlerden birinin ''Tavuk yenilebilir. Ben yiyorum,'' şeklindeki telkinleri dikkatimi çekti. Şaşırdım!
Yavuz Hoca'nın ''Endüstri bir miktar akademiyi kullanır,'' sözünün sağlamasıydı adeta. ''Tavuk'' adı verilmiş bağ dokusu bozuk o hasta canlıyı sen yiyorsun diye halk da yiyecek öyle mi?!? Hayret doğrusu!
Çok can sıkıcı, ancak önemli bir konu olduğu için girizgâh biraz uzun sürdü, kusura bakmayın. Şimdi asıl konuya gelelim.
Prof.Dr.Aziz Sancar Nobel Ödülü aldığından beri ülkem adına böylesi güzel bir haber okumamıştım. O nedenle; bu güzel haberi sıcağı sıcağına paylaşmak istiyorum:
Greenpeace Akdeniz, "Dünyayı Tüketmek" adlı bir rapor hazırlayıp,
"Bile Bile Lades: Endüstriyel Tavukçuluk İçin Yolun Sonu" başlığı ile başta Dr. Yavuz Dizdar olmak üzere uzman isimlerin katılımda bulunduğu bir panelde hayvancılık ve tavukçuluk sektörünün gerçek yüzünü kamuoyuyla paylaştı. Evet, Greenpeace, sağlığımızı ve çevremizi tehdit eder hale gelen tavukçuluk endüstrisine odaklandığı kampanyasında 'Yutmayız!' diyerek tavuk üretim şirketlerini harekete geçmeye çağırıyor.
Panele katılan uzmanların paylaştığı ve gıda endüstrisinin yarattığı sağlık ve çevre tahribatını tavuk endüstrisi üzerinden anlatan ‘Dünyayı Tüketmek’ isimli Greenpeace Raporu' nda öne çıkan bulgular şöyle:
● 42 günlükken en fazla 435 gram olması gereken tavuk, şimdi verilen antibiyotikler yüzünden 2.5 kilogram oldu.
● Tavuklar 1 kg alabilsin diye atmosfere 2.35 kg karbondioksit salındı, 4 ton su harcandı.
● Dünyadaki ekilebilir alanın 3'te 1'i hayvancılık için kullanılıyor. Yağmur ormanlarının 5'te 1'i yem üretmek için yok edildi.
● Türkiye'de dünya ortalamasının 1.5 katı tavuk tüketiliyor.
● Bu makaleyi okuduğunuz 2 dakikada 4200 tavuk kesildi ve gıda olarak alışveriş yaptığınız marketlere yol almaya başladı.
Raporda toplumun sağlıklı tavuk yemesi için, tavuk şirketlerinden talep edilenler şunlar:
1- Polifilatikler dahil olmak üzere, tavukların hızlı büyümesine yönelik her türlü antibiyotik ve antimikrobiyallerin kullanımını istisna olmaksızın, hemen bırak!
2 – GDO içermeyen, tamamen yerli kaynaklardan üretilmiş yem kullan; ithal soya bağımlılığı yerine alternatif protein kaynaklarını seç; karbon ayak izini minimuma indir.
3 – Üretim zincirinde kimyasal ilaç veya gübre kullanımına, monokültüre izin verme.
