''Tatil ne kadar sade ve doğalsa o kadar güzeldir'' diyen bir çoğunluk var artık. Genellikle; beş yıldızlı otel ortamlarından bıkan, hatta çekilmez bulan, yapaylık, gürültü ve israf olarak niteleyenlerden oluşan ve hızla büyüyen bir çoğunluk...
Onlar, doğayla baş başa bir tatil yapıldığında otel ya da tatil köylerindeki keyfin on mislini aldıklarını, ruhen ve bedenen daha fazla dinlendiklerini, üstelik karşılığında neredeyse onda bir tutarında para harcamış olduklarını farkedenler...
Bu bağlamda Ege Denizi'nde bozulmamış doğasıyla kelimenin tam anlamıyla bir sessizlik ve dinginlik limanı olarak kucak açan Gökçeada dikkat çekiyor. 2002'den beri uyguladığı organik tarım faaliyetleri ve özellikle 2008'den bu yana gerçekleştirdiği tarım turizmi sayesinde ziyaretçilerine benzersiz bir doğal ortam sunan Gökçeada, dünyanın ilk ve tek sakin adası. Ve bu özellik, 2011'de aldığı Cittaslow unvanı ile tescilli. Evet, Gökçeada; organik bir tarım merkezi olması, farklı kültürler barındıran yapısı, bozulmamış doğası ve eko-gastronomik uygulamaları nedeniyle dünyanın ilk Cittaslow Adası.
Nedir Cittaslow? 25 farklı ülkede 166 üyesi olan yerel bir kalkınma modelidir. Hedefleriyle uyum içinde, insana odaklı, vatandaşa duyarlı, saygılı ve konuksever kentlerdir. Seçili şehirlerin temel özellikleri ise; 50.000’den az nüfus, korunmuş geleneksel mimari ve restore edilmiş eserler, azaltılmış taşıt trafiği ve yayalaştırmaya verilen önem, fast food yerine yerel ürünlerin öne çıkarılması, organik tarımın desteklenmesi, gürültü ve hava kirliliğine karşı önlem, geri dönüşüm, farkındalık, konukseverlik ve benzeri 59 kriterin değerlendirilmesiyle belirleniyor.
Kısacası; Sakin Şehirler özellikle iç daraltan metropollerde yaşayan insanlar için adeta birer dinginlik merkezi.
Gökçeada’nın ''Yavaşlayın, Gökçeada’dasınız!'' diye belirlenmiş bir sloganı var. Yavaşlık; basit ve mutlu yaşamak anlamında. Yavaş, sakin, fakat seri. Ekolojik dengeyi önemseyen, insana odaklı, sakin bir adada olduğunuz vurgulanıyor.
Gökçeada’nın antik adı olan İmroz, ''Çorak Topraklarda Bereket Tanrısı'' olarak geçen Imbrassos’tan geliyormuş. O nedenle Imbrassos’un Bolluk Diyarı olarak biliniyor Gökçeada. Homeros’un İlyada destanında ise Deniz Tanrısı Poseidon’un Adası olarak geçerken, ''vahşi ve dalgalı'' olarak betimleniyor. Homeros, iki vadiyi birbirinden ayıran geniş sırtlar ve düzlüklere bakarken denizin neşesini ve coşkusunu anımsıyor.
Bozcaada'dan 8 misli büyük olan Gökçeada, Türkiye'nin en büyük adası. Ülkemizin en batı noktası, güneşin en son battığı yer. Geniş bağlara ve zeytinliklere sahip. Ege denizinde sörf sporu için en ideal noktalardan biri olduğu kadar, sualtı güzellikleriyle de son derece çekici bir dalış merkezi. Son yıllarda pek çok ulusal ve uluslararası organizasyona ev sahipliği yapıyor.
Adanın sokakları oldukça tenha. Her yıl 14-16 Ağustos tarihlerinde Rumlar tarafından düzenlenen Meryem Ana Panayırı vakti en kalabalık dönemmiş. Meryem Ana'nın ölüm gününün kutlandığı 15 Ağustos'taki panayırda
Yunanistan ya da başka ülkelerde yaşayan adalılar, çocukları ve torunları bir araya geliyormuş.