4 – Hayvan eziyetini kısmen azaltmanın en düşük standardı olarak, bütün üretim tesislerinde aşağıdaki etik kriterleri uygula:
●– Tavukları kafessiz ortamlarda tut,
●– Tavukların serbest gezinmesine fırsat tanı,
●– Sadece üretim sürecinde değil, tüm tedarik zincirinde hayvan eziyetini engelle,
●– Çalışanlara hayvan eziyetini engelleyecek türde eğitim ver,
●– Sözleşmeli üretim yapan çiftçilerin haklarını gözet, sağlıklı koşullarda çalışmalarını güvence altına al; üretim ve piyasa koşulları nedeniyle oluşabilecek riskleri çiftçilere yükleme,
●– Tavuk çiftliklerinde oluşan dışkıların sisteme etkin geri dönüşümünü sağla, zararlı atıkları çevreye ve su kaynaklarına zarar vermeyecek şekilde bertaraf et,
●– Tür çeşitliliğinin korunması ve değişen çevre koşullarına dayanılıklık geliştirebilmek için üretimde hibrit tavuk ırklarını değil, farklı yerel ırkları kullan,
●– Bu dönüşümü 2020 yılına kadar sağlamak için yol haritanı açıkla, her adımını tam şeffaflıkta kamuoyuyla paylaş.
VE SEN DE HAREKETE GEÇ!
Tavukçuluk sektörünün dünyaya ve sağlığımıza zarar vererek sofralarımıza dayattığı tavukları yutmuyoruz! Sen de tavukçuluk sektörüne karşı harekete geç: https://yutmayız.org/
Başta Greenpeace Akdeniz ve Dr. Yavuz Dizdar olmak üzere bu raporun hazırlanıp sunulmasında emeği geçen herkese kendim ve ülkem adına en içten teşekkürlerimi sunuyorum...
İnsanları bilinçlendirmek adına hiç pes etmeden çabalayan, uyarılarda bulunan çok değerli bir bilim adamıdır.
İlaç endüstrisinin tamamen gıda endüstrisinin içinde olduğunu anlatır. Bozulmayan sütlerden, meyvelerden, ekşimeyen yoğurtlardan, sarısına müdahale edilen yumurtalardan bahseder. Aylarca saklanabilen katkı maddeli yiyeceklerden kesinlikle sakınmamız gerektiğini, en çok da antibiyotikle 40 günde büyütülmüş 'piliçleri' anlatır...
''Piliç diyorum, tavuk demiyorum. Çünkü bu yediklerimiz tavuk değil, başka bir canlı. Bağ dokusu bozulmuş hasta bir canlı,'' şeklinde bir özet çıkarmıştır ki insanın tüylerini diken diken eder.
Kendisini dikkatle dinleyip not aldığım dehşet verici detayları anlattığım ''O Yediğin Tavuk Değil!'' başlıklı yazım ŞURADA...
Tavuk üretiminde kullanılan kimyasallar sadece insan sağlığını değil, ekolojik dengeyi de bozuyor. Tavukların dışkısı normalde gübre olacakken zehirli atık haline dönüşüyor. Vahameti düşünün! GDO'suz dense bile hayatından tavuğu tamamen çıkarmış biri olarak geçenlerde bir açık oturuma rastladım. Konuk profesörlerden birinin ''Tavuk yenilebilir. Ben yiyorum,'' şeklindeki telkinleri dikkatimi çekti. Şaşırdım!
Yavuz Hoca'nın ''Endüstri bir miktar akademiyi kullanır,'' sözünün sağlamasıydı adeta. ''Tavuk'' adı verilmiş bağ dokusu bozuk o hasta canlıyı sen yiyorsun diye halk da yiyecek öyle mi?!? Hayret doğrusu!
Çok can sıkıcı, ancak önemli bir konu olduğu için girizgâh biraz uzun sürdü, kusura bakmayın. Şimdi asıl konuya gelelim.
Prof.Dr.Aziz Sancar Nobel Ödülü aldığından beri ülkem adına böylesi güzel bir haber okumamıştım. O nedenle; bu güzel haberi sıcağı sıcağına paylaşmak istiyorum:
Greenpeace Akdeniz, "Dünyayı Tüketmek" adlı bir rapor hazırlayıp,
"Bile Bile Lades: Endüstriyel Tavukçuluk İçin Yolun Sonu" başlığı ile başta Dr. Yavuz Dizdar olmak üzere uzman isimlerin katılımda bulunduğu bir panelde hayvancılık ve tavukçuluk sektörünün gerçek yüzünü kamuoyuyla paylaştı. Evet, Greenpeace, sağlığımızı ve çevremizi tehdit eder hale gelen tavukçuluk endüstrisine odaklandığı kampanyasında 'Yutmayız!' diyerek tavuk üretim şirketlerini harekete geçmeye çağırıyor.
Panele katılan uzmanların paylaştığı ve gıda endüstrisinin yarattığı sağlık ve çevre tahribatını tavuk endüstrisi üzerinden anlatan ‘Dünyayı Tüketmek’ isimli Greenpeace Raporu' nda öne çıkan bulgular şöyle:
● 42 günlükken en fazla 435 gram olması gereken tavuk, şimdi verilen antibiyotikler yüzünden 2.5 kilogram oldu.
● Tavuklar 1 kg alabilsin diye atmosfere 2.35 kg karbondioksit salındı, 4 ton su harcandı.
● Dünyadaki ekilebilir alanın 3'te 1'i hayvancılık için kullanılıyor. Yağmur ormanlarının 5'te 1'i yem üretmek için yok edildi.
● Türkiye'de dünya ortalamasının 1.5 katı tavuk tüketiliyor.
● Bu makaleyi okuduğunuz 2 dakikada 4200 tavuk kesildi ve gıda olarak alışveriş yaptığınız marketlere yol almaya başladı.
Raporda toplumun sağlıklı tavuk yemesi için, tavuk şirketlerinden talep edilenler şunlar:
1- Polifilatikler dahil olmak üzere, tavukların hızlı büyümesine yönelik her türlü antibiyotik ve antimikrobiyallerin kullanımını istisna olmaksızın, hemen bırak!
2 – GDO içermeyen, tamamen yerli kaynaklardan üretilmiş yem kullan; ithal soya bağımlılığı yerine alternatif protein kaynaklarını seç; karbon ayak izini minimuma indir.
3 – Üretim zincirinde kimyasal ilaç veya gübre kullanımına, monokültüre izin verme.
4 – Hayvan eziyetini kısmen azaltmanın en düşük standardı olarak, bütün üretim tesislerinde aşağıdaki etik kriterleri uygula:
●– Tavukları kafessiz ortamlarda tut,
●– Tavukların serbest gezinmesine fırsat tanı,
●– Sadece üretim sürecinde değil, tüm tedarik zincirinde hayvan eziyetini engelle,
●– Çalışanlara hayvan eziyetini engelleyecek türde eğitim ver,
●– Sözleşmeli üretim yapan çiftçilerin haklarını gözet, sağlıklı koşullarda çalışmalarını güvence altına al; üretim ve piyasa koşulları nedeniyle oluşabilecek riskleri çiftçilere yükleme,
●– Tavuk çiftliklerinde oluşan dışkıların sisteme etkin geri dönüşümünü sağla, zararlı atıkları çevreye ve su kaynaklarına zarar vermeyecek şekilde bertaraf et,
●– Tür çeşitliliğinin korunması ve değişen çevre koşullarına dayanılıklık geliştirebilmek için üretimde hibrit tavuk ırklarını değil, farklı yerel ırkları kullan,
●– Bu dönüşümü 2020 yılına kadar sağlamak için yol haritanı açıkla, her adımını tam şeffaflıkta kamuoyuyla paylaş.
VE SEN DE HAREKETE GEÇ!
Tavukçuluk sektörünün dünyaya ve sağlığımıza zarar vererek sofralarımıza dayattığı tavukları yutmuyoruz! Sen de tavukçuluk sektörüne karşı harekete geç: https://yutmayız.org/
Başta Greenpeace Akdeniz ve Dr. Yavuz Dizdar olmak üzere bu raporun hazırlanıp sunulmasında emeği geçen herkese kendim ve ülkem adına en içten teşekkürlerimi sunuyorum...