Bilirsiniz, Hıristiyan inanışında azizlerin ölüm günü şenlik gibi kutlanıyor.
Gurup...
Gökçeada'da gün batımını izlemediyseniz çok şey kaçırmışsınız demektir. Öyle ki buraya sırf bunun için bile gelinir.
Asla pişman olmayacağınızdan emin olabilirsiniz...
Cep telefonu ile ancak bu kadar olabildi...
Profesyonel fotoğrafçılar için eşsiz bir olanak, âşıklar için olağanüstü bir ortam.
''Anlatılmaz, yaşanır'' cinsinden muhteşem bir doyumsuzluk tablosu gerçekten de...
Geçenlerde yazdığım Kargaların İntikamı adlı yazıdan bir sahne gördüm sanki.
Ancak, inekler koyunlarla yer değiştirmiş. Kargalar ise pek uslu...😊
Adada iki farklı kültür bir arada yaşamakta. Türk kökenli ve sayıları oldukça azalmış Rum kökenli yurttaşlarımız. Rum yurttaşlar, Dereköy, Tepeköy ve Zeytinli köylerinde yaşıyor. Dereköy, 1500 hanesiyle Türkiye'nin en büyük köyü. Evlerin büyük çoğunluğu kapılarına kilit vurulup terk edilmiş. Bazıları yıkık dökük birer harabe halinde. Yine de bazı yapılarda yaşam sürdüğünü gösteren belirtiler var. Bunun dışında değişik zamanlarda kurulmuş tipik Anadolu köylerinden farkı olmayan irili ufaklı birçok Türk köyü bulunuyor.
Gökçeada'ya gelmişseniz lüks aramayacak, salaş, basit ve mutlu yaşamanın tadına varacaksınız.
Fast food aramayın, bulamazsınız...
Kamp yapmak için kendi çadırınızı kullanabildiğiniz gibi, kiralama imkânı da var. Ücrete kahvaltı dahil.
1200 m uzunluğunda altın renkli bir kumsala sahip Aydıncık (Kefaloz) Plajı
Plajda her birinde sabahtan akşama yemek servisi, kamp-pansiyon ve özel sörf dersi hizmeti bulunan
pek çok konaklama tesisi var.
Gece alabildiğince sessiz, sıra dışı ve huzur dolu...
Adaya Homeros'un gözüyle bakma vakti:
''Geniş sırtlarla birbirinde ayrılan vadiler'', düzlüklerin önünde ''coşkulu ve neşeli'' deniz,
kış geldiğinde kim bilir nasıl da ''vahşi ve dalgalı''...
Yeniden buluşmak dileğiyle son bir bakış
Hoşça kal Gökçeada... Keşfedilemeyen daha nice yerler, köyler kaldı ardımızda...
Nasıl ki Bozcaada damla sakızlı kurabiyesi ile ünlüyse, Adalı Madam Efi’den alınan tarifin geliştirilmesi ile yaratılan efibadem kurabiyesi de Gökçeada'nın alameti farikası. Katkısız tereyağı ve badem parçacıklarıyla bildiğimiz un kurabiyesinden çok daha fazlası. Adada nereye gitseniz ikram ediliyor zaten. Alışkanlık yapıyor.
O halde feribottaki çaya eşlik etsin diye hediyelik paketlerden birini açmalı...😊😊
Kalın sağlıcakla...
Poseidon Görsel: Pinterest
Onlar, doğayla baş başa bir tatil yapıldığında otel ya da tatil köylerindeki keyfin on mislini aldıklarını, ruhen ve bedenen daha fazla dinlendiklerini, üstelik karşılığında neredeyse onda bir tutarında para harcamış olduklarını farkedenler...
Bu bağlamda Ege Denizi'nde bozulmamış doğasıyla kelimenin tam anlamıyla bir sessizlik ve dinginlik limanı olarak kucak açan Gökçeada dikkat çekiyor. 2002'den beri uyguladığı organik tarım faaliyetleri ve özellikle 2008'den bu yana gerçekleştirdiği tarım turizmi sayesinde ziyaretçilerine benzersiz bir doğal ortam sunan Gökçeada, dünyanın ilk ve tek sakin adası. Ve bu özellik, 2011'de aldığı Cittaslow unvanı ile tescilli. Evet, Gökçeada; organik bir tarım merkezi olması, farklı kültürler barındıran yapısı, bozulmamış doğası ve eko-gastronomik uygulamaları nedeniyle dünyanın ilk Cittaslow Adası.
Nedir Cittaslow? 25 farklı ülkede 166 üyesi olan yerel bir kalkınma modelidir. Hedefleriyle uyum içinde, insana odaklı, vatandaşa duyarlı, saygılı ve konuksever kentlerdir. Seçili şehirlerin temel özellikleri ise; 50.000’den az nüfus, korunmuş geleneksel mimari ve restore edilmiş eserler, azaltılmış taşıt trafiği ve yayalaştırmaya verilen önem, fast food yerine yerel ürünlerin öne çıkarılması, organik tarımın desteklenmesi, gürültü ve hava kirliliğine karşı önlem, geri dönüşüm, farkındalık, konukseverlik ve benzeri 59 kriterin değerlendirilmesiyle belirleniyor.
Kısacası; Sakin Şehirler özellikle iç daraltan metropollerde yaşayan insanlar için adeta birer dinginlik merkezi.
Gökçeada’nın ''Yavaşlayın, Gökçeada’dasınız!'' diye belirlenmiş bir sloganı var. Yavaşlık; basit ve mutlu yaşamak anlamında. Yavaş, sakin, fakat seri. Ekolojik dengeyi önemseyen, insana odaklı, sakin bir adada olduğunuz vurgulanıyor.
Gökçeada’nın antik adı olan İmroz, ''Çorak Topraklarda Bereket Tanrısı'' olarak geçen Imbrassos’tan geliyormuş. O nedenle Imbrassos’un Bolluk Diyarı olarak biliniyor Gökçeada. Homeros’un İlyada destanında ise Deniz Tanrısı Poseidon’un Adası olarak geçerken, ''vahşi ve dalgalı'' olarak betimleniyor. Homeros, iki vadiyi birbirinden ayıran geniş sırtlar ve düzlüklere bakarken denizin neşesini ve coşkusunu anımsıyor.
Bozcaada'dan 8 misli büyük olan Gökçeada, Türkiye'nin en büyük adası. Ülkemizin en batı noktası, güneşin en son battığı yer. Geniş bağlara ve zeytinliklere sahip. Ege denizinde sörf sporu için en ideal noktalardan biri olduğu kadar, sualtı güzellikleriyle de son derece çekici bir dalış merkezi. Son yıllarda pek çok ulusal ve uluslararası organizasyona ev sahipliği yapıyor.
Yunanistan ya da başka ülkelerde yaşayan adalılar, çocukları ve torunları bir araya geliyormuş.
Bilirsiniz, Hıristiyan inanışında azizlerin ölüm günü şenlik gibi kutlanıyor.
Gökçeada'da gün batımını izlemediyseniz çok şey kaçırmışsınız demektir. Öyle ki buraya sırf bunun için bile gelinir.
Asla pişman olmayacağınızdan emin olabilirsiniz...
Profesyonel fotoğrafçılar için eşsiz bir olanak, âşıklar için olağanüstü bir ortam.
''Anlatılmaz, yaşanır'' cinsinden muhteşem bir doyumsuzluk tablosu gerçekten de...
Ancak, inekler koyunlarla yer değiştirmiş. Kargalar ise pek uslu...😊
Fast food aramayın, bulamazsınız...
Plajda her birinde sabahtan akşama yemek servisi, kamp-pansiyon ve özel sörf dersi hizmeti bulunan
pek çok konaklama tesisi var.
''Geniş sırtlarla birbirinde ayrılan vadiler'', düzlüklerin önünde ''coşkulu ve neşeli'' deniz,
kış geldiğinde kim bilir nasıl da ''vahşi ve dalgalı''...
Hoşça kal Gökçeada... Keşfedilemeyen daha nice yerler, köyler kaldı ardımızda...
O halde feribottaki çaya eşlik etsin diye hediyelik paketlerden birini açmalı...😊😊
Kalın sağlıcakla...
Poseidon Görsel: Pinterest